Basel, Novartis ve Roche gibi ilaç sektörünün dev
şirketlerinin merkezlerine ev sahipliği yaptığından İsviçre’nin kimya şehri
oalak anılıyormuş. İsviçre’nin üçüncü
büyük şehri olmasına rağmen kişi başına düşen milli gelir olarak bakıldığında İsviçre’nin
en zengin şehriymiş. Hal böyle olunca da herşey çok pahalı Basel’de. Öyle böyle
değil, basit karton bardakta satılan kahve Migros’ta 3.5 İsviçre Frangı’na , Kunstmuseum (Sanat
Müzesi)’nin kafesinde bildiğiniz bir bardak musluk suyu 2 İsviçre Frangı’na
(yaklaşık 6 TL’ye) satılıyor diyerek size biraz fikir vermiş olayım. Bu yüzden
de tam Fransa ve Almanya sınırında yer aldığı için Basel’de yaşayanlar çoğu
zaman bu ülkelere geçerek alışveriş yapıyorlarmış. Tabi buna da bazı kısıtlamalar
getirilmiş.
|
Gross Basel |
Neyse, para pul meselesini bir yana bırakıp Basel’de görülmesi
gerekenlerden biraz bahsedelim. Basel havalimanı EuroAirport olarak biliniyor ve aslında
Fransa sınırları içinde yer alıyor. Bu havalimanı, Almanya’nın Freiburg
kentiyle birlikte sınırları içinde bulunduğu Fransa’nın Mulhouse şehrine ve
tabi Basel’e servis veriyor ve İsviçre ile Fransa tarafından ortak
işletiliyormuş. Havalimanına indikten sonra pasaport kontrolünden geçip
bagajınızı alıyor ve gitmek istediğiniz ülkenin kapısını seçerek çıkış
yapıyorsunuz. Yanlış ülkenin kapısından çıkmamakta fayda var:)
|
Gross Basel |
Havalimanından şehre ulaşım hayli kolay. Hemen geliş
terminalinin kapısındaki bilet makinasından 4.40 CHF karşılığında bilet alarak
biraz sağa ilerleyerek ulaştığımız duraktan 50 No’lu otobüsle 20 dakikada şehir
merkezindeki ana tren istasyonuna ulaşılıyor. Bu otobüsler, 7 dakikada bir
kalktığı için ne havalimanından şehre giderken ne de aksi yönde seyahat ederken
fazla beklenmiyor. Bu arada trenle de şehir merkezine ulaşım mümkünmüş. Ve de
taksi opsiyonu her zaman mevcut tabi ama bu kadar pahalı bir şehirde mecbur
kalmadıkça taksi alternatifi pek cazip olmayabilir.
|
Wettsteinbrücke |
Dediğim gibi 20 dakikada şehre vardıktan sonra tren
istasyonundaki turizm ofisinden şehir ile ilgili genel bilgi alıp bir harita
ediniyoruz ve otelimize eşyalarımızı bırakıp başlıyoruz şehir turumuza... Basel’in
eski şehri Gross Basel (Büyük Basel)
ve Klein Basel (Küçük Basel ) olarak
ikiye ayrılıyor. Gross Basel, şehri
doğu-batı yönünde ikiye ayıran Ren Nehri’nin batısında, Klein Basel ise doğusunda yer alıyor. İkisini birbirine bağlayan
köprü de, Ren Nehri üzerinde pek çok köprüden en eskisi olan adından da belli
olduğu üzere diğer köprülerin ortasında bulunan Mittlere Rhein Brücke (Orta Ren Köprüsü).
|
Mittlere Rhein Brücke |
Batı yakada kalan Gross
Basel’da görülmesi gereken yerler arasında, Tiyatro’yu ve bu tiyatronun
bahçesinde yer alan oldukça hareketli ve enteresan bir havuz-çeşmeyi
sayabiliriz. Bu çeşme Fasnachtsbrunnen
(yani Karnaval Çeşmesi) olarak biliniyor ve şehirde ayrıca kendi adıyla bir
modern sanat müzesi de bulunan Tinguely
tarafından 1975-1977 yılları arasında yapılmış.
|
Fasnachtsbrunnen |
Tiyatrodan nehir kıyısına doğru devam ederek önce Barfüsserplatz (Meydanı)’na ulaşılıyor
Burada noel ve yeni yıl nedeniyle bir lunapark kurulmuş ve bizim orada
bulunduğumuz dönemde şehrin tümü gibi bu meydan da yeni yıl pazarları için
hazırlanıyordu.
|
Barfüsserplatz |
Buradan devam ederek hemen nehrin kenarına ulaştığımız
noktada Münster’i (yani Basel
Katedral’ini) görüyoruz. Burayı gezdikten sonra hemen arkasında yer alan Pfalz denilen terasa çıkarak Ren
Nehri’ne ve Basel’e bir de buradan bakmayı ihmal etmeyin derim.
|
Münster |
|
Münsterplatz |
|
Pfalz'dan Mittlere Rhein Brücke |
Münster’den nehri sağınıza alarak Mittlere Rheinbrücke’ye doğru eski şehrin
sokaklarından yürüyerek kendimizi, bazı günler pazarın da kurulduğu ve simgesel
yapı Rathaus’un (Belediye Sarayı) da bir kenarında yer aldığı Marktplatz’da buluyoruz. Buraya açılan sokaklarda gezinmek çok zevkli.
Buradan başlayan Freire Strasse ve Falknerstrasse pek çok alışveriş
alternatifi bulabileceğiniz caddeler ve daha önce adından bahsettiğim Barfüsserplatz’da sonlanıyorlar. Markplatz’ın diğer yönünde ise eskiden
balık pazarının kurulduğu Fischmarkt
yer alıyor. Martplatz’da yer alan Rathaus, kırmızı yapısıyla görülmeye
değer bir yapı ve avlusuna girip fotoğraf çekmeyi de unutmayın.
|
Rathaus |
|
Rathaus'dan Marktplatz |
|
Marktplatz |
|
Marktplatz |
Marktplatz’dan
nehre doğru ilerleyerek ulaştığınız noktada ise Mittlere Rhein Brücke (Orta Ren Köprüsü) yer alıyor. Buradan
karşıya geçerek Klein Basel’e ulaşılıyor.
Burası eskiden üst sınıf insanların yaşadığı bir bölgeymiş. Günümüzde ise daha
çok yabancılar yaşıyor ve köprüyü geçip devam ettiğinizde bu bölgenin en önemli
meydanı olan Claraplatz’a ulaşılıyor.
Bu bölgede yine pek çok zincir alışveriş mağazaları, Manor adında İsviçre’nin çok katlı alışveriş markasının bir
mağazası da yer alıyor. Hazır yeri gelmişken Manor’un en üst katındaki self servis restoranda İsviçre
standartlarında nispeten ucuz fiyata lezzetli sayılabilecek yemek
yiyebilirsiniz.
Basel, aslında 1-2 günde ana hatlarıyla rahatça gezilebilecek bir şehir. Ancak, şehirde pek çok sanat müzesi de mevcut. Biz, zamansızlıktan bu müzelere gidemedik ancak 2 ve 15 No’lu tramvaylarla rahatça ulaşılan Kunstmuseum (Sanat Müzesi) bunlardan en bilineni. Müzeye giriş için, sadece sabit sergiyi gezmek isterseniz 16 CHF, hem sabit hem de geçici sergiyi görmek isterseniz 23 CHF ödemek gerekiyor. Müze, Pazartesi günleri kapalıymış.
|
Kunstmuseum |
|
Kunstmuseum |
Hazır tramvaylardan söz açılmışken, tramvaylar ve otobüsler
şehri bir ağ gibi sarmış ve çok sık geldikleri için şehir içi ulaşım çok kolay.
Biz de daha önce Cenevre’de karşılaştığım bir uygulamaya benzer bir şekilde, otelimizin bize kaldığımız süre boyunca
sağladığı “Mobility Ticket” ile tüm toplu taşımalardan ücretsiz faydalandık.
Unutmadan, Gross Basel’i çevreleyen ancak şimdi ayakta
kalmamış kale duvarlarının üzerinde hala ayakta duran iki kapı var. Bunlardan
biri Gross Basel’in batı tarafında
yer alan Spalentor, diğeri ise doğusunda
yer alan St-Alban Tor. St-Alban Tor, aynı zamanda Basel’in
Küçük Venedik’i olarak bilinen ve özellikle yaz aylarında nehir kıyısındaki
şirin sokakları ve mekanlarıyla biraz Alsace havası taşıyan St-Alban semtinin de girişini işaretliyor. Spalentor ise hemen Üniversite’nin devamında şehrin yüksek
kesiminde yer alıyor ve Barfüsserplatz’dan 3 No’lu tramvayla buraya ulaşmak
mümkün.
|
Spalentor |
|
Spalentor'dan Gross Basel sokakları |
|
St-Alban Tor |
|
St-Alban |
Ayrıca, Ren Nehri boyunca özellikle Mittlere Rhein Brücke ile bu köprünün
doğusunda yer alan Wettsteinbrücke
arasındaki bölümde yürümeyi ihmal etmeyin. Şehri hem bu köprülerden hem de sahil
boyunca uzanan Oberer Rheinweg adlı
sokaktan fotoğraflamak Basel’in olmazsa olmazı.
|
Oberer Rheinweg |
|
Oberer Rheinweg'den Gross Basel... |
|
Oberer Rheinweg |
|
Oberer Rheinweg |
Son olarak, Dreilandereck
denilen ve Fransa, Almanya ve İsviçre’nin Ren Nehri üzerinde kesiştiği nokta
diye niteleyebileceğimiz liman bölgesini de zamanınız varsa görmenizi öneririm.
Buraya 8 No’lu tramvayın Kleinhününgen
durağında inerek ve biraz yürüyerek rahatça ulaşılıyor.
|
Dreilandereck |
|
Dreilandereck |
Basel, aklımda son zamanlarda gittiğim en pahalı şehirlerden
biri olarak yerini alsa da görülesi bir şehir. Öyle ki, buradan günübirlik
geçtiğimiz ve Basel’e sadece 60 km uzaklıktaki Colmar’da, turistik bir kasaba olmasına rağmen, hem yeme-içme hem de alışveriş etiketlerine
baktığımda kendimi ucuzluk cennetinde hissettim diyebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder