15 Kasım 2018 Perşembe

MANHATTAN ve PARKLARI


New York’un kalbi diye bildiğimiz ve birçok filme mekan olmuş Manhattan, parklarından ziyade gökdelenleri ve camlı yüksek binaları ile bilinir. Hatta 11 Eylül'ün de nişanesi haline gelmiş İkiz Kuleler belki de bu gökdelenler arasında en meşhur olanlarıdır.

Ama geçtiğimiz günlerde yaptığım New York seyahatinde Manhattan’ın farklı bir yüzünü keşfe çıktım. Bu kez binaları değil de binalar arasına serpiştirilmiş parklarını gezelim dedik. Manhattan ve Park kelimeleri bir araya geldiğinde ilk akla gelen Central Park oluyor haliyle. Ancak bu kez Manhattan’ın ortasından kuzeye doğru uzanan Central Park değil de güneyinden ortasına doğru serpiştirilmiş Park’lardı hedefimiz.

En güneydeki Battery Park’tan başladık turumuza. Burası aynı zamanda Staten Island Ferry denilen ve geçmişinde 25 cent’e yolculuk ettiğim Staten Island ile Manhattan arasında yolculuk eden feribotların da kalkış noktası. Finans sektörünün yakından tanıdığı Wall Street’e de çok yakın. Bu kadar iş merkezinin ortasında hava alabilmek iyi geliyor insana... Özellikle öğle saatlerinde tüm Manhattan Parkları gibi bir kenarda oturup öğle yemeğini yiyenlerle doluyor buralar.

Battery Park

Battery Park

Battery Park

Biz de en güneydeki Battery Park’tan devam edip yıkılan İkiz Kulelerin yerine yapılan yeni World Trade Center (Dünya Ticaret Merkezi) binası ve anıtının bulunduğu alandan geçip aynı zamanda PATH adı verilen trenlerin de istasyonunu bünyesinde barındıran ve ilginç mimari yapısıyla ilgi çeken Oculus’u görüp kuzeye doğru yolumuza devam ediyoruz. Burayı arkanıza alıp sahile doğru ilerlerseniz Brookfield Place adında ikinci bir alışveriş merkezi ve liman bölgesi göreceksiniz. Buraya kadar gelmişken bu bölgeye de uğrayıp zaman geçirmenizi, soluklanmanızı öneririm. 

WTC - Dünya Ticaret Merkezi

Brookfield Place

Oculus

Oculus


Daha sonra sırasıyla City Hall Park, Washington Square Park, Union Square Park ve son olarak da Madison Square Park’ı da gördükten sonra Manhattan’ın güneyinde yer alan Park turumuzu tamamlıyoruz. Bu büyüklü küçüklü parkların her biri yüksek binaların arasında bir vaha gibi insanlara nefes alma şansı veren yerler. Buraya yolunuz düşer ve vaktiniz olursa kendinize nefes aldırıp Manhattan Parklarında da vakit geçirmek hep yüksek binalara bakıp gezmenin yanında güzel bir alternatif. 

City Hall Park

Washington Square Park

Madison Square Park & Flatiron Binası

Union Square Park

Union Square Park

Washington Square Park

9 Kasım 2018 Cuma

ROMA


Batı Roma Imparatorluğu’nun başkenti Roma,  buram buram tarih kokan bir şehir. Italya’nın dünyaca ünlü sanata ve mimariye düşkünlüğünü ve su götürmez üstünlüğünü de başkentinin her sokağında izlemek mümkün. 

Roma


Roma’da iki havalimanı var. Biz, Fiumicino Havalimanına sabah saatlerindeki uçakla uçuyor ve saat uygulamalarımızdaki farktan dolayı lokal saatle neredeyse yola çıktığımız saatte Roma’ya varıyoruz. Roma’da görülebilecek pek çok müze var. Hepsini ayrı ayrı görmek isterseniz günler alır. Ancak belli başlı müzeleri katarak daha kısa bir program yapmak niyetindeyseniz biraz seçici olmak gerek. Biz de 72 saatimizi biraz şehir biraz müze gezerek değerlendiriyoruz.

