markt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
markt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2017 Pazar

Bach'ın Şehri: LEIPZIG

Leipzig, eski Doğu Almanya’nın en bilinen şehirlerinden biri ve günümüzde de Saksonya eyaletinde üniversitesi ile de ünlü önemli bir eğitim ve fuar şehri. Leipzig’e Istanbul’dan THY’nın tarifeli seferleriyle 2.5  saatte ulaşım mümkün. Havalimanı Leipzig Halle şehre yaklaşık 22 km. uzaklıkta ve havalimanından şehir merkezine ulaşım için en pratik yol tren. Hemen havalimanı geliş terminalinden işaretleri takip ederek uzunca bir yaya  yolunu takip ederek ulaşılan istasyonda makinelerden Fahrkarte denilen biletimizi alıyor ve trene binmeden önce istasyonda bulunan makinelerden onaylatarak biletimizi geçerli hale getiriyoruz. Trene binmeden önce bileti onaylatmak gerek, aksi takdirde ceza ödemek durumunda kalabilirsiniz.

Leipzig
Hauptbahnhof
Havalimanı ile tren istasyonuna uzanan camlı tünel üzerinde aynı zamanda havayollarının check-in kontuarları ve turizm şirketlerinin ofisleri de mevcut. Eğer havalimanından taksi ile şehir merkezine gitmek isterseniz Terminal B/Geliş tarafına geçilmesi gerekiyor.
Uçağımız geç bir saatte olduğundan havalimanına ulaştığımızda saat 16:30du ancak trenle pratik bir şekilde 18:00’de şehir merkezindeki otelimizdeydik. Havalimanından, Leipzig Hauptbahnof (Ana Tren Garı) arası yolculuk 15 dakika kadar sürüyor ve ücreti tek yön  4.5 Euro.

Havalimanı , Tren istasyonuna giden tünel

Havalimanı , Tren istasyonuna giden tünel

Otelimiz Radissson Blu tam şehrin göbeğinde, Opera Binası, eskiden dokuma fabrikası olup şimdilerde Leipzig Senfoni Orkestras’na ev sahipliği yapan ve Konser Salonu olarak kullanılan Gewandhaus ve Leipzig Üniversitesinin kampüsü ile çevrelenmiş Augustusplatz’da. Hazır yeri gelmişken yine bu meydanda Gewandhaus’un ilk sahibesi olan ve o zamanlar halk arasında pek de sevilmeyen birinin şehre hediyesi olan bir çeşme de yer alıyor. Ayrıca Augustusplatz’daki üniversite kampüsünün açık bir kitaba benzeyen kulesinde bir de restoran ve kafenin yer aldığı “Panorama Tower” (Seyir Kulesi)  mevcut. Burası şehre kuşbakışı bakabileceğiniz en güzel noktalardan biri.

Opera

Gewandhaus

Eşyalarımızı otele biırakıp kısa da olsa şehri tanımaya çıkıyoruz. Şehir merkezi birkaç saatte gezilebilecek kadar küçük. Görülmesi gereken çoğu yer Augustusplatz’dan başlayan Grimmaische Strasse ve bu caddeye açılan sokaklarda yer alıyor. Burası bir yaya yolu ve üzerinde pek çok mağaza ve kafe de var.

Grimmaische Strasse

Grimmaische Strasse’den devam edip 2. sağdan saparak Nikolai Strasse’den devam ederek şehrin en önemli iki kilisesinden biri olan Nikolai Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Bu kilisenin iç dekorasyonu pastel renklerle boyanmış lotus çiçeği temalı motifleriyle görülmeye değer ancak kilise içinde fotoğraf çekmek yasak.

Kiliseden tekrar Grimmaische Caddesi’ne dönüp devam ettiğimizde, şehrin en eski meydanı olan Markt Meydanı’na ulaşıyoruz. Burada yer alan Altes Rathaus (Eski Belediye Binası) şu an müze olarak kullanılıyor. Hemen bu binanın karşısından Grimmaischer Caddesi üzerindeki Madler Pasajı ise şehrin görülmesi gereken başka bir noktası. Birkaç kolu olan pasaja mutlaka girip göz atmanızı ve fotoğraf çekmenizi öneririm. Yine bu pasajda yer alan Auerbachs Keller, Sakson yemeklerini bulabileceğiniz Almanya’nın en meşhur restoranlarından biriymiş. Ancak mutlaka rezervasyon yapmak gerekiyor.

Madler Passage

Madler Passage

Markt Meydanı’nın arkasına doğru devam ederek ulaşılan Bartels Hof şu an yenilenme görüyor olsa da şehirde görülmesi gereken yerlerden biri. Bu avlu, içeri doğru devam eden oldukça büyük bir avlu ve etrafından küçük mağazalar yer alıyor.

Bartels Hof

Buradan Barfussgasschen Sokağı’ndan (ki anlamı çıplak ayaklar demekmiş) sola doğru devam ederek ulaşılan küçük meydanda Zum Arabischen Coffee Baum denilen Kahve Müzesi ve dünyanın en eski kahve evi yer alıyor. Barfussgasschen Sokağı Leipzig gece hayatının adresiymiş ve daha çok barlar sokağı kıvamında bir ara sokak.

Zum Arabischen Coffee Baum
Barfüssgasschen

Barfuusgasschen Sokağının solundan sola doğru kıvrılarak Thomaskirche (St. Thomas Kilisesi)’ne ulaşıyoruz. Hemen bu kilisenin yanıbaşında bu şehirde doğmuş ünlü besteci Bach’ın şu an müze olan evi  (Bosehaus) yer alıyor. Bach’ın mezarı da şu an Thomaskirche içinde koruma altına alınmış.

Bosehaus

Thomaskirche

Thomaskirche

Buradan biraz daha güneye şehri çevreleyen bulvarlardan biri olan Martin Luther Ring’den devam ederek ulaştığımız noktada Neues Rathaus (Belediye Binası)’na ulaşıyoruz. Bu bina da gerçekten bakmaktan ve fotoğraflamaktan zevk alacağınız bir yer.

Şehrin merkezinde görülmesi gereken bu yerlerin dışında pek çok müze de mevcut. Ayrıca şehrin güneydoğusunda yer alan ve hem Hauptbahnhof’dan hem de Augustusplatz’dan 15 numaralı tramvay ile ulaşılan Völkerschlachtdenkmal (Halkların Savaşı Anıtı) 150 metrelik yüksekliği ile Avrupa’nın en büyük anıtı olma özelliğine sahipmiş. Bu anıt Almanların Napolyon’a karşı kazandığı zaferin 100.yılı sebebiyle yapılmış. Ancak biz gittiğimizde burası kapalıydı o yüzden 500 basamakla çıkılan 91 metrelik seyir kulesine çıkamadık. Kış sezonunda saat 16:00’a kadar açık olan anıt, Nisan-Kasım ayları arasındaki yaz döneminde 18:00’e kadar hizmet veriyormuş.

Völkerschlachtdenkmal

Leipzig’de ne yenir derseniz, Saksonya mutfağını tadabileceğiniz Auerbechs Keller dışında eski Belediye Binası’nın altında yer alan Rathaus Keller de yine yöresel yemekleri  bulabileceğiniz bir mekan. Ayrıca benim de birkaç şehirde daha şubesine rastladığım Hans im Glück adındaki hambugerci Almanya’da daha çok gençlerin rağbet gösterdiği ve sağlıklı etleri ile bilinen güzel bir hamburgerci. Bunun dışında Markt’da yer alan Alex hem bir bar hem de cafe ve hafif yemekler için tavsiye edebileceğim bir yer. Alex’in de Almanya’da birkaç şubesi var. Bunun yanında Markt’da yer alan Spizz Cafe hem kahve içip soluklanmak için uğranılabilecek hem de geceleri birşeyler içilebilecek bir caz klübü. Sabah kahvaltı için de tercih edilebilecek bir mekan. Bir de Barfüssgasschen Caddesinin batı ucunda yer alan 100 Wasser adlı kafe, sabah kahvaltısı ya da birşeyler içmek için uğrayabileceğiniz güzel bir mekan. Son olarak Lukas adlı kafe de sabah kahvaltısı menüleri ve pastane ürünleri ile ziyaret debileceğiniz başka bir mekan.

Hans im Glück


Leipzig büyük beklentilerle gitmediğim halde gezmekten zevk aldığım bir şehir olarak anılarıma eklediğim bir kent oldu. Gezmesi kolay, merkezdeki pek çok mağazası ile başka Alman şehirlerine göre daha fazla alışveriş imkanı sağlayan ve üniversitesi ile de genç nüfusu barındırdığından oldukça canlı ama bir o kadar da derli toplu bir şehir burası.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Çikolata Kokan Romantik Şehir - BRUGGE


Brugge, romantik bir şehir olarak bilinir. Ancak bir o kadar da modern. Burası ne çok büyük ne çok küçük, ne çok hızlı yaşanıyor hayat, ne de çok yavaş, herşey kararında yani. Evet insanları kuzey Avrupa’lı ve dolayısıyla güney Avrupa’ya göre daha “ruhsuz” gibiler ama sanki şehrin romantik havası insanlarına da bulaşmış ve kuzey Avrupa’da olmasına rağmen bana tam da ruhu olan bir şehir izlenimi verdi burası.

Minnewater

Minnewater
 
Brugge’a ilk olarak yıllar önce Düsseldorf’ta çalışırken orada kaldığım bir haftasonu trenle gittim. Yanımda, en yakın arkadaşlarımdan biri vardı. Mevsim sonbahardı, bilirsiniz sonbahar zaten romantiktir. Hal böyle olunca da ayrı bir güzeldi Brugge.  

Minnewater

İlk gittiğimde haftasonu olduğu için şehir cıvıl cıvıldı. Yıllar sonra geçtiğimiz günlede yine bir sonbahar günü tekrar gitmek kısmet oldu bu güzel şehre. Ama bu kez hafta içiydi ve önceki sefere göre hayli sessizdi şehir. Gezmesi bir başka güzel oldu bu kez.

Brugge
 
 
Brugge

Brugge’e  Brüksel’den trenle yaklaşık 1 saatte ulaşılıyor ve ana tren istasyonu da şehir merkezine en fazla 15 dakika yürüme mesafesinde. Hazır gelmişken nereleri görelim derseniz; gezdiğim kısa zaman içinde benim favorilerim; etrafında kafelerle dolu Markt, şehrin içindeki kanal ve parklar, Markt Meydan’ından daha küçük ama mimarisiyle beni kendine hayran bırakan Burg, Minnewater Gölü, Belfort ve Begijnhof oldu.

Begijnenvest

Minnewater
 
Markt Meydanı kafe ve restoranlarla dolu ama burası şehrin başka yerlerine göre biraz daha pahalı, o yüzden yemek için bu meydana giden yollardaki kafeleri de deneyebilirsiniz. Bir de unutmadan, meşhur Belçika çikolatası, harika danteller yine bu meydana açılan küçük caddelerde çok şirin dükkanlarda satılıyor. Yerli halkın da sıkça ziyaret ettiği “Ophelia’s Petit Four” de küçücük ama şehrin ruhuna uygun bir fırın ve kahve dükkanı. Ancak ilk seferinde biz, Markt Meydan’ındaki bir kafede yudumladık kahve ve çaylarımızı ve danteller içinde, yanında  Belçika çikolatası ve kurabiyelerle sunulan çay ve kahvemizin tadını hala unutamam:) Son gittiğimde ise yine Markt Meydan’ndaki Craenenburg’da kahve molası verdik ama ilk gittiğimde soluklandığımız çay dükkanını bulamadığıma üzüldüm... 

Tren Garı
 
Tren Garı’ndan çıktıktan sonra nehri geçer geçmez sağa kıvrılarak Begijnenvest  yolundan (ki burası park içi bir yaya yolu) ilerleyerek önce “Aşk Gölü” olarak bilinen Minnewater’a ulaşıyor ve buradan da rahibelerin yaşadığı ve geniş avlusu ve park içindeki etkileyici yapısıyla Brugge’ün olmazsa olmazlarından Begijnhof’u görüyoruz.


Begijnhof
 
Begijnhof

Buradan çıkıp Wijngaardstraat’tan ilerleyip bizi şehir merkezine doğru götürecek Katelijnstraat ve devamında Mariastraat’ı takip ediyoruz. Mariastraat’ın üzerinde sol tarafta bizi tarihi bir hastane olan ancak şimdi sergi salonu olarak kullanılan Oud Sint-Jan ve hemen karşısında Notre-Dame Kilisesi  karşılıyor.

Brugge
 
Kiliseden sonra ikiye ayrılan yolun sol tarafını takip ederek Sint-Salvatorskathedraal (St. Saviours’s Cathedral) ‘e ulaşıyoruz. Bu katedralin hemen arkasına geçerek ulaştığımız Steenstraat aynı zamanda bir yaya yolu ve Brugge’ün en önemli alışveriş caddesi. Buradan ilerlediğimizde ise kendimizi Markt Meydanı’nda buluyoruz. Markt Meydanı’na açılan Breidelstraat’tan devam edince de Burg Meydanı’na ulaşılıyor. Markt Meydanı noel pazarlarının kurulduğu meydan. Burada, ayrıca girişi 10 Euro olan bir şehir müzesi yer alıyor. Aynı meydanda bir de Bira Müzesi var. Burg Meydanı’ndaki önemli yapılar ise Kutsal Kan Kilisesi, Belediye Binası ve Nüfus İdaresi Binası. Özellikle Kutsal Kan Kilisesi (Basilica of the Holy Blood) görülmeye değer.

Steenstraat

Markt

Markt

Markt

Kutsal Kan Kilisesi

Kutsal Kan Kilisesi

Burg

Burg

Belediye Binası
  
Burg Meydanı’ndan kuzeye doğru ilerleyerek Çikolata Müzesi’ne ulaşıyoruz. Buraya çok yakın bir başka meydan da Jan Van Eyck Meydanı. Burası şehrin tarihi bölgesi.

JanVan Eyck
 
Meydandan Academiestraat’tan geçip tekrar Markt Meydanı’na ulaştıktan sonra Burg Meydanı’ndan güneye doğru Blinde-Ezelstraat üzerinden devam ederek Brugge’ün en çok fotoğraflanan noktasına ulaşıyoruz. Rozenhoedkaai denilen bu nokta, aynı zamanda mevsim uygun olduğunda tekne turlarının da kalktığı yer. Buraya çok yakın “2be” adında bira tadımı yapabileceğiniz bir bira barı ve aynı isimde bir de hediyelik eşya mağazası var. Burada bira tadımı yapmak isterseniz hafif-orta veya sert seçeneklerinden birini 10 Euro karşılığında deneyebiliyorsunuz. Tadım tepsisi içinde minik kadehlerde 4 değişik bira sunuluyor. Hindistan cevizli bira bile olduğunu not olarak ekleyeyim:)

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

2be

2be

2be

2be
Biz de burada biraz dinlendikten sonra hem yağmur başladığından hem de hava erken karardığından Brüksel’e doğru yola çıkmak üzere Oostmeers üzerinden Tren Garı’na geri dönüyoruz.

Eminim her mevsimi başka güzel olan bu şirin şehre hala gitmediyseniz mutlaka gidin ve bunu yaparken de ilkbahar ya da sonbaharı tercih edin:)