26 Mart 2014 Çarşamba

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti: ANKARA



Ankara’ya ilk ziyaretim üniversite yıllarımda oldu. Bundan sonra da iş için  pek çok kez başkentimize uğradımsa da gezi amaçlı ziyaretim son yıllara dayanır. Ankara’da yaşayan sevgili arkadaşım Sıdıka’ya her gidişimde hem Ankara’yı, hem de civar şehir ve ilçeleri gezme fırsatı yarattık kendimize. Son gidişimde de, neredeyse 25 yıl önce gittiğim Anıtkabir’i tekrar görme fırsatı yakaladım.

Anıtkabir
Havalimanından Ankara merkeze taksi dışında iki yolla gitmek mümkün. İster belediyenin yani EGO’nun 442 no’lu hattını kullanarak (ki bu hatta belediye otobüsü yerine BelkoAir denen bir firma servis veriyor) 5,25TL ödeyerek Kızılay’a ulaşabilir, isterseniz de Havaş’ın otobüsleriyle 10TL ödeyerek Ulus’a gidebilirsiniz.

Öğle saatlerinde Kızılay’a ulaştıktan sonra öğle yemeğimizi , Ankara’da üç şubesi bulunan ve 1963’den beri hizmet veren Düveroğlu Kebap’ın Anıttepe semtindeki şubesinde yedik. Eğer yolunuz düşerse denemenizi tavsiye ederim.  

Anıtkabir
Dediğim gibi, son ziyaretim, biraz da Ankara’yı başkent yapan özelliklerini yerinde görme fırsatı tanıdı bana. Hal böyle olunca da, ilk durağım Anıtkabir oldu. Önceki adıyla Rasattepe şimdiki adıyla Anıttepe denilen bölgede kurulmuş ve şehri panoramik olarak görebileceğiniz bir tepede inşa edilen Anıtkabir, gezerken de dışardan gördüğümde de tarihte bir yolculuk yaptırdı sanki. Eğer Tandoğan Meydanı tarafındaki kapısından girerseniz, Anıtkabir’i arabanızı da park edip ziyaret edebiliyorsunuz. Girişte ruhsatınızı teslim edip çıkışta aldığınız çok rahat ve düzenli bir şekilde işliyor sistem. Biz de bu yolu tercih ederek 262 metrelik Aslanlı Yol’dan yürüyüp mozole bölümüne ulaşıyoruz. Aslanlı Yol’un her iki yanında yer alan ve yola adını veren aslan heykelleri Türk devletinin gücünü ve kudretini simgeliyormuş. 

Aslanlı Yol
Aslanlı Yol’un girişinde İstiklal ve Hürriyet Kuleleri yer alıyor. İstiklal Kulesi’nde Anıtkabir’in bölümlerini anlatan maket, Hürriyet Kulesi’nde ise yapım aşamasına ait fotoğraflar ve kullanılan taş örnekleri sergileniyor.

Hürriyet Kulesi önünde nöbet tutan asker
  
İstiklal Kulesi'ndeki Anıtkabir Maketi
 
Mozole
 

Mozole

Aslanlı Yol’dan geçerek ulaştığınız ana bölümde mozolenin yanısıra, bu bölümün altında yer alan Müze de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Müze içinde fotoğraf çekmek yasak ama Kurtuluş Savaşı’mız ve o günlerde ne zorluklarla bağımsızlık kazanıldığı çok güzel bir şekilde anlatılmış. Bir de mozolenin tam altında Atatürk’ün naaşının yer aldığı gerçek mezar kapısını görüyoruz. Burada Anıtkabir hakkında çok düzgün bir Türkçe ile bilgi veren görevliler sorularınızı cevaplamak üzere hazır bekliyorlar. Anıtkabir’i gezerken Kurtuluş Savaşı’nın aslında gerçekten de ne zorluklarla kazanıldığını bir kez daha idrak ediyor insan.

Müze
Hazır yeri gelmişken, T.C. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü’nden de bahsetmek istiyorum bu yazımda... Burası da Çankaya Köşkü Kompleksi içinde yer alan ve sadece Cumartesi – Pazar günleri 13:00-17:00 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilen bir müze. Bana kalırsa en az Anıtkabir kadar görülmeye değer bir yer. Çankaya Köşkü içinde yer aldığı için arabanızı parkedip giriş kaydınız yapıldıktan sonra özel bir araçla, bir şöför ve görevli eşliğinde müzeye götürülüyorsunuz. Orada bizi, yine çok güzel Türkçe ile müze hakkında bilgi veren bir görevli karşılıyor. Köşk bahçesi ve müze içinde fotoğraf çekmek yasak. Sadece müzenin dışardan görüntüsünü alabiliyoruz. Bina, 1923’de Atatürk’ün İzmir’de Latife Hanım ile evlendikten sonra  Ankara’da yaşaması için, önceleri de  kullandığı bağ evinin büyütülüp yenilenmesi ile bugünkü şeklini almış. 1923 yılından 1932’de inşa edilen Pembe Köşk’ün bitirilmesine kadar da Cumhurbaşkanlığı Konutu olarak kullanılmış. 

Atatürk Müze Köşkü
Müze’nin beni en etkileyen bölümlerinden biri kütüphanesi ile önemli yemeklere ev sahipliği yapmış yemek odası bölümü oldu. 28 Ekim 1923 günü Atatürk, bu odadaki sofrada “Arkadaşlar, yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” demiş. Elçi Kabul Odası’nda bir katibin görüşmeler sırasında not alması için kullanılan masanın arkasındaki paravan ise Atatürk’ün emriyle Dolmabahçe Sarayı’ndan getirilmiş ve üstündeki tuğralarla gelen elçilere, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni doğmuş bir devlet değil, yüzyıllar süren Osmanlı Devleti’nin devamı olduğunun sözcülüğünü yapıyor adeta. 

Cumhuriyetin ilan edildiği salon - 1.TBMM Binası
Son olarak, Ulus Meydanı’nda bulunan ilk T.B.M.M. Binası’nı da görmeden geçmeyin derim. Girişi sadece 1TL olan  Kurtuluş Savaşı Müzesi ve 1.TBMM Binası’nı görünce Ulu Önderimiz  Atatürk ve silah arkadaşlarına ne çok şey borçlu olduğumuzu bir kez daha anlıyor insan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder