10 Nisan 2015 Cuma

MİLANO



Milano hep modanın başkenti olarak bilinir ama sadece moda değil her yönüyle sanat kokan bir şehir burası. 

Milano tramvay...

Milano’ya yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası sabah saatlerinde ulaşıyoruz. Milano’da Malpensa, Bergamo ve Linate olmak üzere 3 havalimanı var. Biz, genelde uluslararası uçuşların yapıldığı Malpensa Havalimanına iniyoruz. Burası şehir merkezine yaklaşık 50 km. uzaklıkta ve merkeze taksiyle ulaşmak isterseniz fiks bir ücret, 99 Euro, ödemeniz gerekiyor. Alternatif olarak tren ya da “shuttle” otobüsü tercih edebilirsiniz. Biz “shuttle” kullanmayı tercih ettik ve yaklaşık 1 saat sonra Centrale denilen Merkez tren garındaydık. Siz de bizim gibi “shuttle” kullanmak isterseniz tek yön 10 Euro, gidiş-dönüş bilet almak isterseniz de 16 Euro ödeyerek rahatça seyahat edebilirsiniz. “Shuttle”,  önce THY’nin de kullandığı Terminal 1’den yolcularını alıp sadece Easyjet uçuşlarının gerçekleştiği Terminal 2’ye uğradıktan sonra merkeze gidiyor, dönüşte ise önce Terminal 2’ye uğrayıp sonra Terminal 1’e ulaşıyor. Buradan ister metro ister taksi ile şehir merkezine ulaşmak mümkün.  Milano’da metro ulaşımı ve genelde toplu taşıma gayet kolay ve rahat. İster 1.5 Euro ödeyerek tek kullanımlık bilet alıp, ister 4.5 Euro ödeyerek günlük bilet alıp hem metrodan hem de neredeyse bütün şehirde dolaşan tramvaydan rahatça faydalanmak mümkün.

Centrale'de "shuttle" ve Istanbul reklamı

Milano Metro


Centrale - Merkez Tren Garı
 

Vakit öğlene yaklaşırken otelimize varıyor ve eşyalarımızı bırakıp hemen şehri tanımaya başlıyoruz. İlk durağımız şehrin kalbi diyebileceğimiz Duomo Meydanı. Burada mutlaka görülmesi gereken yer de Duomo. Önünde genelde kuyruk oluyor ama kuyruk çok hızlı ilerlediği için bekleyip içini mutlaka görün derim. Duomo’nun hemen karşısında da genelde Milano fotoğraflarının vazgeçilmezi, Galleria Vittorio Emanuele II var. Burası 24 saat açıkmış ve mutlaka içine girip ihtişamlı yapısını görmenizi öneririm.

Galleria Vittorio Emmanuele II

Duomo

Duomo Meydanı
 

Buradan çıkarak yine Duomo Meydanının yanı başındaki LaRinascente Mağazasının en üst katındaki restoranların bulunduğu bölüme gidiyor ve burada daha önceleri İstanbul’da da bir şubesi olan Obica adlı restoranda Duomo manzarasına karşı karnımızı doyuruyoruz. Bu çok katlı mağazanın en üst katında hem yerel ürünleri bulabileceğiniz gurme bir market hem de birkaç restoran ve kafe var. Özellikle dışarıda yer alan iki restoran her daim dolu ancak biz geldiğimiz saatten olsa gerek şanslıyız ve pek fazla beklemeden hemen bir yer buluyoruz.

La Rinascente teras
   

Buradan sonra şehir turumuza devam ediyor ve Piazza Cardusio’dan ve daha çok zincir mağazaların bulunduğu Via Dante’den geçerek Largo Cairoli Meydanı’na ulaşıyoruz. Buradan biraz daha ilerleyerek Castello’ya kadar gitmek mümkün ama biz bu işi ertesi güne bırakarak Ambrogio Kilisesi’nin bulunduğu Piazza Sant'Ambrogio’ya devam ediyoruz. Hemen buraya yakin Ambrosian Kütüphanesi ve Sanat Galerisi de en fazla Leonardo eserini bünyesinde barındıran önemli bir noktaymış. Giriş ücreti 15 Euro ve özellikle kütüphane görülmeye değer ancak 17:00'e kadar açık. Burayı da ziyaret edip daha güneye inerek Navigli Bölgesi’ne doğru ilerliyoruz. Ancak şehrin genelinde ve özellikle Navigli’ye ulaştığımız Genova Meydanı’nda, 1 Mayıs’ta açılacak Expo 2015 için ciddi hazırlıklar var, çoğu yer inşaat halinde... Navigli Bölgesi’ne mutlaka uğrayıp burada Alzaia Naviglio Grande caddesi ve hemen nehrin karşı yakasındaki Ripa di Porta Ticinese’de genelde “happy hour” olarak 17:00-22:00 saatleri arasında servis edilen küçük bir açık büfe ile birlikte bir içecekle sunulan menüyü kaçırmayın. Buradaki kafeler genelde çok canlı ve hareketli. Nehrin her iki tarafından da manzaranın mükemmel olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Ambrosian Sanat Galerisi

Ambrosian Sanat Galerisi

Ambrosian Sanat Galerisi

Ambrosian Sanat Galerisi

Ambrosian Kütüphanesi

Ambrosian Kütüphanesi


Ripa di Porta Ticinese

Navigli

Navigli

Navigli
Navigli

Navigli

Navigli

Navigli

Ambrogio
  

Buradan artık Corso di Porta Ticinese (Caddesi)ni takip ederek Duomo Bölgesindeki otelimize dönüyoruz. Bu cadde de mutlaka görülesi yerlerden biri ve bu cadde üzerinde pek çok butik ve dükkan var, ayrıca yine cadde üzerinde S.Lorenzo Maggiore Kilisesi’ni de görebilirsiniz.

Lorenzo Maggiore
 

Ertesi gün sabah erken saatlerde, daha gelmeden rezervasyon yaptırdığımız Leonardo De Vinci’nin 4 yıl süreyle neredeyse her gün uğrayarak resmettiği “Last Supper” resmini görmek üzere 8:00’de S.Maria D.Grazie Kilisesi’ne gidiyoruz. Resim, hemen bu kilisenin avlusuna bakan bölümde sergileniyor ve buraya randevuyla giriliyor. Normalde her ayın ilk Pazar’ı ücretsiz olmasına rağmen genelde kapıdan gidildiğinde bilet bulunmadığından mutlaka önceden internet üzerinden rezervasyon yaptırarak gitmenizi öneririm. Ücretsiz günü olduğu halde biz de 13.50 Euro ödeyerek önceden rezervasyonumuzu yaptırdığımızdan saatinde gidiyor ve hiç beklemeden duvara değişik bir teknikle çizilmiş sonrasında da defalarca restore edilmiş meşhur “Last Supper “ resmini görebiliyoruz.

S. Maria D.Grazie
 

Buradan sonraki durağımız, yine aynı bilet rezervasyonuyla aldığımız biletle gireceğimiz Brera Sanat Galerisi oluyor. Burası gerçekten görülmesi gereken ve pek çok dönem sanat eserlerinin aynı anda sergilendiği harika bir galeri. Brera Sanat galerisinin olduğu bina aynı zamanda bir sanat lisesiymiş. Buraya giderken bir gün önce göremediğimiz Castello’yu yağmurda geziyor ve Sempione Parkı’nı yağmurda daha da fazla ıslanmamak için sadece uzaktan görebiliyoruz.

Castello

Castello

Brera Bölgesi

Brera

Brera
 
 

Bu sanat dolu ziyaretimizden sonra Duomo Bölgesi’ne geri dönerken önce lüks alışveriş mağazalarının bulunduğu V.Monte Napoleone Caddesi’nden geçerek Matteotti caddesi üzerinden meşhur Teatro La Scala’ya ulaşıyoruz. Hazır alışveriş demişken, 2 no'lu metroyla gidilebilen ve şehrin kuzeydoğusunda kuzeyden güneye uzanan Corso Buenos Aires ve Corso Venezia alışverişin diğer adresleri...

V. Monte Napoleone


La Scala

Son olarak şehrin kuzey batısında yer alan ve Garibaldi tren istasyonu ile Porta Nuova arasında kalan Isola semti de, modern binalarıyla son dönemin gözde yerlerindenmiş.. Ancak, modern yapısıyla şehrin tarihi ve sanatsal dokusundan biraz farklı.

Isola

Isola



Zannederim burayı da görerek Milano’da “görülmesi gerekenler” listemizi tamamlıyoruz ama hazır yeri gelmişken neler yenebilir konusuna da biraz değineyim: İtalya’da aç kalmak pek mümkün değil. Genelde hamur işleri , ince hamurlu pizza ve risotto ağırlıklı İtalyan mutfağından biz de nasibimizi alıyoruz. Bir de Panzerotta denilen ve Milano’ya özgü bizim pişimize benzeyen özel bir tatları var. Bunları tadabileceğiniz birkaç yer ismi vermek gerekirse, panzerotta yemek için mutlaka Duomo Meydanı’na açılan sokaklardan biri olan V. S. Radegonda üzerindeki Luini’yi mutlaka denemelisiniz. Burada genelde kuyruk oluyor ve önünde ayakta panzerotto’larını yiyen kalabalığı hemen fark edeceksiniz. Çeşitleri bulunan tuzlu panzerotto’lar genelde 2.5 Euro, tatlıları ise 2.3 Euro’dan satılıyor.  Ayrıca Matteotti Caddesi üzerindeki pita yapan Piade in Piazza’yı önerebilirim. Burada minestrone çorbası ve bal kabağı çorbası da hayli leziz. Ne yazık ki bizim fırsatımız olmadı ama risotto denemek isterseniz Via Dante üzerindeki restoranlarda lezzetli risotto yenilebileceğini öğrendik. Bir de Brera Bölgesi ile Lanza metro istasyonunu arasında kalan Corso Garibaldi üzerindeki  Rovello sıcak atmosferi ve lokal menüsüyle denemeye değer başka bir restoran. Son olarak, canınız çikolata çekerse  güzel çikolata yiyebileceğimizi duyduğumuz ama Paskalya tatili nedeniyle kapalı olduğu için tadına bakamadığımız çikolataların merkezi Gay Odin’ e de mutlaka uğrayın. Yeri hemen Largo Cairoli’ye yakın Via S.Giovanni Sul Muro üzerinde.

Piade in Piazza

Luini
 
Rovello

Milano aynı zamanda dillere destan Como Gölü ve Maggiore Gölü’ne de çok yakın o yüzden zamanınız varsa mutlaka buraları da ziyaret edin. Biz zamanımız yetmediğinden bir dahaki sefere diyerek ayrıldık bu güzel şehirden ama özellikle Malpensa Havalimanından seyahat ediyorsanız Göller Bölgesi’ne ulaşmak daha da kolaymış. Umarım bir dahaki sefere...