San Sebastian Bilbao’ya yaklaşık 100 km. uzaklıkta Atlas
Okyanusu kıyısında küçük bir şehir.
Burası, güzel bir sahil şehri olmasının yanında aynı zamanda kişi başına
en fazla Michelin yıldızlı restoranın düştüğü gurme bir şehirmiş:) Aynı zamanda da 2016
yılı Avrupa Kültür başkenti olarak seçilmiş. Bu nedenle de zaten hareketli
geçen yaz ayları daha da hareketli geçeceğe benziyor...
Bilbao’dan San Sebestian’a araba dışında otobüs veya trenle ulaşım
mümkün. Ancak tren neredeyse 3 saate yakın sürüyormuş, o yüzden biz de otobüs
yolunu tercih ettik. Bu iki şehir arasında geniş ve rahat bir ulaşımın
sağlandığı otoyol mevcut. Bilbao’dan otobüsler Termibus denilen şehrin güneyindeki otogardan kalkıyor ve yolculuk
yaklaşık 1 saat sürüyor. Pesa ve Alsa adında iki otobüs şirketi bu hatta
hizmet veriyormuş ve bunlardan Alsa
biraz daha hesaplı olmasına rağmen (yaklaşık 6.5 Euro) sefer sayısı daha az, Pesa ise biraz daha pahalı (11.75 Euro)
ama her yarım saatte bir karşılıklı seferleri var. Biz de Termibus’a ulaşıp biletlerimizi alıyor ve San Sebastian’a doğru 1
saat 15 dakika sürecek yolculuğumuza başlıyoruz. 10:00’da bindiğimiz otobüsümüz
11:15’de San Sebastian’a ulaşıyor ve bizde şehri gezmeye başlıyoruz. Yerel halk
San Sebastian’a Bask dilinde Donostia
olarak hitap ediyor. O yüzden birçok yerde hatta yol tabelalarında, otobüs
biletlerinde bile bu adı görürseniz şaşırmayın.
|
Termibus |
Yaz döneminde turist otobüsleri hergün hizmet veriyormuş
ancak bizim gittiğimiz dönemde henüz turizm sezonu başlamadığından turist
otobüsleriyle şehri gezmek mümkün olmuyor. Biz de tabana kuvvet gezmeye
başlıyoruz bu şirin şehri...
Öncelikle şehrin biraz dışında güneyde yer alan otogardan
yola çıkarak hemen yakınındaki otobüs durağından 28 No’lu belediye otobüsü ile
merkeze ulaşıyoruz. Bu hat ring sefer yapan bir hatmış ve biletimizi otobüsün
içinde de 1.65 Euro ödeyerek alıyoruz. Şehrin tam kalbindeki Alemeda del Boulevard üzerindeki durakta
iniyor ve hemen indiğimiz yerin yanıbaşındaki turizm ofisinden harita ve
şehirle ilgili kısa bilgiler ediniyoruz.
|
Boulevard |
İlk durağımız, Parte
Vieja (yani eski şehir)daki San
Vincente Kilisesi ve hemen buranın yakınundaki San Telmo Müzesi oluyor. Şansımıza Salı günleri müzenin ücretsiz
günü olduğunu öğreniyor ve müzeyi de ücretsiz geziyoruz. San Telmo Müzesine
giriş normalde 6 Euro ve dediğim gibi Salı günleri de ücretsiz gezilebiliyor. Tarihi, 16. Yüzyıla dayanan San Telmo Müzesi’ndeki resimler,
heykeller, seramikler görülmeye değer. Müzenin bir de güzel kafesi var, seyahat
boyunca içtiğim en güzel kahvelerden
birini de burada içiyorum.
|
San Telmo |
|
San Telmo |
|
San Telmo |
Daha sonra eski şehrin sokaklarında dolaşıyor ve okyanus
kenarında batı tarafında Plaza de
Kaimingaintxo ve Plaza Lasta
Sokamuturra’dan geçerek okyanusu
izliyoruz. Buranın biraz güneyinde
meşhur La Concha plajı başlıyor. Bu
plaj yaz aylarında dolup taşıyormuş ama bizim gittiğimiz dönemde önümüzde bomboş
uzun bir sahil var ve tabi sahile vuran okyanus dalgaları.
|
Plaza Lasta Sokamuturra |
|
La Mota |
San Sebastian’ın en kuzey ucunda bir tepede yer alan La Mota Kalesi’ne de tırmanarak
çıkabilmek mümkün ama bizim gözümüz pek yemediğinden ve zamanımız da biraz
kısıtlı olduğundan bu ziyareti yapamıyoruz. Ancak hizmet verdiği zamanlarda
turist otobüsüyle bu kaleye de daha rahat ulaşmak mümkünmüş.
Parte Vieja (yani eski şehir bölgesi) da görülmesi gereken
yerler arasında, Santa Maria
Kilisesi’nin ünündeki Plaza de Trinidad
ve simetrisiyle beni kendine hayran bırakan Plaza
de la Constitucion var.
|
Santa Maria |
|
Plaza Constitucion |
Buraları gezip, Plaza
Constitucion’da yer alan Gott
adlı bir kafe/restoranda dinlenip birşeyler yemek için mola veriyoruz. Plaza Constitucion, önceleri boğa güreşlerinin de yapıldığı bir
meydanmış. O dönemlerde bu meydana bakan balkonlar halka kiralanırmış ve hala
bu balkonların birbirini takip eden üzerine boya ile işaretlenmiş numaralarını
görmek mümkün.
Buradaki molamızın ardından tekrar sahil tarafına geçerek bu
kez Hotel de Ville (Belediye Binası)
ve hemen buranın yanıbaşında başlayıp Concha
Plajı’na kadar devam eden Parque de
Alderdi-Eder (Parkı)nı görüyoruz. Bu parkta en çok ilgimi çeken hem burada
hem de şehrin genelinde sıkça gözüme çarpan ve sonradan demirhindi ağaçları
olduğunu öğrendiğim ağaçlar oluyor.
|
Hotel de Ville |
|
Parque de Alderdi-Eder |
Parktan devam ederek şehrin yeni merkezi olan bölüme
ulaşıyor ve burada da Plaza de Gipuzkoa’daki Konsey Binası’nı ve
buradan geniş bir alışveriş caddesi olan Avenida
de la Libertad’dan geçerek daha
güneydeki Buen Pastor Katedrali ve
Meydanı’na ulaşıyoruz .
|
Buen Pastor Cathedral |
|
Plaza de Gipuzkoa |
|
Avenida de la Libertad ve demirhindi ağaçları... |
Burayı da gördükten sonra artık dönme zamanı geliyor. San
Sebastian’dan aklımda en çok kalanlar ise, olağanüstü simetrisi ile Plaza de la Constitucion, Alderdi-Eder
Parkı ve şehrin genelindeki değişik görünümlü demirhindi ağaçları, okyanus
dalgaları ve şık & zarif Donostia’lılar oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder