25 Nisan 2017 Salı

Dünyanın Merkezi: ÇORUM



Çorum seyahatime başlamadan önce ilk durağım Ankara oluyor. Ankara’da yaşayan can dostlarımla tarihte yolculuğa çıkmadan önce hep merak ettiğim ama daha önce bir türlü görme fırsatı yakalayamadığım Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezme frsatı buluyorum. Burası, Ankara Kalesi’ne yakın bir noktada yenilenen binasında hizmet vermeye başlamış. Anadolu’nun gerçekten de tarihin beşiği olduğunu burayı gezerek daha net anlıyorsunuz.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi
 

Bu seferki gezimizin teması tarihe yolculuk olduğundan, sonraki durağımız Hitit’lerin başkenti Hattuşaş’a da ev sahipliği yapan Çorum oluyor. Ankara’dan Çorum’a gitmek üzere  üzere sabahın erken saatlerinde yola çıkıyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 3 saat sürüyor. 


Çorum’a varmadan önce ilk durağımız 1986’da UNESCO Dünya Miras Listesi’ne de alınmış Hattuşaş oluyor. Eski çağlardan beri değişik medeniyetleri misafir etmiş Anadolu’nun merkezindeki bu şehre yolculuk, adeta tarihte bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Hattuşaş’ı gezmenin en pratik yolu, aracınızla girişten başlayan ve önemli noktaları bir plan dahilinde rahatça görebileceğiniz şekilde tekrar sizi başladığınız noktaya getiren yolu takip etmek... Bu yolculuk sırasında mutlaka görmeniz gerekenler sırasıyla,  başlanıçta yer alan 1 no’lu Tapınak ile, Aslanlı Kapı, Yerkapı, Sfenksli Kapı, Kral Kapı ve Büyükkale. Yerkapı’dan bir tünel ile karşı tarafa geçip sola saptığınızda karşınıza çıkan yüksek merdivenlerden çıkarak Sfenksli Kapı’ya ulaşılıyor. Buradan devam ettiğinizde ise yine başladığınız noktaya yani Yerkapı’ya geri dönmüş oluyorsunuz. Hattuşaş’a giriş 8 TL ve müzekart geçerli.  Burada yer alan Sfenksli Kapı’nın orijinali de Boğazköy Müzesi’nde sergileniyor.

Aslanlı Kapı
 

Biz de Hattuşaş ziyaretimizden sonra, yol üzerinde Yazılıkaya’ya uğrayıp Boğazköy Müzesi’ni ziyaret ediyoruz.Boğazköy Müzesi’nin giriş ücreti 5TL ve burada da müzekart geçerli. Hem sergilenen materyaller hem de sergilenme şekilleri bizim ülkemizde de bu işi artık güzel bir şekilde yapabildiğimizin kanıtı oluyor ve gördüklerimizi çok beğeniyoruz. 

Yazılıkaya

Yazılıkaya

Boğazköy Müzesi

Sfenksli Kapı'nın orijinali
 

Boğazköy Müzesi’nden sonraki durağımız ise Alacahöyük oluyor. Burada müze ve höyük bir arada. Giriş ücreti de 5 TL ve çoğu yerde olduğu gibi burada da müzekart geçerli. Burayı gezdikten sonra Çorum’a doğru devam ediyor ve yaklaşık 1 saatte Çorum’a varıyoruz.

Alacahöyük

Alacahöyük
 

Vakit de hayli ilerlediğinden artık yerel bir şeyler tadabilmek için adını önceden duyduğumuz İkinci Bahar adlı restorana gitmeye karar veriyoruz. Ancak oraya vardığımızda sadece döner ve karışık ızgara servis edildiğini öğrenince yerel bir şeyler yemek için  Katipler Konağı’nda şansımızı deniyor çok da memnun ayrılıyoruz. Katipler Konağı, eski bir konağın renove edilerek restoran haline getirildiği, güzel bir avlusu olan hoş bir mekan. Pek çok yerel tat denemek mümkün. Biz tercihimizi, çatal aşı çorbası, iskilip dolması ve tatlı olarak da sıkma denilen bir çeşit hamur tatlısından yana kullanıyoruz. Fiyatlar pek ucuz sayılmaz ama servis ve lezzet olarak güzel bir yer burası. İskilip Dolması özellkle Çorum’un İskilip ilçesinde yapılan ve buharda piştiği için hazırlanması saatler alan çok güzel bir tat. Dolma dendiğine bakmayın, bir nevi pilav üstü  tandır. Genelde elma sirkesi eklenmiş cacık ile servis ediliyor.

Katipler Konağı

Katipler Konağı
 

Bu güzel molanın ardından Çorum Müzesi’ni de görüp tarihte yolculuğumuzu sonlandırıyoruz. Çorum Müzesi’nin şu anda yer aldığı güzel bina, 1914’de aslında bir hastane olarak yapılmış ve sonrasında okul olmuş. 1968 yılında açılan müze ise 2000 yılında yenilenerek müzeye çevrilen bu binada hizmet vermeye başlamış. Arkeoloji Bölümü’nün yanısıra dışardan geçilen ayrı bir salonda Etnografya Bölümü de var. Burası da gerçekten görülmeye değer ve bizi tarihte güzel bir yolculuğa çıkaran  bir müze olarak aklımıza kazınıyor.

Çorum Müzesi
 

Müze ziyaretimizden sonra Çorum’u biraz tanımak için merkeze doğru devam ediyoruz. Çorum’un en büyük caddeleri  İnönü ve Gazi Caddeleri . Bunların kesişim noktasında ise şehrin merkezi ve Saat Kulesi var. Hemen buradan açılan sokaklar içinde Arasta, Ulu Cami ve tabi Çorum’un vazgeçilmezi leblebiciler mevcut. Arastalar içinde ayakkabıcılar çarşısı aynı zamanda dünyanın en dar sokağı olarak biliniyor ama ben daha darlarını da gördüm :) Ama buraya kadar gelmişken, buraya da en azından fotoğraflamak için uğramaya değer. 
Saat Kulesi ve Dünyanın Merkezi :)

Ayakkabıcılar Çarşısı

Ulu Cami

Ulu Cami
 

Leblebi demişken, Çorum’ a yolunuz düşerse mutlaka leblebisinden tadın ve hatta değişik çeşitlerde satılan leblebilerden satın alın. Leblebi dükkanlarının pek çok turistik olanı var. Ancak biz, okuduklarımızdan farklı olarak Çorum Müzesi’ndeki görevlinin bizi yönlendirmesiyle gittiğimiz ufacık bir dükkanda hizmet veren Hayvalı adlı dükkandan leblebi alışverişimizi yapıyor ve çok da memnun kalıyoruz. Genelde yerel halk da buradan alışveriş yaptığından ufacık dükkan hep kalabalık, mutlaka deneyin derim. Bir de leblebi unundan yapılan kurabiyelerini tatmanızı tavsiye ederim. Bunları en rahat yine hemen merkezdeki Şehir Pastanesi’nden satın alabilirsiniz. Yalnız leblebi unundan yapıldığı için çok kolay dağılıyorlar, aman dikkat :)

Hayvalı


Çorum’daki ziyaretimizin devamını ertesi güne bırakarak biraz dinlenmek üzere otelimize dönüyoruz. Otelimiz Anitta da ismini Hitit krallarının birinden alıyor ve hemen şehir girişinde İnönü Caddesi’nin başlangıç noktasında.


Ertesi gün Ankara’ya dönmeden önce İskilip’e gitmeyi planlıyoruz. Ancak öncesinde Ulu Cami’yi ziyaret edip, Gazi Caddesi’nin devamında yer alan Pir Sultan ve Yunus Emre Parklarında biraz dolaşıyor ve Yunus Emre Parkı içindeki Şellale adlı kafede sabah kahvemizi içiyoruz. 

Pir Sultan Parkı

Pir Sultan Parkı

Yunus Emre Parkı

Yunus Emre Parkı
 

Bu arada yeri gelmişken Çorum’un Kargı ilçesinde Kargı tulumu denilen özel bir tulum içinde yapılan bir peynir var. Ancak bu peynir sadece Kargı da bulunduğundan ve bizim de Çorum’a 100km uzaklıktaki Kargı’ya gidecek vaktimiz olmadığından yine Saat Kulesi’nin hemen yakınında yer alan Hitit Market’te bu tulum peyniri çeşidine rastlayınca satın alıyoruz. Fiyatı normal tulum peynirlerinden biraz daha pahalı ama bu kadar meşhur olduğuna göre denemeye değer diye düşünüyor ve bulduğumuza çok seviniyoruz.


Çorum’dan İskilip yaklaşık 55 km. ve  bir saat kadar sürürüyor. İskilip’te ilk olarak Ulu Cami ve Kanuni döneminin Şeyhülislam’ı Ebusuud Efendi’nin babası adına yaptırdığı Şeyh Yavsi Cami’ni görüyoruz. Hemen bu caminin yanında yer alan Kütüphane’nin Bedri Rahmi Sergi Salonu’nda ünlü ressamın yaptığı eserlerden örnekler bulunuyormuş. Söylendiğine göre ünlü ressam  Van Gogh için pek çok eserinde ilham aldığı Provence neyse, Bedri Rahmi için de İskilip benzer bir anlam taşıyormuş.

Kızılırmak


Şeyh Yavsi Cami
  


Biz de bu ziyaretlerin ardından İskilip sokaklarında biraz dolaştıktan sonra Kale’ye doğru aracımızla çıkıp dönüş yoluna geçmeden önce şehir çıkışında yer alan Seyir Tepesi’nde bir kez daha İskilip Dolması tadıyoruz. Burası sadece İskilip Dolması ile meşhur bir yermiş ve şehriye corbası, sirkeli cacık ile sunulan iskilip dolması ve un helvasından oluşan fiks bir menüleri var. Genelde yer ayırtılması gerekiyormuş ancak biz henüz yoğun sezon başlamadığından yer bulmakta zorluk çekmiyoruz. 

İskilip Sokakları...

Kaleden İskilip

Kale yolu

İskilip Dolması



Artık dönme vakti gelip çatıyor ve bu kez Çankırı üzerinden Ankara’ya doğru 3 saat sürecek yolculuğumuza başlıyoruz.

20 Nisan 2017 Perşembe

KIRŞEHİR, HACIBEKTAŞ ve KAMAN...



Kırşehir’e, uçakla geldiğimiz Nevşehir havalimanından yaklaşık 1 saatte ulaşılıyor. Ancak biz, yol üzerinde Hacıbektaş’a da uğruyoruz. 

Hacıbektaş

Hacıbektaş
 

Nevşehir Havalimanından Hacıbektaş’a giden karayolu iki şeritili ve araba kullanması çok rahat bir yol. Adını Bektaşiliğin kurucusu Bektaşi Veli’den alan Hacıbektaş’a vardığımızda ilk olarak Külliye’yi görüyoruz. Ücretsiz gezilebilen Külliye’de dede, baba ve dervişlerin o zamanki yaşantılarıyla ilgili bilgi veren değişik bölümler, açıklamalar mevcut.  

Hacıbektaş

Hacıbektaş
 

Sonraki durağımız hemen buranın yan sokağında yer alan Arkeoloji Müzesi ve şimdilerde müze olan Atatürk’ün de kaldığı ev oluyor. Müzeye giriş 5 TL ama müzekartınız varsa ücretsiz gezilebiliyor. 

Atatürk Evi

Atatürk Evi
 

Hacıbektaş’tan sonra yaklaşık yarım saatlik bir araba yolculuğu ile Kırşehir’e varıyoruz. Ancak Kırşehir bana daha çok bir şantiyedeymişim izlenimi veriyor. Yollar kazıldığı için toz-toprak hayli fazla. Bir de yağan yağmurun etkisi eklenince yollarda ilerlemek araba ile de olsa hayli zorlaşıyor. Trafik kuralları konusunda da en son yıllarca önce Mısır’a gittiğimde hisettiğim gibi kuralsızlık içinde kayboluyorum.  Buradaki sürücülerin kuralsız ve farklı araba kullanma stilleri şehre girer girmez gözüme çarpan nokta oluyor.


Kırşehir, esnaf ve zannatkarların piri kabul edilen Ahi Evran’ın önderliğini yaptığı Ahi yapılanmasının en bilinen şehirlerinden biri. Hatta Kırşehir’de Ahi Evran Cami adında bir de Cami var. Biz, ilk olarak aracımızla daha fazla yollarda zorluk çekmemek için park edip yaya olarak Lale Cami , Cacabey Cami ve Medresesi ile Melik Gazi Türbesi’ni ziyaret ediyoruz. Bu yapılar şehirde yer alan onlarca Selçuklu yapısından sadece birkaçı. 

Melik Gazi Türbesi

Cacacbey Cami ve Medresesi

Cacabey Cami ve Medresesi
 

Yağmurun şiddetini arttırmasıyla biraz da acıktığımızdan aracımıza geri dönüyor ve yerel yemekler yiyebileceğimizi okuduğumuz  ve tarihi konakların birinin yenilenerek restoran haline getirildiği bir binada hizmet veren Ağalar Konağı’na gitmek üzere aracımıza biniyoruz. Ağalar Konağı’nda yemeğimizi yiyip konağı da ziyaret ettikten sonra hemen yakınındaki Kırşehir Kalesi’ne doğru devam ediyoruz. Yalnız Kale dediğime bakmayın, burası daha çok bir tepe ve şehri nispeten yüksekten görebildiğiniz bir nokta.

Ağalar Konağı
 

Sonraki durağımız hemen buranın aşağısında yer alan Ahi Evran Cami ve türbesi oluyor. Bu caminin de etrafında büyük bir sergi kompleksi  inşaatı çalışması var. Burayı ziyaret ettikten sonra Kızılırmak’ın kollarından biri üzerinde yapay olarak inşa edilen göletin üzerine kurulu Kentpark’a uğruyoruz. Burada gölet üzerinde kurulu kafe ve restoranlar, ayrıca yürüyüş alanları mevcut. 

Ahi Evran Cami

Kentpark
 

Günümüzü burada tamamladıktan sonra otelimize geçiyoruz. Ertesi gün ilk durağımız ise Kırşehir’in 55 km. kuzeyindeki Kaman oluyor. Buradaki Kalehöyük Müzesi ve Japonya dışında yer alan en büyük Japon bahçesi olduğu söylenen Kaman Japon Bahçesi’ni ziyaret ediyoruz. Hem Kalehöyük Müzesi hem de Japon Bahçesi gerçekten görmekten zevk alacağınız yerler. Kalehöyük, Japon arkeologların 1985 yılından bu yana kazısını yaptıkları bir höyük ve hibe edilen parayla yapılan Müze’de Türkiye’de gördüğüm müzelerin en başarılarından biri kanımca. Müzeye giriş 5 TL ve müzekartla da ücretsiz gezilebiliyor. 

Kalehöyük

Kalehöyük Müzesi

Japon Bahçesi

Japon Bahçesi
 

Havalimanına dönüş yolunda ise Ağalar Konağı’nda yemek yedikten sonra bu kez köylerden geçerek ilerlediğimiz karayolunda Kesikköprü’yü ve hemen bu köprünün yanıbaşındaki Cacabey Kervansarayı’nı görüyoruz. Ancak Kervansaray tadilatta olduğu için ne yazık ki kervansaraya giremiyoruz. Kesikköprü’yü de fotoğrafladıktan sonra artık havalimanına doğru yola çıkmaya hazırız.

Kesikköprü

19 Nisan 2017 Çarşamba

Leman Gölü'nün Fransa Tarafındaki Şirin Köyleri: THONON & EXCENEVEX



Yvoire’dan Thonon’a devam eden yaklaşık 20 km.lik yolu yarım saatte alıyor ve hemen şehri kuşbakışı noktada gören, turizm ofisi ve Müze’nin bulunduğu meydanda aracımızı park edip bu şirin köyü yaya olarak dolaşmaya başlıyoruz.

Thonon
 

İlk olarak hemen turizm ofisi ve müzenin yanındaki seyir terasından Leman Gölü’nün ve limanın kuşbakışı fotoğraflarını aldıktan sonra sokaklara dalıyoruz. Ancak günlerden Pazar olmasının etkisiyle de olsa gerek her yer bomboş, tüm dükkan, kafe ve restoranlar kapalı ve liman biölgesine inen füniküler de çalışmıyor. O yüzden biz de sadece bu şirin köyde biraz dolaştıktan sonra önce Evian sonra da dönüş yolunda Excenevex’e uğramak üzere yolumuza devam ediyoruz.

Thonon

Thonon

Thonon

Belediye Binası - Hotel de Ville



Evian ile ilgili yazıma http://yasamakarken.blogspot.com.tr/2013/09/suyu-ile-unlu-bir-sehir-evian.html linkinden ulaşabilirsiniz.


Excenevex ise bu bölgede gezdiğimiz köyler arasında en küçüğü ve Yvoire’a en yakın olanı. Biz de Evian’dan Cenevre’ye dönerken burada küçük bir mola veriyoruz kendimize. Arabamızı parkettikten sonra köyün küçük kilisesini görüp göl kenarına doğru yürüyoruz. Sahilde göl manzaralı yazlık evleri ve kumsalıyla diğer köylerden biraz farklı bir görüntüsü var. 

Excenevex

Plaja giriş

Plaj

Plaj
 

Gölde kumsal boyunca yürüyüş yapıp aracımızla Cenevre’ye dönmek üzere yola çıkıyoruz. Excenevex gördüğüm kadarıyla yaz aylarında göle girip güneşlenmek isteyenlerin doldurduğu bir tatil köyü. O yüzden sahil ve plaj boyunca yürümek dışında yapılabilecek pek fazla bir aktivite de yok burada.