İtalya Alpler’inin eteklerinde kurulu Torino, aynı zamanda
Piyemonte Bölgesi’nin de başkenti. İtalyanca kelime anlamının kökeninde “boğa”
olan şehrin flamasında da boğa resmi bulunuyormuş. Aynı zamanda bir sanayi
kenti olan Torino, 2006 kış olimpiyatlarına da ev sahipliği yapmış.
|
Po Nehri |
|
Torino... |
1.5 milyon nüfuslu Torino’ya, İstanbul’dan 9:00 da kalkan
THY uçağımızla saat 11:00 civarı varıyoruz. Havalimanından şehir merkezine
taksi ile gidilebileceği gibi tren ve shuttle otobüs alternatifleri de mevcut. Şehir
merkezine taksi ile gitmek yaklaşık 35 Euro civarı tutuyormuş. Biz, hemen
havalimanı geliş terminalindeki makinelerden kolayca biletini alabileceğiniz Sadem otobüsleriyle merkeze gitmeye
karar veriyoruz. Biletleri otobüse binmeden havalimanındaki makinelerden
alırsanız 6.5 Euro, eğer otobüste alırsanız 7.5 Euro ödüyorsunuz. Normalde
yarım saatte çok rahat bir şekilde ulaşılması gereken bir yolculuk olmasına
rağmen durağa gittiğimizde çok uzun bir kuyruğun bizi beklediğini görüyoruz. İş
çıkış saatlerinde Zincirlikuyu istasyonundan metrobüs binişlerini andıran bir
yoğunluk ve keşmekeş içinde otobüse binmeyi başardığımız için kendimizi şanslı
sayıyoruz! Neyse ki şanslıyız ve yolculuk, binişimiz kadar sancılı olmuyor ve
yarım saatte şehir merkezindeki büyük istasyonlardan biri olan Porta Susa istasyonunda iniyoruz. Sadem otobüsleri ile merkeze gelmek
isterseniz şehir merkezindeki iki büyük tren istasyonundaki duraklardan birinde
iniyorsunuz, bunlar daha eski ve büyük olan güneydeki Porta Nuova ile daha yeni olan batıdaki Porta Susa İstasyonları.
|
Porta Susa |
|
Porta Nuova |
Porta Susa’ya
yakın otelimize ulaşıp eşyalarımızı bırakır bırakmaz şiddetli yağmura rağmen
şehri tanımak üzere kendimizi Torino sokaklarında buluyoruz. İlk durağımız, şehrin ve hatta Avrupa’nın en
uzun yaya yollarından biri olarak bilinen, mağazaların yoğunlukta olduğu Via Garibaldi’yi geçerek ulaştığımız şehrin
kalbi sayılan Piazza Castello oluyor.
Buradan güneye doğru devam ederek Piazza
San Carlo ve Piazza Carlo Felice’ye ulaşıyoruz. Piazza San Carlo ile Piazza
Felice arasında kalan iki büyük cadde var. Bunlar, Via Roma ve Via Lagrange.
Via Lagrange şehrin önemli
müzelerinden biri olan Mısır Müzesi’nin de üzerinde bulunduğu cadde. Via Roma
ise şehirde daha pahalı alışveriş dükkanlarının olduğu ve “portico”ların altından yürüyerek gittiğinizde yağmur yağsa da hiç
ıslanmadan yürümenin mümkün olduğu oldukça hareketli bir cadde. Torino’da da ilk
olarak Bolonya’da rastladığım “portico”lar çok sık karşımıza çıkıyor. Bunların en
yoğun olduğu caddeler ise Via Roma, Via
Garibaldi’ye paralel caddelerden biri olan Via Cernaia ve Corso Vittorio Emmanuele 2.
|
Via Garibaldi |
|
Piazza Castello |
|
Piazza Castello |
|
Piazza Castello |
|
Piazza San Carlo |
|
Via Roma |
|
Via Roma üzerinde Romano Pasajı |
|
Corso Vittorio Emmanuele 2 |
|
Corso Vittorio Emmanuele 2 |
|
Corso Vittorio Emmanuele 2 |
Piazza San Carlo’nun Via Roma’ya açıldığı noktada ikiz
kiliseler olarak bilinen San Carlo e
Santa Cristiana şehrin görülmesi gereken noktalarından. Biz de bu
kiliselere uğruyoruz ve ilk girdiğimiz San Carlo’da bir düğün törenine
tanık oluyoruz:)
|
San Carlo e
Santa Cristiana |
Şehrin kalbi sayılan Piazza
Castello’nun yanıbaşındaki Piazza Reale, Torino’nun geçmişinde önemli yeri
olan Savoy Hanedanlığının Saray’ı olarak bilinen ve 1997’de UNESCO Dünya
Mirasları listesine alınan Palazzo Reale’ye
ev sahipliği yapıyor. Saray’ın aynı zamanda çok büyük bir bahçesi de var.
Burası Pazartesi hariç her gün gezilebiliyor ve Saray’a giriş ücreti 12 Euro.
|
Kuşbakışı Palazzo Reale |
|
Palazzo Reale |
Piazza Reale’den
şehri ikiye ayıran Po Nehri’ne doğru
uzanan Via Po üzerinden devam edip
Via Montebello’dan sola döndüğünüzde şehrin en bilinen kulesine yani Mole Antonelliana’ya ulaşıyoruz. Burası
aynı zamanda Sinema Müzesi’ne de ev sahipliği yapıyor. Ayrıca en üst katındaki
seyir terası da şehri kuşbakışı olarak görebileceğiniz güzel noktalardan biri.
Sinema müzesine giriş 10 Euro, seyir terasına çıkış ücreti ise 7 Euro.
|
Mole Antonelliana |
|
Mole Antonelliana'dan Torino |
|
Mole Antonelliana'dan Torino |
Via Po demişken, Piazza Castaello’dan Via Po boyunca ilerleyip yolun sonuna
ulaştığımızda aynı zamanda Po Nehri’ne de ulaşmış oluyoruz. Burada Torino'nun önemli meydanlarından biri Piazza Vittorio Veneto var ve devamında Po nehri üzerindeki iki
önemli köprüden biri olan Ponte Vittorio
Emmanuele 1'e ulaşılıyor. Köprünün tam karşısında ise Piazza Gran Madre di Dio Meydanı ve
buraya ismini veren kilise yer alıyor.
|
Gran Madre di Dio |
|
Piazza Gran Madre di Dio |
Biz bu kiliseyi ziyaret etmeyi daha sonraya birakıp batı
yakasında kalarak nehir boyunca ilerleyip Murazzi
– Borgo Medioevale – Italia 61 durakları
arasında hizmet veren teknelerden birine biniyor ve Borgo Medioevale durağında
inerek buradaki küçük ortaçağ şehrini ve Valentino Parkı’nı görüp nehir boyunca
ilerliyoruz.
|
Ponte Vittorio
Emmanuele 1 |
|
Borgo Medioevale |
|
Po Nehri |
|
Borgo Medioevale |
|
Borgo Medioevale |
|
Valentino Parkı |
Torino, pek çok müzeye ev sahipliği yapıyor. Eğer müze
gezmeyi sevenlerdenseniz bu anlamda pek çok alternatif mevcut. Bunların en
önemlileri, yukarıda bahsettiğim Sinema Müzesi, Palazzo
Reale ve Mısır Müzesi – Museo Egizio’nin
yanısıra; Araba Müzesi - MAUTO, Modern Sanat Müzesi – GAM, Oriental Sanat Müzesi – MAO
gibi müzeler. Şahsen şehir sokaklarını
gezmeyi müze gezmeye tercih edenlerden olduğumdan bu müzeler konusunda
bahsettiklerim dışında detaylı bilgi veremiyorum.
Torino’nun olmazsa olmazlarından birisi de şehrin
kuzeydoğusunda yer alan Superga tepesi ve burada yer alan Basilica di Superga (Kilisesi).
Buraya ulaşmak için aynı zamanda Porta
Nuova’nın da üzerinde bulunduğu Corso
Vittorio Emmanuele 2’den 68 no’lu otobüse binerek Sassi durağında iniyor ve
buradan nostaljik fünikülere binerek zevkli bir yolculuk sonrası Superga Tepesi’ne
ulaşıyoruz. Fünikülere binmek için Füniküler İstasyonu’ndaki makinelerden 6
Euro karşılığında bilet almanız gerekiyor. Ancak, bu füniküler her saat başı
Sassi’den Superga yönünde, her buçukta ise Superga’dan Sassi yönünde çalışıyor
ve bizim orada olduğumuz dönemde ilk seferini 10:00’da, son seferini de 18:30da
yapıyordu.
|
Sassi İstasyonu |
|
Sassi İstasyonu |
|
Basilica di Superga |
|
Basilica di Superga |
|
Superga Tepesi |
Son olarak Via Garibaldi’nin kuzeyine doğru Via Milano
üzerinde ilerlediğinizde şehrin en büyük meydanlarından biri olan ve Cumartesi
günleri açıkhava pazarınında kurulduğu Piazza Della Republica’ya ulaşılıyor. Bu
meydan ile Via Garibaldi arasında kalan bölge de gece hayatının yoğun olduğu ve
bolca restoranın bulunduğu Quadrilatero Bölgesi. Gece hayatının yoğun olduğu
bir başka bölge de Porta Nuova ve Piazza Carlo Felice’nin güneyinde kalan San
Salvario Bölgesi imiş. Ancak burası biraz da "ghetto" kıvamında bir yer olduğu
için geceleri ne kadar güvenilir olduğundan pek emin olamıyoruz:)
Gelelim Torino’da neler yenilir konusuna;
burası bir çikolata cenneti. Via
Lagrange 1 Numara’daki Guido Gobino’nun yeri bu anlamda en bilinen noktaymış. Burası
aynı zamanda kavrulmuş fındık ve kakaonun harika bir bileşimi olan "gianduiotto"nun
da doğduğu yermiş. Şehirde pek çok kafe
var. Bunlardan en bilinenleri Piazza San Carlo’daki Cafe Torino, Cafe Neuv Caval
de Brons ve Piazza Castello’daki aynı
zamanda çikolataları ünlü olan Baratti & Milano. Bunların herhangi birinde
bir Torino klasiği olan ve krema, eritilmiş çikolata ve espressonun karışımı “bicerin”in
tadına bakabilirsiniz. Torino’da genelde öğle yemekleri 12:30-14:00 akşam
yemekleri de 19:30-23:00 saatleri arasında servis ediliyor. Bu saatler dışında
canınız yemek isterse işiniz biraz zor. En iyi tercih, öğleden sonra saat 18:30
civarı çoğu kafe ve barda sunulan aperitivo
denilen bir içkiyle birlikte şarküteri ve peynir çeşitlerinden oluşan
tadımlıklar. Restoran olarak tavsiye edebileceğim en iyi yerlerden biri hem
öğlen hem de akşamları servisi olan ve 1872’den beri hizmet veren Via Lagrange
üzerindeki Pastificio Defilippis. Makarnaları ve tiramisusu bir harika. Pizza yemek
için ise San Salvario Bölgesi’ndeki Via Saluzzo üzerinde yer alan Cammafa adlı restoranın methini duyduk.
Ancak gittiğimizde servisi açık olmadığından ne yazık ki deneyemedik. Ayrıca aynı
cadde üzerinde Baladin yerel bir bira
üreticisiymiş ve hamburger/bira canınız çekerse deneyebileceğiniz bir restoran. Torino’da yemek konusunda biraz da görev
edinip restoranların açık olduğu saatlere uymak zorundasınız, aksi taktirde aperitivo ile karnınızı doyurmak zorunda
kalmanız pek muhtemel:)
|
Baratti & Milano |
|
Bicerin |
|
Pastificio Defilippis - Tiramisu |
|
Çikolata... |
|
Caffe Torino |
Uzun sözün kısası Torino, tüm İtalyan şehirlerinde olduğu
gibi meydanlarında dolaşmaktan, mimarisine bakmaktan zevk alacağınız
bir şehir. Özellikle önemli tüm sokak ve
caddeleri boyunca uzanan “portico”larının,
sanayi şehri olarak anılan bu şehre çok farklı bir hava kattığını söylemeden
geçemeyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder