4 Aralık 2013 Çarşamba

Romeo ve Juliet'in şehri - VERONA



Shakespeare’in ünlü eseri Romeo & Juliet’in şehri olarak bilinen Verona, bu karakterlerin ruhuna da uygun, çok romantik bir şehir.  Bu güzel şehri keşfetmek için ancak bir günümüz olduğundan Bologna’dan 50 dakikalık bir hızlı tren yolculuğuyla Verona’ya  gittik. Hızlı trenle Bologna’dan 50 dakika süren bu yolculuğu normal trenle yapmak isterseniz seyahat süreniz 1,5 saate kadar çıkabiliyor. O yüzden biz vakit nakittir zihniyetiyle zaten az olan zamanımızı yollarda geçirmemek adına hızlı trenle seyahat etmeyi tercih ettik.

Piazza Erbe

Verona Porta Nuova Tren İstasyonu

Trenimiz
Verona’da Porta Nuova ve Porta Vescova adında iki tren istasyonu var ama şehir merkezine yakın olanı, Porta Nuova.  Tren istasyonundan çıkar çıkmaz şehir merkezi tabelalarını takip ederek önce bölgeye adını veren Porta Nuova (Yeni Kapı)’dan geçip Corso Porta Nuova üzerinden Verona’nın en büyük meydanı olan Piazza Bra’ya ulaşıyoruz.  Porta Nuova, ortaçağda yapılmış şehir kapılarından biri ve şu an Corso Porta Nuova’nın girişinde daha çok bir anıt gibi boy gösteriyor. 

Porta Nuova

Corso Porta Nuova

Piazza Bra'ya girerken...
 

Piazza Bra, Verona’nın en büyük meydanı ve aynı zamanda dış duvarlarının bir bölümü halen ayakta duran Roma’daki Colosseum’a benzeyen Arena da burada yer alıyor. Yaz aylarında dünyanın dört bir yanından izleyicisi olan Verona Müzik Festivali’nin konserleri de işte bu Arena’da veriliyor. Ne yazık ki mevsimi olmadığından bu konserlere denk gelemiyoruz ama burada opera dinlemek bambaşka bir tat vermeli diye aklımdan geçiriyorum.

Piazza Bra

Arena önünde bir sokak sanatçısı

Arena
 

Piazza Bra’da fotoğraf çekip, sokak sanatçılarını izledikten  sonra yaya yolu olan ve birbirinden güzel mağazaların yer aldığı Via Mazzini’den geçerek şehrin tam kalbi Piazza Erbe’ye ulaşıyoruz. Erbe, İtalyanca otlak/yeşillik demekmiş, ancak şu an meydanda yeşil bir yılbaşı ağacı dışında yeşile dair bir şey göremiyoruz. Bu meydanın tam ortasında hediyelik eşya ve yiyecek ürünlerinin satıldığı bir pazar da var. Bu meydanın etrafındaki kafelerden birinde kahvemizi içip şehri ve insanlarını seyretmeye koyuluyoruz. Erbe Meydanı’ndaki iki kuleden biri olan Lamberti Kulesi 83m.lik yüksekliği ile Verona’nın en yüksek kulesiymiş. Burada ayrıca Madonna Çeşmesi, Palazzo Maffei (Sarayı), Gardello Kulesi ve Aziz Mark’ın Aslanı Heykeli’ni görüyoruz. Hem bu meydanda, hem Bra Meydanı’nda hem de Porta Nuova’da yeni yıl kutlamaları için büyük çam ağaçları kurulmuş. Özellikle akşam olup hava kararmaya başlayınca bu ağaçlar da şehri bir başka güzel gösteriyor doğrusu.

Via Mazzini
 
Piazza Erbe

Madonna Çeşmesi

Palazzo Maffei

Piazza Erbe
Piazza Erbe

Piazza Erbe
  

Erbe Meydanı’ndan sonraki durağımız, Erbe'den geçilen bir iç meydan olan Piazza Signori (Meydanı) oluyor. Signori Meydanı da Christmas ve yeni yıl için ışıl ışıl süslenmiş ve yeni yıl için hediyelik eşya satılan tezgahlarla dolu. 

Piazza Signori'de tezgahlar...


Buradan sonra, Via Duomo’dan geçerek Duomo’ya gidiyoruz. Bu kiliseyi ziyaret etmek isterseniz 2.5 euro ödemeniz gerekiyor. Buradan devam ederek Verona’ya hem hayat veren hem de dönem dönem büyük sellere yol açmış Adige Nehri’ne ulaşıyoruz. Nehir boyunca yürüyerek önce Ponte Garibaldi (Köprüsü), sonra sırasıyla Ponte Vittoria (Köprüsü) ve Ponte Sealigero (Köprüsü)’nü görerek Castelvecchio (Eski Kale)’ye ulaşıyoruz. Burada bir de müze var. Ne yazık ki biz zamansızlıktan müzeyi gezemiyoruz.

Via Duomo

Duomo
 
Adige Nehri

Adige

Adige Nehri kenarında bir sokak

Castelvecchio

Castelvecchio'dan çıkarken...

Castelvecchio



Hem biraz dinlenmek hem de karnımızı doyurmak için Castelvecchio’nun önünden geçen Corso Cavour üzerindeki Trattoria Arco dei Gavi’de mısır unuyla yapılan bir İtalyan klasiği olan Polenta tadıyoruz. Tekrar merkeze doğru ilerleyerek bu kez Porta Borsari (Kapısı)’dan geçerek Piazza Erbe’ye ulaşıyoruz.  

Mantarlı Polenta

Corso Cavour üzerinde bir bina

Porta Borsari
 
Via Borsari

Bu kez şehrin doğu yönüne Ponte Nuova’ya doğru ilerliyoruz. Yol üzerinde Juliet’in Evi’ni görüyoruz. Aslında hayali bir kahraman olmasına rağmen sanki gerçek bir insanmış gibi davranıyorlar Juliet'e. Shakespeare’in eserinde atfedilen balkonu bile yapmışlar. Hatta biraz daha yürümeyi göze alırsanız Juliet’in mezarını da görebilirsiniz. Juliet’in evinin bahçesindeki  kapı, ayrılmak istemeyen sevgililerin bıraktıkları renk renk kilitlerle bezenmiş. 

Juliet'in Evi

Juliet'in Evi'nin sonradan eklenen balkonu:)

Kilitler...
 

Bu büyük aşka mola verip Ponte Nuova’ya gidiyoruz. Daha sonra da hedefimiz, methini duyduğumuz Caffe Borsari’de çay içmek. Caffee Borsari, Erbe Meydanı’na yakın Borsari caddesi üzerinde küçük ve şirin bir kahve & çay dükkanı. Dükkan aynı zamanda bal, ezme gibi farklı yiyecek ürünlerinin yanısıra hediyelik objelerle de dolu ve bu dükkandaki herşey satılık. Sadece 5 adet masası olan bu şirin dükkanda zengin çay ve kahve menüsünden döneme uygun olsun diye “Christmas Çay”ımızı ısmarlıyoruz. Çok şık bir servisle gelen çayların fiyatı 2.5€-3€ aralığında.

Ponte Nuova

Ponte Nuova'dan Adige Nehri

Caffe Borsari

Christmas çayımız...
 

Bu güzel duraklamadan sonra Verona turumuzun da sonuna geliyoruz ve artık trenimize binmek üzere tekrar tren istasyonuna doğru yola çıkıyoruz. Verona da, bu bölgede gördüğüm tüm diğer ortaçağ şehirleri gibi sanat kokan bir şehir. Bir de tabi Romeo ve Juliet’in etkisinden olsa gerek daha da romantik bir hava var sanki burada. 265.000 nüfusu olan bu küçük şehirde bile insanlar ne kadar medeni, şık demekten kendimi alamıyorum.

1 yorum: