İspanya’da Bask Bölgesi’nin en büyük kenti olan Bilbao, Nervion Nehri’nin Atlas Okyanusu’na
döküldüğü haliç üzerinde kurulmuş. Bu halice Ria de Bilbao deniliyor. Kurulduğu dönemde bir endüstri kenti olan Bilbao, zamanla eski
önemini yitirip ekonomisi gerileyince 1980li yıllarda nehir kıyısında terkedilmiş
bir binanın sanat müzesine dönüştürülüp Guggenheim Müzesi olarak hizmete açılmasıyla
bambaşka bir ruha bürünmüş.
|
Mercado'dan şehrin güney kesimi... |
Benim de İspanyanın kuzeydoğusundaki bu güzel şehrin adını
duymam, işte bu değişimi sayesinde oldu. THY’nin Bilbao’ya hergün karşılıklı
seferleri var ve yolculuk yaklaşık 3.5 saat kadar sürüyor. Bilbao Havalimanı
oldukça küçük. Ancak uçaktan inip
havalimanından çıkmamız o saatlerde inen tek uçak olmamıza ve uçağın yarısının
boş olmasına rağmen 1 saat kadar sürüyor. Pasaport kontrolü çok yavaş ve
sabırlı olmak gerekiyor...
|
Casco Viejo |
Havalimanından merkeze uzaklık yaklaşık 12 km. kadar ve
merkeze ulaşım için taksi ya da Bizkaibus
denilen belediye otobüsünün A3247 No’lu hattını kullanabilirsiniz. Taksi
yaklaşık 25-30 Euro civarı, otobüs ise 1.45 Euro. Otobüs, Termibus denilen otogara kadar gidiyor ve merkezde Plaza Moyua’da bir durağı daha var.
|
Casco Viejo |
Merkeze ulaşır ulaşmaz Nervion
Nehri üzerindeki otelimizze yerleşip soluğu dışarda alıyor ve şehri tanımaya
başlıyoruz. İlk ziyaretimiz Casco Viejo
denilen eski şehir tarafına oluyor. Bu bölge, şehrin doğusunda nehrin üst tarafında kuzeyinde Plaza Nueva ile güneyinde büyük tarihi bir binada hizmet veren kapalı bir Pazar olan Mercado la Ribera arasındaki dar
sokaklardan oluşuyor. Bu bölgede mutlaka görülmesi gereken yapılar hemen Casco Viejo Bölgesi’ne girerken
göreceğiniz San Nicolas Kilisesi, Siete
Calles diye nitelenen birbirine paralel yedi sokak ve bu sokakların
açıldığı Santiago Kilisesi. Ve tabi Santos Juanes Kilisesi... Özellikle Plaza Nueva ve harika simetrisiyle Plaza Santiago bu bölgede görmekten zevk
alacağınız meydanlar.
|
San Nicolas |
|
Plaza Santiago |
|
Plaza Nueva |
|
Casco Viejo |
|
Mercado La Ribera |
Şehrin kuzeyinden güneyine geçmek için pek çok köprü
kurulmuş. Bunlardan en bilinenleri sadece yayaların geçtiği Beyaz Köprü adıyla
da bilinen ve Baskçası “Zubizuri”
olan köprü. Bunun dışında Ayuntamiento, Casco Viejo Bölgesi’ne bağlanan Arenal,
Merced ve La Ribera Köprü’leri en bilinenleri.
|
Arenal |
|
Zubizuri'den... |
Arenal Köprüsü’nün bir tarafı San Nicolas Kilisesi’ne çıkarken, diğer ucu nehrin güney tarafında Navarra Meydanı’na ve oradan da en büyük
caddelerden biri olan Lopez de Haro
ve Gran Via’ya açılıyor. Bu caddeler
daha çok zincir alışveriş mağazalarının bulunduğu bizim Bağdat Caddesi ya da
Nişantaşı’na benzeyen bölgeler. Ancak tüm bu uzun ve geniş caddeler boyunca
eski yapılara bakmaktan kendini alamıyor insan. Gran Via ve Lopez de Haro
Caddelerinin tam ortasında ise Plaza
Moyua denilen Bilbao’nun kalbi diyebileceğimiz neredeyse 8 caddenin
kesiştiği meydan var.
|
Lopez de Haro |
|
Plaza Moyua |
Guggenheim Müzesi,
Bilbao’nun olmazsa olmazlarından ve belki de şehrin bugün tanınmasında en büyük
rolü olan yer. Müze, nehir kıyısında Zubizuri
Köprü’sünden biraz batıda yer alıyor. Müzeye nehir tarafından baktığınızda
Anish Kapoor’un “Tall Tree and the Eye” isimli ayna yüzeyli küreleri ile Louise
Bourgeois’in Maman isimli dev örümcek heykeli, kara tarafından baktığınızda ise
Jeff Koon’un çiçeklerden yapılmış dev köpek yavrusu enstalasyonu “Puppy” sizi
karşılıyor olacak... Müzeye giriş 11 Euro
ve Pazartesi günleri müze kapalı. Daimi serginin dışında en üst katında
dönemsel sergiler de yer alıyor. Bizim ziyaret ettiğimiz dönemde Nikki de Saint
Phalle’nin daha çok enstalasyonu andıran tabloları ve Nana adını verdiği
heykellerinin yer aldığı sergisi vardı.
|
Guggenheim |
|
Maman |
|
Guggenheim |
|
Puppy |
Hazır yeri gelmişken, Guggenheim Müzesi’nin hemen
karşısından Puppy Heykeli’nden başlayan Iparraguirre
Caddesi’nden devam ederek ulaşacağınız La
Alhondiga Binası ise eskiden terkedilmiş bir depoymuş ve günümüzde
tepesinde tabanı camdan bir havuzu, sergi ve gösteri salonlarının olduğu bir
kültür merkezi haline getirilmiş. Binanın lobisinde herbirinin değişik şekilde
temalarda dekore edildiği sütunlar mevcut. Bilbao’ya kadar gelmişken mutlaka
burayı da görüp kafesinde biraz dinlenebilirsiniz...
|
La Alhondiga |
|
La Alhondiga |
Son olarak, Artxanda
Tepesi’ne füniküler ile çıkarak buradan şehri bir de kuşbakışı görün. Hemen Zubizuri’nin kuzey tarafındaki
sokaklardan biri olan Mugica y Butron
sokağının sonundaki Plaza Funicular’daki
füniküler ile birkaç dakikada ulaşacağınız Artxanda
Tepesi’nden günü batırabilirsiniz.
|
Plaza Funicular |
|
Artxanda'dan Bilbao... |
|
Artxanda Finiküler Girişi |
Gelelim Bilbao’da ne yenir konusuna; bu bölgede neredeyse
her kafe ve restoranda göze çarpan pintxos
İspanya’da tapas olarak bildiğimiz kanepelerin değişik bir versiyonu. En çok
balık ürünleri ve jamon (yani domuz salamı) ile yapılıyor. Değişik balık
türleriyle yapılanlarını biz çok sevdik. En çok da pil pil balığı, morina,
yengeçli versiyonarı değişik soslarıyla biraya gelince tatmaya ve denemeye
değer diyebilirim. Avrupa’nın diğer yerlerine göre de bu alternatifiyle yemek
işini hayli ucuza çıkarabiliyorsunuz. Pintxos’larla birlikte şaraplı bir menüye
kişibaşı 7-10 Euro arası bir bedelle fazlasıyla doymak mümkün. Sıcak birşeyler
yemek isterseniz morina balığıyla hazırlanan “bacalao al pil pil” ve bask etlerini deneyebilirsiniz. Tatlı olarak
bu yöreye özgü içi muhallebi ile hazırlanmış canutillo’nun tadına bakabilirsiniz.
|
Victor Montes |
Restoranlarda akşam servisleri genelde 20:00’den sonra
başlıyor, o saatten önce yemek yemek isterseniz en iyi alternatif pintxos...
Yemek için Casco Viejo Bölgesi’nde Plaza Nueva’daki Casa Victor Montes ve daha salaş ve pratik yemek için ise aynı
yerde Zezen Gorri ve meydanda açık
havada oturmak isterseniz de Cafe-Bar
Bilbao’yu tavsiye edebilirim.
Bilbao’da gezerken dikkat edlmesi gereken diğer bir nokta da
şehirde 14:00-17:00 arası genelde siesta vakti. Bu yaz kış farketmeksizin
böyle. Mercado la Ribera adıyla
bilinen yiyecek pazarında bile siesta vakti var ve burayı gezmek isterseniz
14:30-17:00 arası kapalı olduğunu lütfen unutmayın..
|
Mercado la Ribera |
Uzun sözün kısası, Bilbao her yönüyle klasik küçük bir
Avrupa şehri. Eskiden bir ticaret şehri iken şimdilerde sanatla bütünleşmiş bu
şehir, binalarının görsel olarak güzelliği ve renkliliği ve eskiye sahip
çıkmanın avantajından faydalanıyor. Unutmadan geçilmemesi gereken bir konu da
sanırım şehirde sokakta dolaşan herkesin şık ve bakımlı olması... Eğer olur da
kısa bir nefes alıp sanatla iç içe olmak isterseniz Bilbao’ya yolunuzu düşürün
derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder