14 Temmuz 2017 Cuma

MANCHESTER


Manchester, Birmingham’a yaklaşık 1.5 saatlik tren yolculuğu uzaklığında kuzeyde yer alan tipik bir İngiliz şehri.  İngilizler arasında “Mençesta” şeklinde ilginç bir telaffuz şekli var:)  10:00’da Birmingham New Street istasyonundan bindiğim tren, 11.30’da Manchester’a ulaştığında kondüktörün yaptığı uzatmalı “Mançestaaa” anonsuyla vardığımızı anlıyorum.


Manchester Piccadilly İstasyonu


Şehirde pek çok istasyon var, ben biraz daha güneydeki Piccadilly istasyonunda iniyorum. 
Şehir merkezine doğru ilerlerken Rochdale kanalına paralel uzandığından Canal Street adını almış “Gay Village” olarak bilinen bölgeden geçiyorum. China Town da buraya yakın bir konumda, şehir merkezine doğru Princess Street üzerinden ilerlerken sağ tarafımızda kalıyor. Aynı şekilde Manchester Sanat Galerisi de hemen Chinatown’un yanı başında.

Canal Street

Chinatown
 

Princess Street üzerinden biraz daha ilerleyince karşıma Town Hall (Belediye Binası ) ve Albert Memorial’ın bulunduğu Albert Square (Albert Meydanı) çıkıyor. Ben gittiğimde Festival dönemi olduğundan bu meydana çadırlar ve yemek alanları kurulmuştu. Ayrıca sadece Albert Square’de değil, şehrin pek çok değişik noktasında da konserler ve gösteriler vardı. 

Belediye Binası

Albert Meydanı
 

Albert Square’den biraz daha kuzeye Cross Street üzerinden ilerleyerek daha küçük ve sakin bir meydan olan St. Ann Square’e ulaşıyorum. Yola devam ederek Market Street, Exchange Street, New Cathedral Street gibi çoğunluğu yaya yolu olan alışveriş bölgesinde buluyorum kendimi. Burada irili ufaklı pek çok marka mağazanın yanı sıra restoran ve kafeler de var. 



St.Ann Kilisesi & Meydanı




Market Street
 

Manchester Katedrali’ne açılan bölge ve meydan bu şehirde en beğendiğim noktalardan biri oluyor. Burayı gördükten sonra adını önceden duyduğum ve gördüğümde Bilbao’daki Zubizuri Köprüsü’ne benzettiğim İspanyol yapımı Trinity Bridge’e gitmek için tekrar Royal Exchange Theater’dan geçip nehre doğru ilerliyor ve Parsonage Gardens’in (Parsonage Parkı) önünden geçiyorum. Trinity Köprüsü, Irwell nehri üzerine İspanyol Mimar Calatrava tarafından tasarlanmış.

Katedrale giderken eski şehir bölümü...

Katedral

Katedral

Trinity Köprüsü
 

Sonraki durağım ise hemen köprünün yanında yer alan daha çok lüks ofislerin ve restoranların bulunduğu Spinningfields Bölgesi oluyor. Burada ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında John Rylands Kütüphanesi geliyor.  Burası kuru kuruya bir kütüphane olmanın ötesinde hem içinde bulunduğu binanın mimarisi hem de içindeki eski eserlerle girdiğiniz andan itibaren insanı etkiliyor. İçimden “burada insanın okudukça okuyası gelir” diyorum... Bu kütüphane günümüzde Manchester Üniversitesi tarafından işletiliyor ve ücretsiz gezilebiliyor.  Şehirde ayrıca Manchester Central Library (Manchester Merkez Kütüphanesi) adında Albert Meydanı’na çok yakın ikinci bir kütüphane daha var. Bu kütüphanenin de binasının mimarisi görülmeye değer. Boyutları bizim şehirlerimize göre devasa olmayan bir şehirde bile bu kadar fazla sayıda kütüphane görmek, hem de şehrin en güzel binalarının kütüphanelere ayrılmış olduğunu görmek insanı derinden etkiliyor.


Spinningfields

John Rylands Kütüphanesi

John Rylands Kütüphanesi

John Rylands Kütüphanesi

Manchester Merkez Kütüphane Binası
 

Museum of Science & Industry (Bilim ve Endüstri Müzesi) ise biraz daha güneyde yer alıyor ve binası da dünyanın ilk tren garı olma özelliğini taşıyormuş. Müze 2 katlı geniş bir hangar şeklinde düzenlenmiş ve bulunduğu sokağın hemen karşısında ikinci bir binada uçakların sergilendiği ayrı bir bölüm var. Müzeyi gezmek ücretsiz. 



Bilim ve Endüstri Müzesi

Bilim ve Endüstri Müzesi
 

Müzenin de içinde bulunduğu ve biraz daha güneye doğru inen bölge Castlefield olarak biliniyor. Burası, Manchester kanal ağının merkeziymiş. Buradan geçen Rochdale ve Bridgewater Kanalları İngiltere’de yapılmış ilk kanallarmış. Yine bu bölgede yer alan Bridgewater Hall (Bridgewater Gösteri Merkezi) 1996’da açılmış şehrin en önemli konser salonu olma özelliğini taşıyor. 

Castlefield


Bridgewater Hall

Manchester’da yemek için en iyi bölgeler Spinningfield Bölgesi ile Katedralin etrafındaki restoranlar ve Market Street ile Royal Exchange Theater arasında uzanan alışveriş caddeleri. 

Kırmızı tuğlalar şehri olarak da bilinen bu güzel şehri tam anlamıyla keşfedilmek için bir günden fazlası gerek. Ama ana hatlarıyla bir günde yapılabilecekleri yaptıktan sonra yazın ortasında başlayan yağmurda daha fazla ıslanmamak için bu güzel turun ardından Birmingham’a dönmek üzere Piccadilly İstasyonu’na doğru yol alıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder