4 Haziran 2014 Çarşamba

Picasso'nun Şehri: MALAGA



Marbella’dan Malaga’ya uzanan 50km.lik yolu kullanarak bir saat içinde Malaga’ya ulaşıyoruz. Burası, Sevilla’dan sonra ikinci büyük Endülüs şehri ve Barselona’dan sonra ikinci büyük liman kentiymiş. Endülüs’teki ikinci büyük şehir olmasına rağmen Sevilla’dan çok daha modern ve tabi deniz kıyısında olması da şehre bambaşka bir hava katmış. 

Malaga'da Plaj

Malaga’da beni en çok şaşırtan, sokaklarda ve havalimanında bile İspanyolca’dan sonra konuşulan ikinci dilin Almanca olması oldu. Ciddi miktarda Alman turist aldığı, hatta birçok Alman bu bölgede ev sahibi olduğu için bana biraz bizim Antalya sahillerini hatırlattı. Ancak, şehirde tarihe çok daha sadık kalındığı için bir Avrupa şehrinde gezdiğiniz ufak detaylarda saklı adeta. Malaga civarında denizin yanısıra golf turizmi de önemli bir yer tutuyormuş. Ama Antalya bölgesinde yapıldığı gibi çam ormanları kesilerek değil daha çok dağlık alanlar düzleştirilerek golf sahaları elde edilmiş.

Gibralfaro'dan Arena ve şehir manzarası
Gelelim Malaga’da bizi nelerin beklediğine...Aracımızla şehre vardığımızda ilk ziyaretimiz, bütün şehri tepeden harika bir manzarayla seyrettiğimiz Gibralfaro Kalesi oluyor. Buraya çıkış, hayli yokuşlu o yüzden yaya olarak çıkmanın ciddi yorucu olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Merkezdeki Alcazaba’dan, Gibralfaro girişini de kapsayan 3.50 Euro’luk biletle yaya olarak da buraya çıkabilirsiniz. Sadece Gibralfaro girişi ise 2.20 Euro. Eğer şehri City Sightseeing otobüsleri ile gezerseniz, bu otobüslerle de buraya rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz. Alcazaba demişken, burası da 11.yüzyılda inşa edilmiş kalenin şehir merkezindeki bölümü. Alcazaba’nın girişinin yanında 2. yüzyıldan kalma bir Roma tiyatrosu var. Şehirdeki Arena da özellikle boğa güreşi olduğu zamanlarda çok kalabalık oluyormuş.

Gibralfaro'dan Malaga'ya bakmak...
Gibralfaro’yu gördükten sonra artık otelimize yerleşmek üzere aracımızla şehir merkezine gidiyoruz. Otelimiz AC HotelMalaga Palacio by Marriot. Yeri, katedralin hemen yanında çok merkezi. Terasında havuzu ve bar restoranı var. Bu bölüm zaman geçirmekten sıkılmayacağınız, şehri dolaştıktan sonra yorgunluğunuzu atabileceğiniz hem seyirli hem de güzel bir yer. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir otel.

Otelimizin terasından Marina manzarası
Otele yerleşir yerleşmez saat de hayli ilerlediğinden şehirdeki kısıtlı zamanımızı daha iyi değerlendirmek için hemen yürüyerek Malaga sokaklarına atıyoruz kendimizi. Malaga, aynı zamanda Picasso’nun şehri. Merkezde Picasso müzesini ve Picasso’nun doğduğu evi ancak dışardan görebiliyoruz çünkü kapalı. Müze, Pazartesi hariç hergün 9:00-19:00 arası açıkmış ve Perşembeleri 21:30’da kadar hizmet veriyormuş. Giriş ücreti ise geçici sergi ücreti dahil 14 Euro.

Malaga Sokakları
Picasso’nun doğduğu evi de dışardan gördükten sonra şehrin en önemli meydanı Plaza de Constitucion’da alıyoruz soluğu. Buradaki Cafe Central’de oturup içkiniz ya da kahveniz eşliğinde şehrin hareketini gözlemlemek ayrı bir zevk.  Plaza de Constitucion şehir merkezinin tam göbeğinde ama bu meydan dışında da pek çok görülesi meydan var. Plaza de Constitucion’dan sahile doğru güney yönünde ilerlediğinizde şehrin en renkli alışveriş caddelerinden biri olan Marques de Larious Caddesi’ne ulaşıyorsunuz. Hem Malaga’da hem tüm Endülüs’te İspanyol mağaza zincirleri olan Mango, Zara, Stradivarious, Bershka gibi markaların birçok şubesi bu cadde üzerinde. 


Malaga

Plaza de la Merced - Picasso'nun doğduğu ev, meydanın köşesinde

Katedral

Malaga

Marques de Larious

Cafe Central
Malaga’da ne yenebilir derseniz; biz akşam yemeğimizi biraz da gezinin yorgunluğundan otelimizin terasında atıştırarak yedik ama adını duyup da deneme fırsatı bulamadığım birkaç restoranın adından bahsedebilirim. Özellikle Pepa y Pepe’nin burada pek çok subesi var ve hepsi birbirinden şirin küçük mekanlar. Alışveriş Caddesi Marques de Larious’dan sahile doğru giderken solunuzda karşınıza çıkan Strachan caddesi üzerinde pek çok tapas restoranı varmış ve bunlardan en meşhurları Gorki ve hemen karşısındaki Strachan’mış...


Malaga

Akşam ise Marina Bölgesi’nde tur atmadan şehri tam olarak görmüş sayılmazsınız. Marina’dan şehrin ve kalenin ışıklı görüntüsü çok güzel. Bizim otelimizin hemen önünden başlayan Marina’da, fenere kadar geniş bir yürüme yolu yapılmış. Bir yanınızda, mağazalar ve restoranları, diğer yanınızda büyüklü küçüklü tekne ve yatları ve tabi Akdeniz’in görüntüsünü alarak yapacağınız güzel bir yürüyüş sizi bekliyor. 

Marina'dan Katedral manzarası
Son olarak genelde sabahları 9:00’dan sonra açılan ve yerel yiyeceklerin satıldığı kapalı bir pazar olan Mercado’ya da mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Mercado hemen sahil caddesi Alameda Principal caddesine ikinci paralel Prim Atarazanas Caddesi üzerinde ve büyük bir bloğu kaplayan dışardan ferforje görüntüsüyle mutlaka görmek isteyeceğiniz bir yapı. Bir şey almasanız bile sadece fotoğraf çekmek için uğramanızı tavsiye edeceğim bir yer burası.

Mercado

Mercado
Kısacası ne yazık ki Malaga’dan 24 saatten daha kısa bir sürede ayrılmak zorunda kalıyorum. Ama tartışmasız, Endülüs’ün Costa del Sol (Güneş Sahili) bölgesinin en beğendiğim şehri oluyor Malaga. Bu bölgeye seyahat edecekseniz en az bir tam gününüzü buraya ayırmanızı öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder