Burdur ile tanışıklığım çok eskilere dayanır. Antalya’ya
otobüsle gittiğimiz çocukluk döneminde otobüsümüz Burdur’dan geçerken artık 12
saatlik yolculuğun son etabına girdiğimizi anlardık. Ancak bu kadar çok geçmeme
rağmen, Burdur’da kısa da olsa vakit geçirmek ancak şimdiye kısmetmiş.
13:30’daki uçağımız ile 50 dakikada Isparta Havalimanına
varıyoruz. Havalimanı aslında hem Burdur hem Isparta’ya hizmet veriyor ve o
yüzden de her iki şehrin de biraz dışında. Bizim planımız, son zamanların ses
getirmeye başlayan ve dünyanın en yüksek rakımlı antik kenti olan Sagalossos’a
gitmek ama yol üzerinde Burdur ve Isparta ile bu bölgedeki Eğirdir ve Kovada
Gölleri ile Yazılı Kanyon’a da uğrayacağız.
Havalimanından çıkar çıkmaz ilk durağımız Burdur oluyor.
Burdur’da görülmesi gereken yerlerin başında Burdur Arkeoloji Müzesi geliyor. Vardığımızda
vakit hayli ilerlediğinden acele edip müze kapanmadan buraya girip Sagalassos,
Kibyra kazılarında bulunan kalıntıların sergilendiği bölümleri geziyoruz. Müzeyi
gezdikten sonra ise Burdur’da ancak kısa bir tur için zamanımız olduğundan yaya
olarak Ulu Cami ve Saat Kulesi’ni ve İstasyon Caddesi’ni geziyoruz. Ulu Cami’ye ilerlerken de Eski Belediye Caddesi denilen ve ufak
esnaf dükkanlarının bulunduğu dar sokaktan geçiyoruz. İstasyon Caddesi, Burdur’un
diğer sokak ve caddelerine göre en eski caddesi olduğundan nispeten yeşil ve
ağaçlı bir cadde ve gölge altında yürümek hayli zevkli. Bu caddeden şehir
merkezine doğru ilerleyerek dümdüz devam ederseniz de Altıparmak adındaki yöresel ürünler satan dükkana ulaşılıyor.
Burada ceviz ezmesi, ceviz helvası, haşhaş helvası ve kenevir helvasının tadına
bakmanızı tavsiye ederim. Benim favorim ceviz ezmesi oluyor. Helva olanlar ise
pekmezle yapılan tatlar.
|
Burdur Arkeoloji Müzesi |
|
Burdur Arkeoloji Müzesi |
|
İstasyon Caddesi |
|
Eski Belediye Caddesi |
|
Eski Belediye Caddesi |
|
Saat Kulesi ve Ulu Cami |
|
Ulu Cami Şadırvan |
Burdur sokaklarındaki turumuzu tamamlayıp yol üzerinde İnsuyu
Mağarası’na uğrayarak Sagalassos’a
gitmek üzere yola çıkıyoruz. Ancak İnsuyu Mağarası yılbaşından beri
kapalıymış. Tam anlamamakla beraber her şey hazır olmasına rağmen sanırım yeniden
açılması için devletin iki kurumu arasında bir protokol imzalanması
bekleniyormuş. Hal böyle olunca da biz ancak mağaranın kapısını görüp Sagalassos’a
doğru yolumuza devam ediyoruz.
Sagalassos Antik Kenti, Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Biz de
burada belki de kalınabilecek en hoş otellerden biri olan Sagalassos Lodge’da
konaklamak üzere akşama doğru otele varıyoruz. Eğer aracınız varsa ve bölgeyi
de gezmek istiyorsanız bu oteli kalınacak oteller listenize alabilirsiniz. Ufak
detayların düşünüldüğü, aynı zamanda bir “spa” oteli burası.
|
Ağlasun |
|
Sagalassos Lodge |
|
Sagalassos Lodge |
İlk günü böylece tamamladıktan sonra bölgedeki ikinci
günümüzde ilk durağımız, aslında gül hasadını izlemek olacaktı. Ancak kış ağır
geçtiğinden bizim orada bulunduğumuz 13 Mayıs’ta henüz güller açmamıştı. O
yüzden biz de gül hasadı izleyemedik. Onun yerine Isparta şehir merkezinin gül
temalı pembeye donatılmış dükkanlarındaki gül ürünlerine bakıp deneyerek güne
başladık. Isparta’da ayrıca (Kutlu Bey ) Ulu Cami, Mimar Sinan’ın yaptığı
Firdevs Bey Cami, Bedesten ve Eski Üzüm
Çarşı’sını görüyoruz. Ancak camiler kapalı olduğundan sadece dışardan görmek
mümkün oluyor. Bedesten ve Eski Üzüm Çarşı’sında ise tarihi yansıtan pek bir
ürün yok, genelde Çin’den ithal edilmiş hediyelik eşyalar ve çakma marka giyim
ürünleri satılıyor. Yine de gelmişken, görmeden olmaz diyerek buraları da
gezdikten sonra Isparta’nın olmazsa olmazlarından Eğirdir Gölü’ne doğru yola
çıkıyoruz.
|
Kutlu Bey Cami |
|
Bedesten |
|
Firdevs Bey Cami |
Eğirdir Gölü, Türkiye’nin Beyşehir Gölü’nden sonra en büyük
ikinci tatlı su gölüymüş. Gölde Yeşilada adında karadan dar bir yolla anakaraya
bağlantısı olan bir yarımada var. Buraya da mutlaka uğramanızı öneririm. Buraya
girişteki renkli şemsiyeli çay bahçesinde kahvaltı yapabilir, semaverde çay
içebilir ya da gül lokumu eşliğinde türk kahvenizi yudumlayabilirsiniz:) Eğirdir de ayrıca (Hızır
Bey)Ulu Cami’yi de görüp bu kez içine girebiliyoruz. Bu gezi boyunca açık
bulabildiğimiz tek cami oluyor burası... Bu caminin en önemli özelliği
minaresinin caminin avlusuna giren kapı üzerinde olması.
|
Eğirdir Gölü |
|
Çay Bahçesi |
|
Hızır Bey Cami |
Eğirdir’den sonraki durağımız ise Kovada Gölü oluyor. Burası
biraz daha sazlık bir göl ve aynı zamanda Milli Park statüsünde. Kovada Gölü’ndeki
molamızın ardından Adada Antik Kenti’ne doğru yola çıkıyoruz. Burası henüz
kazılmamış bir antik kent ama yer üstündeki iki tapınağı ve tiyatrosu ile
görülmeye değer. Burası Anadolu’nun en
sağlam kalan antik kentlerinden biriymiş ve Helenistik dönemden itibaren kendi
sikkelerini basmış.
|
Kovada Gölü |
|
Adada Antik Kenti |
Burayı da gezdikten sonra günün belki de en etkileyici noktasına
Yazılı Kanyon’a ulaşıyoruz. Az bilinen bir doğa harikası olan bu milli park,
adını Epiktetos’un buradaki bir kayayı oyarak yazdığı “Hür İnsan Üzerine” adlı
şiirden alıyormuş. Burada akan nehir ve küçük çağlayan boyunca yürümek için de
mutlaka zaman ayırmanızı öneririm.
|
Yazılı Kanyon |
|
Yazılı Kanyon |
|
Yazılı Kanyon |
|
Yazılı Kanyon |
|
Yazılı Kanyon |
Artık bizim için hayli yoğun geçen bu günü sonlandırıp otele
dönme vakti geliyor. Ertesi gün de sadece yarım günümüz olduğundan bu vakti
otelimize çok yakın Sagalassos Antik Kenti’ni ziyaret etmeye ayırıyoruz. Antik
Kent, bir tepe üzerinde kurulu ve 1706’da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından
keşfedilmiş. Kazı çalışmaları ise 1990 yılından beri Belçika Leuven
Üniversitesi tarafından yürütülmekteymiş. Dünyanın en yüksek rakımlı antik tiyatrosu da bu kentin sınırları içindeymiş. Antik Kente giriş 10 TL ve müzekart burada geçerli.
Ancak çok aramama rağmen Antik Kente ait tek bir tanıtıcı broşür bulamıyorum.
Broşür istediğimde bana görevli tarafından verilen zaten kaldığım otelin
tanıtım broşürü oluyor. Kanımca onun da adı Sagalassos olduğu için görevli
olayın farkında bile değil. Dilerdim ki bu tip turistik yerlerde çalışanlar
buralara sahip çıkan zihniyetle yetişmiş ve çalıştıkları noktaların tarihsel önemini
bilen kişiler olsun... Nasılsa internetten bir şeyler öğrenirim deyip broşür
arama işinden vazgeçiyorum:( Bu kadar bilinçsiz çalışanlar da olsa Sagalassos gerçekten gezip görülesi bir
yer. Özellikle Antoninler Çeşmesi, Tiyatro, Agora ve eski çağlardan beri suları
akan Helenistik Çeşme buraya yolunuz düşerse mutlaka görmeniz gereken yapılar.
|
Sagalassos Antik Kenti |
|
Sagalassos Antik Kenti |
Burayı da gezdikten sonra otelimize geri dönüp öğle yemeğimizi
yedikten sonra bizi İstanbul’a götürecek uçağımıza binmek üzere Havalimanına
doğru yola çıkıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder