Aynı adlı gölün kenarında kurulmuş İznik, İstanbul’a sadece
2 saatlik uzaklıkta tarihi bir yerleşim yeri. Bizim daha çok Osmanlılar
döneminde 14.yüzyıl ortalarından 17. Yüzyılın sonlarına değin bölgede üretilen
çinisiyle tanıdığımız İznik’in geçmişi, aslında tarihten önceki çağlara
dayanıyor.
|
İznik Gölü |
|
İznik |
İznik’te görülecek tarihi yapılar arasında minaresinden
ismini alan Yeşil Cami, Ayasofya Kilisesi, bizim gittiğimiz
dönemde restorasyonu yapılan İznik Müzesi,
hamam kalıntıları, gölün içinde bir kalıntı olarak geçmişten bizi selamlayan Bazilika sayılabilir. İznik’te pek çok çini/seramik atölyesi de
mevcut. Mutlaka bunlara uğrayıp birbirinden zevkli eserler arasında zaman
geçirin. Bu sanata gönül vermiş esnaf ve sanatkarlarla sohbet edin derim. Nilüfer Hatun Çiniciler Çarşısı’nda hem
kahvenizi içebilir, hem de çini/seramik/hediyelik eşyal satan dükkanlara göz
atabilirsiniz.
|
İznik |
|
İznik |
|
Ayasofya |
|
Ayasofya |
|
İznik |
|
İznik |
|
Nilüfer Hatun Çiniciler Çarşısı |
|
Yeşil Cami |
İznik Gölü’nde gün batımı da ayrı bir güzel oluyormuş. Biz
gittiğimizde havanın yağışlı olması dolayısıyla gün batımını tam anlamıyla
göremedik ama gün batarken göl manzarasını izlemenin tadına da doyamadık.
|
Nihat'ın Yeri |
|
İznik Gölü |
İznik’te ne yenir derseniz, göl kenarındaki Nihat Usta’nın
yerinde göl balıklarının tadına bakın derim. Bir de merkezde Saat Kulesine çok
yakın bir noktada yer alan Köfteci Yusuf’un köftesinin tadına bakın. Hatta
kalabalık bir grupsanız kiloyla köfte yaptırın kendinize.
İznik’ten sonra dönüş yolunda durağımız, Apolyont olarak da
bilinen Uluabat Gölü’nün kenarındaki yerleşim yeri Gölyazı oluyor. Burada manda
sütünden yapılan dondurmanın tadına bakabilir, kasabayla özdeşleşmiş “Ağlayan
Çınar”ı görebilirsiniz. Her Anadolu kasabasında olduğu gibi yerel ürünler satan
pek çok tezgah sizi kasabanın girişinden itibaren merkeze ulaşana kadar yol
boyunca karşılıyor olacak…
|
Gölyazı |
|
Ağlayan Çınar |
|
Uluabat Gölü |
|
Gölyazı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder