Film festivaliyle nam salmış Fransız Riviera’sının bu güzel
şehri, Nice’den yaklaşık 30 km. uzaklıkta Akdeniz kıyısında yer alıyor. Nice’den
trenle normalde 40 dakikada ulaşılan Cannes’a, bir gün önceki selin raylarda bıraktığı
hasardan olsa gerek hayli yavaş bir yolculukla bir saati biraz aşkın bir sürede
ulaşabildik. Tren yolu çoğu yerde denize yakın ve paralel gittiğinden özellikle yoğun yağışlı ve fırtınalı günlerde tren seferleri bu
şekilde olumsuz etkileniyormuş. Buna rağmen trenle seyahat etmek otobüse göre
daha hızlı olduğundan tercih ediliyor. Fiyatı da gidiş-dönüş 14 Euro civarında.
|
Kongre Sarayı yakınındaki sahil parkı |
|
Cannes Tren Garı |
Cannes Tren Garı, şehrin içinde ve sahile oldukça yakın. O
yüzden trenden indikten sonra garı arkamıza alıp denize doğru ilerlediğimizde sahil
boyunca uzayan ve meşhur Carlton Oteli ve Cannes Film Festivali’ndeki kırmızı
halı törenine tanıklık eden Kongre Sarayı (Palais
des Festivals et des Congres)’nın da
bulunduğu Boulevard de la Croisette’ye
ulaşıyoruz.
|
Gar'dan merkeze ilerlerken... |
|
Kongre Sarayı'na doğru ilerlerken... |
Buradaki ilk durağımız şu an bomboş görünen Kongre Sarayı.
Ünlü aktör ve aktrislerin el izlerini binanın etrafında takip ettiğimizde turizm ofisine
ulaşıyor ve buradan Cannes hakkında kısa bilgi alıyor ve bir harita ediniyoruz.
|
Kongre Sarayı |
|
Meg Ryan'ın el izi... |
|
Jodie Foster'ın el izi... |
Cannes gezmesi çok kolay bir şehir. Merkezinde en büyüğü Akdeniz kıyısındaki Boulevard de la Croisette olan 3 paralel
cadde var. Bunlar güneyden kuzeye doğru; Boulevard
de la Croisette, Rue d’Antibes ve
devamında Rue Felix Faure, son olarak
da Rue Meynadier olarak sıralanıyor.
Bir de bu üç caddenin bittiği noktadan tırmanarak devam ederseniz Cannes’in en
seyirli tepelerinden birine ulaşıyorsunuz. Buradaki Musee de la Castre sergilediklerinden çok, şehre hakim harika
manzarası için görülmeye değermiş. Ne yazık ki zamansızlıktan biz buraya
uğrayamıyoruz...
|
Boulevard de la Croisette |
|
Akdeniz |
|
Akdeniz'in kıyısında... |
|
Rue d'Antibes |
Boulevard de la
Croisette’de Kongre Sarayı’ndan Carlton Oteli’ne kadar ilerleyip burada bir
kahve molası veriyor ve yaya olarak şehri tanımaya devam ediyoruz. Carlton
Oteli’nden batıya doğru ikinci sokak olan R.F.
Amouretti’den saparak önce Rd-Pt
Dubois d’Angers meydanından geçip Rue
d’Antibes’e ulaşıyoruz. Bu cadde daha çok kafe ve mağazaların olduğu
hareketli, şirin, uzun bir sokak. Aynı zamanda birkaç sinema da yer alıyor burada. Rue d’Antibes’in
bir üst paralel sokağında bizdeki sabit pazarları andıran, Marche Gambetta’ya da göz atıyoruz. Daha çok yiyecek, meyve – sebze
gibi ürünlerin satıldığı pazarda, alışveriş yapmaktan çok, fotoğraf çekmek
için duraklıyoruz.
|
Meşhur şekerlemeci: Peches Gourmands |
|
Rd-Pt
Dubois d’Angers |
|
Rue d'Antibes |
|
Musee de la Castre |
Yolumuza devam ederek bu kez yolun sonundaki Hotel de Ville (Belediye Binası)’na
ulaşıyoruz. Biraz daha ilerleyip sağa doğru devam ederek bu kez tren istasyonuna
en yakın, denize ise en uzak paralel sokak olan Rue Meynadier’de buluyoruz kendimizi. Bu sokak, diğer iki caddeye
göre daha kısa ve yolun sonunda tren
garına çok yakın bir noktaya ulaştırıyor bizi. Sokaktaki binaların çoğu pek
estetik geliyor gözümüze. Tabi fotoğraf çekmenin de bir o kadar zevkli olduğunu
söylememe gerek yok sanırım.
|
Rue Meynadier |
|
Hotel de Ville |
Hava kararmaya başladığından, bir de tren yolculuğunun bir
gün önce yaşanan fırtınadan dolayı ne kadar süreceğini kestiremediğimizden
artık Nice’e dönmek üzere tren istasyonuna doğru yol alıyoruz.
Cannes, yaklaşık 70.000’lik nüfusu ile büyüklük olarak
300.000 nüfuslu Nice’in hayli gerisinde kalıyor ama 1946’dan beri yapılan film
festivali ile belki de bu bölgedeki en bilinen şehir. Festivale tanık olamasak
da , ruhuna sinema işlemiş bu şirin şehri görüp gezmekten dolayı mutluyuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder