30 Ekim 2019 Çarşamba

Bir Nehir, İki Kasaba : LAMBERTVILLE & NEW HOPE


Türkiye’de ve dünyada vergi cenneti olarak bilinen Amerika’nın Delaware eyaleti, bu özelliği sebebiyle pek çok şirketin kurulduğu bir eyaletmiş. 900 bin’lik nüfusuna rağmen 940 binin üzerinde şirkete ev sahipliği yapıyormuş. İşte adını ilk böyle duyduğum Delaware, aynı zamanda bölgede bir nehre de adını vermiş.

Delaware Nehri

Bu kez yolumuz bu nehrin sınırını çizdiği iki eyaletin şirin mi şirin iki kasabasından geçti. Bu kasabalardan ilki bizim de kaldığımız New Jersey eyaletinden 1 saat, New York’tan ise 1 saat 45 dakika mesafedeki Lambertville. Pek çok kafe, sanat galerisi, hediyelik eşya dükkanı ve butikle dolu bu şirin kasabanın eski evlerle bezeli sokakları görülmeye değer. Burada “Big Bucks” adındaki kafeye uğrayıp farklı kahvelerinden veya çaylarından birini denemenizi öneririm.


Lambertville

Lambertville

Lambertville

İster araba ile ister yürüyerek geçilen Delaware Nehri üzerindeki köprü ise bizi adı da kendi gibi güzel başka bir kasabaya ulaştırıyor: New Hope (Yeni Umut). Ancak New Hope, Lambertville’den farklı olarak New Jersey değil, Pennsylvania eyaletine bağlı. Burası da kardeş şehri Lambertville gibi yine şirin sokakları, renkli boyalı eski evleri, butikleri, kafeleri ve dükkanlarıyla zevkle gezilebilecek bir yer.

New Hope

New Hope
Ne yazık ki bizim gittiğimiz gün havanın yağmurlu olmasından dolayı sokaklarda hakkını vererek dolaşmak pek mümkün olmadı ama yolunuz bu bölgeden geçerse zaman ayırıp uğramayı ihmal etmeyin derim. 

27 Ekim 2019 Pazar

7 Günde 7 Eyalet - New Jersey, New York, Massachussetts, Vermont, New Hampshire, Maine, Connecticut

New York’un kuzeydoğusunda yer alan Vermont, New Hampshire ile Kanada ile sınırı oluşturan Maine eyaletleri özellikle sonbaharda Ekim ayının ilk 15 gününde “foliage” adı verilen ağaçların yaprak dökümü öncesi rengarenk manzaraları ve doğal güzelliği ile çok uzun süredir görmek istediğim bir bölgeydi. Amerika’da yaşayan kuzenimin çizdiği rota ile bu geziyi gerçekleştirme fırsatı yakaladım sonunda.

New Jersey’den başladığımız yolculuğumuza “upstate New York” olarak adlandırılan ve New York eyaletinin başkenti Albany’nin de bulunduğu bölgeye doğru devam ederek Massachussetts eyaletine ulaşıyoruz. Ancak buraya gelirken otoyol yerine Hudson nehrine paralel olarak uzanan seyirli 9 No’lu yolu takip ediyoruz. Bu yol üzerinde önce Stateline denilen Hudson Nehri’nin ayırdığı New York ve New Jersey eyaletlerinin kesiştiği noktayı görerek yolumuza kuzeye doğru devam ediyor ve ilk günümüzün sonunda Massachussetts’te Springfield şehrinde konaklıyoruz.

Stateline

Stateline


Ertesi gün sabah erken saatlerde yola çıkarak sırasıyla Skinner State Park, Holyoke Range State Park ve Mount Sugarloaf State Reservation’ı görmek istiyoruz. Ancak ilk ikisinin kış sezonu dolayısıyla saat 10:00’da açılacağını öğreniyor ve Mount Sugarloaf Reservation’ı görüyoruz. Burası, tepelik bir bölgede vadiye hakim bir noktada konumlanmış. Eskiden bir otelin bulunduğu güzel bir nokta. Bu parka araçla giriş için 10 USD ödeniyor ama yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Burada tanıştığımız bir çiftten rotamız üzerinde hafif bir sapmayla ulaşacağımız Shelburne Falls kasabasındaki “The Bridge of Flowers” (Çiçekler Köprüsü)’ne uğramamız gerektiği tüyosunu alıyoruz. Biz de yaklaşık 60 km. uzunluğundaki Mohawk Trail (nam-ı diğer Route 2) ile devam ederek önce “Bridge of Flowers”ı görüyoruz. Burası gerçekten de şirin mi şirin bir kasaba ve köprüyü yürüyerek geçer geçmez karşımıza çıkan “Baked” adlı garajdan bozma kafe de oldukça popüler. Buradaki kısa atıştırma molasının ardından yolumuza sırasıyla Route 7, Route 9 ve Route 100’den devam ederek Vermont’un Stowe kasabasına ulaşıyor ve ikinci gecemizde burada konaklıyoruz. Vermont, doğal güzelliği ve Amerika’ya özgü “maple syrup” (akağaç şurubu)’nun en fazla üretildiği yermiş. Biz de modaya uyarak “maple syrup” alışverişimizi yaparak yolumuza ertesi gün turumuzun beşinci eyaleti olacak New Hampshire’a doğru devam ediyoruz.

Massachussetts

Skinner State Park

Mount Sugarloaf Reservation

The Bridge of Flowers

The Bridge of Flowers

The Bridge of Flowers

The Bridge of Flowers

Sabah erken saatlerde yola çıkarak önce Route 108’den ilerleyerek Smuggler’s Notch denen parka uğramak istiyoruz ama burası da kış sezonuna girdiği için kapatılmış. Daha sonra Route 109 ve Route 118’den devam ederek Montgomery Center’a ulaşıyoruz. Burası aynı zamanda Kanada’ya yaklaşık 35 km. uzaklıkta ve turumuzun en kuzey noktası. 

Buradan Route 58 East’den geçerek Hazen’s Notch ve ardından da Route 5 ve 5A’dan devam ederek Willoughby Gölü’ne geliyoruz. Burada kısa bir yemek molası veriyoruz. Gölün durağan yüzeyi üzerine akseden rengarenk yaprakların görüntüsü bir harika. Bu moladan sonra Route 93 South ve Route 112 (White Mountain Highway) – nam-ı diğer Kancamangus Highway)’den doğuya doğru ilerleyerek gece konaklayacağımız Conway’e ulaşıyoruz. Conway ve Lincoln kasabalarını birbirine bağlayan yaklaşık 45 km.lik Kancamangus Highway, gerçekten de muhteşem manzaralar vadediyor. New Hampshire’ın eyalet sembolü haline gelmiş bir kaya oluşumu var. Rüzgar aşındırması sonucu yaşlı bir adamın yandan profili gibi görünen bu kaya parçasını gözlemleyebileceğiniz Franconia Notch da, Route 112 üzerinde ama biz burayı atlayarak White Mountain National Forest’da kısa bir mola veriyoruz sadece. White Mountains (yani Beyaz Dağlar), adını karlı olmasından alıyormuş. Conway’e yolunuz düşerse Black Cap Grille yemek için tavsiye edebileceğim bir restoran.

Kancamangus Highway

Kancamangus Highway

Kancamangus Highway

Kancamangus Highway

Kancamangus Highway

Willoughby Gölü

Willoughby Gölü

Dördüncü günümüzde sabah erken saatlerde yola çıkarak yolculuğumuzun en batı ucu ve göreceğimiz 6.eyalet Maine’in en meşhur noktalarından biri olan Bar Harbor’a ulaşıyoruz. Bar Harbor ve bu şirin kasabanın bulunduğu Bar Island (Bar Adası) üzerinde yer alan Acadia National Park gerçekten görülmesi gereken harika bir bölge. Bu park içinde yer alan Cadillac Mountain (Cadillac Dağı)’nın zirvesinden gün doğumunu seyretmek ayrı bir güzelmiş. Ancak biz havanın azizliğine uğrayarak iki kere denememize rağmen gün doğumunu göremiyoruz. Bar Harbor ve Acadia National Park’ta ücretsiz çalışan otobüslerle seyahat etmek mümkün. Özellikle Bar Harbor’da araba park etmek sorun olabiliyor. Otobüsün Green Village Hattı, Bar Harbor merkezine götürüyor bizi. Burada önce Sand Bar’a giderek gelgitin oluşturduğu geniş kumsalda kısa bir yürüyüş yapıyor, ardından Waterfront ve Bar Harbor merkeze yürüyoruz tekrar. Burada pek çok restoran kafe ve hediyelik eşya satan dükkan var. Maine, blueberry (yani yaban mersini) ve özellikle Bar Harbor ise “lobster” yani ıstakozu ile pek meşhur. Her yerde ıstakoz ürünleri yiyebileceğiniz restoranlar ve bu temalarda ürünler satan dükkanlar mevcut.  Pizza yemek isterseniz “Rosalie” adındaki pizzacısı çok popüler. Bir de “Peekytoe” adındaki biraz salaş ama lezzetli deniz ürünleri olan restorana uğramanızı tavsiye edebilirim. Bar Harbor genelinde pek çok güzel restoran var. O yüzden seçim yapmak hayli zor😊

Maine

Maine

Bar Harbor

Sandbar - Bar Harbor

Sandbar - Bar Harbor

Waterfront - Bar Harbor

Waterfront - Bar Harbor

Bar Harbor

Bar Harbor

Bar Harbor

Bar Harbor

Beşinci günümüzü Acadia Ulusal Parkı’nı gezmeye ayırıyoruz. Burada pek çok yürüme rotası da mevcut. Ancak hava yağışlı olduğundan biz ancak arabayla gezme fırsatı yakalayabiliyoruz. Otelimizden sabah yola çıkarak Park Loop Road adındaki yolu takip ederek sırasıyla Bear Brook, Sand Beach, Thunder Hole, Fabbri noktalarını görüyoruz. Özellikle Sand Beach, kayalık olan bölgedeki tek kumsal plaj olması ile tanınıyor. Thunder Hole ise ismini, dalgaların aşındırdığı kayalara vuran dalgaların kaya oyuntularındaki havayı sıkıştırmaları sonucu ortaya çıkan gök gürültüsüne benzer sesten alıyormuş. Daha sonra Acadia Parkı’nın içindeki rotadan çıkarak hemen batısında yer alan Northeast Harbor, Southwest Harbor adındaki küçük kasabaları da görerek tekrar Bar Harbor’a dönüyoruz.

Sand Beach

Bear Brook

Park Loop Road 

Park Loop Road 

Park Loop Road 

Bar Harbor

Park Loop Road

Peekytoe

Peekytoe

Turumuzun altıncı gününde dönüş rotamızı tamamlamak üzere yol alıyoruz. Route 3 ve Route 1’i takip ederek Searsport, Belfast, Northport, Camden, Rockport, Rockland, Thomaston ve Bath kasabalarından geçerek Freeport’a ulaşıyoruz. Alışveriş yapmak isterseniz burada güzel bir “outlet” olduğunu da eklemeliyim. Burada verdiğimiz kısa molanın ardından Route295 ve Route95 üzerinden önce New Hampshire’dan geçerek tekrar Massachussetts eyaletine konaklayacağımız Worcester’a ulaşıyoruz.

Route 1

New Hampshire

Son günümüzde ise rotamız, 7. ve son eyaletimiz olan Connecticut üzerinden turumuza başladığımız New Jersey oluyor.

Toplamı yaklaşık 3000 km. olan rotamızın sonunda, hafızamıza gerçekten boyanmış resim kadar canlı manzaralar kazınmış olarak dönüyoruz. Özellikle Ekim ayının ilk iki-iki buçuk haftası içinde kısa bir dönem süren ve “foliage” adı verilen bu doğa olayını izlemek doğa tutkusu olan herkesin yaşaması gereken bir tecrübe…