Roma

Roma’da Havalimanından şehir merkezine ulaşımın en pratik yolu Leonardo Express diye bilinen tren. Ücreti ise tek yön 14 Euro. Bilet hemen havalimanındaki işaretleri takip ederek ulaşacağınız istasyonun içinden alınıyor ve tren yarım saatte Roma Termini adındaki merkez tren garına ulaşıyor. Buradan şehrin merkezi olarak adlandırabileceğimiz İspanyol Merdivenlerinin olduğu Spagna istasyonuna metronun A hattını kullanarak birkaç dakika içerisinde (3 istasyon) ulaşabilirsiniz. Metro ve diğer şehir içi toplu taşıma ücretleri tek binmelik kartlar ile 1.5 Euro. Eğer 2 günlük veya 3 günlük Roma Pass alırsanız hem kart süresi boyunca tüm toplu taşımadan ücretsiz faydalanmak mümkün hem de 48 saatlik Roma Pass için bir müze, 72 saatlik kart için ise 2 müze ücretsiz gezilebiliyor. 48 saatlik Roma Pass ücreti 28 Euro, 72 saatlik ise 38.50 Euro. Ancak müzeye de girmeyi düşünüyorsanız kesinlikle bu kartlardan edinmenizi tavsiye ederim. Özellikle Villa Borghese ve Colosseo girişlerini bu kartla hem de öncelikli sıradan sıra beklemeden yapabileceğiniz için kart ücretini fazlasıyla ödüyor. Tek başına Villa Borghese girişi 17 Euro, Colosseo (Kolezyum) ise 12 Euro.

Roma

Gelelim Roma’da görülecekler listesine... Öncelikle şehrin kalbi sayılan ve bizim de otelimizin bulunduğu İspanyol Merdivenlerinden başlıyoruz. İspanyol Merdivenleri'nin bulunduğu Piazza Spagna (İspanya Meydanı) adını hemen yanı başındaki İspanya Büyükelçiliği’nden alıyormuş. Bu meydan her daim kalabalık. Buradan arkanızı İspanyol Merdivenlerine verip aşağıya doğru yürüdüğünüzde Via del Corso denilen ve bir ucunda Piazza del Popolo diğer ucunda Piazza Venezia bulunan Roma’nın en meşhur alışveriş caddesi Via del Corso’ya ulaşıyoruz. Bu caddeyi Piazza Venezia’ya doğru kesen sokaklardan biri bizi Fontana di Trevi (Türkçe adıyla Aşk Çeşmesi)ne ulaştırıyor. Fontana di Trevi adını hemen önünde kesişen üç yoldan alıyormuş. Burada bir kafede oturup her saat akan suyu seyreden, fotoğraflayan ve dileklerinin gerçekleşmesi için çeşmeye bozuk para atanları seyretmek çok zevkli. Bir bilgiye göre bir yılda buraya atılan bozuk paraların toplam değeri milyon doları aşıyormuş.

İspanyol Merdivenleri

Piazza Spagna


Aşk Çeşmesi
Via del Corso

Piazza del Popolo



Piazza Venezia

Roma’nın merkez Bölgesinde Fontana di Trevi’den Via del Corso’ya doğru devam edip bu caddeyi kesen sokaktan devam ederek Pantheon’a ulaşıyoruz. Antik Roma döneminden kalma bir tapınak olan Pantheon şehirde en iyi korunmuş yapılardan biri ve ücretsiz gezilebiliyor. Bu büyük yapının kubbesinin üstünde yer alan ve ışık almasını sağlayan delik “Oculus” olarak biliniyormuş. 

Pantheon

Son olarak Roma’nın merkezinde yer alan ve Pantheon’a yakın Navona Meydanı’ndan bahsetmeden geçmek olmaz. Burası Roma’nın belki de en bilinen meydanlarından biri ve her daim kalabalık. Etrafında pek çok kafe ve restoranla çevrili bu meydanın ortasında Fontana dei Quattro Fiumi Çeşmesi var ve burada pek çok sokak sanatçısına rastlamak mümkün...

Navona Meydanı

Navona Meydanı


Roma’nın olmazsa olmazlarından biri de Colosseo olarak bilinen Kolezyum. Normalde buraya giriş için uzun kuyruklar var ama Roma Pass ile kuyruk beklemeden rahatça gezilebiliyor. Buraya ulaşmak için metronun B hattını kullanıp Colloseo durağında inmek gerekiyor.

Kolezyum

Kolezyum

Son olarak Villa Borghese olarak bilinen binadaki Galleria Borghese şehrin en büyük Parkı içinde yer alan bir müze.  Roma’nın görülmesi gereken ve çok talep gören müzelerinden biri. Ancak bu Park da en az müze kadar zaman geçirilmesi gereken yerlerden. 

Galleria Borghese

Galleria Borghese

Park

Tevere yani Tiber nehrinin Doğu ve Batı olarak ikiye ayırdığı Roma’nın batı tarafındaki bu önemli yerlerin yanı sıra Doğu tarafında da Castel Sant’Angelo, ayrı bir Cumhuriyet olan Papa’nın evi olarak bilinen Vatikan ile Trastevere görülmesi gereken yerler.

Castel Sant'Angelo

Tevere

Tevere Nehri üzerinde pek çok köprüden biri olan Ponte Sant’Angelo üzerindeki heykeller ile belki de bu köprülerin en artistik olanı ve bir yaya köprüsü. Buradan yürüyerek geçip Kaleyi fotoğraflamanızı öneririm.  Castel Sant’Angelo Papa’nın ikametgahından varın da hapishaneye kadar geniş bir yelpaze de kullanılmış. Bu kaleyi Vatikan’a bağlayan gizli bir geçit olduğu da söyleniyor. Buraya giriş için 10.5 Euro ödeniyor. 

Trastevere

Trastevere


Hazır Vatikan demişken, Vatikan’a ulaşmak için ya Kale’den biraz daha batıya doğru Via dei Corridori üzerinden ilerlemek ya da direkt olarak metronun A hattı üzerindeki Ottaviano Durağı’nda inmek gerek. Vatikan müzeleri sanat eserleri ve zenginliği ile Roma’da en çok talep gören müzelerden ve görmek için uzun kuyruklarda beklemeyi göze almak gerek. Bizim gibi kuyruk beklemek istemiyorsanız internet üzerinden önceden bilet almak en doğrusu. Müze ve Sistine Chapel biletini kombine olarak 28 Euro’dan internetten satın alabilirsiniz. İnternetten satın alma aşamasında gönderilen QR kodlarını Müze kompleksinin birinci katındaki makinelerden okutarak hiç beklemeksizin bilet haline getirmek mümkün. Vatikan olarak bildiğimiz büyük kilisenin bulunduğu San Pietro Meydanı’na ise müzeden çıktıktan sonra 10 dakikalık kısa bir yürüyüşle ulaşılıyor. Buraya giriş ücretsiz ancak belli saatlerde yapılıyor ve çoook uzun kuyrukları göze almak gerekiyor.

Vatikan

Vatikan

Vatikan

Vatikan - Piazza San Pietro
 
Vatikan


Son olarak gelelim Trastevere Bölgesi’ne. Burası da Tevere Nehri’nin batı yakasında, Piazza Venezia’nın güneyinde  küçük bir adacıktan geçilerek ya da daha kuzeydeki Ponte Garibaldi veya Ponte Sisto Köprülerinin birinden geçilerek ulaşılan daha çok gençlerin takıldığı daha bohem bir bölge. Daracık sokaklarında dolaşıp fotoğraflamak çok zevkli. Ayrıca S.Maria in Trastevere Kilisesi’nin bulunduğu ana meydandaki restoranlarında veya nu meydana açılan Via d. Lungaretta sokağındaki restoran ve kafelerde pek çok yeme içme alternatifi bulanan hoş bir bölge. 


Roma’da ne yenilir içilir derseniz... Piazza Spagna’ya açılan sokaklardan biri olan Via della Croce üzerinde pek çok güzel restoran ve cafe var. Bu sokaktaki Bottegari’de yediğimiz yemekten hayli memnun kaldık. Tabi İtalyan mutfağı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Hemen bu sokağa paralel Via Condotti üzerinde yer alan Cafe Greco çok meşhur bir kafe ve pek çok ünlünün uğrak noktası olmuş. Fiyatları da bununla orantılı olarak oldukça pahalı (kahveler 9 Euro civarı) ama dekorasyonunu görmek için bile uğramanızı tavsiye ederim. Villa Borghese içinde yer alan Vivi Bistrot ise hafif bir şeyler atıştırmak ve kahve molası vermek için tevsiye edebileceğim başka bir nokta. Bir de yine bu çevrede Pasticifio adında ve methini bir çok yerde duyduğumuz saat 13:00'de öğle yemeği ile açılan ve günde iki çeşit makarnanın servis edildiği restoran var. 4 Euro ödeyerek alınan bu makarnalar, restoranın önünde oluşan kuyruktan anladığımız kadarıyla pek rağbet görüyor. Ancak biz Roma’da ve İtalya’da bu tattan çok daha iyilerini yemiştik diye düşündük. Dilerseniz buradan ev yapımı makarna da satın alıp dönüşünüzde evde pişirebilirsiniz.


Gezmesi, görmesi, yemesi, içmesiyle 72 saatlik kısa Roma Tatili’miz güzel anılarla sonlanırken biz de havalimanının yolunu tutuyoruz.