Seattle denilince akla ilk gelenlerin başında, başrollerini
Meg Ryan ve Tom Hanks’in oynadığı 1993 yapımı "Sleepless in Seattle" (Seattle’da
Uykusuz) filmi olur. Geçmişte izlediğim
filmin geçtiği bazı sahneleri bu güzel şehri gezerken
zaman zaman dejavu yaşıyormuşum gibi hissettirdi bana. Seattle aynı zamanda
Boeing, Amazon, Expedia ve Microsoft gibi dünyaca ünlü markaların da merkezi.
Hal böyle olunca da oldukça kabarık bir beyaz yakalı nüfusu var ve bu
firmaların şehir merkezine yakın ama büyük kampüsleri de başlı başına ayrı bir
kasaba kıvamında. Özellikle ziyaretine gittiğim üniversite arkadaşım Pınar
sayesinde kampüsünü de ziyaret etme fırsatı yakaladığım Microsoft’ta yaklaşık 40000
kişi çalışıyormuş ve zaman zaman yurtdışından iş için gelen misafirlerle bu
sayı 60000’lere kadar çıkabiliyormuş.
|
Güzel bir Seattle özeti:) |
|
Seattle... |
Ne yazık ki İstanbul’dan Seattle’a direkt ulaşım yok. THY
ile gitmek isterseniz San Francisco’dan ya da Lufthansa gibi Avrupa havayolları
ile giderseniz Frankfurt ya da kullandığınız havayoluna göre Avrupa’nın başka
bir noktasından aktarma yapmak gerekiyor. THY ile seyahat ederken Amerika
içinde ilk indiğiniz noktadan valizinizi alıp aktarma uçuşuna binmek
gerektiğinden lojistik olarak daha kolay olsun diye ben genelde tercihimi
ikinci opsiyondan yana kullanıyorum. Avrupa aktarmalarında valizleriniz son
noktaya kadar yönlendirildiğinden aktarmalardan bir de valiz düşünmek zorunda
kalınmıyor.
|
Microsoft |
|
Microsoft |
Havalimanından şehre ulaşım için link denilen bir sistem var
ve bu hat havalimanından Washington Üniversitesi’ne kadar uzanan ve şehrin
merkezinden de geçen uzun rotada kısmen yeraltı tünelinden ilerleyerek devamlı hizmet
veriyor. Seattle Tacoma (kısaca Sea-Tac) Havalimanı , Amerika’nın diğer
havalimanlarına göre çok rahat. Son olarak San Francisco havalimanında
yaşadığım 3.5 saatlik işkenceden sonra pasaport kontrolden 15 dakikada çıkmak mucize gibi geliyor:) Ancak valizleri aldıktan sonra şehir merkezine
ulaşmak için kullanabileceğiniz Link’e
ve diğer ulaşım araçlarıyla karşılayanların bulunduğu geliş bölümüne ulaşmak
için çok sık aralıklarla çalışan havalimanı trenine biniliyor. Ben de böyle
yaptım ve birkaç dakika içinde de geliş salonuna varmıştım.
Şehir içi ulaşım için Orca
Kart denilen bir kart kullanılıyor. Kartı, pek çok istasyondaki görevlilerden
alabileceğiniz gibi yine pek çok yerdeki bilet makinelerinden de almak mümkün.
Karta 5 USD kart parası ödeniyor ve istediğiniz kadar yükleme yapılıyor. Şehir
merkezinde dolaşım için biletler yoğun saatlerde 2.75 USD, daha tenha saatlerde
ise 2.25 USD. Otobüslere binerken otobüse girişte, Link’i kullanırken de istasyona inmeden merdiven başlarına konulmuş
makinelerde Orca Kartını okutmak
gerekiyor. Otobüsleri kullanmak için tam para vermek kaydıyla nakit olarak da
ödeme yapılıyor.
Ulaşım hakkındaki bu genel bilgilerden sonra gelelim Seattle’da
görülmesi gereken noktalara... Seattle’da Amerika’nın pek çok büyük şehrinde
olduğu gibi numaralarla adlandırılmış büyük caddeler ve bu caddeleri dik kesen
sokaklar var. Seattle’ın kalbi ise Pike
Place Market denilen ve 1st Avenue (Birinci Cadde) üzerinde Pine ile Pike sokakları arasında yer alan Balık Pazar’ın da atıyor. Pike Place Market , Amerika’da faaliyet
gösteren en eski halk pazarıymış ve 1907’de açılmış. Ayrıca meşhur “Fish”
kitabına konu olan balıkçı da burada yer alıyor. Burası sadece bir balık pazarı
değil aynı zamanda pek çok hediyelik eşya, yiyecek, çiçek satılan ufak
dükkanların da bulunduğu bir yer. Aynı zamanda ilk Starbucks mağazası da 1971’de
burada açılmış. Bu dükkan hala hizmet veriyor ve önünde her daim kuyruk var.
Seattle da kahve ile özdeşleşmiş bir şehir ve her noktada bir Starbucks
görebileceğiniz gibi başka pek çok kahve dükkanı da mevcut. Pike üzerinde yer
alan Monorail Espresso sadece sokak
üzerinde birkaç masası olan küçücük bir dükkan ama bir arkadaşımın tavsiyesiyle
gidip hayli memnun kaldım. Bir de Tully’s
ve Seattle’lıların rağbet ettiği Cafe
Allegro kahve molası verebileceğiniz diğer mekanlar.
|
Pike Place Market |
|
İlk Starbucks |
|
Pike Place market ve meşhur Balıkçı |
Pike üzerinden içeri doğru devam ederek 4. Caddeyle kesiştiği noktada Westlake Center denilen ve pek çok
otobüs hattıyla Link durağının da
bulunduğu merkeze ulaşıyoruz. Burada ayrıca Macy’s, Nordstorm gibi belli başlı çok
katlı mağazalarla Ross, T.J Maxx gibi marka ürünleri daha ucuz
fiyata alabileceğiniz mağazalar yer alıyor.
|
Pike Place Market |
|
Pike |
Westlake Center’dan
Monorail denilen yüksekte kurulmuş
raylar üzerinde hareket eden bir tren sistemiyle
Seattle Center’a ulaşıyorum. Monorail ücreti tek yön 2.25 USD ve Orca Card burada geçmiyor. Seattle Center adındaki kültür kompleksi,
1962 Dünya Fuarı için inşa edilmiş. Bu kompleks içindeki en önemli yapı olan ve
Seattle’ın sembolü kabul edilen Space Needle ise yapıldığı dönemin en uzun kulesiymiş. Şimdilerde de kule şehrin
en uzun binası ve buraya çıkarak şehri kuşbakışı izlemek olmazsa olmazlardan.
Ben de kurala uyuyor ve Seattle Center’da
monorail’dan iner inmez Space Needle’a
ilerleyip kuyrukta zaman kaybetmemek adına makinelerden giriş biletimi
alıyorum. Buraya giriş 24 USD. Seattle
Center’da görülebilecek diğer yapılar ise, EMC Experience Center (Pop Kültürü Müzesi) ve Chihuly Garden and Glass (sanatçı Dale Chihuly’nin camdan
eserlerinin sergilendiği büyük bahçe ve sergi salonu). Chihuly Garden & Glass için de giriş bileti 24 USD, ancak Space Needle ve Chihuly Garden & Glass için birlikte kombine bilet alırsanız 39
USD ödeniyor.
|
Monorail |
|
Space Needle'dan Seattle |
|
Kuşbakışı Seattle |
|
Chihuly Gardens & Glass |
Bunların dışında Westlake’in
biraz daha doğusunda yer alan Pioneer
Square de Seatlle’ın belediye binasının ve Smith Tower denilen en eski gökdelenin yakınında yer alan meydan.
Bu meydan etrafında da pek çok kafe ve restoran var ve tabi bolca homeless
(evsiz). Evsizler Seattle’da hayli fazla neredeyse her sokak başında gruplar
halinde karşımıza çıkıyor. Dileniyorlar ama çok fazla rahatsız etmiyorlar ancak
yine de belli saatler dışında bu durum tedirginlik yaşatıyor. İşin ilginç yanı
bu evsizlerin büyük bölümü her şeylerini satarak böyle bir hayat yaşamayı tercih
edenlermiş ve Seattle, Amerika’nın en güvenli şehirlerinden biri olduğundan
kendi güvenlikleri için de burayı tercih ediyorlarmış.
|
Pioneer Square |
Seattle’a gelmişken, hele de havacılıkla ilginiz varsa
görülmesi gereken yerlerin başında aynı zamanda Boeing’in ilk fabrikası ve
merkezi olan Museum of Flight (Uçuş Müzesi) geliyor. Burası şehrin biraz
dışında güneydoğusunda ve Pioneer Square’den
geçen 124 no’lu otobüsle yaklaşık 40 dakikada ulaşılıyor. Ama gitmeye görmeye
değer. Müzeye giriş 23 USD, ayrıca her ayın ilk Perşembe akşamı 17:00-20:00
arası ücretsiz gezilebiliyormuş. Müzede Boeing yapımı gerçek uçakların içine
girebilir ve uçakların gelişimi ve sivil havacılık ile askeri uçaklar hakkında bilgi
edinebilirsiniz.
|
Museum of Flight |
|
Museum of Flight |
|
Museum of Flight |
|
Museum of Flight |
Seattle hayli yokuşlu yapısıyla bana San Francisco ve
İstanbul’u da andıran sürprizlerle dolu bir şehir. Karşınıza çıkıveren yokuştan
tırmanarak ulaştığınız bazı noktalardan muhteşem şehir manzaraları yakalamak
mümkün. Bu yüksek noktalardan en bilinenleri Seattle Center’ın biraz daha kuzeybatısında yer alan bohem Queen
Anne bölgesi içindeki Kerry Park ve Washington Üniversitesi’ne
yakın bir noktada yer alan Capitol Hill.
|
Capitol Hill |
Yeri gelmişken, Washington Üniversitesi de bölgenin en
bilinen üniversitelerinden biri ve kampüsü de görülmeye değer. Ayrıca
üniversite kampüsünün hemen bitişiğinde yer alan University Village içindeki açık hava alışveriş merkezi de hem
alışveriş için hem de içindeki pek çok zevkli restoranda yemek yemekten zevk
alacağınız görülesi bir yer.
|
Üniversite kampüsü |
Seattle, Kanada sınırında yer alıyor ve aynı zamanda Amerika
Birleşik Devletlerinin en kuzeybatı noktasındaki şehir olduğundan dolayı iki ülke arasındaki sınırın bir bölümünü
göller oluşturuyor. Bölgede yer alan göllerin çoğu Pasifik Okyanus’una kanallarla bağlanıyor.. Bu
göller ve gölleri bağlayan kanallar ve adalar üzerinde dolaşmak da çok keyifli.
Ben de Pioneer Square’den 10
dakikalık kısa bir yürüyüşle ulaştığım 52 No’lu iskeleden kalkan feribotlarda
bu adalardan biri olan Bainbridge Ada’sına
gidiyorum. Hem bu deniz yolculuğu hem de adada yaptığım tur çok dinlendirici
geliyor. Bainbridge Adasına ulaşım
için ferbot bileti gidiş- dönüş 8.20
USD. Adaya ulaşır ulaşmaz otobüslerle ada üstündeki muhtelif kasabalara ulaşım
mümkün. Ancak ben bu otobüslerle gitmek yerine limandan yaya olarak 15 dakikada
ulaşılan Winslow kasabasına gitmeyi
tercih ediyorum. Yol üzerinde yer alan Cafe
Nola ögle yemeği için uğrayabileceğiniz bir mekan. Yine yol üzerindeki Eagle Harbor Book Co. kitapçısı zaman geçirmekten zevk alacağınız bir
kitapçı. Ayrıca yat limanı bölgesindeki Pegasus
Cafe de kahve molası vermek için güzel bir mekan. Feribot limanından Winslow kasabasına kara tarafından Winslow Way üzerinden gidip, feribota
dönüş yolunda ise kıyıdaki Waterfront
Park & Trail (Park ve yürüyüş yolu)nu kullanmanızı tavsiye ederim.
|
Winslow'da kitapçı |
|
Winslow Yat Limanı |
|
Winslow Yat Limanı |
|
Pegasus Cafe |
|
Bainbridge |
|
Bainbridge |
Ada dışında, şehir merkezine yakın Washington Üniversitesi’nin
güneyinde yer alan Union Lake (Union Gölü) ile kuzeyindeki Green Lake (Yeşil Göl) ve Washington
Gölü ziyaret edilmesi gereken yerler. Şehrin biraz dışında benim de seyahatim
boyunca konakladığım, aynı zamanda Microsoft’un merkezinin de bulunduğu Bellevue
ile Medina ve Kirkland kasabaları da Washington Gölü’ne sahili olan kasabalar.
Bellevue’den şehir merkezine gitmek için neredeyse her 10 dakikada bir kalkan
550 No’lu otobüsle seyahat edebilirsiniz.
|
Kirkland |
|
Kirkland |
|
Medina |
|
Medina |
|
Green Lake |
Seattle’da yemek için Amerikan klasiği “burger” ve “steak”
dışında deniz ürünleri tercih ediliyor. San Francisco da olduğu gibi bir nevi kıvamlı
balık çorbası diyebileceğimiz “clam chowder”
öğle yemekleri için oldukça doyurucu. Pike
Place Market’in alt katında biraz salaş ama manzarası güzel bir mekan var
ve burası her daim dolu. Ayrıca Sushi ve Thai yemeği tercihiniz varsa Capitol
Hill’deki Pinto güzel bir tercih. University
Village’deki Joey’s Kitchen, Kirkland’daki
Hector’s da denediğimiz ve de memnun
kaldığımız mekanlar oldu. Bir de Amerika’da Fransız yemeği yemek isterseniz Green
Lake’in kıyısında yer alan Arboretum’a çok yakın Voila adında küçük restoranı deneyebilirsiniz. Starbucks’ın başkenti olan bu şehirde her köşe başı karşınıza
çıkan Starbucks’lardan birine uğramadan olmuyor tabi ki... Uğramazsanız
ziyareti eksik bırakmış gibi hissediyor insan:)
|
Joey's Kitchen |
|
Pinto |
|
Clam chowder @ Pike Place Market |
Son olarak Seattle civarında ekstradan gününüz varsa araçla
ulaşılabilecek Snoquolmie Şelalesi ve
Rattlesnake Lake (Çıngıraklı Yılan
Gölü’)ne de uğramanızı tavsiye ederim. Şehir zaten oldukça yeşil ama buralara
gidince daha da bir doğanın içinde buluyoruz kendimizi. Özellikle tüm göllerin
etrafında yer alan yürüyüş parkurlarında yürümek/koşmak çok zevkli, hem spor
yaptırıyor hem dinlendiriyor insanı.
|
Snoquolmie |
|
Snoquolmie |
|
Snoquolmie |
|
Rattlesnake Lake |
|
Rattlesnake Lake |
Velhasıl, Seattle görülesi ve yaşanması gereken bir
şehirmiş. Filme adını verdiği üzere “Sleepless in Seattle-Seattle’da Uykusuz”
olmasam da dönüşte halen saate alışamamaktan uykusuzluk çektiğim doğrudur. Üniversitedeki en
yakın arkadaşımın davetine uyarak 1 haftalığına gittiğim Seattle’dan çok da
güzel anılarla ayrıldım. Gördüğüm yerlerin yanında bir süredir binlerce mil uzakta
kaldığımızdan dolayı biriktirilen konularla yapılan sıcak sohbetler de bu
gezinin bonusu oldu bana. 25+ yıldır can dostlarımdan biri olan Pınar’ıma bu
güzel geziyi mümkün kaldığı için çok teşekkür ediyorum. Sanırım o vesile
olmasaydı dünyanın ta diğer ucuna durup dururken gitmek aklıma gelmezdi.
Geldiğin için ben teşekkür ediyorum Esra'cım.Tadı damağımızda kaldı...Yazını keyifle okudum ne iyi ettin de geldin😀
YanıtlaSil