Çorum seyahatime başlamadan önce ilk durağım Ankara oluyor. Ankara’da
yaşayan can dostlarımla tarihte yolculuğa çıkmadan önce hep merak ettiğim ama
daha önce bir türlü görme fırsatı yakalayamadığım Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni
gezme frsatı buluyorum. Burası, Ankara Kalesi’ne yakın bir noktada yenilenen
binasında hizmet vermeye başlamış. Anadolu’nun gerçekten de tarihin beşiği
olduğunu burayı gezerek daha net anlıyorsunuz.
|
Anadolu Medeniyetleri Müzesi |
Bu seferki gezimizin teması tarihe yolculuk olduğundan,
sonraki durağımız Hitit’lerin başkenti Hattuşaş’a da ev sahipliği yapan Çorum
oluyor. Ankara’dan Çorum’a gitmek üzere üzere sabahın erken saatlerinde yola
çıkıyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 3 saat sürüyor.
Çorum’a varmadan önce ilk durağımız 1986’da UNESCO Dünya Miras
Listesi’ne de alınmış Hattuşaş oluyor. Eski çağlardan beri değişik
medeniyetleri misafir etmiş Anadolu’nun merkezindeki bu şehre yolculuk, adeta
tarihte bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Hattuşaş’ı gezmenin en pratik yolu,
aracınızla girişten başlayan ve önemli noktaları bir plan dahilinde rahatça
görebileceğiniz şekilde tekrar sizi başladığınız noktaya getiren yolu takip
etmek... Bu yolculuk sırasında mutlaka görmeniz gerekenler sırasıyla, başlanıçta yer alan 1 no’lu Tapınak ile,
Aslanlı Kapı, Yerkapı, Sfenksli Kapı, Kral Kapı ve Büyükkale. Yerkapı’dan bir
tünel ile karşı tarafa geçip sola saptığınızda karşınıza çıkan yüksek
merdivenlerden çıkarak Sfenksli Kapı’ya ulaşılıyor. Buradan devam ettiğinizde
ise yine başladığınız noktaya yani Yerkapı’ya geri dönmüş oluyorsunuz. Hattuşaş’a
giriş 8 TL ve müzekart geçerli. Burada
yer alan Sfenksli Kapı’nın orijinali de Boğazköy Müzesi’nde sergileniyor.
|
Aslanlı Kapı |
Biz de Hattuşaş ziyaretimizden sonra, yol üzerinde
Yazılıkaya’ya uğrayıp Boğazköy Müzesi’ni ziyaret ediyoruz.Boğazköy Müzesi’nin
giriş ücreti 5TL ve burada da müzekart geçerli. Hem sergilenen materyaller hem
de sergilenme şekilleri bizim ülkemizde de bu işi artık güzel bir şekilde
yapabildiğimizin kanıtı oluyor ve gördüklerimizi çok beğeniyoruz.
|
Yazılıkaya |
|
Yazılıkaya |
|
Boğazköy Müzesi |
|
Sfenksli Kapı'nın orijinali |
Boğazköy Müzesi’nden sonraki durağımız ise Alacahöyük
oluyor. Burada müze ve höyük bir arada. Giriş ücreti de 5 TL ve çoğu yerde
olduğu gibi burada da müzekart geçerli. Burayı gezdikten sonra Çorum’a doğru
devam ediyor ve yaklaşık 1 saatte Çorum’a varıyoruz.
|
Alacahöyük |
|
Alacahöyük |
Vakit de hayli ilerlediğinden artık yerel bir şeyler
tadabilmek için adını önceden duyduğumuz İkinci Bahar adlı restorana gitmeye
karar veriyoruz. Ancak oraya vardığımızda sadece döner ve karışık ızgara servis
edildiğini öğrenince yerel bir şeyler yemek için Katipler Konağı’nda şansımızı deniyor çok da
memnun ayrılıyoruz. Katipler Konağı, eski bir konağın renove edilerek restoran
haline getirildiği, güzel bir avlusu olan hoş bir mekan. Pek çok yerel tat
denemek mümkün. Biz tercihimizi, çatal aşı çorbası, iskilip dolması ve tatlı
olarak da sıkma denilen bir çeşit hamur tatlısından yana kullanıyoruz. Fiyatlar
pek ucuz sayılmaz ama servis ve lezzet olarak güzel bir yer burası. İskilip Dolması
özellkle Çorum’un İskilip ilçesinde yapılan ve buharda piştiği için
hazırlanması saatler alan çok güzel bir tat. Dolma dendiğine bakmayın, bir nevi
pilav üstü tandır. Genelde elma sirkesi
eklenmiş cacık ile servis ediliyor.
|
Katipler Konağı |
|
Katipler Konağı |
Bu güzel molanın ardından Çorum Müzesi’ni de görüp tarihte
yolculuğumuzu sonlandırıyoruz. Çorum Müzesi’nin şu anda yer aldığı güzel bina, 1914’de
aslında bir hastane olarak yapılmış ve sonrasında okul olmuş. 1968 yılında
açılan müze ise 2000 yılında yenilenerek müzeye çevrilen bu binada hizmet
vermeye başlamış. Arkeoloji Bölümü’nün yanısıra dışardan geçilen ayrı bir
salonda Etnografya Bölümü de var. Burası da gerçekten görülmeye değer ve bizi
tarihte güzel bir yolculuğa çıkaran bir
müze olarak aklımıza kazınıyor.
|
Çorum Müzesi |
Müze ziyaretimizden sonra Çorum’u biraz tanımak için merkeze
doğru devam ediyoruz. Çorum’un en büyük caddeleri İnönü ve Gazi Caddeleri . Bunların kesişim
noktasında ise şehrin merkezi ve Saat Kulesi var. Hemen buradan açılan sokaklar
içinde Arasta, Ulu Cami ve tabi Çorum’un vazgeçilmezi leblebiciler mevcut.
Arastalar içinde ayakkabıcılar çarşısı aynı zamanda dünyanın en dar sokağı
olarak biliniyor ama ben daha darlarını da gördüm :) Ama buraya kadar gelmişken,
buraya da en azından fotoğraflamak için uğramaya değer.
|
Saat Kulesi ve Dünyanın Merkezi :) |
|
Ayakkabıcılar Çarşısı |
|
Ulu Cami |
|
Ulu Cami |
Leblebi demişken, Çorum’ a yolunuz düşerse mutlaka
leblebisinden tadın ve hatta değişik çeşitlerde satılan leblebilerden satın
alın. Leblebi dükkanlarının pek çok turistik olanı var. Ancak biz,
okuduklarımızdan farklı olarak Çorum Müzesi’ndeki görevlinin bizi
yönlendirmesiyle gittiğimiz ufacık bir dükkanda hizmet veren Hayvalı adlı
dükkandan leblebi alışverişimizi yapıyor ve çok da memnun kalıyoruz. Genelde
yerel halk da buradan alışveriş yaptığından ufacık dükkan hep kalabalık,
mutlaka deneyin derim. Bir de leblebi unundan yapılan kurabiyelerini tatmanızı
tavsiye ederim. Bunları en rahat yine hemen merkezdeki Şehir Pastanesi’nden
satın alabilirsiniz. Yalnız leblebi unundan yapıldığı için çok kolay
dağılıyorlar, aman dikkat :)
|
Hayvalı |
Çorum’daki ziyaretimizin devamını ertesi güne bırakarak
biraz dinlenmek üzere otelimize dönüyoruz. Otelimiz Anitta da ismini Hitit
krallarının birinden alıyor ve hemen şehir girişinde İnönü Caddesi’nin
başlangıç noktasında.
Ertesi gün Ankara’ya dönmeden önce İskilip’e gitmeyi
planlıyoruz. Ancak öncesinde Ulu Cami’yi ziyaret edip, Gazi Caddesi’nin
devamında yer alan Pir Sultan ve Yunus Emre Parklarında biraz dolaşıyor ve
Yunus Emre Parkı içindeki Şellale adlı kafede sabah kahvemizi içiyoruz.
|
Pir Sultan Parkı |
|
Pir Sultan Parkı |
|
Yunus Emre Parkı |
|
Yunus Emre Parkı |
Bu arada yeri gelmişken Çorum’un Kargı ilçesinde Kargı
tulumu denilen özel bir tulum içinde yapılan bir peynir var. Ancak bu peynir
sadece Kargı da bulunduğundan ve bizim de Çorum’a 100km uzaklıktaki Kargı’ya
gidecek vaktimiz olmadığından yine Saat Kulesi’nin hemen yakınında yer alan
Hitit Market’te bu tulum peyniri çeşidine rastlayınca satın alıyoruz. Fiyatı
normal tulum peynirlerinden biraz daha pahalı ama bu kadar meşhur olduğuna göre
denemeye değer diye düşünüyor ve bulduğumuza çok seviniyoruz.
Çorum’dan İskilip yaklaşık 55 km. ve bir saat kadar sürürüyor. İskilip’te ilk
olarak Ulu Cami ve Kanuni döneminin Şeyhülislam’ı Ebusuud Efendi’nin babası
adına yaptırdığı Şeyh Yavsi Cami’ni görüyoruz. Hemen bu caminin yanında yer
alan Kütüphane’nin Bedri Rahmi Sergi Salonu’nda ünlü ressamın yaptığı
eserlerden örnekler bulunuyormuş. Söylendiğine göre ünlü ressam Van Gogh için pek çok eserinde ilham aldığı
Provence neyse, Bedri Rahmi için de İskilip benzer bir anlam taşıyormuş.
|
Kızılırmak |
|
Şeyh Yavsi Cami |
Biz de bu ziyaretlerin ardından İskilip sokaklarında biraz dolaştıktan
sonra Kale’ye doğru aracımızla çıkıp dönüş yoluna geçmeden önce şehir çıkışında
yer alan Seyir Tepesi’nde bir kez daha İskilip Dolması tadıyoruz. Burası sadece
İskilip Dolması ile meşhur bir yermiş ve şehriye corbası, sirkeli cacık ile
sunulan iskilip dolması ve un helvasından oluşan fiks bir menüleri var. Genelde
yer ayırtılması gerekiyormuş ancak biz henüz yoğun sezon başlamadığından yer
bulmakta zorluk çekmiyoruz.
|
İskilip Sokakları... |
|
Kaleden İskilip |
|
Kale yolu |
|
İskilip Dolması |
Artık dönme vakti gelip çatıyor ve bu kez Çankırı üzerinden
Ankara’ya doğru 3 saat sürecek yolculuğumuza başlıyoruz.