18 Mart 2013 Pazartesi

RUSYA - VOLGA


Sonunda niye Beyaz Geceler dediklerini anladım!

Aslında yolculuğa başlarken 11 gün gemide hem de bir nehir gemisinde yaşayacak olmak pek de cazip bir fikir gibi görünmemişti bana. Ancak yolculuğun sonunda bu fikrimin tamamen değiştiğini söylemem gerek.

Yolculuğumuzun ilk adımı 26 Haziran Pazar günü İstanbul’dan St. Petersburg’a saat 13:20deki tarifeli uçak seferi oldu. St. Petersburg havalimanında pasaport kontrolü sırasında yaşanan izdihamı görünce gözlerime inanamadım. Tam bir mahşer yerini andıran pasaport kontrolünden çıkmamız yaklaşık 2.5 saati buldu, bu sırada bagajlar da çıkmış olduğundan bagajları alıp bizi karşılayacak tur otobüsünde yerlerimizi aldık.  Çok seyahat etmeme rağmen bu kadar uzun süren bir havalimanı macerası yaşamamıştım o güne kadar.. Söyleyebileceğim tek şey, insanın Rusya’da seyahat ederken bu tip beklemelere, gecikmelere, karışıklıklara, izdihama hazırlıklı olması ve sabrını kaybetmemesi gerektiği zira seyahatin dönüş bölümünde de benzer bir havalimanı macerası yaşamak zorunda kaldık:)

İlk günümüz, normalde kısa süren ama havalimanındaki beklemeyle uzun ve yorucu bir hal alan yolculuk sonrası , 11 gün boyunca bizi misafir edecek olan Chernishevsky Gemisi’ne varmamızla renkli ve zevkli bir hal almaya başladı. Yerel kostümlü gemi mürettebatının müzikli karşılaması, yorucu bir günün sonunda ilaç gibi geldi. Bunu takiben önce kamaralarımıza yerleştik sonra da güzel bir yemek için restoranın yolunu tuttuk.  Gemide yemek servisinin güler yüzlü bir ekip tarafından yapıldığını ve tatlar bolca krema ve sos içerdiğinden  muhteşem olmasa da sunumun çok tatmin edici olduğunu söylemeden geçmemek gerek sanırım.

Ertesi gün güzel bir kahvaltıyla başladık güne ve  ardından St. Petersburg şehir turuyla devam ettik. Burada Vasili Adası, Eski Borsa Binası, Aziz İzak Katedrali, Kurtarıcının Kanı Kilisesi, Peter-Paul Katedrali’ni görerek şehir hakkında genel bir bilgi edinmek mümkün oluyor. Rusya’daki katedral ve kiliselerin Avrupa’dakilerden en büyük farkı, kubbelerinin soğan şeklinde olması ve bu sebeple çok büyüleyici görünmesi...St. Petersburg ‘un en önemli özelliği şehrin irili ufaklı adalar üzerinde kurulması ve şehir sınırları içinde 90dan fazla nehir, nehir kolu, kanal ve 100den fazla da göl & gölet olması... Bu güzel günü, gemide aldığımız güzel bir yemekle sonlandırdık.


Aziz İzak Katedrali

St. Petersburg

Kurtarıcının Kanı Kilisesi

Hediyelik Eşya Mağazası

St. Petersburg Kanallar


Üçüncü günümüzde çok önemli iki yeri görecek olmanın heyecanı sarmıştı bizi. Önce Petro’nun yazlık Saray’ı ardından da Hermitage Müzesi... Her ikisini de görmeden Rusya’yı gördüm demek mümkün değil sanırım. O yüzden her ikisini de mutlaka görülecekler listesine almak gerek diyerek özet geçiyorum şimdilik..

Hermitage Müzesi arka tarafı

Petro'nun Yazlık Sarayı



Üçüncü günün sonunda gemiye döndüğümüzde artık Moskova’ya uzanacak ve aslında adı Volga Turu olsa da Volga’nın kollarından  olan Newa ve Svir Nehri’nde yapılacak gezimize başlamaya hazırdık. Kaptanın güvertede verdiği kokteyl ile gemimiz artık nehirde yol almaya başladı. Yol alarak geçirdiğimiz ilk gecemizde batmayan güneş ve sadece 3 saat için doğar gibi yapıp sonra güneşin çıkmasıyla kaybolan mehtabı görmek bizi çok şaşırttı ve o zaman “beyaz geceler”in ne demek olduğunu gerçek anlamda görmüş olduk:) Nehir gezimiz boyunca sıkça karşılaştığımız “seviye havuzlar”ının ilkine burada rastladık bile.. Seyahat boyunca toplam 17 seviye havuzu geçtiğimizi bir not olarak vereyim...

Gemimiz "gece saat 2:00"

Seviye Havuzu


Ertesi gün kahvaltının ardından ilk durağımız olan Mandrogy’e gelmiştik. Küçük bir köy havasındaki Mandrogy’de Rusya’nın geleneksel özelliklerini yansıtan ahşap evler mevcut... Aynı zamanda burada, votkanın endüstriyel tarihini tanıtan müzeyi de gezdik. Buradaki evleri gezerken bir de “izbe” sözcüğünün nereden geldiğini öğrenme fırsatı bulduk. Buradaki evlere çok alçak bir kapıdan giriliyor ve soğuğun içeri girmesini önlemek için loş bir boşluk yapılıyor girişe ve işte buraya da “izbe” deniyormuş. Yani loş yerlere bizim dilimizde de “izbe” denmesi tesadüf değilmiş aslında! Buranın gezilmesiyle gemimize binerek tekrar yol almaya başlıyoruz..

Votka Müzesi

Gemiden manzara



5. gün kahvaltı sonrasında durağımız Kizhi (Kiji olarak okunuyor). Buranın en önemli özelliği adanın üzerinde, 1714 yılında tek bir çivi kullanılmadan inşa edilmiş Tecelli Kilisesi. Kilisenin 22 kubbeli oluşunu düşününce çivi kullanılmadığına inanmak mantığı zorluyor. Kilise, Unesco tarafından koruma altına alınmış... Adanın başka bir özelliği de çok güzel bir doğa yürüyüşü yapmamıza izin vermesiydi.  Öğleden sonra tekrar gemimize dönerek bir sonraki durağımıza kadar yol almaya devam ettik. Batmayan güneş, bu gezi boyunca bizi en çok etkileyen konulardan biri oldu. Tabi güneş batmayınca insanın uyuma isteği de bir hayli azalıyormuş, bunu da deneyerek görmüş olduk:)


Tecelli Kilisesi

Gemide çay servisi



Yolculuğumuzun 6. günündeki durağımız Goritsy’e varış, öğle saatlerini buldu. Goritsy’de ikona koleksiyonu ve ev kompleksini barındıran Krillo-Belozersky Manastırı’nı gezip gemimize dönerek nehirdeki seyre devam ediyoruz. Goritsy’nin bir önemli özelliği de burada kürk alışverişi yapılıyor olması, her yerde kurulmuş açık hava stantlarında ve dükkanlarda fabrikaların artıklarından yapılmış kürk şallar, montlar, kabanlar, şapkalar satın almak mümkün.

Volga Ana Heykeli



Bir sonraki durağımız ertesi gün yine öğle saatlerinde vardığımız Yaroslavl oldu. Yaroslavl’ın kuruluşu Moskova’dan daha eskilere dayanıyormuş ve burası 650.000 nüfuslu büyük bir şehir. Burada, pazarda gördüğümüz kurutulmuş meyveler ve Rus keteninden masa örtüleri çok meşhur. Yaroslavl, 1598’de Moskova işgal tehlikesi yaşayınca bir süre başkent olmuş. Burada pazarın yanı sıra Aziz Kurtarıcı Manastırı’nı, Vali’nin Evi’ni ziyaret ediyoruz.  “Vali’nin Evi”ni gezerken bizi dönem kıyafeti içinde kızlar karşılıyor ve gezi sonrası çok güzel bir klasik müzik konseri bizleri bekliyor, arkasından da interaktif bir vals gösterisi!! Buradan, Moskova öncesi son durağımız olacak Uglich’e doğru yol almak üzere tekrar gemimize gidiyoruz.


Vali'nin Evi



Ertesi gün sabah saatlerinde yoğun yağan bir yağmurla birlikte Uglich’e ulaşıyoruz. Uglich’te gemi iskeleye yanaşır yanaşmaz yağmura rağmen tezgah açan hediyelik eşya satıcıları ve üniformalar içinde bando mızıka takımı karşılıyor bizi. Uglich’te Korkunç Ivan’ın oğlu Dmitri’nin bahçede oynarken öldürüldüğü yere 100 yıl sonra yaptırılan kiliseyi geziyoruz.


Uglich

 
Gemide Yemek:)
  

Buradan sonra artık Moskova’ya doğru yola çıktık. Ve ertesi gün artık Moskova’daydık.  Moskova’da ilk olarak yapılan şehir turunda Leningradskaya Caddesi, Tverskaya Caddesi, Serçe Tepesi, Eski KGB Binası, Kızıl Meydan ve meydan içinde eskiden GUM adında devlet mağazası olan ama şimdilerde yenilenip modern bir alışveriş merkezi haline getirilmiş (buranın gece ışıklandırmasının da harika olduğunu söylemek gerek) kompleksi geziyor ve alışveriş yapıyoruz:)  Kızıl Meydan’daki diğer önemli binalar da Kremlin Sarayı’nın hemen yakınındaki Aziz Vasili Katedrali ve Tarih Müzesi...

Moskova Metrosu

Moskova Metrosu süslemeler



Akşam yemeği sonrasında da tekrar Moskova metrosunda renkli bir yolculuk yapmak üzere şehre akıyoruz! Moskova’nın gecesinin de bir başka güzel olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Kızıl Meydan’ı ışıklandırılmış şekliyle görmek de bambaşka bir renk katıyor geziye...Son olarak, metroda yürüyen merdivenlerin bizim alışık olduğumuzdan çok daha hızlı hareket ettiğini söylemem gerek. Bir de her metro durağı farklı bir temayla yapılmış ve özellikle eski olanlardaki sanat eserleri, avizeler, ve heykeller çok büyüleyici.

Moskova Metro Planı

Kızılmeydan GUM Alışveriş Merkezi
 

Moskova’daki son günümüzde, sıra Kremlin Sarayı’nı görmeye geldi.  Önce,  Meçhul Asker Anıtı ve buradaki nöbet değişim törenini izleme fırsatı da bulduk. Ruslar, Kremlin’e Saray değil, “kale” diyorlar. Kremlin Sarayı’nı gezmek istiyorsanız ve uzun kuyruklar beklemek istemiyorsanız mutlaka önceden randevu almak gerek sanırım, biz böyle yaptığımız için fazlaca beklemeden giriş yapabildik. Moskova’da son durağımız meşhur Arpad Caddesi ve buradaki “Hard Rock Cafe”de yediğimiz Amerikan usulü öğle yemeği oldu!! Arpad Caddesi boyunca Rusya’nın sembolü haline gelen matruşkaları ve kehribar taşlarıyla yapılan süs eşyaları ve tabloları görmeniz ve satın almanız mümkün. Yemekten sonra Moskova Devlet Mezarlığı’nı ziyaret ederek burada Kruçev, Raisa Gorbaçov ve Nazım Hikmet’in mezarlarını da görüyoruz.




Ertesi gün dönüş yolculuğu için hazırız. Ancak, Moskova’dan ayrılmak da St.Petersburg’daki varışımız kadar sancılı. Aksam saatlerindeki uçağımıza yetişmek için neredeyse 6 saat önesinden havalimanına hareket ediyoruz. Bu kadar erken hareket etmemize rağmen yine de havalimanında bir izdiham olması ve insanların ancak uçağa  45 dak. kala check-in yapabilecekleri bölüme alınmaları bizi çok şaşırtıyor. O kargaşayı aşmak da zorlandığımız için nerdeyse 5 saat önce geldiğimiz havalimanında uçağımızı kaçırma riskiyle karşı karşıya kalıyoruz!! Ama sonunda uçağımıza biniyor ve rahat bir yolculuk sonrası güzel anılarımızla İstanbul’a ayak basıyoruz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder