New York’un kuzeydoğusunda yer alan Vermont, New Hampshire
ile Kanada ile sınırı oluşturan Maine eyaletleri özellikle sonbaharda Ekim
ayının ilk 15 gününde “foliage” adı verilen ağaçların yaprak dökümü öncesi
rengarenk manzaraları ve doğal güzelliği ile çok uzun süredir görmek istediğim
bir bölgeydi. Amerika’da yaşayan kuzenimin çizdiği rota ile bu geziyi
gerçekleştirme fırsatı yakaladım sonunda.
New Jersey’den başladığımız yolculuğumuza “upstate New York”
olarak adlandırılan ve New York eyaletinin başkenti Albany’nin de bulunduğu
bölgeye doğru devam ederek Massachussetts eyaletine ulaşıyoruz. Ancak buraya
gelirken otoyol yerine Hudson nehrine paralel olarak uzanan seyirli 9 No’lu
yolu takip ediyoruz. Bu yol üzerinde önce Stateline denilen Hudson Nehri’nin ayırdığı
New York ve New Jersey eyaletlerinin kesiştiği noktayı görerek yolumuza kuzeye
doğru devam ediyor ve ilk günümüzün sonunda Massachussetts’te Springfield
şehrinde konaklıyoruz.
|
Stateline |
|
Stateline |
Ertesi gün sabah erken saatlerde yola çıkarak sırasıyla
Skinner State Park, Holyoke Range State Park ve Mount Sugarloaf State
Reservation’ı görmek istiyoruz. Ancak ilk ikisinin kış sezonu dolayısıyla saat
10:00’da açılacağını öğreniyor ve Mount Sugarloaf Reservation’ı görüyoruz.
Burası, tepelik bir bölgede vadiye hakim bir noktada konumlanmış. Eskiden bir
otelin bulunduğu güzel bir nokta. Bu parka araçla giriş için 10 USD ödeniyor
ama yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Burada tanıştığımız bir
çiftten rotamız üzerinde hafif bir sapmayla ulaşacağımız Shelburne Falls
kasabasındaki “The Bridge of Flowers” (Çiçekler Köprüsü)’ne uğramamız
gerektiği tüyosunu alıyoruz. Biz de yaklaşık 60 km. uzunluğundaki Mohawk Trail (nam-ı diğer Route 2) ile devam
ederek önce “Bridge of Flowers”ı görüyoruz. Burası gerçekten de şirin mi
şirin bir kasaba ve köprüyü yürüyerek geçer geçmez karşımıza çıkan “Baked”
adlı garajdan bozma kafe de oldukça popüler. Buradaki kısa atıştırma molasının
ardından yolumuza sırasıyla Route 7, Route 9 ve Route 100’den devam ederek
Vermont’un Stowe kasabasına ulaşıyor ve ikinci gecemizde burada
konaklıyoruz. Vermont, doğal güzelliği ve Amerika’ya özgü “maple syrup”
(akağaç şurubu)’nun en fazla üretildiği yermiş. Biz de modaya uyarak “maple
syrup” alışverişimizi yaparak yolumuza ertesi gün turumuzun beşinci eyaleti
olacak New Hampshire’a doğru devam ediyoruz.
|
Massachussetts |
|
Skinner State Park |
|
Mount Sugarloaf Reservation |
|
The Bridge of Flowers |
|
The Bridge of Flowers |
|
The Bridge of Flowers |
|
The Bridge of Flowers |
Sabah erken saatlerde yola çıkarak önce Route 108’den
ilerleyerek Smuggler’s Notch denen parka uğramak istiyoruz ama burası da
kış sezonuna girdiği için kapatılmış. Daha sonra Route 109 ve Route 118’den
devam ederek Montgomery Center’a ulaşıyoruz. Burası aynı zamanda
Kanada’ya yaklaşık 35 km. uzaklıkta ve turumuzun en kuzey noktası.
Buradan
Route 58 East’den geçerek Hazen’s Notch ve ardından da Route 5 ve 5A’dan
devam ederek Willoughby Gölü’ne geliyoruz. Burada kısa bir yemek molası
veriyoruz. Gölün durağan yüzeyi üzerine akseden rengarenk yaprakların görüntüsü
bir harika. Bu moladan sonra Route 93 South ve Route 112 (White Mountain
Highway) – nam-ı diğer Kancamangus Highway)’den doğuya doğru ilerleyerek
gece konaklayacağımız Conway’e ulaşıyoruz. Conway ve Lincoln kasabalarını
birbirine bağlayan yaklaşık 45 km.lik Kancamangus Highway, gerçekten de
muhteşem manzaralar vadediyor. New Hampshire’ın eyalet sembolü haline gelmiş bir
kaya oluşumu var. Rüzgar aşındırması sonucu yaşlı bir adamın yandan profili
gibi görünen bu kaya parçasını gözlemleyebileceğiniz Franconia Notch da,
Route 112 üzerinde ama biz burayı atlayarak White Mountain National Forest’da
kısa bir mola veriyoruz sadece. White Mountains (yani Beyaz Dağlar),
adını karlı olmasından alıyormuş. Conway’e yolunuz düşerse Black Cap Grille
yemek için tavsiye edebileceğim bir restoran.
|
Kancamangus Highway |
|
Kancamangus Highway |
|
Kancamangus Highway |
|
Kancamangus Highway |
|
Kancamangus Highway |
|
Willoughby Gölü |
|
Willoughby Gölü |
Dördüncü günümüzde sabah erken saatlerde yola çıkarak
yolculuğumuzun en batı ucu ve göreceğimiz 6.eyalet Maine’in en meşhur
noktalarından biri olan Bar Harbor’a ulaşıyoruz. Bar Harbor ve bu
şirin kasabanın bulunduğu Bar Island (Bar Adası) üzerinde yer alan Acadia
National Park gerçekten görülmesi gereken harika bir bölge. Bu park içinde yer
alan Cadillac Mountain (Cadillac Dağı)’nın zirvesinden gün doğumunu
seyretmek ayrı bir güzelmiş. Ancak biz havanın azizliğine uğrayarak iki kere
denememize rağmen gün doğumunu göremiyoruz. Bar Harbor ve Acadia
National Park’ta ücretsiz çalışan otobüslerle seyahat etmek mümkün.
Özellikle Bar Harbor’da araba park etmek sorun olabiliyor. Otobüsün Green
Village Hattı, Bar Harbor merkezine götürüyor bizi. Burada önce Sand
Bar’a giderek gelgitin oluşturduğu geniş kumsalda kısa bir yürüyüş yapıyor,
ardından Waterfront ve Bar Harbor merkeze yürüyoruz tekrar.
Burada pek çok restoran kafe ve hediyelik eşya satan dükkan var. Maine,
blueberry (yani yaban mersini) ve özellikle Bar Harbor ise “lobster” yani
ıstakozu ile pek meşhur. Her yerde ıstakoz ürünleri yiyebileceğiniz restoranlar
ve bu temalarda ürünler satan dükkanlar mevcut.
Pizza yemek isterseniz “Rosalie” adındaki pizzacısı çok popüler.
Bir de “Peekytoe” adındaki biraz salaş ama lezzetli deniz ürünleri olan
restorana uğramanızı tavsiye edebilirim. Bar Harbor genelinde pek çok
güzel restoran var. O yüzden seçim yapmak hayli zor😊
|
Maine |
|
Maine |
|
Bar Harbor |
|
Sandbar - Bar Harbor |
|
Sandbar - Bar Harbor |
|
Waterfront - Bar Harbor |
|
Waterfront - Bar Harbor |
|
Bar Harbor |
|
Bar Harbor |
|
Bar Harbor |
|
Bar Harbor |
Beşinci günümüzü Acadia Ulusal Parkı’nı gezmeye
ayırıyoruz. Burada pek çok yürüme rotası da mevcut. Ancak hava yağışlı
olduğundan biz ancak arabayla gezme fırsatı yakalayabiliyoruz. Otelimizden sabah
yola çıkarak Park Loop Road adındaki yolu takip ederek sırasıyla Bear
Brook, Sand Beach, Thunder Hole, Fabbri noktalarını görüyoruz. Özellikle Sand Beach, kayalık olan bölgedeki
tek kumsal plaj olması ile tanınıyor. Thunder Hole ise ismini,
dalgaların aşındırdığı kayalara vuran dalgaların kaya oyuntularındaki havayı
sıkıştırmaları sonucu ortaya çıkan gök gürültüsüne benzer sesten alıyormuş. Daha
sonra Acadia Parkı’nın içindeki rotadan çıkarak hemen batısında yer alan Northeast
Harbor, Southwest Harbor adındaki küçük kasabaları da görerek tekrar Bar
Harbor’a dönüyoruz.
|
Sand Beach |
|
Bear Brook |
|
Park Loop Road |
|
Park Loop Road |
|
Park Loop Road |
|
Bar Harbor |
|
Park Loop Road |
|
Peekytoe |
|
Peekytoe |
Turumuzun altıncı gününde dönüş rotamızı tamamlamak üzere yol
alıyoruz. Route 3 ve Route 1’i takip ederek Searsport, Belfast, Northport, Camden,
Rockport, Rockland, Thomaston ve Bath kasabalarından geçerek Freeport’a
ulaşıyoruz. Alışveriş yapmak isterseniz burada güzel bir “outlet” olduğunu da
eklemeliyim. Burada verdiğimiz kısa molanın ardından Route295 ve Route95
üzerinden önce New Hampshire’dan geçerek tekrar Massachussetts eyaletine konaklayacağımız
Worcester’a ulaşıyoruz.
|
Route 1 |
|
New Hampshire |
Son günümüzde ise rotamız, 7. ve son eyaletimiz olan
Connecticut üzerinden turumuza başladığımız New Jersey oluyor.
Toplamı yaklaşık 3000 km. olan rotamızın sonunda, hafızamıza
gerçekten boyanmış resim kadar canlı manzaralar kazınmış olarak dönüyoruz. Özellikle
Ekim ayının ilk iki-iki buçuk haftası içinde kısa bir dönem süren ve “foliage”
adı verilen bu doğa olayını izlemek doğa tutkusu olan herkesin yaşaması gereken
bir tecrübe…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder