3 Ocak 2014 Cuma

NAPA Vadisi


Napa Vadisi adını çocukluğumdaki Amerikan dizi filmlerinde sıkça duyardım. Tabi bir süre sonra buranın sadece filmlerde geçen bir vadi değil, Amerika’da özellikle üzümleriyle ve buna bağlı olarak da şarap üretimiyle ünlü olan bir bölge olduğunu öğrendim.

Napa'ya doğru...

Üzümsüz üzüm bağları...

Napa, San Francisco’ya arabayla yaklaşık 1 saat uzaklıkta daha kuzeyde bir şehir. Belli bir yere kadar Amerika’nın çoğu yerinde olduğu gibi geniş bir otoyoldan gidiliyor ancak, yolun büyük bölümünde bizim şehirlerarası yollarımıza benzer 2 şeritli daha küçük bir yol takip ediliyor.

Napa'ya ulaşıyoruz...


Napa Nehri boyunca kafe ve restoranlar


Arabayla Napa’ya varıyor ve yürüyerek küçük bir şehir turu yapıyoruz.  Napa Nehri’nin kenarında kurulu bu küçücük şehir aynı zamanda tüm vadiye de adını vermiş. Merkezde antika dükkanları ve resim galerilerinin yanı sıra, birkaç küçük kilise, aynı zamanda konserlerin de verildiği bir sinema ve nehir kenarında da şirin kafe ve restoranlar var. 

Napa sokakları

Napa'da otoparkın yanındaki kilise


Sinema
 

Şehir merkezinin biraz güneyinde Historic Napa Mill (Tarihi Değirmen) var. Bir de Oxbow Public Market denilen bir pazarı var. Ancak, biz zaman kaybetmemek adına buraları görmek yerine hemen merkezdeki turizm ofisinden vadi ile ilgili bilgileri alıp, hangi “winery” ziyaret edilmeli öğrenip arabayla vadi gezisine çıkmayı tercih ediyoruz.

Napa

Napa sokakları:)

Napa - Postane Binası


Dediğim gibi, turizm ofisi hemen şehir merkezinde ve şimdiye kadar gördüğüm en büyük ve düzenli turizm ofisi. İçinde bölgeye ait ürünlerin ve kitapların sergilenip satıldığı bir bölüm de var. Ofiste genelde emekli gönüllüler çalışıyor. Bize yardımcı olan David de Türk olduğumuzu öğrenince Türkiye’ye geldiğini ve Kapadokya dahil birçok yerini gezdiğini gulete bindiğini anlattı bize. Aramızda sıcak bir sohbet başladı anlayacağınız...

Turizm ofisi

Turizm Ofisi
  

Ha unutmadan, bir de burada sadece öğlen ve akşam saatlerinde hizmet veren bir trenle vadide yavaş yavaş yol alıp aynı zamanda yemek yiyebiliyorsunuz. Yalnız, bu trene binip yemeğinizi yiyebilmek için daha önceden rezervasyon yapmanız gerekiyormuş. Biz de rezervasyonumuz olmadığı için vadi gezimizi arabamızla yapıyor ve kimi zaman yolda paralel gittiğimiz trenle karşılaşıyoruz.  Ancak bu tren bir gezi treninden çok, bir yeme-içme treni olduğundan gerçekten çok yavaş ilerliyor. O yüzden buraya binmeyi tercih ederseniz ana hedefiniz gezmekten çok, yemek olmalı:)

Bazı noktalarda tren yolu karayoluna paralel gidiyor...


Vadinin en güneyinde Napa yer alıyor. Kuzeye doğru giderken sırasıyla Yountville, Oakville, Rutherford, St.Helena’dan geçerek  ve Calistoga’ya ulaşıyoruz.  Öğrendiğimize göre birçok “winery” ve “vineyard” (şaraphane ve üzüm bağı) olmasına rağmen bunlardan en görülmesi gerekeni en kuzeydeki Calistoga’da yer alan Sterling ve hemen buna yakın Castello di Amorosa imiş. 

St. Helena

Sterling'e giriyoruz

Sterling Winery
 

Napa’dan çıktıktan 40 dakika sonra bir geliş ve bir gidişli Amerika standartlarına göre dar ama düzgün bir yoldan Sterling’e ulaşıyoruz. Burası gerçekten diğer şarap imalathanelerinden biraz farklı, çünkü içinde aynı zamanda bir de teleferik yapılmış. İmalathanenin olduğu binaya bu teleferiğe binerek çıkıyoruz. Buraya ve çoğu imalathaneye girmek ücretli. Buraya giriş bedeli ise rehberli tur alırsanız 35$, eğer rehbersiz gezmek isterseniz de 28$. Bu ücrete tadımını yaptığınız 3 kadeh şarap da dahil. Turun sonunda isterseniz satış mağazasından buranın şaraplarından da satın alabiliyorsunuz.

Teleferikten manzaralar

Teleferikten Manzaralar

Sterling Winery

Sterling'in terasından Napa Vadisi


Castello di Amorosa ise buraya çok yakın bir kale şeklinde inşa edilmiş ve aynı zamanda girişinde küçücük bir hayvan parkı da var. Buraya giriş ücreti de 19$.

Castello di Amorosa


Castello di Amorosa

 

Buradan sonra artık dönüş rotamıza geçiyoruz ve dönerken de St. Helena’da adını daha önceden duyduğumuz Cindy Pawlycyn’s de yemeğimizi yiyoruz. Buranın etleri çok meşhurmuş. Aynı kişinin bu civarda Mustard’s Grill ve Cindy’s Backstreet Kitchen adlı iki ayrı restoranı daha varmış. Yediğim en iyi etti diyemesem de yediğimiz yemekten çok memnun kaldık, servisinin de iyi olduğunu eklemem gerek sanırım.

Yemeğimiz


Napa’da, çok eskilerden gelen merakıma yanıt bulduğum güzel bir gün geçirdik. Hava güzeldi, güneş parlıyordu, grubumuz harikaydı. Galiba tek eksiğimiz, bağ bozumu çoktan yapıldığından üzüm bağlarında gözlerimizin aradığı üzümler oldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder