Gdansk’tan yaklaşık 5 saatlik bir tren yolculuğu ile Krakow’a
ulaştığımızda saat 22:00yi geçiyordu. Yolun yorgunluğu da eklenince bir an önce
şehir merkezindeki otelimize yerleşip Krakow’u tanımayı önümüzdeki günlere
bırakmaya karar verdik.
|
Krakow |
Ertesi gün Krakow’da belki de yapılması en elzem olan
faaliyetlerden birini yapacaktık. “Cracow Local Tours” adlı şirketten satın
aldığımız turla Auschwitz –Birkenau (Auschwitz Toplama Kampı)nı görmek üzere
sabah 9:00’da otelimizden alınıyoruz. Minibüsümüzle yaklaşık 1 saat 15
dakikalık bir yolculuk sonrası Auschwitz’deydik.
Bu kampın iki ayrı bölümü var. İlk olarak ilk kampın kurulduğu ve müze olarak
hizmet veren bölüm ziyaret ediliyor. Sonrasında da ilk kamptan sonra buraya
getirilenlerin sayısının artması sebebiyle kurulan ve gaz odaları ve tesisleri
hala kısmen ayakta kalmış ve ilk bölüme yaklaşık 2 km. uzaklıktaki ikinci bölüm
bir rehber eşliğinde ziyaret ediliyor. Ancak turla da gelseniz, içeriye belli
sayıda insan alındığından ve sırayla gezildiğinden başlangıçta bir saate yakın
bekleme süreleri mevcut. Böyle bir turun ücreti 130 zloti (yaklaşık 170 TL). Auschwitz’in
ilk kampında buraya gelenlerin kişisel eşyaları, onlardan toplananlar ve
yaşanılan yerleri gezerken insanın içi çok büyük bir hüzünle doluyor. Daha
uzaktaki bölüm ise açık hava müzesi şeklinde ve buraya gelen vagonlar ve
vagondan inenlerin nasıl bir rota izlediklerini acıyla izliyoruz.
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
|
Auschwitz |
Burayı ziyaretimizden sonra, özellikle açık hava müzesini
gezerken başlayan şiddetli yağmurdan dolayı ciddi ıslanıyoruz. O yüzden merkeze
varır varmaz, otelimize geri dönüp üzerimizi değiştirdikten sonra bu kez Krakow’u tanımak üzere hemen otelimizin
yanındaki Ana Meydan (Main Market Hall ya da Lehçe adıyla Rynek Growny)‘a gidiyoruz. Burada görülmesi gereken yapılar, eskiden kumaş pazarı olarak kullanılan bina, St. Mary Kilisesi ve Belediye Binası.
Meydanda turistleri gezdirmek için gece-gündüz bekleyen atlı arabalar da ayrı
bir renk katıyor bu güzel bölgeye.
|
Rynek Growny |
Ana meydandan biraz daha güney doğuya doğru ilerleyerek önce
turizm ofisinden geçiyoruz. Yolumuz üzerinde Grodzka Caddesi üzerinde St.Peter
& St.Paul Kilisesi’ni de gördükten sonra Kazimierz denilen eskiden Yahudilerin yaşadığı mahalleye
ulaşıyoruz. Burada aynı zamanda ana meydandan devam ederek bu bölgeye uzanan Krakowska Caddesinin sağ tarafında yer
alan Pauline Kilisesi şehrin önemli
mekanlarından. Yolun (Krakowska Caddesi) karşı tarafından Jozefa Sokağından sola dönerek devam ettiğimizde ise kendimizi Yahudi
Mahallesinin ana meydanı Szeroka’da
buluyoruz. Burada Ariel adlı
restoranda yemeğimizi yiyor ve hayli memnun kalıyoruz. Aynı meydanda yer alan Hamsa adlı restoranı da tavsiye
edebilirim.
|
St.Peter
& St.Paul Kilisesi |
|
Sinagog |
|
Ariel |
|
Kazimierz |
|
Szeroka |
Buradan, bu kez
filminden tanığımız ve Krakow’u ikiye bölen Wisla Nehri’nin güney bölümünde yer
alan ve şu an müze olarak kullanılan Schindler’in Fabrikasını da gördükten
sonra toplu taşıma ile merkeze dönüp bir kez de Rynek Growny Meydanı’nın gece halini görüyoruz. Toplu taşıma için
tek biletler 3.80 Zloti (yaklaşık 5 TL).
|
Wisla Nehri |
|
Schindler'in Fabrikası |
Ertesi gün ilk durağımız merkezden 15 dakikalık yürüme
mesafesindeki Wawel Kalesi ve buradaki Katedral oluyor. Wisla Nehri’ne hakim bir
tepeden kurulmuş Kale, şehirde ilk
yerleşimin kurulduğu yermiş. Aynı yerde yer alan Katedral ise 1020 yılında inşa edilmiş.
Katedralin içinde yer alan Osmanlı askerlerinin de tasvir edildiği rölyefler,
yağlı boya tablolar ve Çan Kulesi bu görkemli Katedralde görülmesi gerekenler
arasında yer alıyor. Sigismund Çan’ı olarak bilinen ve 800 basamakla ulaşılan çana
dokunarak dilek dileyenlerin dileklerinin kabul olduğuna inanılıyor.
|
Wawel Kalesi |
|
Wawel Katedrali |
|
Wawel Kalesi |
Wawel Kalesi’nden aşağı nehre doğru yürüyerek burada yer
alan ve şehrin kuruluş hikayesinde adı geçen Wisla Nehri Canavarının heykelini
de gördükten sonra hemen Sheraton Oteli’nin bulunduğu meydanda yer alan turizm
ofisine uğruyor ve Wieliczka Tuz Madeni
turuna katılmak üzere bilet alıyoruz. Bu tur 160 Zloti (yaklaşık 200 TL).
Merkezden 14:45’de kalkacak İngilizce tura katılmadan önce bir şeyler
atıştırıyor ve istenen saatte merkezdeki meydanda oluyoruz. Yaklaşık 45 dakikada
madene ulaşılıyor ve değişik odacık ve salonlardan oluşan tuz madeni turumuzu 2
saatte tamamlıyoruz. İlk olarak 13.yüzyılda kullanılmaya başlanan maden, 1996’da
meydana gelen çöküntü nedeniyle kapatılmış . Yerin 135 metre altında bulunan
ve toplam uzunluğu 300 km’yi bulunan tuz madeninin 3.5 km.lik bölümü rehberli
turlarla gezilebiliyor. Gidiş ve gelişin de eklediğimizde akşam saatlerinde
merkeze geri dönüyoruz.
|
Canavar Heykeli |
|
Tuz Madeni |
|
Tuz Madeni |
|
Tuz Madeni |
|
Tuz Madeni |
|
Tuz Madeni |
Krakow denildiğinde aklıma gelen diğer bir görülmesi gereken
nokta da Ana Tren Garı ile şehir merkezi arasında kalan şehir surları diye
özetleyebileceğimiz ve bir benzeri Varşova’da da bulunan Barbican ve burada yer alan St.
Florian Kapısı.
|
St.Florian Kapısı |
|
Barbican |
Krakow Havalimanı şehir merkezinden yaklaşık 15 km. uzaklıkta
ve buraya ulaşımın en pratik yolu 9 Zloti (yaklaşık 12 TL) verilerek
kullanabileceğiniz trenler. Diğer bir alternatif ise otobüsler ama bu sistem biraz
karışık işlediğinden biz işin içinden çıkamadık:)
Diyebilirim ki, Polonya ziyaretim sırasında en etkilendiğim
şehir oldu Krakow. Özellikle ana meydanının atlı arabalarla süslenmiş büyülü
havası görülmeye değer bir görüntü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder