Kırşehir’e, uçakla geldiğimiz Nevşehir havalimanından
yaklaşık 1 saatte ulaşılıyor. Ancak biz, yol üzerinde Hacıbektaş’a da uğruyoruz.
|
Hacıbektaş |
|
Hacıbektaş |
Nevşehir Havalimanından Hacıbektaş’a giden karayolu iki
şeritili ve araba kullanması çok rahat bir yol. Adını Bektaşiliğin kurucusu Bektaşi
Veli’den alan Hacıbektaş’a vardığımızda ilk olarak Külliye’yi görüyoruz. Ücretsiz
gezilebilen Külliye’de dede, baba ve dervişlerin o zamanki yaşantılarıyla
ilgili bilgi veren değişik bölümler, açıklamalar mevcut.
|
Hacıbektaş |
|
Hacıbektaş |
Sonraki durağımız hemen buranın yan sokağında yer alan Arkeoloji
Müzesi ve şimdilerde müze olan Atatürk’ün de kaldığı ev oluyor. Müzeye giriş 5
TL ama müzekartınız varsa ücretsiz gezilebiliyor.
|
Atatürk Evi |
|
Atatürk Evi |
Hacıbektaş’tan sonra yaklaşık yarım saatlik bir araba
yolculuğu ile Kırşehir’e varıyoruz. Ancak Kırşehir bana daha çok bir
şantiyedeymişim izlenimi veriyor. Yollar kazıldığı için toz-toprak hayli fazla.
Bir de yağan yağmurun etkisi eklenince yollarda ilerlemek araba ile de olsa
hayli zorlaşıyor. Trafik kuralları konusunda da en son yıllarca önce Mısır’a
gittiğimde hisettiğim gibi kuralsızlık içinde kayboluyorum. Buradaki sürücülerin kuralsız ve farklı araba kullanma stilleri şehre girer girmez gözüme çarpan nokta oluyor.
Kırşehir, esnaf ve zannatkarların piri kabul edilen Ahi
Evran’ın önderliğini yaptığı Ahi yapılanmasının en bilinen şehirlerinden biri.
Hatta Kırşehir’de Ahi Evran Cami adında bir de Cami var. Biz, ilk olarak aracımızla
daha fazla yollarda zorluk çekmemek için park edip yaya olarak Lale Cami , Cacabey
Cami ve Medresesi ile Melik Gazi Türbesi’ni
ziyaret ediyoruz. Bu yapılar şehirde yer alan onlarca Selçuklu yapısından
sadece birkaçı.
|
Melik Gazi Türbesi |
|
Cacacbey Cami ve Medresesi |
|
Cacabey Cami ve Medresesi |
Yağmurun şiddetini arttırmasıyla biraz da acıktığımızdan
aracımıza geri dönüyor ve yerel yemekler yiyebileceğimizi okuduğumuz ve tarihi konakların birinin yenilenerek
restoran haline getirildiği bir binada hizmet veren Ağalar Konağı’na gitmek
üzere aracımıza biniyoruz. Ağalar Konağı’nda yemeğimizi yiyip konağı da ziyaret
ettikten sonra hemen yakınındaki Kırşehir Kalesi’ne doğru devam ediyoruz.
Yalnız Kale dediğime bakmayın, burası daha çok bir tepe ve şehri nispeten
yüksekten görebildiğiniz bir nokta.
|
Ağalar Konağı |
Sonraki durağımız hemen buranın aşağısında yer alan Ahi
Evran Cami ve türbesi oluyor. Bu caminin de etrafında büyük bir sergi kompleksi
inşaatı çalışması var. Burayı ziyaret
ettikten sonra Kızılırmak’ın kollarından biri üzerinde yapay olarak inşa edilen
göletin üzerine kurulu Kentpark’a uğruyoruz. Burada gölet üzerinde kurulu kafe ve restoranlar, ayrıca yürüyüş alanları mevcut.
|
Ahi Evran Cami |
|
Kentpark |
Günümüzü burada tamamladıktan sonra otelimize geçiyoruz. Ertesi
gün ilk durağımız ise Kırşehir’in 55 km. kuzeyindeki Kaman oluyor. Buradaki
Kalehöyük Müzesi ve Japonya dışında yer alan en büyük Japon bahçesi olduğu
söylenen Kaman Japon Bahçesi’ni ziyaret ediyoruz. Hem Kalehöyük Müzesi hem de
Japon Bahçesi gerçekten görmekten zevk alacağınız yerler. Kalehöyük, Japon
arkeologların 1985 yılından bu yana kazısını yaptıkları bir höyük ve hibe
edilen parayla yapılan Müze’de Türkiye’de gördüğüm müzelerin en başarılarından
biri kanımca. Müzeye giriş 5 TL ve müzekartla da ücretsiz gezilebiliyor.
|
Kalehöyük |
|
Kalehöyük Müzesi |
|
Japon Bahçesi |
|
Japon Bahçesi |
Havalimanına dönüş yolunda ise Ağalar Konağı’nda yemek
yedikten sonra bu kez köylerden geçerek ilerlediğimiz karayolunda Kesikköprü’yü
ve hemen bu köprünün yanıbaşındaki Cacabey Kervansarayı’nı görüyoruz. Ancak
Kervansaray tadilatta olduğu için ne yazık ki kervansaraya giremiyoruz.
Kesikköprü’yü de fotoğrafladıktan sonra artık havalimanına doğru yola çıkmaya
hazırız.
|
Kesikköprü |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder