Kos, Bodrum’un sadece 15 km. açığında yer alan ve bizim İstanköy diye de tanıdığımız oniki Yunan adasından biri. Kos’un 30.000 civarı olan
nüfusunun, 3.000 kadarı en büyük dini azınlık olan müslüman Türklerden
oluşuyormuş...
Adaya, Bodrum’dan 40 dakikada küçük feribotlarla
ulaşabileceğiniz gibi diğer Yunan adalarından da deniz otobüsü veya feribotla
ulaşım mümkün. Bodrum’dan Turkish
Sealines seferleriyle ulaşmak isterseniz gidiş-dönüş ücreti 22 Euro, tek
yön ücreti ise 17 Euro. Biz önce Symi adasına
gittiğimiz için, Kos’a Symi’den Yunan Dodekanisos firmasının deniz otobüsüyle geçiyoruz. Bunun tek yön
ücreti ise 22 Euro. Symi’den sabah
9:30’da bindiğimiz feribotla 11:00’de Kos’a
varıyoruz.
|
Bizi Kos'a getiten deniz otobüsü |
Kos’ta gemilerin
yanaştığı bir liman ve bu limanın bir batısında daha çok turistik teknelerin
yanaştığı içerlek bir marina, diğer tarafında da daha özel teknelerin yanaştığı
sadece tekne sahiplerinin girebildiği daha özel bir marina var. Bizim otelimiz
de işte bu marina ile liman arasında yer alan Vasileos Georgiou Caddesi üzerinde. Burası adaya geldiğinizde
kalmanızı önerebileceğim bir bölge. Limanın diğer tarafındaki marina hayli
turistik ve kalabalık, Bodrum’un bir kopyası adeta... Ancak fiyatlar Bodrum’dan
hayli ucuz. Bu marinadan daha batıya doğru ilerlediğinizde oteller, plajlar ve
tavernalar yer alıyor. Buradaki plajlar, bizim kaldığımız taraftaki plajlardan
daha popüler ve aynı oranda da kalabalık. Daha yüksek volümlü müzik var.
|
Marina |
|
Barbouni'den plajların görüntüsü |
|
Averof Caddesi üzerinde bir restoran |
Bu kısa tanıtımdan sonra küçük de bir hatırlatma yapayım. Günübirlik
geldiyseniz pasaport kontrolünden mümkün olduğunca hızlı çıkmaya bakın, çünkü
özellikle bayram gibi yoğun talebin olduğu zamanlarda ciddi kuyruklar oluyormuş
ve zaten birkaç saat geçirebileceğiniz adada kısıtlı zamanınızı bu kuyrukta
geçirmek pek akıllıca olmayabilir.
Gelelim adada neler yapılabileceğine... Limandan çıkıp
taksiyle 5 dakika içinde sahile yakın otelimize varıyoruz. Yürüyerek de bu yolu
15 dakikada almak mümkün. Otelimiz Triton,
3 yıldızlı ve altında aynı zamanda kahvaltılarımızı da yaptığımız deniz
manzaralı bir İtalyan restoranı var. Önündeki yoldan geçerek hemen denize ve plaja
ulaşıyorsunuz. Hemen yolun karşısındaki Kos
Aktis Art Hotel bence adanın en güzel otellerinden biri ve kendi plajı da
var. Biz de, bu otelin hemen yanındaki Avra
adındaki “beach club” diye
niteleyebileceğim mekanın plajını kullanıyoruz. Burada, şemsiye ve şezlonglar
ücretsiz, sadece yediğiniz içtiğinize para ödüyorsunuz. Hafif bir müzik de
yormadan bize eşlik ediyor. Kaldığımız iki gün boyunca buradan denize girdik,
çok da memnun kaldık.
|
Otelimizin restoranı |
|
Avra |
|
Otelimiz |
|
Kos Aktis Art Hotel ve Plaj |
Biz Türkler, ada sakinleri arasında pek seviliyoruz. Komşu
olmanın, bir şekilde sonradan uzaklaşmış olsak da aynı kültürü paylaşmış
olmanın avantajını kullanıyoruz sanırım. Burada da Symi’de rastladığımız yakın ilgiyi görüyoruz. Ada halkı, anakarada
yaşayan Yunan halkından çok farklı yaklaşıyor bizlere...
Unutmadan, hemen otelimizin karşısında To Special adındaki pastanenin dondurmalarından deniyoruz.
Dükkandaki tüm tatlılar da ağzımızı sulandıracak cinsten. Avra’daki deniz molamızın ardından otelimize dönüp üstümüzü
değiştirdikten sonra kısa bir yürüyüşle adanın merkezinde buluyoruz kendimizi.
İlk durağımız, şehir surlarından geçerek ulaştığımız Cezayirli Gazi Hasan Paşa Cami oluyor. Ancak cami ne yazık ki
kapalı, hatta o kadar kapalı ki camlarına bile tahtalar çakılmış. İnsanın böyle
manzaraları görünce içi acıyor doğrusu. Hemen caminin altında hediyelik eşya
dükkanları var. Buradan biraz daha ilerlediğimizde Kos’un ana meydanı diyebileceğimiz Eleftherias Meydanı’ndayız. Burası Defterdar Cami, içinde yiyecek ve hediyelik eşyaların satıldığı
kapalı bir çarşı olan Belediye Çarşısı
ve bir tarafında da Saat Kulesi ve
yanı başındaki restoranlarla çevrelenmiş. Bu restoranlardan biri de kadınların oluşturduğu
kooperatifin restoranı. Aegli
adındaki bu restoranda lokal yemeklerin tadına bakmanızı öneririm. Burada hem
yemek yapanlar, hem de çalışanlar kadın. Bazı Anadolu kasabalarında rastladığım gibi
burada çalışıp bu kooperatifin verdiği parayla bütçelerine katkıda bulunuyorlar.
Özellikle sarma dolmaları bir harikaydı. Uzun süredir yediğim balıktan sonra farklı
bir şey yemek hoşuma gitti doğrusu. Bu meydandan biraz ilerleyince Kos'un merkezindeki beş kiliseden belki de en güzeli olan Agia Paraskevi'ye ulaşıyoruz. Buranın gece aydınlatması da görülmeye değer.
|
Cezayirli Gazi Hasan Paşa Cami |
|
Çarşı - Eleftherias Meydanı |
|
Çarşı |
|
Agia Paraskevi Kilisesi - Kos |
|
Eski şehir kalıntıları |
|
Defterdar Cami |
Bu bölgede sokaklara dalarak Bodrum’daki sokaklara benzer
şekilde hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar arasında geziyoruz. Gezinin
sonuna doğru sokaklar arasında dolaşırken Ciao
adlı İtalyan restoranında bir frappe molası veriyoruz kendimize. Adada kahve
için en fazla 2 Euro, frappe için de 3 Euro ödüyoruz. Genelde içki ve bira fiyatları
karşı yakadaki Bodrum’dan çok daha ucuz. Ayrıca eğer uçakla seyahat
etmeyecekseniz ve taşıyacak yeriniz varsa Kos’taki marketlerden içki alışverişi
yapabilirsiniz. Bodrum’daki çoğu mekan, içki alışverişini buradan yapıyormuş.
Şehir içinde değil de sahile sıfır restoranların birinde
yemek isterseniz batı taraftaki Averof
Caddesi üzerinde yer alan Barbouni
adlı restoranda da yediğimiz yemekten hayli memnun kaldık. Mürekkepbalıklı
risotto, balık ızgaradan oluşan menümüze içkilerimizle birlikte kişi başı 20
Euro gibi bir ücret ödedik. Ancak risottonun çok başarılı olmadığını da
söylemeden geçmeyeyim. Barbouni’de
yemek takımlarının Paşabahçe, kahve
fincanlarının da Kütahya Porselen
imzalı olması da gözümüzden kaçmadı:)
|
Barbouni |
Biz, merkez dışındaki plajların hiçbirine gitmedik ama
merkezin kuzeybatısında hemen Akyarlar’ın karşısında Lambi Plajı, doğusunda ise Psalidi, Paradisi plajları yer alıyor. Merkezden kalkan otobüslerle Tigaki veya adanın en arkasındaki Kefalos Köyü’ne de gidebilirsiniz. Ancak
Kefalos’a yol 2 saat kadar sürüyormuş. Tigaki
ise beyaz kumlu olmasına rağmen dalgası bol bir plajmış.
Kos Adası aynı zamanda Hipokrat’ın
adası olarak biliniyor. Hipokrat,
adada Asklepion denilen antik kentte
yaşamış. Merkezde de kendi adıyla anılan bir ağaç var. Bu ağaç, koruma altına
alınmış. Denildiğine göre Hipokrat, bu
ağacın altında arkadaşları ve meslektaşlarıyla uzun sohbetler yaparmış. Marinanın
girişinden kalkan mini tren, ücretsiz olarak sizi Asklepion’a götürüyor, buradaki antik şehri gezmek isterseniz ücreti
4 Euro. Marina da bir de 5 Euro vererek
hem şehir içini 20 dakikada gezebileceğiniz, hem de sizi Asklepion’a götüren ikinci bir tren daha var. Ancak, şehri yürüyerek
gezmek de çok rahat. Hazır yeri gelmişken; Asklepion
yolu üzerinde Platani denen Türk
köyünden geçiliyor. Burada da Türk yemekleri yapan restoranlar var. Adanın tam
ortasındaki Zia Köyü de tanınıyor.
Yüksekte kaldığı için aynı zamanda manzarası da çok güzelmiş Zia’nın.
Ne yazık ki buraya gidecek kadar zamanımız olmadığından bir daha sefere
diyerek adadan ayrılıyoruz.
|
Hipokrat Ağacı |
|
Asklepion Giriş Yolu |
|
Platani |
Kos, gördüğüm
Yunan adaları içinde en büyüklerinden biri. Şu sıralar ekonomik zorluklar yaşayan Yunan adalarına en fazla para harcayan turist
Türkiye’den gidiyor. Bu yüzden de yerli halkın çoğu Türkçe öğrenmeye çalışıyor.
Hal böyle olunca da, Türkiye’den ve özellikle İstanbul’dan geldiğimiz öğrenilince
hayli ilgi gösteriliyor. Türkçe konuşmak, adalılar arasında bir marifet
sayılıyor ve otel ve restoranlarda “Türkçe konuşulur “ yazısını sıkça görmek
mümkün. Anlayacağınız uzun süredir ilk defa bir Schengen ülkesinde yabancı
hissetmiyorum kendimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder