18 Ekim 2016 Salı

20 Günde 4 Eyaleti Kapsayan Karayolu Seyahatimizin İlk Durağı - YOSEMITE & MAMMOTH LAKES


California’nın Santa Cruz şehrinden başladığımız yaklaşık 20 gün süren karayolu yolculuğumuzun ilk durağı Yosemite Milli Parkı oldu. Orijinal adıyla Yosemite National Park’ın doğusunda yer alan Big Oak Flat Entrance kapısına, Santa Cruz’dan yaklaşık 4 saatlik yolculuk sonrası ulaşıyoruz. Parkın diğer iki kapısında da olduğu gibi burada da ziyaretçilerin park hakkında kapsamlı bilgi alabilecekleri ve park temalı hediyelik eşya satın alıp ihtiyaçlarını giderebilecekleri  bir “Visitor Center” (yani Ziyaretçi Merkezi) karşılıyor bizi. Amerika’da milli parkların tümü ücretli ve genelde ödediğiniz parayla 1 hafta süre içinde ücretini ödediğiniz parkı gezebiliyoruz. Genelde ücretler de 1 araba ve içindeki 4 kişi için 30 USD civarında.

Yosemite
 
Big Oak Flat Entrance Visitor Center - Ziyaretçi Merkezi


Yosemite, oldukça büyük bir park. Sierra Nevada sıradağlarının batı yamaçlarında yer alan Park yaklaşık 3027 km2’miş. Parka girdikten sonra, merkezine gitmek için bir hayli yol kat etmek gerekiyor. Ancak biz ilk ziyaretimizde, parkın daha turistik olan Yosemite Valley - Vadisi ve Glacier Point noktalarına gitmeyerek, aynı zamanda parkın içinden Sierra Nevada dağlarının batısından doğusuna bir nevi geçit görevi gören Tioga Road’dan geçerek parkın doğu kapısına ulaşıyor ve buradan da konaklayacağımız yer olan Mammoth Lakes’e ulaşıyoruz. Park gezimizi ise sonraki günlere bırakıyoruz. Park içinde pek çok yürüyüş parkuru, doğal yaşam izleme alternatifleri mevcut olduğunu söylememe sanırım gerek yok. 


Tioga Road
 

Mammoth Lakes’e parkın doğu çıkışından 395 No’lu karayolundan güney yönünde  yaklaşık 25 mil (40 km.) ilerleyerek ulaşıyoruz. Mammoth Lakes büyük otellerden çok, "townhouse" denilen site içinde devremülklerin yer aldığı hem doğası hem de kayak turizmiyle ünlenmiş çok şirin bir kasaba. Adını da bölgede yer alan 6 gölden alıyor.  Konakladığımız Aspen Creek adlı sitede yer alan evler eğer bu bölgede kalmak isterseniz kesinlikle tavsiye edebileceğim bir tesis. Hele grup olarak seyahat ediyorsanız çok odalı alternatifleri de, hem rahat hem de konforlu konaklama olanağı sağlıyor. Fiyatları da aynı ayardaki otellerle kıyaslandığında çok daha hesaplı.

Şimdi tekrar Yosemite’ye dönerek, Park’ın olmazsa olmazlarından bahsedeyim biraz... Parkı dogu-batı yönünde boylu boyunca kesen ve aynı zamanda Sierra Nevada dağları üzerindeki en yüksek geçit olan (9900 ft-yaklaçık 3300 metre) Tioga Road , kardan dolayı kış aylarında (Kasım-Mayıs arası) kapalı oluyormuş. Dolayısıyla dağın doğu tarafındaki yerleşim yerleriyle batısındaki yerler arasında yolculuk çok daha uzun  bir şekilde dağ zincirinin etrafından dolaşılarak yapılıyormuş. Yol üzerinde batı-doğu yönünde yer alan değişik seviyedeki yürüyüş parkurları , piknik alanları, kamp alanları ve manzarayı seyredebileceğiniz değişik noktalar var. Bunlar sırasıyla White Wolf, Yosemite Creek, Porcupine Flat, Olmsted Point (buradan mutlaka manzaraya bakıp belki de Yosemite’nin alamet-i farikası olarak niteleyebileceğimiz Half Dome’a karşı fotoğraf çektirmek gerek), Tenaya Lake - Gölü, Cathedral  Lake -Gölü, Toulomne Meadows (burası hayli geniş bir düzlük ve dağların arasında görülmeye değer  sapsarı bir görüntü veriyor) ve yolun doğu ucunda karşınıza gelecek Tioga Lake - Gölü ile Ellery Lake - Gölü. Bizim gittiğimiz dönemde (Eylül sonu) yazın kurak geçmesi sebebiyle bu göllerin suları hayli azalmıştı. Bahsettiğim Half Dome Yosemite vadisinin batı ucunda yer alan ve yarısı kesilmiş bir kubbeye benzediği için bu isimle anılan bir tepe. Aynı şekilde vadinin batı ucundaki El Capitan ise vadiden yukarı doğru yükselen ve dağcıların sıklıkla tırmanış için kullandıkları önemli bir dağlık kaya oluşumu.


Tenaya Lake

Toulomne Meadows

Ellery Lake
 

Bu yolun dışında Yosemite Park’ın asıl ziyaret edilmesi gereken ve daha turistik olan Vadi bölümü- “Yosemite Valley” ve Glacier Point denilen vadi bölümünün daha güneyinde yer alan noktayı pas geçmemek gerek.  Buralarda da yine muhtelif yürüyüş ve tırmanış parkurları ile kamp ve piknik alanları mevcut. Ana girişlerde ve vadideki Visitor Center-ziyaretçi merkezinden bilgi alarak kendinize uygun rotayı seçip yürüyüş yapabilirsiniz. Gerçekten değişik zorluklardaki bu yürüyüşler doğa içinde ve çok iyi işaretlenmiş yollarda yapıldığı için rehber olmadan da rahatlıkla yürüyebileceğiniz rotalar. Glacier Point denilen yerden de aynı şekilde yürüyebileceğiniz değişik rotalar var. Glacier Point’e giden yol da yine Tioga Road gibi kış aylarında kapalı kalıyormuş. Son olarak Glacier Point’den Half Dome adı verilen tepenin görüntüsü bir başka güzel ve buradan tam olarak neden bu tepeye bu ad verildiği daha net anlaşılıyor. Yine Glacier Point’e giden yol üzerindeki Bridalveil Creek (Gelin duvağı Deresi ve Şelalesi) çok turist alan bir nokta. Adıyla bile bizim Ayder’de yer alan meşhur şelaleyi çağrıştırıyor ama bizim gittiğimiz dönemde yağışsız geçen yazdan dolayı ne yazık ki şelalenin suyu pek akmıyordu. 

Bridalveil Creek

Glacier Point'den Half Dome

Glacier Point
 
Glacier Point'den Vadinin Kuşbakışı görüntüsü

Yosemite Parkı’ndan sonra, biraz da parka nispeten yakın olduğu için konakladığımız ama beni doğal güzelliğiyle kendine hayran bırakan Mammoth Lakes – Gölleri bölgesinden bahsetmek istiyorum. Burası, Mammoth Dağı’nın eteklerinde kurulmuş, özellikle kayak turizmiyle de ünlü etrafında 6 adet gölü barındıran yemyeşil bir bölge. Gölleri görmek için yola çıktığımızda ilk karşımıza çıkan, kasaba merkezine en yakın Twin Lakes (İkiz Göller) oluyor. Sırasıyla Upper Twin Lake, Horseshoe Lake (At Nalı Gölü), Lake Mamie, Lake George ve Lake Mary’i görüyoruz. Göl manzaraları bir harika ancak bu göllerin en batısındaki Horseshoe Lake, 1989 depreminden sonra normalden fazla düzeyde karbondioksit gazı açığa çıkarıyormuş. Bu sebeple de etrafında yer alan ağaçlar zamanla kuruyormuş. Ayrıca etrafa bölgede uzun süreli kalmanın sağlığa zararlı olduğuna dair uyarılar konulmuş. Bu haliyle de Mammoth Lakes’in yemyeşil görüntüsünden çok farklı bir görüntü sergiliyor. 


Twin Lakes

Twin Lakes

Lake George

Horseshoe Lake

Horseshoe Lake


Mammoth Lakes dışında çevrede bulunan en büyük göllerden biri de Yosemite’ye uzanan 395 no’lu karayolu üzerinde yer alan Mono Lake. Burası da yine sodalı oluşumuyla fazla canlı yaşamasına izin vermeyen bir göl ve uzun yıllar Los Angeles’in su ihtiyacı için buradan su çekilmesi sebebiyle suyu hayli azalmış. 

Mono Lake
 

Ayrıca yine Mammoth Lakes’e yakın beyaz kumlu June Lake - Gölü, Grant Lake ve Silver Lake’de bu bölgede göreceğiniz göller arasında yer alıyor.

June Lake

Lake Sabrina

Lake Sabrina

Silver Lake
 

395 No’lu karayolunu daha da güneye doğru takip edip Bishop kasabasını geçerek Lake Sabrina’ya ulaşılıyor. Yine Bishop kasabasına yakın ve görülmesi gereken noktalardan biri de Bristlecone Pine Forest - Ormanı. Bu ormandaki ağaçlar, aslında yaşayan ama %95’i ölmüş izlenimi veren çam ağaçları. İlk defa 1953 yılında Schulman adındaki bir bilim adamı tarafından keşfedilmiş ve gerçekten inanılmaz görüntüleri var. Bu ağaçlar arasında yürüyüş parkurları da mevcut. Yalnız yapraksız olduklarından dolayı özellikle yaz aylarında ve sıcak havalarda yürüyüş için pek de uygun olmayabilir.

Bristlecone Pine Forest

Bristlecone Pine Forest
 

Bölgeden bu kadar bahsetmişken bir de nerelerde ne yiyebileceğiniz konusundan bahsedeyim. Kaldığımız Mammoth Lakes bölgesinde yer alan Good Life Cafe, Meksika mutfağından hoşlanıyorsanız Roberto’s Mexican Cafe ve Bishop kasabasında karşımıza çıkan daha şık bir mekan olan ve daha sağlıklı yemekleri bulabileceğiniz Sage tavsiye edebileceğim yerler.  Tipik bir Amerikan kahvaltısı için de Breakfast Club’ı ziyaret edebilirsiniz. Her koşulda Amerika’da porsiyonlar bol kepçe, o yüzden ısmarlarken bunu göz önünde bulundurmakta fayda var:)

Uzun sözün kısası Yosemite, Amerika Birleşik Devletleri'nin en eski ve en bilinen Milli parklarından biri. Ve yolunuz California’ya düşerse ve doğa turizminden zevk alıyorsanız pas geçmemeniz gereken bir yer. Ziyaret için en uygun zamanlar ise, havanın daha az sıcak olduğu ve daha az turistin geldiği Eylül-Ekim dönemi. Yaz aylarında göl ve nehirlerinde çok daha fazla su oluyormuş ama çok daha fazla turist çektiği için de araba trafiğinden dolayı doğayla bütünleşmek hayli zorlaşıyormuş.

1 yorum: