Napa Vadisi adını çocukluğumdaki Amerikan dizi filmlerinde sıkça duyardım.
Tabi bir süre sonra buranın sadece filmlerde geçen bir vadi değil, Amerika’da
özellikle üzümleriyle ve buna bağlı olarak da şarap üretimiyle ünlü olan bir
bölge olduğunu öğrendim.
|
Napa'ya doğru... |
|
Üzümsüz üzüm bağları... |
Napa, San Francisco’ya arabayla
yaklaşık 1 saat uzaklıkta daha kuzeyde bir şehir. Belli bir yere kadar Amerika’nın çoğu yerinde olduğu
gibi geniş bir otoyoldan gidiliyor ancak, yolun büyük bölümünde bizim
şehirlerarası yollarımıza benzer 2 şeritli daha küçük bir yol takip ediliyor.
|
Napa'ya ulaşıyoruz... |
|
Napa Nehri boyunca kafe ve restoranlar |
Arabayla Napa’ya varıyor ve yürüyerek küçük bir
şehir turu yapıyoruz. Napa Nehri’nin
kenarında kurulu bu küçücük şehir aynı zamanda tüm vadiye de adını vermiş.
Merkezde antika dükkanları ve resim galerilerinin yanı sıra, birkaç küçük
kilise, aynı zamanda konserlerin de verildiği bir sinema ve nehir kenarında da
şirin kafe ve restoranlar var.
|
Napa sokakları |
|
Napa'da otoparkın yanındaki kilise |
|
Sinema |
Şehir merkezinin biraz güneyinde Historic Napa Mill (Tarihi Değirmen) var. Bir de Oxbow Public Market denilen bir pazarı var.
Ancak, biz zaman kaybetmemek adına buraları görmek yerine hemen merkezdeki
turizm ofisinden vadi ile ilgili bilgileri alıp, hangi “winery” ziyaret
edilmeli öğrenip arabayla vadi gezisine çıkmayı tercih ediyoruz.
|
Napa |
|
Napa sokakları:) |
|
Napa - Postane Binası |
Dediğim gibi, turizm ofisi hemen şehir merkezinde ve şimdiye
kadar gördüğüm en büyük ve düzenli turizm ofisi. İçinde bölgeye ait ürünlerin ve
kitapların sergilenip satıldığı bir bölüm de var. Ofiste genelde emekli gönüllüler
çalışıyor. Bize yardımcı olan David de Türk olduğumuzu öğrenince Türkiye’ye geldiğini
ve Kapadokya dahil birçok yerini gezdiğini gulete bindiğini anlattı bize.
Aramızda sıcak bir sohbet başladı anlayacağınız...
|
Turizm ofisi |
|
Turizm Ofisi |
Ha unutmadan, bir de burada sadece öğlen ve akşam saatlerinde
hizmet veren bir trenle vadide yavaş yavaş yol alıp aynı zamanda yemek
yiyebiliyorsunuz. Yalnız, bu trene binip yemeğinizi yiyebilmek için daha
önceden rezervasyon yapmanız gerekiyormuş. Biz de rezervasyonumuz olmadığı için
vadi gezimizi arabamızla yapıyor ve kimi zaman yolda paralel gittiğimiz trenle
karşılaşıyoruz. Ancak bu tren bir gezi
treninden çok, bir yeme-içme treni olduğundan gerçekten çok yavaş ilerliyor. O
yüzden buraya binmeyi tercih ederseniz ana hedefiniz gezmekten çok, yemek
olmalı:)
|
Bazı noktalarda tren yolu karayoluna paralel gidiyor... |
Vadinin en güneyinde Napa
yer alıyor. Kuzeye doğru giderken sırasıyla Yountville,
Oakville, Rutherford, St.Helena’dan geçerek
ve Calistoga’ya ulaşıyoruz. Öğrendiğimize göre birçok “winery” ve
“vineyard” (şaraphane ve üzüm bağı) olmasına rağmen bunlardan en görülmesi
gerekeni en kuzeydeki Calistoga’da yer alan Sterling
ve hemen buna yakın Castello di Amorosa
imiş.
|
St. Helena |
|
Sterling'e giriyoruz |
|
Sterling Winery |
Napa’dan çıktıktan 40 dakika sonra bir geliş ve bir gidişli
Amerika standartlarına göre dar ama düzgün bir yoldan Sterling’e ulaşıyoruz. Burası gerçekten diğer şarap
imalathanelerinden biraz farklı, çünkü içinde aynı zamanda bir de teleferik
yapılmış. İmalathanenin olduğu binaya bu teleferiğe binerek çıkıyoruz. Buraya
ve çoğu imalathaneye girmek ücretli. Buraya giriş bedeli ise rehberli tur
alırsanız 35$, eğer rehbersiz gezmek isterseniz de 28$. Bu ücrete tadımını yaptığınız
3 kadeh şarap da dahil. Turun sonunda isterseniz satış mağazasından buranın
şaraplarından da satın alabiliyorsunuz.
|
Teleferikten manzaralar |
|
Teleferikten Manzaralar |
|
Sterling Winery |
|
Sterling'in terasından Napa Vadisi |
Castello di Amorosa
ise buraya çok yakın bir kale şeklinde inşa edilmiş ve aynı zamanda girişinde
küçücük bir hayvan parkı da var. Buraya giriş ücreti de 19$.
|
Castello di Amorosa |
|
Castello di Amorosa |
Buradan sonra artık dönüş rotamıza geçiyoruz ve dönerken de
St. Helena’da adını daha önceden duyduğumuz Cindy
Pawlycyn’s de yemeğimizi yiyoruz. Buranın etleri çok meşhurmuş. Aynı
kişinin bu civarda Mustard’s Grill ve
Cindy’s Backstreet Kitchen adlı iki
ayrı restoranı daha varmış. Yediğim en iyi etti diyemesem de yediğimiz yemekten
çok memnun kaldık, servisinin de iyi olduğunu eklemem gerek sanırım.
|
Yemeğimiz |
Napa’da, çok
eskilerden gelen merakıma yanıt bulduğum güzel bir gün geçirdik. Hava güzeldi,
güneş parlıyordu, grubumuz harikaydı. Galiba tek eksiğimiz, bağ bozumu çoktan
yapıldığından üzüm bağlarında gözlerimizin aradığı üzümler oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder