25 Şubat 2016 Perşembe

MÜNSTER

Almanya’nın kuzeyinde aynı zamanda Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin de başkenti olan Münster’in nüfusu 300.000miş. Istanbul’dan THY’nin tarifeli seferleriyle 3 saatte ulaşım mümkün. Biz de böyle yapıyoruz ve öğlen saatlerinde Münster’e variyoruz. Havalimanı, şehre yaklaşık 30 km. uzaklıkta Osnabrück’te yer alıyor. Havalimanından biraz daha pahalı bir alternatif olan taksi dışında hemen geliş terminalinin önünden kalkan R51 no’lu otobüsle 45 dakikada veya S50 no’lu otobüsle yarım saatte şehir merkezindeki Hauptbahnhof’a (Ana Tren İstasyonu) rahat bir şekilde ulaşabiliyorsunuz.  Ücreti ise 7.20 Euro ve otobüsün içinde ödeme yapabiliyorsunuz.  Biz de, S50 no’lu otobüsle kısa bir sürede şehir merkezine ulaşıp otele yerleştikten sonra Münster’i tanımak üzere yola çıkıyoruz.

Hauptbahnhof ve bisikletler...

Windthorststrasse


İlk durağımız, Haptbahnhof’un karşısındaki Berliner Platz’dan başlayan Windhorstsrasse’den devam ederek gittiğimiz Altstadt oluyor. Altstadt’a ulaşmadan önce karşımıza çıkan Promenade’ı sol yönde devam ederseniz harika bir yürüyüş yolunun ardından Aasee denilen göle ulaşılıyor. Gölün etrafındaki Aasee Park da gerçekten görülmeye değer bir park ve 2009’da Avrupa’nın en iyi parkı ünvanını almış. Ne yazık ki ilk gün zamanımız olmadığından sonraki günlerde de hava izin vermediğinden bu parkı görme şansımız olmadı ama iyi bir havada Münster’i ziyaret ediyorsanız mutlaka Aasee’yi ve yanıbaşındaki parkı görmek için zaman ayırın derim.

Windthorststrasse & Promenade

Promenade

Promenade

Aasee

Tekrar şehir merkezine dönecek olursak, Promenade’ı geçerek ilerledikten sonra karşımıza çıkan Lackkunstmuseum'u (Cila Müzesi)’ni sağımıza alıp ilerleyerek ulaştığımız Ludgeristrasse şehrin tam merkezine ulaştırıyor bizi. Altstadt’a görülmesi gereken yerlerin en önemlileri;  Prinzipalmarkt, St. Paulus Dom (Katedral), Rathaus (Belediye Binası), St. Lamberti Kilisesi, Erbdrostenhof, Clemenskirche (St. Clement’s Kilisesi), Kunstmuseum Pablo Picasso Münster (Sanat Müzesi)...

Lackkunstmuseum (Cila Müzesi)

Prinzipalmarkt

Prinzipalmarkt

Eski şehrin ana alışveriş caddesi olan Prinzipalmarkt’ın üçgen damlı ve kemerli sundurmalı binaları gerçekten görülmeye değer. Prinzipalmarkt’ın en kuzey ucunda St. Lamberti Kilisesi’nin devamında ise eskiden Balık Pazarı olan Fischmarkt yer alıyor.  St. Paulus-Dom’dan adını alan Domplatz da, Prinzipalmarkt’a açılan ve hemen Rathaus’un karşısında başlayan sokaktan rahatça ulaşabileceğiniz bir noktada. Sanat Müzesi ise Königstrasse üzerinde ve girişi için 10 Euro ödemek gerekiyor. Yine  merkezde yer alan Clemenskirche ise ufak bir kilise olmasına rağmen mavi ve yaldızlı iç süslemeleriyle mutlaka görülmesi gereken bir yer. Burayı ziyaretimiz sırasında tesadüfen “Akademie für Musik” denilen bir okulun çocuk öğrencilerinin klasik müzik konserine denk geldik. Arka arkaya küçücük çocukların ünlü bestecilerin eserlerini çalması, bizim de yağan yağmurdan sığınmak amacıyla girdiğimiz kilisede zevkli saatler geçirmemize sebep oldu.

Prinzipalmarkt'da gece...

Domplatz

St.Paulus Dom

St.Lamberti

Clemenskirche

Clemenskirche

Rathaus

Prinzipalmarkt

Prinzipalmarkt

Sanat Müzesi

Erbdrostenhof

Bu kısa şehir bilgisinin ardından gelelim yeme-içme konusuna... Bilindiği üzere Alman mutfağı pek de bilinen mutfaklar arasında değil ama Münster’de Fischmarkt’ta yer alan Sylt am Bült, balık seviyorsanız hem ambiyansı hem de lezzeti için uğrayabileceğiniz bir yer. Fiyatı çok ucuz olmasa da Avrupa koşullarında çok pahalı sayılmaz. Izgara balık ve bir kadeh şaraba kişibaşı 25 Euro civarında ödüyoruz. Sıcacık gelen ekmekleri ve tereyağı da hayli acıktığımızdan olsa gerek bize harika görünüyor. Ayrıca yine merkezdeki Salzstrasse üzerinde 1850’den beri hizmet veren Grotenmeyer Kafe de Kaffee & Kuchen (Kahve ve Pasta) için ideal bir mekan. Burası eskiden çok daha geniş bir dükkan iken şimdilerde hayli küçülmüş ve eski yerinin sadece üst katında küçük bir dükkan olarak hizmet veriyor. Son olarak, burger sevenlerdenseniz Hans in Glück adında hemen Grotenmeyer’in alt katında (yani Grotenmeyer’in eski yerinde) hizmet veren ve dekorasyonu ve lezzetli burgerleriyle beğenimizi alan restoranı da tavsiye edebilirim. Bira, burger ve patates kızartmasından oluşan menümüze kişi başı 13 Euro ödüyoruz. Buranın özelliği etlerinin doğal yetiştirilen hayvanlardan elde edilmiş olmasıymış ve vejeteryanlara özel  burgerler de var. Ayrıca şehirde pek çok şirin kafe de mevcut. Zincir olan ve özellikle kahvaltı için bir yerler arıyorsanız Kiepenkerl ve Antalya’da ve Konya’da da şubelerinin açıldığını duyduğum Extrablatt Kafe’ye uğrayabilirsiniz.

Grotenmeyer

Hans im Glück


Kısacası Münster, küçük ve şirin bir kasaba ama sokaklarında dolaşırken özellikle merkezinde yer alan  binalarına bakmaktan zevk alacağınız, 2. Dünya Savaşı’nda zarar görmesine rağmen orjinal haline uygun restore edilerek bugünkü haline getirilmiş. Ayrıca, küçüklüğüne rağmen en az merkezi kadar büyüklükte yeşil alanı olan güzel bir şehir. Gezmek için çok zaman ayırmanıza gerek yok ama yolunuz Almanya’nın kuzey tarafına düşerse 1-2 gününüzü ayırmanızda fayda var derim:)

24 Şubat 2016 Çarşamba

BREMEN

Bu kez yolum, meşhur masalda; bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horozun müzik yapmak için gelmek istedikleri  Bremen’den geçti. Buraya İstanbul’dan THY’nin seferleriyle direkt gelebileceğiniz gibi yakın bir şehirden de tren ile rahatça ulaşım mümkün. Biz de Münster’den IC treni ile 1.5 saat gibi kısa bir sürede ulaşıyoruz. Tren yolculuğu IC ile yapıldığında, gidiş-dönüş 40 Euro civarında tutuyor, ancak Bahn kartınız varsa bu yolculuğu %25 daha indirimli yapmanız mümkün.

Hauptbahnhof

Hauptbahnhof

Ana tren istasyonu (Hauptbahnhof) şehir merkezine çok yakın. İstasyondan çıkar çıkmaz tam karşıdaki Bahnhofstrasse üzerinden ilerleyerek önce şehrin eski kapılarından biri olan Herdentor’a ulaşıyoruz. Buradaki köprüden geçer geçmez sağ tarafınızda şehrin sembollerinden biri olan Mühle am Wall (Yeldeğirmeni) göze çarpıyor. Biraz daha ilerlediğinizde ise önce bronz domuzcuk heykellerini görüyor sonra da kendinizi Altstadt’ta buluyorsunuz.

Sögestrasse girişi...
Mühle am Wall

Altstadt (yani Eski Şehir) da görülmesi gereken yerler;  Markplatz ve buradaki Rathaus (Belediye Binası),  St. Petri Dom (St. Peter Kilisesi),  Ratskeller, Roland Heykeli ve Bremen Mızıkacıları Heykeli... Burada aynı zamanda bir de turizm ofisi var.  Eğer tren istasyonunun hemen çıkışındaki turizm ofisini kaçırdıysanız buradan da şehir hakkında bilgi alabilir ve bir harita edinebilirsiniz. Bu arada Bremen Mızıkacıları demişken, masalının meşhurluğu ile doğru orantılı büyük bir heykel beklemeyin. Rathaus’un hemen yanıbaşındaki heykel  o kadar da büyük değil ve rivayete göre eşeğin ayakları iki elle tutulursa dileğiniz gerçek oluyormuş. Biz de ritüeli bozmuyor ve Bremen Mızıkacılarındaki eşek kardeşin ayaklarından sıkı sıkı tutuyoruz:) Belli mi olur!

Markplatz

Markplatz

Markplatz

Ratskeller

Markplatz

Markplatz

Bremen’in merkezi etrafı  Weser nehriyle çevrili bir yarımadacıktan  oluşuyor.  Altstadt da bu yarımadanın tam kalbinde. Altstadt’ın hemen yanıbaşında görülmesi gereken bir yer de Liebefrauen Kilisesi. Burayı da ziyaret ettikten sonra hemen turizm ofisinin yanındaki sokaktan ilerleyerek girişi altın kaplama bir röliyef ile belirginleştirilmiş Böttcherstrasse’yi mutlaka görün.  Bremen’in “gizli ana yolu” olarak bilinen bu sokak, sanat galerileri ve daha çok zanaatkarlara ait şirin dükkanların olduğu bir yaya yolu. Dilerseniz bu sokaktaki Ludwig Roselius Museum ve Paula Modersohn-Becker Museum’u 3 Euro karşılığında ziyaret edebilirsiniz. Bir de saat 12de belli bir temayla çalan saat, yani Glockenspiel da bu sokağın sonuna yakın bir noktada.

Böttcherstrasse

Böttcherstrasse

Böttcherstrasse

Böttcherstrasse’nin nehre yakın noktasından karşıya geçip biraz sağ tarafa yürüdüğünüzde St. Martini Kirche (Kilisesi)’ne ulaşılıyor ve biraz daha ilerlerseniz yazın çok hareketli olduğunu duyduğumuz, kafe ve restoranlarıyla meşhur Schlachte Bölgesi’ne ulaşıyoruz. Hem hava yağmurlu olduğundan, hem de henüz saat erken olduğundan biz gittiğimizde bu bölge hayli tenhaydı.

Schlachte

Buradan sonra nehir boyunca  ters yönde ilerleyerek en güney uçtaki Schnoor’a gidiyoruz. Weser Promenade üzerinden ilerleyip işaret levhalarını takip ederek şehir içine doğru girdiğimizde kendimizi Schnoor’da buluyoruz. Burası da hediyelik eşya dükkanlarının bolca olduğu, bir de çok şirin bir çay evinin yer aldığı şirin mi şirin bir köşe. Gelmişken buraya mutlaka uğrayın derim. Schnoor ziyaretimizi tamamlamadan önce buradaki Teestübchen’de bir çay molası veriyoruz.

Weser Promenade

Weser Promenade

Schnoor

Schnoor

Schnoor

Schnoor

Teestübchen

Teestübchen

Schnoor’dan sonra dönüşe geçmeden önce son olarak Ostertor-viertel ya da kısaca Viertel olarak bilinen ve daha bohem hayatı  gözlemleyeceğiniz bölgedeyiz. Buraya  Schnoor’dan çıkarak AmWall caddesini takip edip sağınızda Kunsthalle (Sanat Galerisi) ve sonrasında Bremen Tiyatrosu’nun büyük ve renkli yapısını geçip Ostertorsteinweg boyunca ilerleyerek ulaşıyoruz. Viertel’de pek çok kafe ve restoran var. Ana caddeye açılan sokaklar da hayli renkli ve çoğu grafitilerle süslü.

Viertel

Viertel

Viertel

Viertel

Viertel

Bremen’de ne yenir, ne içilir derseniz akla ilk gelen Beck’s birası olur, zira Bremen aynı zamanda Becks birasının üretildiği şehir. Beck’s fabrikası şehrin yeni bölümünde yer alıyor. Biz vakit darlığından buraya gidemedik ama zamanınız varsa ziyarete açık bir bölümü varmış. Markplatz’da yer alan Ratskeller  bira tadımı yapmak için çok nostaljik ve görülesi bir yer. Bunun dışında Schlachte Bölgesi’nin hemen girişindeki Luv da hayli poüler bir mekanmış. Ayrıca, Viertel Bölgesi’nde de pek çok kafe ve restorandan birini deneyebilirsiniz. Bir de hemen Altstadt’ın girişindeki Sögestrasse üzerinde yer alan ve 1889’dan beri hizmet veren Cafe Knigge, bir Alman klasiği “kaffee & kuchen”  (kahve ve pasta) ikilemesi için ziyaret edilebilecek mekanlardan.

Cafe Knigge


Bremen, gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım sürprizlerle dolu bir şehir. Dolayısıyla, yolunuz Almanya’nın kuzeyine düşerse mutlaka görmek için zaman ayırmanızı önerebileceğim şehirlerden biri.