10 Kasım 2014 Pazartesi

Film Festivali Deyince İlk Akla Gelen Şehir: CANNES


Film festivaliyle nam salmış Fransız Riviera’sının bu güzel şehri, Nice’den yaklaşık 30 km. uzaklıkta Akdeniz kıyısında yer alıyor. Nice’den trenle normalde 40 dakikada ulaşılan Cannes’a, bir gün önceki selin raylarda bıraktığı hasardan olsa gerek hayli yavaş bir yolculukla bir saati biraz aşkın bir sürede ulaşabildik. Tren yolu çoğu yerde denize yakın ve paralel gittiğinden özellikle yoğun yağışlı ve fırtınalı günlerde tren seferleri bu şekilde olumsuz etkileniyormuş. Buna rağmen trenle seyahat etmek otobüse göre daha hızlı olduğundan tercih ediliyor. Fiyatı da gidiş-dönüş 14 Euro civarında.

Kongre Sarayı yakınındaki sahil parkı

Cannes Tren Garı
 

Cannes Tren Garı, şehrin içinde ve sahile oldukça yakın. O yüzden trenden indikten sonra garı arkamıza alıp denize doğru ilerlediğimizde sahil boyunca uzayan ve meşhur Carlton Oteli ve Cannes Film Festivali’ndeki kırmızı halı törenine tanıklık eden Kongre Sarayı (Palais des Festivals et des Congres)’nın da bulunduğu Boulevard de la Croisette’ye ulaşıyoruz.


Gar'dan merkeze ilerlerken...

Kongre Sarayı'na doğru ilerlerken...
  

Buradaki ilk durağımız şu an bomboş görünen Kongre Sarayı. Ünlü aktör ve aktrislerin el izlerini binanın etrafında takip ettiğimizde turizm ofisine ulaşıyor ve buradan Cannes hakkında kısa bilgi alıyor ve bir harita ediniyoruz. 

Kongre Sarayı

Meg Ryan'ın el izi...

Jodie Foster'ın el izi...
  
Cannes gezmesi çok kolay bir şehir. Merkezinde en büyüğü Akdeniz kıyısındaki Boulevard de la Croisette olan 3 paralel cadde var. Bunlar güneyden kuzeye doğru; Boulevard de la Croisette, Rue d’Antibes ve devamında Rue Felix Faure, son olarak da Rue Meynadier olarak sıralanıyor. Bir de bu üç caddenin bittiği noktadan tırmanarak devam ederseniz Cannes’in en seyirli tepelerinden birine ulaşıyorsunuz. Buradaki Musee de la Castre sergilediklerinden çok, şehre hakim harika manzarası için görülmeye değermiş. Ne yazık ki zamansızlıktan biz buraya uğrayamıyoruz...


Boulevard de la Croisette

Akdeniz

Akdeniz'in kıyısında...


Rue d'Antibes

Boulevard de la Croisette’de Kongre Sarayı’ndan Carlton Oteli’ne kadar ilerleyip burada bir kahve molası veriyor ve yaya olarak şehri tanımaya devam ediyoruz. Carlton Oteli’nden batıya doğru ikinci sokak olan R.F. Amouretti’den saparak önce Rd-Pt Dubois d’Angers meydanından geçip Rue d’Antibes’e ulaşıyoruz. Bu cadde daha çok kafe ve mağazaların olduğu hareketli, şirin, uzun bir sokak. Aynı zamanda  birkaç sinema da yer alıyor burada. Rue d’Antibes’in bir üst paralel sokağında bizdeki sabit pazarları andıran, Marche Gambetta’ya da göz atıyoruz. Daha çok yiyecek, meyve – sebze gibi ürünlerin satıldığı pazarda, alışveriş yapmaktan çok, fotoğraf çekmek için duraklıyoruz. 

Meşhur şekerlemeci: Peches Gourmands

Rd-Pt Dubois d’Angers

Rue d'Antibes

Musee de la Castre

Yolumuza devam ederek bu kez yolun sonundaki Hotel de Ville (Belediye Binası)’na ulaşıyoruz. Biraz daha ilerleyip sağa doğru devam ederek bu kez tren istasyonuna en yakın, denize ise en uzak paralel sokak olan Rue Meynadier’de buluyoruz kendimizi. Bu sokak, diğer iki caddeye göre daha kısa  ve yolun sonunda tren garına çok yakın bir noktaya ulaştırıyor bizi. Sokaktaki binaların çoğu pek estetik geliyor gözümüze. Tabi fotoğraf çekmenin de bir o kadar zevkli olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Rue Meynadier
 
Hotel de Ville

Hava kararmaya başladığından, bir de tren yolculuğunun bir gün önce yaşanan fırtınadan dolayı ne kadar süreceğini kestiremediğimizden artık Nice’e dönmek üzere tren istasyonuna doğru yol alıyoruz. 

Cannes, yaklaşık 70.000’lik nüfusu ile büyüklük olarak 300.000 nüfuslu Nice’in hayli gerisinde kalıyor ama 1946’dan beri yapılan film festivali ile belki de bu bölgedeki en bilinen şehir. Festivale tanık olamasak da , ruhuna sinema işlemiş bu şirin şehri görüp gezmekten dolayı mutluyuz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder