Birmingham İngiltere’nin
ortasında yer alan ve birçok noktaya trenle aktarma yapılabilen oldukça büyük bir
şehir. Benim için ise, babamın daha ben ortalarda bile yokken mesleğinin
başlarında bir dönem hekimlik yaptığı ve sonra da onun oradaki yaşadıklarını, anılarını
ve kurduğu dostlukları hep merakla dinlediğim “babamın şehri”.
|
New Street |
Oraya gitmek ise babamın
orada yaşadığı dönemden neredeyse 50 yıl sonra kısmet oluyor bana. Birmingham
fazlaca “turistik” bir rota olmadığından şimdiye kadar pek yolum düşmemişti. Ama
bu kez anılarda dinlediğim şehri keşfetmek için bilerek rotamı o yöne çeviriyorum.
Birmingham’a THY’nin
tarifeli seferiyle öğleden sonra ulaşıyorum. Havalimanında ana terminal ile
şehir merkezine giden toplu taşıma istasyonu arasında çalışan Air Rail ile birkaç dakika içinde beni New Street Tren İstasyonuna götürecek
trendeyim. Trene binmeden önce ister gişelerden ister tren istasyonuna inmeden
karşınıza çıkacak bilet ofisinden bilet alınıyor. Bilet ücreti gidiş-dönüş 7.20
Pound (yaklaşık 35 TL). Trene bindikten 10 dakika ve iki durak sonra şehir
merkezindeyim.
|
New Street |
Hemen merkezdeki otelime
yerleşir yerleşmez fazla vakit kaybetmeden şehri tanımaya başlıyorum. İlk
olarak şehrin kalbi diyeceğimiz New Street’in biraz kuzeyinde yer alan St.Philip Katedrali’nin ve dikilitaşın
da bulunduğu Cathedral Square
(Katedral Meydanı)’na, oradan da tekrar New
Street üzerinden devam ederek Belediye Binası ve Birmingham Müzesi & Sanat
Galerisi’nin de bulunduğu Victoria Square’e
gidiyorum. Bu müze ücretsiz gezilebiliyor ve zamanınız varsa mutlaka ziyaret
etmenizi önereceğim bir yer.
|
St.Philip Katedtrali |
|
Belediye Binası |
|
Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi |
|
Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi |
Buradan devam ettiğimde
modern yapısıyla Birmingham Kütüphanesi karşıma çıkıyor. Kütüphanenin bulunduğu
meydanın adı, Centenary Square ve
müzenin bir pastaya benzeyen modern yapısı görülmeye değer. Bu ülkede
kütüphanelere verilen değer ve yapılan yatırım gerçekten etkiliyor insanı. Kütüphaneler adeta müze gibi değer görüyor ve
ziyaret ediliyor.
|
Kütüphane |
Kanala doğru devam
ettiğimde artık Batı Yakası’ndayım. İlk olarak ICC (Kongre Merkezi)’nden
geçerek Brindleyplace’e ulaşıyorum. Burada pek çok kafe ve restoran ve sanat
galerileri var. Aynı zamanda kanal turu yapan teknelerin de kalkış noktası
burası.
|
Brindleyplace |
Vakit hayli
ilerlediğinden kanalın hemen yanı başında yer alan ve methini önceden duyduğum Handmade Burger Co.’da yemek yiyip tekrar
New Street’ e gidip bu kez caddenin
diğer ucundaki Bullring alışveriş
merkezinin olduğu Rotunda Meydanı’nda
biraz vakit geçirerek günü sonlandırıyorum. Bullring
Alışveriş Merkezi’nin önündeki boğa heykeli herkesin önünde fotoğraf çektirmek
için yarıştığı bir nokta. Hatta zaman zaman şaşırtıcı bir şekilde fotoğraf
çektirme kuyruğu oluşuyor. Bu meydanın
biraz altında merdivenlerle inilerek St.Martin
Kilisesi’ne ulaşılıyor. Buradan biraz daha güneye gidince de Chinatown karşınızda...
|
Rotunda |
|
Rotunda'dan St.Martin... |
|
Rotunda |
|
Bullring'in alamet-i farikası boğa:) |
Birmingham alışverişin
pohpohlandığı şehirlerden biri. Her yol ya bir alışveriş sokağına ya da bir
alışveriş caddesine çıkıyor. Ancak müzeler ve kültürel yapılar ve parklar
açısından da hayli zengin. Bullring dışında yine güneybatıdaki
kanala yakın Mailbox adlı alışveriş
merkezi, hem pahalı alışveriş dükkanlarına hem de BBC’ye ev sahipliği yapıyor.
|
Mailbox - karadan |
|
Mailbox - kanaldan |
Görülecek dini yapılardan
biri de St. Philip Katedralin biraz daha kuzeyinde yer alan St.Chad Kilisesi. Burası merkezin biraz
dışında kalsa da yürüyerek 10 dakikada ulaşılabilecek bir uzaklıkta.
|
St.Chad Kilisesi |
Şehrin biraz dışında
doğuda yer alan Tyseley Lokomotif ve
Demiryolu Müzesi ile merkeze yakın Snow Hill istasyonu arasında buharlı bir tren
hizmet veriyormuş.
Şehir merkezinde Grand
Central, New Street, Moor Street ve Snow Hill olmak üzere dört istasyon var.
Havalimanından trenler genelde New Street İstasyonuna ulaşıyor. Snow Hill ve Moor İstasyonları ise şehir dışında ama
şehre nispeten yakın kasabalara giden
trenlerin geçtiği istasyonlar.
|
New Street |
Birmingham restoran, kafe
ve pub’lar açısından da hayli zengin. Özellikle New Street üzerinde, Brindleyplace civarında, Rotunda Meydanı civarı ile New Street’e inen Bennet Hill üzerinde pek çok alternatif mevcut. Benim de otelimin
bulunduğu binanın alt katındaki Briar
Rose hem güzel bir kahvaltı mekanı hem de akşamları dolup taşan bir pub ve
restoran. Ayrıca hem Bullring’de hem
de şehrin çeşitli yerlerinde şubelerine rastladığım Cafe Rouge Fransız mutfağı tatmak isterseniz deneyebileceğiniz bir
restoran. İngiltere’de hamburger ve fish & chips mekanları “pub”lardan
sonra en fazla rağbet gören mekanlar. Güzel hamburger isterseniz şehrin pek çok
yerinde şubesi olan (en manzaralısı kanal kenarında) Handmade Burger Co.yu ve New Street üzerindeki güzel dekorasyonlu Byron’u deneyebilirsiniz. Kahve için ise benim İngiltere’de favori
mekanım her köşe başı karşıma çıkan Costa.
Bunun dışında Starbucks ve Cafe Nero ile Pret a Manger Birmingham’da devamlı karşınıza çıkacak mekanlar. New Street üzerindeki çok katlı
Starbucks’ı manzarası için de deneyebilirsiniz ve diğer kahve dükkanlarına göre
daha geç saatlere kadar açık.
|
Handmade Burger Co. |
|
Briar Rose |
|
Cafe Rouge |
Son olarak Birmingham’ın
olmazsa olmazlarından biri de kanal turu. Brindleyplace’den
kalkan teknelerle kanal boyunca araçla ya da yürüyerek ulaşmanın zor olduğu
noktaları görmek mümkün. Bu turlar 1 saat kadar sürüyor ve Üniversite kampüsüne
kadar kanal boyunca ilerliyor. Ücreti ise 8 Pound (yaklaşık 40 TL).
|
Kanal Turu |
|
Kanal Turu |
|
Kanal Turu |
|
Kanal Turu - Üniversite Bölgesi |
Birmingham’ı duyduklarım
doğrultusunda hayalimde canlandırdığım şehirden çok daha modern bulduğumu söylemeliyim.
Her daim canlı olan bu şehirde hem bir
büyük şehir havası var hem de rahat gezilebilir ve derli toplu oluşu sebebiyle büyük
şehir kadar yormuyor insanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder