21 Haziran 2014 Cumartesi

KOS - Nam'ı diğer İSTANKÖY ADASI



Kos, Bodrum’un sadece 15 km. açığında yer alan ve bizim İstanköy diye de tanıdığımız oniki Yunan adasından biri. Kos’un 30.000 civarı olan nüfusunun, 3.000 kadarı en büyük dini azınlık olan müslüman Türklerden oluşuyormuş... 

Adaya, Bodrum’dan 40 dakikada küçük feribotlarla ulaşabileceğiniz gibi diğer Yunan adalarından da deniz otobüsü veya feribotla ulaşım mümkün. Bodrum’dan Turkish Sealines seferleriyle ulaşmak isterseniz gidiş-dönüş ücreti 22 Euro, tek yön ücreti ise 17 Euro. Biz önce Symi adasına gittiğimiz için, Kos’a Symi’den Yunan Dodekanisos firmasının deniz otobüsüyle geçiyoruz. Bunun tek yön ücreti ise 22 Euro. Symi’den sabah 9:30’da bindiğimiz feribotla 11:00’de Kos’a varıyoruz. 

Bizi Kos'a getiten deniz otobüsü

Kos’ta gemilerin yanaştığı bir liman ve bu limanın bir batısında daha çok turistik teknelerin yanaştığı içerlek bir marina, diğer tarafında da daha özel teknelerin yanaştığı sadece tekne sahiplerinin girebildiği daha özel bir marina var. Bizim otelimiz de işte bu marina ile liman arasında yer alan Vasileos Georgiou Caddesi üzerinde. Burası adaya geldiğinizde kalmanızı önerebileceğim bir bölge. Limanın diğer tarafındaki marina hayli turistik ve kalabalık, Bodrum’un bir kopyası adeta... Ancak fiyatlar Bodrum’dan hayli ucuz. Bu marinadan daha batıya doğru ilerlediğinizde oteller, plajlar ve tavernalar yer alıyor. Buradaki plajlar, bizim kaldığımız taraftaki plajlardan daha popüler ve aynı oranda da kalabalık. Daha yüksek volümlü müzik var.

Marina

Barbouni'den plajların görüntüsü

Averof Caddesi üzerinde bir restoran
 

Bu kısa tanıtımdan sonra küçük de bir hatırlatma yapayım. Günübirlik geldiyseniz pasaport kontrolünden mümkün olduğunca hızlı çıkmaya bakın, çünkü özellikle bayram gibi yoğun talebin olduğu zamanlarda ciddi kuyruklar oluyormuş ve zaten birkaç saat geçirebileceğiniz adada kısıtlı zamanınızı bu kuyrukta geçirmek pek akıllıca olmayabilir. 

Gelelim adada neler yapılabileceğine... Limandan çıkıp taksiyle 5 dakika içinde sahile yakın otelimize varıyoruz. Yürüyerek de bu yolu 15 dakikada almak mümkün. Otelimiz Triton, 3 yıldızlı ve altında aynı zamanda kahvaltılarımızı da yaptığımız deniz manzaralı bir İtalyan restoranı var. Önündeki yoldan geçerek hemen denize ve plaja ulaşıyorsunuz. Hemen yolun karşısındaki Kos Aktis Art Hotel bence adanın en güzel otellerinden biri ve kendi plajı da var. Biz de, bu otelin hemen yanındaki Avra adındaki “beach club” diye niteleyebileceğim mekanın plajını kullanıyoruz. Burada, şemsiye ve şezlonglar ücretsiz, sadece yediğiniz içtiğinize para ödüyorsunuz. Hafif bir müzik de yormadan bize eşlik ediyor. Kaldığımız iki gün boyunca buradan denize girdik, çok da memnun kaldık. 

Otelimizin restoranı

Avra

Otelimiz

Kos Aktis Art Hotel ve Plaj

Biz Türkler, ada sakinleri arasında pek seviliyoruz. Komşu olmanın, bir şekilde sonradan uzaklaşmış olsak da aynı kültürü paylaşmış olmanın avantajını kullanıyoruz sanırım. Burada da Symi’de rastladığımız yakın ilgiyi görüyoruz. Ada halkı, anakarada yaşayan Yunan halkından çok farklı yaklaşıyor bizlere... 

Unutmadan, hemen otelimizin karşısında To Special adındaki pastanenin dondurmalarından deniyoruz. Dükkandaki tüm tatlılar da ağzımızı sulandıracak cinsten. Avra’daki deniz molamızın ardından otelimize dönüp üstümüzü değiştirdikten sonra kısa bir yürüyüşle adanın merkezinde buluyoruz kendimizi. İlk durağımız, şehir surlarından geçerek ulaştığımız Cezayirli Gazi Hasan Paşa Cami oluyor. Ancak cami ne yazık ki kapalı, hatta o kadar kapalı ki camlarına bile tahtalar çakılmış. İnsanın böyle manzaraları görünce içi acıyor doğrusu. Hemen caminin altında hediyelik eşya dükkanları var. Buradan biraz daha ilerlediğimizde Kos’un ana meydanı diyebileceğimiz Eleftherias Meydanı’ndayız. Burası Defterdar Cami, içinde yiyecek ve hediyelik eşyaların satıldığı kapalı bir çarşı olan Belediye Çarşısı ve bir tarafında da Saat Kulesi ve yanı başındaki restoranlarla çevrelenmiş. Bu restoranlardan biri de kadınların oluşturduğu kooperatifin restoranı. Aegli adındaki bu restoranda lokal yemeklerin tadına bakmanızı öneririm. Burada hem yemek yapanlar, hem de çalışanlar kadın.  Bazı Anadolu kasabalarında rastladığım gibi burada çalışıp bu kooperatifin verdiği parayla bütçelerine katkıda bulunuyorlar. Özellikle sarma dolmaları bir harikaydı. Uzun süredir yediğim balıktan sonra farklı bir şey yemek hoşuma gitti doğrusu. Bu meydandan biraz ilerleyince Kos'un merkezindeki beş kiliseden belki de en güzeli olan Agia Paraskevi'ye ulaşıyoruz. Buranın gece aydınlatması da görülmeye değer.



Cezayirli Gazi Hasan Paşa Cami

Çarşı - Eleftherias Meydanı

Çarşı

Agia Paraskevi Kilisesi - Kos

Eski şehir kalıntıları

Defterdar Cami
 

Bu bölgede sokaklara dalarak Bodrum’daki sokaklara benzer şekilde hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar arasında geziyoruz. Gezinin sonuna doğru sokaklar arasında dolaşırken Ciao adlı İtalyan restoranında bir frappe molası veriyoruz kendimize. Adada kahve için en fazla 2 Euro, frappe için de 3 Euro ödüyoruz. Genelde içki ve bira fiyatları karşı yakadaki Bodrum’dan çok daha ucuz. Ayrıca eğer uçakla seyahat etmeyecekseniz ve taşıyacak yeriniz varsa Kos’taki marketlerden içki alışverişi yapabilirsiniz. Bodrum’daki çoğu mekan, içki alışverişini buradan yapıyormuş.

Şehir içinde değil de sahile sıfır restoranların birinde yemek isterseniz batı taraftaki Averof Caddesi üzerinde yer alan Barbouni adlı restoranda da yediğimiz yemekten hayli memnun kaldık. Mürekkepbalıklı risotto, balık ızgaradan oluşan menümüze içkilerimizle birlikte kişi başı 20 Euro gibi bir ücret ödedik. Ancak risottonun çok başarılı olmadığını da söylemeden geçmeyeyim. Barbouni’de yemek takımlarının Paşabahçe, kahve fincanlarının da Kütahya Porselen imzalı olması da gözümüzden kaçmadı:)


Barbouni
 

Biz, merkez dışındaki plajların hiçbirine gitmedik ama merkezin kuzeybatısında hemen Akyarlar’ın karşısında Lambi  Plajı, doğusunda ise Psalidi, Paradisi plajları yer alıyor. Merkezden kalkan otobüslerle Tigaki veya adanın en arkasındaki Kefalos Köyü’ne de gidebilirsiniz. Ancak Kefalos’a yol 2 saat kadar sürüyormuş. Tigaki ise beyaz kumlu olmasına rağmen dalgası bol bir plajmış. 

Kos Adası aynı zamanda Hipokrat’ın adası olarak biliniyor. Hipokrat, adada Asklepion denilen antik kentte yaşamış. Merkezde de kendi adıyla anılan bir ağaç var. Bu ağaç, koruma altına alınmış. Denildiğine göre Hipokrat, bu ağacın altında arkadaşları ve meslektaşlarıyla uzun sohbetler yaparmış. Marinanın girişinden kalkan mini tren, ücretsiz olarak sizi Asklepion’a götürüyor, buradaki antik şehri gezmek isterseniz ücreti 4 Euro.  Marina da bir de 5 Euro vererek hem şehir içini 20 dakikada gezebileceğiniz, hem de sizi Asklepion’a götüren ikinci bir tren daha var. Ancak, şehri yürüyerek gezmek de çok rahat. Hazır yeri gelmişken; Asklepion yolu üzerinde Platani denen Türk köyünden geçiliyor. Burada da Türk yemekleri yapan restoranlar var. Adanın tam ortasındaki Zia Köyü de tanınıyor. Yüksekte kaldığı için aynı zamanda manzarası da çok güzelmiş Zia’nın.  Ne yazık ki buraya gidecek kadar zamanımız olmadığından bir daha sefere diyerek adadan ayrılıyoruz.


Hipokrat Ağacı

Asklepion Giriş Yolu


Platani

 
Kos, gördüğüm Yunan adaları içinde en büyüklerinden biri. Şu sıralar ekonomik zorluklar yaşayan Yunan adalarına en fazla para harcayan turist Türkiye’den gidiyor. Bu yüzden de yerli halkın çoğu Türkçe öğrenmeye çalışıyor. Hal böyle olunca da, Türkiye’den ve özellikle İstanbul’dan geldiğimiz öğrenilince hayli ilgi gösteriliyor. Türkçe konuşmak, adalılar arasında bir marifet sayılıyor ve otel ve restoranlarda “Türkçe konuşulur “ yazısını sıkça görmek mümkün. Anlayacağınız uzun süredir ilk defa bir Schengen ülkesinde yabancı hissetmiyorum kendimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder