7 Nisan 2016 Perşembe

FROHNLEITEN

Graz’a 20 dakika uzaklıkta şirin bir kasaba burası. Pek öyle turistik bir yer de değil. Graz Hauptbahnhof’tan S1 numaralı lokal trenle 25 dakikada ulaşılıyor. Gidiş-dönüş bilet için kişi başı 12.80 Euro ödüyoruz.


Frohnleiten

Trenimiz...

Frohnleiten Tren İstasyonu

Bizi hemen kasaba merkezine 5-10 dakika mesafedeki istasyonda bırakıyor tren. Bu güzel kasabanın içinden de Mur Nehri geçiyor. Köprüden geçer geçmez nehir boyunca sıralanan renkli güzel evleri görüyoruz. Bu evlerin nehre yansıması güzel görüntüler oluşturuyor. Köprüden geçmeden önce biraz da bu manzarayı fotoğraflamak için tren istasyonunun bulunduğu nehir kıyısından sağa kıvrılıyoruz. Fotoğraf çekerek ilerlediğimizde Volkhauspark (bir nevi Halkevi) içindeki kafe çıkıyor karşımıza. Nehir manzaralı bu kafede kahvelerimizi içtikten sonra kasaba merkezine gitmek üzere köprüden geçip yaya yolundan yukarı çıkıyoruz.


Frohnleiten

Frohnleiten ve Mur Köprüsü

Frohnleiten

Ulaştığımız yer, bir kilise ve ufak birçok dükkan, kafe ve restoranlardan oluşan bir meydan. Günlerden Pazar ve Paskalya olduğu için de kilise ayininden çıkan ve çoğu yöresel kıyafetler giyinmiş yerel halk, bir film karesindeymişiz gibi hissettiriyor bize:)


Kilise

Meydan

Frohnleiten

Frohnleiten

Meydandan devam ettiğinizde Rathaus (Belediye Binası) karşımıza çıkıyor. Aslında göreceklerimiz bundan ibaret. Bir de nehir boyunca devam eden park içinde yürüyüş ve koşu yolları var tabi...


Rathaus

Mur Nehri

1-2 saatte çok rahat gezilebilecek bir kasaba burası. Yolunuz Graz’a düşerse ve zamanınız kalırsa görmekten zevk alacağınız bir yer. 

6 Nisan 2016 Çarşamba

Kuzeyin Venedik'i : AMSTERDAM

Amsterdam, 12. yüzyılda Amstel Nehri kıyısında kurulan küçük bir balıkçı kasabasıyken bugün Hollanda’nın nüfus olarak en kalabalık şehri. Adını da Amstel üzerinde kurulu su bendi anlamına gelen Amsteldam’dan alıyormuş. Zamanla bu isim Amsterdam olarak değişmiş. 

Amsterdam ve bisikletler...

Amsterdam

Amsterdam

Amsterdam Kanalları...

Amsterdam

Amsterdam

W Hotel Teras'ından Amsterdam

İlk durağımız, arabamızı da çok yakınına park ettiğimiz Bloemenmarkt-Flower Market (Çiçek Pazarı) oluyor. Amsterdam, şehrin kalbi kabul edilen Central Station (Merkez Tren İstasyonu)’dan başlayarak içeri doğru halka şeklinde ilerleyen kanallar üzerinde kurulu bir şehir. Kanalların bittiği bölümde de büyük bir park olan Vondelpark ve Rijksmuseum, Van-Gogh Museum, Stedelijk müzelerinin de bulunduğu Museum-Plein yer alıyor. Bu bölümdeki en büyük ve en bilinen müze mimarisi de beni kendine hayran bırakan Rijksmuseum

Flower Market - Çiçek Pazarı

Rijksmuseum

Müzelerin hemen arkasında başlayan Van Baerlestraat (Van Baerles Caddesi) ise pahalı alışveriş mağazalarının adresi. Burada marka mağazalara ve şehrin geneline hakim olan bisikletlerden farklı olarak geniş cadde üzerinde park etmiş lüks araçlara rastlamak mümkün.

Yine merkeze dönecek olursak, Flower Market’den devam edip birkaç köprüden geçip kanalları görerek  üzerinde pek çok mağazanın bulunduğu bir alışveriş caddesi ve yaya yolu olan Kalverstraat’dan ilerleyip Dam Meydanı’na ulaşıyoruz. Amsterdam’ın en bilinen meydanında Koninklijk Paleis (Karaliyet Sarayı)’nı, Madame Tussauds Müzesi’ni, De Nieuwe Kerk (Yeni Kilise)’i ve 2. Dünya Savaşı kayıplarına adanan Ulusal Anıt’ı  görüyoruz. Meydanda bir yanda Filistin için barış isteyenler Filistin bayraklarıyla gösteri yaparken diğer tarafta Avrupa’nın başka büyük şehirlerinde de şahit olduğum üzere “free hugs” (bedava kucaklama) dağıtanlara rastlıyoruz :) Alışveriş yapmak isteyenler için meydanın hemen arkasında (Yeni Kilise'nin arkasında) Magna Plaza'yı ve Bijenkorf adındaki çok katlı mağazayı önerebilirim. Bijenkorf'un en üst katında güzel bir restoran da var. 

Flower Market - Çiçek Pazarı

Kanal ve Çiçek Pazarı'nın arkası...

Kalverstraat

Dam Meydanı

Ulusal Anıt
Magna Plaza

Bijenkorf

Sonrasında Damrak Caddesi üzerinde Central Station yönünde ilerliyor ve buradan Beurs Plein (Meydanı)’ndan sağa kıvrılarak Amsterdam’ın meşhur Red Light District bölümüne ulaşıyoruz. Camlar önünde müşteri bekleyen hayat kadınlarının yanı başında pek çok kafe ve restoranı görebiliyorsunuz. Amsterdam’ın ne kadar açık ve hoşgörü sembolü olduğunun en büyük göstergesi burası. Aynı zamanda, sex-show ve sex-shop’ların da merkezi Red Light District. Burası bir genelev bölgesinden çok, vitrinlerde müşteri bekleyen hayat kadınları arasında gezindiğiniz bir eğlence merkezi gibi. Bu vitrinler arasında gezinen pek çok aile ve çocuğa da rastlamak mümkün. Ancak direkt fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor.

Damrak Caddesi & Central Station

Red Light District

Red Light District

Red Light District
Red Light District

Amsterdam
Amsterdam

Amsterdam

Buradan geçerek  Kalverstraat üzerinden ilerlerken saptığımız Begijnensteeg sokağından geçip eski evlerle çevrili bir avluda Ortaçağ’dan kalma bir kilisenin yer aldığı Begijnhof’a ulaşıyoruz. Sakinleri rahatsız etmemek için burada  belli bir yere kadar dolaşılabiliyor ve fazla gürültü yapılması istenmiyor.

Begijnhof

Begijnhof

Begijnhof’un çıkışından sağa doğru devam edip Spui Caddesi’ne ulaşıyor ve Cafe Luxembourg’da kahvelerimizi içerek biraz dinleniyoruz.

Spui

Cafe Luxembourg

Amsterdam birkaç saatte gezilemeyecek kadar büyük ve kalabalık bir şehir.  Ancak daha uzun zaman ayırabilirseniz mutlaka kanal turu almanızı ve özellikle müzelerinde zaman geçirmenizi tavsiye ederim. Ayrıca bira seviyorsanız şehrin güney ucunda yer alan Heineken Experience adında Heineken Bira Müzesini’de görebilirsiniz.

Amsterdam

Amsterdam

Akşam olurken...

Amsterdam

Amsterdam’da 1970lerde uyuşturucuların yasayla “hafif” ve “sert” olarak ayrılmasından sonra belli miktarlarda esrar satışının serbest olduğu "coffeeshop" denilen yerler var. Ancak, bunlar diğer kafelerden kapılarında yer alan özel bir çıkartma ile ayrılıyor ve en bilineni de “Bulldog” adı verilen mekan. 

Bulldog

Diyebilirim ki, Amsterdam bir bisiklet şehri. Kanallarla ayrılan sokakları hayli dar da olduğundan olsa gerek, insanlar işlerine giderken veya genel anlamda ulaşımda bisiklet kullanıyorlar. Her yerde bisiklet park yerleri yapılmış. Ve bisikletler şehrin alamet-i farikası haline gelmiş.  

Amsterdam

Gelelim yemek konusuna... Amsterdam'da pek çok güzel restoran, bar ve kafe ve bunlara ek olarak "coffeeshop" mevcut. Neredeyse her köşe başında bir "coffeeshop" karşınıza çıkıyor. Bunlar konusunda pek uzman değilim ama yemeklerinden memnun kaldığım birkaç yeri önerebilirim size. Eğer deniz ürünü seviyorsanız hemen merkezde yer alan Kalverstraat'a açılan sokakların biri üzerindeki "The Seafood Bar"ı tavsiye ederim. Bildiğimiz kumpiri biraz farklı bir şekilde sunan "Jacketz" de güzel bir seçenek. Servis sektörü Avrupa'nın diğer büyük şehirlerine göre hayli gelişmiş, sıcakkanlı insanları olan bir şehir Amsterdam. 


Jacketz

Jacketz

Seafood Bar

Seafood Bar

Her gittiğinizde değişik bir yerini keşfedebileceğiniz özgürlükler şehri Amsterdam,  birkaç saatte gezebilmek için hayli büyük bir şehir.