Shakespeare’in
ünlü eseri Romeo & Juliet’in
şehri olarak bilinen Verona, bu karakterlerin ruhuna da uygun, çok romantik bir
şehir. Bu güzel şehri keşfetmek için
ancak bir günümüz olduğundan Bologna’dan 50 dakikalık bir hızlı tren
yolculuğuyla Verona’ya gittik. Hızlı
trenle Bologna’dan 50 dakika süren bu yolculuğu normal trenle yapmak isterseniz
seyahat süreniz 1,5 saate kadar çıkabiliyor. O yüzden biz vakit nakittir
zihniyetiyle zaten az olan zamanımızı yollarda geçirmemek adına hızlı trenle
seyahat etmeyi tercih ettik.
|
Piazza Erbe |
|
Verona Porta Nuova Tren İstasyonu |
|
Trenimiz |
Verona’da Porta Nuova ve
Porta Vescova adında iki tren istasyonu
var ama şehir merkezine yakın olanı, Porta Nuova. Tren istasyonundan
çıkar çıkmaz şehir merkezi tabelalarını takip ederek önce bölgeye adını veren Porta Nuova (Yeni Kapı)’dan geçip Corso Porta Nuova üzerinden Verona’nın
en büyük meydanı olan Piazza Bra’ya
ulaşıyoruz. Porta Nuova, ortaçağda
yapılmış şehir kapılarından biri ve şu an Corso
Porta Nuova’nın girişinde daha çok bir anıt gibi boy gösteriyor.
|
Porta Nuova |
|
Corso Porta Nuova |
|
Piazza Bra'ya girerken... |
Piazza Bra, Verona’nın
en büyük meydanı ve aynı zamanda dış duvarlarının bir bölümü halen ayakta duran
Roma’daki Colosseum’a benzeyen Arena da burada yer alıyor. Yaz
aylarında dünyanın dört bir yanından izleyicisi olan Verona Müzik Festivali’nin
konserleri de işte bu Arena’da veriliyor. Ne yazık ki mevsimi olmadığından bu
konserlere denk gelemiyoruz ama burada opera dinlemek bambaşka bir tat vermeli
diye aklımdan geçiriyorum.
|
Piazza Bra |
|
Arena önünde bir sokak sanatçısı |
|
Arena |
Piazza Bra’da
fotoğraf çekip, sokak sanatçılarını izledikten sonra yaya yolu olan ve birbirinden güzel
mağazaların yer aldığı Via Mazzini’den
geçerek şehrin tam kalbi Piazza Erbe’ye
ulaşıyoruz. Erbe, İtalyanca otlak/yeşillik
demekmiş, ancak şu an meydanda yeşil bir yılbaşı ağacı dışında yeşile dair bir
şey göremiyoruz. Bu meydanın tam ortasında hediyelik eşya ve yiyecek
ürünlerinin satıldığı bir pazar da var. Bu meydanın etrafındaki kafelerden
birinde kahvemizi içip şehri ve insanlarını seyretmeye koyuluyoruz. Erbe Meydanı’ndaki iki kuleden biri olan
Lamberti Kulesi 83m.lik yüksekliği
ile Verona’nın en yüksek kulesiymiş. Burada ayrıca Madonna Çeşmesi, Palazzo
Maffei (Sarayı), Gardello Kulesi
ve Aziz Mark’ın Aslanı Heykeli’ni
görüyoruz. Hem bu meydanda, hem Bra
Meydanı’nda hem de Porta Nuova’da
yeni yıl kutlamaları için büyük çam ağaçları kurulmuş. Özellikle akşam olup
hava kararmaya başlayınca bu ağaçlar da şehri bir başka güzel gösteriyor
doğrusu.
|
Via Mazzini |
|
Piazza Erbe |
|
Madonna Çeşmesi |
|
Palazzo Maffei |
|
Piazza Erbe |
|
Piazza Erbe |
|
Piazza Erbe |
Erbe Meydanı’ndan sonraki durağımız, Erbe'den geçilen bir iç meydan olan Piazza Signori
(Meydanı) oluyor. Signori Meydanı da Christmas ve yeni yıl için ışıl ışıl
süslenmiş ve yeni yıl için hediyelik eşya satılan tezgahlarla dolu.
|
Piazza Signori'de tezgahlar... |
Buradan sonra, Via
Duomo’dan geçerek Duomo’ya
gidiyoruz. Bu kiliseyi ziyaret etmek isterseniz 2.5 euro ödemeniz gerekiyor.
Buradan devam ederek Verona’ya hem hayat veren hem de dönem dönem büyük sellere
yol açmış Adige Nehri’ne ulaşıyoruz.
Nehir boyunca yürüyerek önce Ponte
Garibaldi (Köprüsü), sonra sırasıyla Ponte
Vittoria (Köprüsü) ve Ponte Sealigero
(Köprüsü)’nü görerek Castelvecchio
(Eski Kale)’ye ulaşıyoruz. Burada bir de müze var. Ne yazık ki biz zamansızlıktan
müzeyi gezemiyoruz.
|
Via Duomo |
|
Duomo |
|
Adige Nehri |
|
Adige |
|
Adige Nehri kenarında bir sokak |
|
Castelvecchio |
|
Castelvecchio'dan çıkarken... |
|
Castelvecchio |
Hem biraz dinlenmek hem de karnımızı doyurmak için Castelvecchio’nun
önünden geçen Corso Cavour üzerindeki Trattoria
Arco dei Gavi’de mısır unuyla yapılan
bir İtalyan klasiği olan Polenta
tadıyoruz. Tekrar merkeze doğru ilerleyerek bu kez Porta Borsari (Kapısı)’dan geçerek Piazza Erbe’ye ulaşıyoruz.
|
Mantarlı Polenta |
|
Corso Cavour üzerinde bir bina |
|
Porta Borsari |
|
Via Borsari |
Bu kez şehrin doğu yönüne Ponte Nuova’ya doğru ilerliyoruz. Yol üzerinde Juliet’in Evi’ni görüyoruz. Aslında hayali bir kahraman olmasına
rağmen sanki gerçek bir insanmış gibi davranıyorlar Juliet'e. Shakespeare’in eserinde atfedilen balkonu bile yapmışlar. Hatta biraz daha yürümeyi
göze alırsanız Juliet’in mezarını da görebilirsiniz. Juliet’in evinin
bahçesindeki kapı, ayrılmak istemeyen sevgililerin bıraktıkları
renk renk kilitlerle bezenmiş.
|
Juliet'in Evi |
|
Juliet'in Evi'nin sonradan eklenen balkonu:) |
|
Kilitler... |
Bu büyük aşka mola verip Ponte
Nuova’ya gidiyoruz. Daha sonra da hedefimiz, methini duyduğumuz Caffe Borsari’de çay içmek. Caffee Borsari, Erbe Meydanı’na yakın Borsari caddesi
üzerinde küçük ve şirin bir kahve & çay dükkanı. Dükkan aynı zamanda bal,
ezme gibi farklı yiyecek ürünlerinin yanısıra hediyelik objelerle de dolu ve bu
dükkandaki herşey satılık. Sadece 5 adet masası olan bu şirin dükkanda zengin
çay ve kahve menüsünden döneme uygun olsun diye “Christmas Çay”ımızı
ısmarlıyoruz. Çok şık bir servisle gelen çayların fiyatı 2.5€-3€ aralığında.
|
Ponte Nuova |
|
Ponte Nuova'dan Adige Nehri |
|
Caffe Borsari |
|
Christmas çayımız... |
Bu güzel duraklamadan sonra Verona turumuzun da sonuna
geliyoruz ve artık trenimize binmek üzere tekrar tren istasyonuna doğru yola
çıkıyoruz. Verona da, bu bölgede gördüğüm tüm diğer ortaçağ şehirleri gibi
sanat kokan bir şehir. Bir de tabi Romeo ve Juliet’in etkisinden olsa gerek daha
da romantik bir hava var sanki burada. 265.000 nüfusu olan bu küçük şehirde bile
insanlar ne kadar medeni, şık demekten kendimi alamıyorum.
Harikasın arkadaşım, çok beğendim yazını...
YanıtlaSil