12 Kasım 2016 Cumartesi

İsviçre'nin En Zengin Şehri: BASEL



Basel, Novartis ve Roche gibi ilaç sektörünün dev şirketlerinin merkezlerine ev sahipliği yaptığından İsviçre’nin kimya şehri oalak anılıyormuş.  İsviçre’nin üçüncü büyük şehri olmasına rağmen kişi başına düşen milli gelir olarak bakıldığında İsviçre’nin en zengin şehriymiş. Hal böyle olunca da herşey çok pahalı Basel’de. Öyle böyle değil, basit karton bardakta satılan kahve Migros’ta 3.5 İsviçre Frangı’na , Kunstmuseum (Sanat Müzesi)’nin kafesinde bildiğiniz bir bardak musluk suyu 2 İsviçre Frangı’na (yaklaşık 6 TL’ye) satılıyor diyerek size biraz fikir vermiş olayım. Bu yüzden de tam Fransa ve Almanya sınırında yer aldığı için Basel’de yaşayanlar çoğu zaman bu ülkelere geçerek alışveriş yapıyorlarmış. Tabi buna da bazı kısıtlamalar getirilmiş.

Gross Basel
 

Neyse, para pul meselesini bir yana bırakıp Basel’de görülmesi gerekenlerden biraz bahsedelim. Basel havalimanı  EuroAirport olarak biliniyor ve aslında Fransa sınırları içinde yer alıyor. Bu havalimanı, Almanya’nın Freiburg kentiyle birlikte sınırları içinde bulunduğu Fransa’nın Mulhouse şehrine ve tabi Basel’e servis veriyor ve İsviçre ile Fransa tarafından ortak işletiliyormuş. Havalimanına indikten sonra pasaport kontrolünden geçip bagajınızı alıyor ve gitmek istediğiniz ülkenin kapısını seçerek çıkış yapıyorsunuz. Yanlış ülkenin kapısından çıkmamakta fayda var:)

Gross Basel
 

Havalimanından şehre ulaşım hayli kolay. Hemen geliş terminalinin kapısındaki bilet makinasından 4.40 CHF karşılığında bilet alarak biraz sağa ilerleyerek ulaştığımız duraktan 50 No’lu otobüsle 20 dakikada şehir merkezindeki ana tren istasyonuna ulaşılıyor. Bu otobüsler, 7 dakikada bir kalktığı için ne havalimanından şehre giderken ne de aksi yönde seyahat ederken fazla beklenmiyor. Bu arada trenle de şehir merkezine ulaşım mümkünmüş. Ve de taksi opsiyonu her zaman mevcut tabi ama bu kadar pahalı bir şehirde mecbur kalmadıkça taksi alternatifi pek cazip olmayabilir.  

Wettsteinbrücke
 

Dediğim gibi 20 dakikada şehre vardıktan sonra tren istasyonundaki turizm ofisinden şehir ile ilgili genel bilgi alıp bir harita ediniyoruz ve otelimize eşyalarımızı bırakıp başlıyoruz şehir turumuza... Basel’in eski şehri Gross Basel (Büyük Basel) ve Klein Basel (Küçük Basel ) olarak ikiye ayrılıyor. Gross Basel, şehri doğu-batı yönünde ikiye ayıran Ren Nehri’nin batısında, Klein Basel ise doğusunda yer alıyor. İkisini birbirine bağlayan köprü de, Ren Nehri üzerinde pek çok köprüden en eskisi olan adından da belli olduğu üzere diğer köprülerin ortasında bulunan Mittlere Rhein Brücke (Orta Ren Köprüsü).

Mittlere Rhein Brücke
 

Batı yakada kalan Gross Basel’da görülmesi gereken yerler arasında, Tiyatro’yu ve bu tiyatronun bahçesinde yer alan oldukça hareketli ve enteresan bir havuz-çeşmeyi sayabiliriz. Bu çeşme Fasnachtsbrunnen (yani Karnaval Çeşmesi) olarak biliniyor ve şehirde ayrıca kendi adıyla bir modern sanat müzesi de bulunan Tinguely tarafından 1975-1977 yılları arasında yapılmış.


Fasnachtsbrunnen
 

Tiyatrodan nehir kıyısına doğru devam ederek önce Barfüsserplatz (Meydanı)’na ulaşılıyor Burada noel ve yeni yıl nedeniyle bir lunapark kurulmuş ve bizim orada bulunduğumuz dönemde şehrin tümü gibi bu meydan da yeni yıl pazarları için hazırlanıyordu.


Barfüsserplatz
 

Buradan devam ederek hemen nehrin kenarına ulaştığımız noktada Münster’i (yani Basel Katedral’ini) görüyoruz. Burayı gezdikten sonra hemen arkasında yer alan Pfalz denilen terasa çıkarak Ren Nehri’ne ve Basel’e bir de buradan bakmayı ihmal etmeyin derim.

Münster

Münsterplatz

Pfalz'dan Mittlere Rhein Brücke
 

Münster’den nehri sağınıza alarak Mittlere Rheinbrücke’ye doğru eski şehrin sokaklarından yürüyerek kendimizi, bazı günler pazarın da kurulduğu ve simgesel yapı Rathaus’un (Belediye Sarayı)  da bir kenarında yer aldığı Marktplatz’da buluyoruz.  Buraya açılan sokaklarda gezinmek çok zevkli. Buradan başlayan Freire Strasse ve Falknerstrasse pek çok alışveriş alternatifi bulabileceğiniz caddeler ve daha önce adından bahsettiğim Barfüsserplatz’da sonlanıyorlar. Markplatz’ın diğer yönünde ise eskiden balık pazarının kurulduğu Fischmarkt yer alıyor. Martplatz’da yer alan Rathaus, kırmızı yapısıyla görülmeye değer bir yapı ve avlusuna girip fotoğraf çekmeyi de unutmayın.



Rathaus

Rathaus'dan Marktplatz

Marktplatz

Marktplatz


Marktplatz’dan nehre doğru ilerleyerek ulaştığınız noktada ise Mittlere Rhein Brücke (Orta Ren Köprüsü) yer alıyor. Buradan karşıya geçerek Klein Basel’e ulaşılıyor. Burası eskiden üst sınıf insanların yaşadığı bir bölgeymiş. Günümüzde ise daha çok yabancılar yaşıyor ve köprüyü geçip devam ettiğinizde bu bölgenin en önemli meydanı olan Claraplatz’a ulaşılıyor. Bu bölgede yine pek çok zincir alışveriş mağazaları, Manor adında İsviçre’nin çok katlı alışveriş markasının bir mağazası da yer alıyor. Hazır yeri gelmişken Manor’un en üst katındaki self servis restoranda İsviçre standartlarında nispeten ucuz fiyata lezzetli sayılabilecek yemek yiyebilirsiniz.

Basel, aslında 1-2 günde ana hatlarıyla rahatça gezilebilecek bir şehir. Ancak, şehirde pek çok sanat müzesi  de mevcut. Biz, zamansızlıktan bu müzelere gidemedik ancak 2 ve 15 No’lu tramvaylarla rahatça ulaşılan Kunstmuseum (Sanat Müzesi) bunlardan en bilineni. Müzeye giriş için, sadece sabit sergiyi gezmek isterseniz 16 CHF, hem sabit hem de geçici sergiyi görmek isterseniz 23 CHF ödemek gerekiyor. Müze, Pazartesi günleri kapalıymış.


Kunstmuseum

Kunstmuseum
 

Hazır tramvaylardan söz açılmışken, tramvaylar ve otobüsler şehri bir ağ gibi sarmış ve çok sık geldikleri için şehir içi ulaşım çok kolay. Biz de daha önce Cenevre’de karşılaştığım bir uygulamaya benzer bir şekilde, otelimizin bize kaldığımız süre boyunca sağladığı “Mobility Ticket” ile tüm toplu taşımalardan ücretsiz faydalandık. 

Unutmadan, Gross Basel’i çevreleyen ancak şimdi ayakta kalmamış kale duvarlarının üzerinde hala ayakta duran iki kapı var. Bunlardan biri Gross Basel’in batı tarafında yer alan Spalentor, diğeri ise doğusunda yer alan St-Alban Tor. St-Alban Tor, aynı zamanda Basel’in Küçük Venedik’i olarak bilinen ve özellikle yaz aylarında nehir kıyısındaki şirin sokakları ve mekanlarıyla biraz Alsace havası taşıyan St-Alban semtinin de girişini işaretliyor. Spalentor ise hemen Üniversite’nin devamında şehrin yüksek kesiminde yer alıyor ve Barfüsserplatz’dan 3 No’lu tramvayla buraya ulaşmak mümkün.

Spalentor

Spalentor'dan Gross Basel sokakları

St-Alban Tor

St-Alban
 

Ayrıca, Ren Nehri boyunca özellikle Mittlere Rhein Brücke ile bu köprünün doğusunda yer alan Wettsteinbrücke arasındaki bölümde yürümeyi ihmal etmeyin. Şehri hem bu köprülerden hem de sahil boyunca uzanan Oberer Rheinweg adlı sokaktan fotoğraflamak Basel’in olmazsa olmazı.


Oberer Rheinweg

Oberer Rheinweg'den Gross Basel...

Oberer Rheinweg

Oberer Rheinweg
 

Son olarak, Dreilandereck denilen ve Fransa, Almanya ve İsviçre’nin Ren Nehri üzerinde kesiştiği nokta diye niteleyebileceğimiz liman bölgesini de zamanınız varsa görmenizi öneririm. Buraya 8 No’lu tramvayın Kleinhününgen durağında inerek ve biraz yürüyerek rahatça ulaşılıyor.

Dreilandereck

Dreilandereck
 

Basel, aklımda son zamanlarda gittiğim en pahalı şehirlerden biri olarak yerini alsa da görülesi bir şehir. Öyle ki, buradan günübirlik geçtiğimiz ve Basel’e sadece 60 km uzaklıktaki Colmar’da,  turistik bir kasaba olmasına rağmen,  hem yeme-içme hem de alışveriş etiketlerine baktığımda kendimi ucuzluk cennetinde hissettim diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder