4 Mayıs 2013 Cumartesi

Çikolata Kokan Romantik Şehir - BRUGGE


Brugge, romantik bir şehir olarak bilinir. Ancak bir o kadar da modern. Burası ne çok büyük ne çok küçük, ne çok hızlı yaşanıyor hayat, ne de çok yavaş, herşey kararında yani. Evet insanları kuzey Avrupa’lı ve dolayısıyla güney Avrupa’ya göre daha “ruhsuz” gibiler ama sanki şehrin romantik havası insanlarına da bulaşmış ve kuzey Avrupa’da olmasına rağmen bana tam da ruhu olan bir şehir izlenimi verdi burası.

Minnewater

Minnewater
 
Brugge’a ilk olarak yıllar önce Düsseldorf’ta çalışırken orada kaldığım bir haftasonu trenle gittim. Yanımda, en yakın arkadaşlarımdan biri vardı. Mevsim sonbahardı, bilirsiniz sonbahar zaten romantiktir. Hal böyle olunca da ayrı bir güzeldi Brugge.  

Minnewater

İlk gittiğimde haftasonu olduğu için şehir cıvıl cıvıldı. Yıllar sonra geçtiğimiz günlede yine bir sonbahar günü tekrar gitmek kısmet oldu bu güzel şehre. Ama bu kez hafta içiydi ve önceki sefere göre hayli sessizdi şehir. Gezmesi bir başka güzel oldu bu kez.

Brugge
 
 
Brugge

Brugge’e  Brüksel’den trenle yaklaşık 1 saatte ulaşılıyor ve ana tren istasyonu da şehir merkezine en fazla 15 dakika yürüme mesafesinde. Hazır gelmişken nereleri görelim derseniz; gezdiğim kısa zaman içinde benim favorilerim; etrafında kafelerle dolu Markt, şehrin içindeki kanal ve parklar, Markt Meydan’ından daha küçük ama mimarisiyle beni kendine hayran bırakan Burg, Minnewater Gölü, Belfort ve Begijnhof oldu.

Begijnenvest

Minnewater
 
Markt Meydanı kafe ve restoranlarla dolu ama burası şehrin başka yerlerine göre biraz daha pahalı, o yüzden yemek için bu meydana giden yollardaki kafeleri de deneyebilirsiniz. Bir de unutmadan, meşhur Belçika çikolatası, harika danteller yine bu meydana açılan küçük caddelerde çok şirin dükkanlarda satılıyor. Yerli halkın da sıkça ziyaret ettiği “Ophelia’s Petit Four” de küçücük ama şehrin ruhuna uygun bir fırın ve kahve dükkanı. Ancak ilk seferinde biz, Markt Meydan’ındaki bir kafede yudumladık kahve ve çaylarımızı ve danteller içinde, yanında  Belçika çikolatası ve kurabiyelerle sunulan çay ve kahvemizin tadını hala unutamam:) Son gittiğimde ise yine Markt Meydan’ndaki Craenenburg’da kahve molası verdik ama ilk gittiğimde soluklandığımız çay dükkanını bulamadığıma üzüldüm... 

Tren Garı
 
Tren Garı’ndan çıktıktan sonra nehri geçer geçmez sağa kıvrılarak Begijnenvest  yolundan (ki burası park içi bir yaya yolu) ilerleyerek önce “Aşk Gölü” olarak bilinen Minnewater’a ulaşıyor ve buradan da rahibelerin yaşadığı ve geniş avlusu ve park içindeki etkileyici yapısıyla Brugge’ün olmazsa olmazlarından Begijnhof’u görüyoruz.


Begijnhof
 
Begijnhof

Buradan çıkıp Wijngaardstraat’tan ilerleyip bizi şehir merkezine doğru götürecek Katelijnstraat ve devamında Mariastraat’ı takip ediyoruz. Mariastraat’ın üzerinde sol tarafta bizi tarihi bir hastane olan ancak şimdi sergi salonu olarak kullanılan Oud Sint-Jan ve hemen karşısında Notre-Dame Kilisesi  karşılıyor.

Brugge
 
Kiliseden sonra ikiye ayrılan yolun sol tarafını takip ederek Sint-Salvatorskathedraal (St. Saviours’s Cathedral) ‘e ulaşıyoruz. Bu katedralin hemen arkasına geçerek ulaştığımız Steenstraat aynı zamanda bir yaya yolu ve Brugge’ün en önemli alışveriş caddesi. Buradan ilerlediğimizde ise kendimizi Markt Meydanı’nda buluyoruz. Markt Meydanı’na açılan Breidelstraat’tan devam edince de Burg Meydanı’na ulaşılıyor. Markt Meydanı noel pazarlarının kurulduğu meydan. Burada, ayrıca girişi 10 Euro olan bir şehir müzesi yer alıyor. Aynı meydanda bir de Bira Müzesi var. Burg Meydanı’ndaki önemli yapılar ise Kutsal Kan Kilisesi, Belediye Binası ve Nüfus İdaresi Binası. Özellikle Kutsal Kan Kilisesi (Basilica of the Holy Blood) görülmeye değer.

Steenstraat

Markt

Markt

Markt

Kutsal Kan Kilisesi

Kutsal Kan Kilisesi

Burg

Burg

Belediye Binası
  
Burg Meydanı’ndan kuzeye doğru ilerleyerek Çikolata Müzesi’ne ulaşıyoruz. Buraya çok yakın bir başka meydan da Jan Van Eyck Meydanı. Burası şehrin tarihi bölgesi.

JanVan Eyck
 
Meydandan Academiestraat’tan geçip tekrar Markt Meydanı’na ulaştıktan sonra Burg Meydanı’ndan güneye doğru Blinde-Ezelstraat üzerinden devam ederek Brugge’ün en çok fotoğraflanan noktasına ulaşıyoruz. Rozenhoedkaai denilen bu nokta, aynı zamanda mevsim uygun olduğunda tekne turlarının da kalktığı yer. Buraya çok yakın “2be” adında bira tadımı yapabileceğiniz bir bira barı ve aynı isimde bir de hediyelik eşya mağazası var. Burada bira tadımı yapmak isterseniz hafif-orta veya sert seçeneklerinden birini 10 Euro karşılığında deneyebiliyorsunuz. Tadım tepsisi içinde minik kadehlerde 4 değişik bira sunuluyor. Hindistan cevizli bira bile olduğunu not olarak ekleyeyim:)

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

Rozenhoedkaai

2be

2be

2be

2be
Biz de burada biraz dinlendikten sonra hem yağmur başladığından hem de hava erken karardığından Brüksel’e doğru yola çıkmak üzere Oostmeers üzerinden Tren Garı’na geri dönüyoruz.

Eminim her mevsimi başka güzel olan bu şirin şehre hala gitmediyseniz mutlaka gidin ve bunu yaparken de ilkbahar ya da sonbaharı tercih edin:)

2 yorum:

  1. Ben de çok sevmiştim bu şehri Esracığım,ayrıca yaptığımız kanal gezisinde ki masalsı görüntü kareleri sıralanıverdi önümde şimdi...Ne güzel...Güzellikleri anımsattın yine bana...Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Birlikte oturduğumuz kafe, sunumlarındaki zariflik, sıcak çikolatalarının bir daha hiçbir yerde bulamadığım o güzel tadı,bozulmamış ve çok iyi korunmuş binalar, sanki çok eski bir zamanda yaşıyormuşsun hissi...Bunlar Brugge denilince aklıma gelenler..
    Turist kalabalığı olmasa, insan zamanda yolculuk yapmış zannedebilir kendisini...
    Kesinlikle çok güzel bir geziydi..Bunu sen sağlamıştın..Çok teşekkürler arkadaşım:-)

    YanıtlaSil