Fransa’nın gastronomi başkenti olarak da bilinen ve
Romalılar tarafından kurulan bu güzel şehre İstanbul’dan THY’nin tarifeli
seferleriyle yaklaşık 3 saatte ulaşılıyor. Lyon, Saone ve Rhone nehirlerinin
arasında yer alan bir yarımada ile doğuda Saone Nehri kıyısında, batıda ise
Rhone Nehri kıyısındaki iki kara parçasından oluşuyor. Eski Şehir olarak
bilinen Vieux Lyon Bölgesi ise Saone Nehri’nin doğusunda yer alıyor.
|
Lyon |
|
Lyon |
Biz de sabah saatlerinde yola çıkarak kış aylarında iki
saate varan saat farkından da faydalanıp öğlen saatlerinde Lyon’a varıyoruz.
Seyahatimizi her yıl Aralık ayı başında yapılan Işık Festivaline (Fete des Lumieres) denk getirdiğimiz
için şanslıyız. Şehir hem Noel süslemelerinden hem de bu festivalden dolayı
ışıl ışıl ama bir o kadar da kalabalık.
|
Saone |
Lyon’da toplu taşıma ücreti tek kullanımlık ve bir saat
geçerli biletler için 1.60 Euro. Bunun yanında günlük (24 saatlik), 48 saatlik
ve 72 saatlik biletler mevcut. 72 saatlik biletin ücreti 15 Euro ve bu biletle
72 saat boyunca istediğiniz kadar seyahat edebiliyorsunuz. Ancak ilk binişte
bileti istasyon girişleri veya otobüs ve tramvaylardaki makinelere okutmak
gerekiyor.
Havalimanından otelimize ulaşıp eşyalarımızı bıraktıktan
sonra ilk olarak Saone Nehri’nin doğu yakasında yer alan Fourviere Tepesi’ne ve burada yer alan Notre Dame Kilisesi’ne
gitmek için önce metroya ve buradan da aktarma yaparak fünikülere biniyoruz.
Fünikülerde hem hafta sonu olmasından hem de Işık Festivali dönemine denk
geldiğimizden inanılmaz bir kuyruk var. Size tavsiyem bu tepeye çıkmayı
mümkünse hafta içi bir güne denk getirmeniz. Kilisenin bahçesinden Tepeden
Lyon’un kuş bakışı manzarası da bir harika…
|
Füniküler |
|
Fourviere - Notre Dame |
|
Fourviere |
Fourviere Tepesinden yürüyerek eski şehir bölgesi Vieux
Lyon’a doğru keyifli bir yürüyüş yapıyoruz. Vieux Lyon sokakları ve restoranları da
kalabalıktan nasibini almış. Burada yer alan ve “Bouchon” adı verilen lokal restoranlar buraya özgü yemek tatmak
isterseniz doğru adresler. Ancak, şehir özellikle sakatattan yapılan
yemekleriyle ünlü olduğundan ne yediğinizi sormanızda fayda var😊
Hem bu bölgede hem de Lyon genelinde pek çok Michelin yıldızlı restoran
olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
|
Fourviere'den Vieux Lyon'a doğru giderken... |
|
Fourviere'den Vieux Lyon'a doğru giderken... |
|
Vieux Lyon - Bouchon Fiston |
|
Meşhur soğan çorbası :) |
|
Vieux Lyon'dan... |
|
Bouchon |
İlk günümüzde hava kararmaya başlayınca biz de Işık
Festivali’nin gösterilerinin bazılarını izlemek üzere önce Vieux Lyon
Bölgesindeki St. Jean Katedrali’ne, sonra da Saone Nehri kıyısındaki pek çok
köprüden biri olan Pont Bonaparte’den
geçerek Lyon’un alışveriş ve Belediye Binası gibi bölümlerine ev sahipliği
yapan yarımada bölümüne ulaşıyoruz.
Burada yer alan Belediye Binası (Hotel de Ville), Güzel
Sanatlar Müzesi ve Bartholdi Çeşmesi’nin bulunduğu Place Terreaux Meydanı ile Küçük Prens kitabının yazarı St.Exupery Heykelinin ve büyük bir dönme
dolabın yer aldığı Place Bellecour
Meydanı arasında yer alan Rue de la
Republique şehrin en önemli alışveriş caddesi. Bu caddeye paralel
sokaklarda da pek çok butik, mağaza ve restoran mevcut. Bu iki meydan
arasındaki Place des Jacobins Meydanı
da görkemli çeşmesiyle görülmesi gereken meydanlardan.
|
Duvar boyamaları... |
|
Saone Nehri ve Notre Dame |
|
Lyon |
|
Bellecour |
|
Bellecour |
|
Saone |
|
Bellecour & St. Exupery Heykeli |
Işık Festivali nedeniyle bu meydanların yanı sıra, St. Jean
Katedrali ve St.Jean Katedrali’nin arka kısmında nehir kenarındaki binalara
yansıtılan ışık gösterileri ile şehrin batı yakasındaki Parc de la Tete d’or’daki ışık gösterisi görülmeye değer. Bunların
yanı sıra şehrin muhtelif noktalarındaki sokak ve caddeler de ışıklandırılmış.
|
Place Terreaux |
|
Place des Jacobins |
|
Bellecour |
|
Park |
Lyon’da görülmesi gereken yerler arasında Avrupa ipek
üretiminin bir dönem merkezi olan ve ipek atölyelerinin yer aldığı şehrin daha
bohem bölgesi La Croix-Rousse var. Buradaki duvar boyamalarına bakmaya
doyamadığımızı söylemem gerek. Özellikle Mur
Peint des Canuts olarak bilinen ve büyük bir binanın duvarına resmedilmiş
boyamanın gerçek olmadığına inanmakta zorlandık. Buradan Saone Nehri’ne doğru
ilerleyerek Fresque des Lyonnais
adındaki harika boyamayı görüyor ve bunun da aslında bir boyama olduğuna
inanmakta zorlanıyoruz. La Croix Rousse
bölgesinden nehre doğru ilerlerken geçilen sokaklar ve geçitler de görülmeye
değer.
|
Mur Peint des Canuts |
|
Mur Peint des Canuts |
|
Mur Peint des Canuts |
|
La Croix Rousse |
|
La Croix Rousse |
|
La Croix Rousse'dan Nehhre doğru... |
|
Fresque des Lyonnais |
Lyon deyince akla Fransız mutfağı ve gastronominin
geldiğinden bahsetmiştim. Şehrin batı yakasında yer alan ve ünlü şef Paul Bocuse’ün adıyla anılan Les Halles de Lyon görülmeye değer.
Burası hem satın alabileceğiniz lokal ürünlerin satıldığı kapalı bir Pazar hem
de pek çok restoran ve pastaneye ev sahipliği yapıyor. Buraya uğramadan Lyon
turunuzu tamamlamış sayılmazsınız.
|
Les Halles de Lyon |
|
Les Halles de Lyon |
|
Les Halles de Lyon |
|
Les Halles de Lyon |
Lyon, bütün bunların yanı sıra pek çok müzeye de ev
sahipliği yapıyor. Tarihte ilk film yapımcıları olan Lumiere Kardeşler burada
yaşamışlar. Musee des Miniatures et
Decors du Cinema Müzesi minyatürlerin film dekorlarında ve özel efektlerde
nasıl kullanıldığı hakkında bilgi veren bir müze ve Vieux Lyon Bölgesinde yer
alıyor. Ayrıca yarımadanın güney ucundaki Lyon Confluence Müzesi de Lyon’un
alamet-i farikalarından. Bir doğa tarihi müzesi olan müze, içindekilerin yanı sıra
konumu ve mimarisi nedeniyle görülmeye değer çünkü Saone ve Rhone nehirlerinin
birleştiği noktada yarımadanın en güney ucunda inşa edilmiş modern bir binada
hizmet veriyor...
|
Confluence |
|
Confluence |
Gelelim Lyon’da ne yenilir konusuna… Lyon başta da
söylediğim gibi gastronomi merkezlerinden biri olarak biliniyor. Ancak şehirde
özellikle sakatat ürünleri çok meşhur, o yüzden benim gibi bu ürünlerden haz
etmeyenlerdenseniz yediklerinize dikkat etmeniz gerek. Gastronomi merkezi
ünvanına uygun olarak şehre pek çok Michelin yıldızlı restoran var. Ancak
restoranların çoğu pazartesi günleri kapalı. Işık Festivali’nin son günü olan
Pazar gününden sonra pazartesi günü şehirde akşam yemeği için açık restoran
bulmakta hayli zorlandık. Biz de o gün uzun arayışlar sonucu açık bulduğumuz “Les Bonnes Manieres” (adını Güzel Davranışlar olarak tercüme edebileceğim) adlı
restorana gittik. Ancak adına tezat olacak şekilde bir hizmet aldık ve sonunda konserve
sardalya, üç ince dilim peynir ve bir pirzola parçasına Michelin yıldızlı para
ödeyip kalkmak zorunda kaldık. Her şeyin ötesinde verilen servisle de tam bir
hayal kırıklığı yaşadık. Fransızca bilmemek zor zanaat bu restoranda😊
Ancak Lyon’da gayet güzel restoran ve kafeler de mevcut. Özellikle Vieux Lyon
Bölgesinde yerel yemekler sunan Bouchon’ları mutlaka denemelisiniz. Bunlardan
biri olan Fiston’a ya da yine bu bölgedeki herhangi bir “bouchon”a uğramanızı
tavsiye ederim. Ayrıca, şehrin yarımada kısmında yer alan daha yeni bölümündeki
Rue de la Republique üzerinde ve bu caddeye açılan sokaklarda pek çok restoran
da mevcut. Buradaki zincir restoran Hippopotam’da yediğimiz yemekten de hayli
memnun kaldık. Yine bu caddede Cordeliere
durağına çok yakın L’institution
adlı kafe & restoran hem dekorasyonu hem servisi hem de ambiyansı ile ister
kahve yudumlamak ister bir şeyler atıştırmak için tavsiye edebileceğim güzel
bir mekan. Son olarak Vieux Lyon’un Saone Nehri kıyısına bakan caddesi ile
yarımadanın Saone Nehri kıyısına bakan kısmında da pek çok restoran da mevcut.
Kısacası Lyon’da aç kalmak mümkün değil ama sakatat işine girmek istemiyorsanız
yediklerinize dikkat etmek faydalı olur diyerek bu konuyu kapatıyorum😊
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder