12 Şubat 2014 Çarşamba

MUDURNU



Mudurnu, İstanbul’dan yaklaşık 250 km. uzaklıkta ve karayoluyla rahat bir şekilde ulaşılabilen Bolu ilinin bir ilçesi. Aslında ilçe sınırları içinde yer alan Abant Gölü, Sünnet Gölü ve Sülük Gölü ilçenin kendisinden daha çok biliniyor.

Mudurnu'nun sembolü: Tavuk:)
Biz de sabah yola çıktıktan sonra öğlene doğru Mudurnu’ya varmıştık bile. Mudurnu’nun en önemli özelliği ilçede yer alan konaklar. Oteller genelde ilçedeki ahşap konakların butik otel şekline getirilmesinden oluşmuş. Biz de bunlardan biri olan ve  ilçenin hemen girişinde yer alan Yarışkaşı Konağı’nda kaldık. Odam arka tarafa baktığından balkonumdan görünen vadi manzarasını hala unutamam.

Yarışkaşı Konağı
Mudurnu’da güzel bir tesadüfle karşılaştık ve otelimizden çıkıp biraz yürüdüğümüzde Cumartesi günleri kurulan Mudurnu Pazarı’nın içine düştük. Tabi hal böyle olunca da hemen pazara dalmayı ve yöresel yiyeceklerden almayı da ihmal etmedik:)  Tarhananın değişik çeşitleri yapılıyor. Daha çok Kastamonu yöresine ait ama burada da yapılıp satılan kırmızı renkli kızılcık tarhanası diye bilinen tarhana, biraz daha ekşi... Satın alıp, eve getirip ve hatta usulüne uygun pişirdiğimde bile yiyemediğimi itiraf etmeliyim. 

Mudurrnu’ya gelmişken hemen yakınındaki Abant Gölü’ne ve Sünnet Gölü’ne de gidelim dedik. İlk gün öğle yemeğimizi Abant Gölü’nde yedikten sonra Mudurnu’ya dönerken yolda tesadüfen Temmuz ayının 3. Haftasonu yapılan Yamaç Paraşütü Şenliklerine rastladık. Tabi biz de bu renkli görüntüyü öyle kolay kolay bırakamadık, hem biraz yeşilliklerde panayır havası yaşadık hem de orman içinden küçük bir yürüyüş ya da daha doğru tabiriyle trekking  yapmayı da ihmal etmedik. 

Yamaç Paraşütü Şenlikleri

Yamaç Paraşütü Şenlikleri

Şenlik Alanı'na giderken...
Mudurnu’ya vardığımızda artık akşam olmuş ve hava kararmaya başlamıştı. Kaldığımız Yarışkaşı Konağı’nın lokantası da meşhurmuş, biz de hem daha fazla dolaşmamak hem de hazır gelmişken yöresel birşeyler yemek için burada yemek yemeye karar verdik. Buraya özgü Kaş Kebabı’ndan tattık. Aslında Mudurnu genelde şimdilerde daha çok tavukçuluğu ile tanınıyor hatta kendi ismiyle anılan bir tavuk markası bile var. Ama tavuk dışında da farklı tatları mevcut. Özellikle tarhanası  çok makbul, saray helvası ve depme helvası gibi tatları da deneyebilirsiniz. Bir de bizim gitmeye fırsat bulamadığımız ama adını duyduğum birkaç mekandan bahsedeyim.  Demirciler Çarşısı’nda Köfteci Ruhi Usta’nın yeri (sadece köfte değil tencere yemekleri ile de meşhurmuş), Orta Çarşı’da ise Mudurnulular arasında Hothot’un yeri olarak bilinen Yarenler Lokantası ve Mudurnu Sofrası meşhurmuş.

Mudurnu Çarşı
Ertesi güne güzel bir kahvaltıdan sonra Mudurnu’yu gezerek başladık. Buradaki ahşap evler bir harika.. Ancak, ne yazık ki çoğunluğu çok bakımsız. Çarşısındaki bazı dükkanlar sanki yıllarca öncesinden kalma.. Burada da aynı Küba’da hissettiğim, zamanın durduğu hissine kapıldım. Sanki evler yapıldığı şekliyle bırakılmış ve onca zamandır birkaçı hariç bir renovasyon görmemiş. Aslında bu yapılardan bazıları tarihi olduğundan bölge, sit bölgesi ilan edilmiş ama ne yazık ki binalara bakım yapılamadığından bazılarının neredeyse çökmek üzere oluşu insanın içini acıtıyor doğrusu..

Çarşı

Mudurnu Evleri

Mudurnu Evleri

Mudurnu Evleri
Bu ziyaretten sonra da dönüş yolumuza Sünnet Gölü üzerinden geçmeye karar verdik. Mudurnu ile Sünnet Gölü arası yaklaşık 35 km. ve bu yolu 45 dakika gibi bir sürede alıyoruz. Buradaki ufak bir molanın ardından artık vakit de hayli ilerlediğinden dönüş rotamıza geçiyoruz. Yine Mudurnu’da yer alan Sülük Gölü’nü görmeyi bir sonraki gezimize bırakıyoruz. Sülük Gölü de krater gölü görünümlü ama aslında toprak kaymasıyla oluşmuş bir gölmüş.

Sünnet Gölü
Bana sorarsanız Mudurnu, İstanbul’a yakınlığından dolayı insanın bir süreliğine karmaşadan çıkıp bir nefeslenip enerji toplaması için çok uygun bir yer. Hele de bir ya da iki gece kalıp yol yorgunluğunu da orada bırakırsanız daha da dinlendirici olduğu kesin.

1 yorum: