12 Temmuz 2017 Çarşamba

İngiltere'nin Kanallar Şehri: BIRMINGHAM

Birmingham İngiltere’nin ortasında yer alan ve birçok noktaya trenle aktarma yapılabilen oldukça büyük bir şehir. Benim için ise, babamın daha ben ortalarda bile yokken mesleğinin başlarında bir dönem hekimlik yaptığı ve sonra da onun oradaki yaşadıklarını, anılarını ve kurduğu dostlukları hep merakla dinlediğim “babamın şehri”. 

New Street
 

Oraya gitmek ise babamın orada yaşadığı dönemden neredeyse 50 yıl sonra kısmet oluyor bana. Birmingham fazlaca “turistik” bir rota olmadığından şimdiye kadar pek yolum düşmemişti. Ama bu kez anılarda dinlediğim şehri keşfetmek için bilerek rotamı o yöne çeviriyorum.

Birmingham’a THY’nin tarifeli seferiyle öğleden sonra ulaşıyorum. Havalimanında ana terminal ile şehir merkezine giden toplu taşıma istasyonu arasında çalışan Air Rail ile birkaç dakika içinde beni New Street Tren İstasyonuna götürecek trendeyim. Trene binmeden önce ister gişelerden ister tren istasyonuna inmeden karşınıza çıkacak bilet ofisinden bilet alınıyor. Bilet ücreti gidiş-dönüş 7.20 Pound (yaklaşık 35 TL). Trene bindikten 10 dakika ve iki durak sonra şehir merkezindeyim. 

New Street
 

Hemen merkezdeki otelime yerleşir yerleşmez fazla vakit kaybetmeden şehri tanımaya başlıyorum. İlk olarak şehrin kalbi diyeceğimiz New Street’in biraz kuzeyinde yer alan St.Philip Katedrali’nin ve dikilitaşın da bulunduğu Cathedral Square (Katedral Meydanı)’na, oradan da tekrar New Street üzerinden devam ederek Belediye Binası ve Birmingham Müzesi & Sanat Galerisi’nin de bulunduğu Victoria Square’e gidiyorum. Bu müze ücretsiz gezilebiliyor ve zamanınız varsa mutlaka ziyaret etmenizi önereceğim bir yer. 

St.Philip Katedtrali

Belediye Binası

Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi

Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi
 

Buradan devam ettiğimde modern yapısıyla Birmingham Kütüphanesi karşıma çıkıyor. Kütüphanenin bulunduğu meydanın adı, Centenary Square ve müzenin bir pastaya benzeyen modern yapısı görülmeye değer. Bu ülkede kütüphanelere verilen değer ve yapılan yatırım gerçekten etkiliyor insanı.  Kütüphaneler adeta müze gibi değer görüyor ve ziyaret ediliyor.

Kütüphane
 

Kanala doğru devam ettiğimde artık Batı Yakası’ndayım. İlk olarak ICC (Kongre Merkezi)’nden geçerek Brindleyplace’e ulaşıyorum. Burada pek çok kafe ve restoran ve sanat galerileri var. Aynı zamanda kanal turu yapan teknelerin de kalkış noktası burası.


Brindleyplace
 

Vakit hayli ilerlediğinden kanalın hemen yanı başında yer alan ve methini önceden duyduğum Handmade Burger Co.’da yemek yiyip tekrar New Street’ e gidip bu kez caddenin diğer ucundaki Bullring alışveriş merkezinin olduğu Rotunda Meydanı’nda biraz vakit geçirerek günü sonlandırıyorum. Bullring Alışveriş Merkezi’nin önündeki boğa heykeli herkesin önünde fotoğraf çektirmek için yarıştığı bir nokta. Hatta zaman zaman şaşırtıcı bir şekilde fotoğraf çektirme kuyruğu oluşuyor.  Bu meydanın biraz altında merdivenlerle inilerek St.Martin Kilisesi’ne ulaşılıyor. Buradan biraz daha güneye gidince de Chinatown karşınızda...

Rotunda

Rotunda'dan St.Martin...

Rotunda

Bullring'in alamet-i farikası boğa:)


Birmingham alışverişin pohpohlandığı şehirlerden biri. Her yol ya bir alışveriş sokağına ya da bir alışveriş caddesine çıkıyor. Ancak müzeler ve kültürel yapılar ve parklar açısından da hayli zengin. Bullring dışında yine güneybatıdaki kanala yakın Mailbox adlı alışveriş merkezi, hem pahalı alışveriş dükkanlarına hem de BBC’ye ev sahipliği yapıyor. 


Mailbox - karadan

Mailbox - kanaldan


Görülecek dini yapılardan biri de St. Philip Katedralin biraz daha kuzeyinde yer alan St.Chad Kilisesi. Burası merkezin biraz dışında kalsa da yürüyerek 10 dakikada ulaşılabilecek bir uzaklıkta.

St.Chad Kilisesi
 

Şehrin biraz dışında doğuda yer alan Tyseley Lokomotif ve Demiryolu Müzesi ile merkeze yakın Snow Hill istasyonu arasında buharlı bir tren hizmet veriyormuş.

Şehir merkezinde Grand Central, New Street, Moor Street ve Snow Hill olmak üzere dört istasyon var. Havalimanından trenler genelde New Street İstasyonuna ulaşıyor. Snow Hill ve Moor İstasyonları ise şehir dışında ama şehre nispeten yakın kasabalara giden trenlerin geçtiği istasyonlar. 

New Street
 

Birmingham restoran, kafe ve pub’lar açısından da hayli zengin. Özellikle New Street üzerinde, Brindleyplace civarında, Rotunda Meydanı civarı ile New Street’e inen Bennet Hill üzerinde pek çok alternatif mevcut. Benim de otelimin bulunduğu binanın alt katındaki Briar Rose hem güzel bir kahvaltı mekanı hem de akşamları dolup taşan bir pub ve restoran. Ayrıca hem Bullring’de hem de şehrin çeşitli yerlerinde şubelerine rastladığım Cafe Rouge Fransız mutfağı tatmak isterseniz deneyebileceğiniz bir restoran. İngiltere’de hamburger ve fish & chips mekanları “pub”lardan sonra en fazla rağbet gören mekanlar. Güzel hamburger isterseniz şehrin pek çok yerinde şubesi olan (en manzaralısı kanal kenarında) Handmade Burger Co.yu ve New Street üzerindeki güzel dekorasyonlu Byron’u deneyebilirsiniz. Kahve için ise benim İngiltere’de favori mekanım her köşe başı karşıma çıkan Costa. Bunun dışında Starbucks ve Cafe Nero ile Pret a Manger Birmingham’da devamlı karşınıza çıkacak mekanlar. New Street üzerindeki çok katlı Starbucks’ı manzarası için de deneyebilirsiniz ve diğer kahve dükkanlarına göre daha geç saatlere kadar açık.


Handmade Burger Co.

Briar Rose

Cafe Rouge
 

Son olarak Birmingham’ın olmazsa olmazlarından biri de kanal turu. Brindleyplace’den kalkan teknelerle kanal boyunca araçla ya da yürüyerek ulaşmanın zor olduğu noktaları görmek mümkün. Bu turlar 1 saat kadar sürüyor ve Üniversite kampüsüne kadar kanal boyunca ilerliyor. Ücreti ise 8 Pound (yaklaşık 40 TL).

Kanal Turu

Kanal Turu

Kanal Turu

Kanal Turu - Üniversite Bölgesi
 

Birmingham’ı duyduklarım doğrultusunda hayalimde canlandırdığım şehirden çok daha modern bulduğumu söylemeliyim. Her daim  canlı olan bu şehirde hem bir büyük şehir havası var hem de rahat gezilebilir ve derli toplu oluşu sebebiyle büyük şehir kadar yormuyor insanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder