4 Mart 2020 Çarşamba

MALMÖ


İsveç’in Stockholm ve Göteborg’dan sonra üçüncü büyük şehri olan Malmö ile Danimarka’nın Kopenhag şehri 20kmlik bir boğazla birbirinden ayrılıyor. Biz de bu kadar yakınına gelmişken Kopenhag’dan yaklaşık bir saatlik bir otobüs yolculuğu ile bu boğazda 1999 yılında inşa edilen Öresund Köprüsü’nü kullanarak kısa bir ziyaret için Malmö’ye geçiyoruz.

Öresund Köprüsü

Öresund Köprüsü

Otobüsümüz

Flixbus ile yaptığımız bu yolculuk için 9:30da kalkacak otobüsümüze ulaşmak için Kopenhag Ana tren Garı’nın yakınındaki otobüs durağına gidiyoruz. Ancak bu durağı bulmak biraz zor çünkü biletle birlikte bize gönderilen linkteki haritaya tıkladığımızda otobüsün kalktığı yerden 1 km uzakta bir noktaya varıyoruz. Erken çıktığımız için zamanında kalkış noktasına ulaşıyoruz ama size önerim gönderilen linkten değil de Google Maps’e direkt yazarak bu durağa ulaşmanız. Otobüsle rahat bir yolculuk sonrası 1 saat 15 dakika sonra Malmö Ana Tren Garı’nın önündeki otobüs durağına ulaşıyoruz. Ayrıca bu yolculuk sırasında yanınıza mutlaka pasaportunuzu alın çünkü sınırda pasaport kontrolü ve arama yapılıyor.

Malmö’de, tren garını arkamıza alarak güneye doğru ilerleyip Gamla Staden adındaki Eski Şehir Bölgesi’ne ulaşıyoruz. Burada görülmesi gereken 3 meydan var. İlk olarak karşımıza şehrin ana meydanı Stortorget çıkıyor. Günümüzde Borsa Binası’na ve Nobel Müzesi’ne ev sahipliği yapan Meydan’ın hemen arkasında Katedral ve Kraliyet Sarayı yer alıyor. Bu meydanın en bilinen yapılarından biri de Malmö’nün en eski eczanesi olan Lejonet Eczanesi. Meydanın hemen çaprazında ise, Malmö’nün en küçük (ama bize göre en sevimli) olan Lilla Torg Meydanı karşımıza çıkıyor. Burayı fotoğrafladıktan sonra biraz daha ilerleyince Gustav Adolfs Torg (Gustav Adolf Meydanı)’na ulaşılıyor. Bu meydanın da en önemli özelliği meydandaki tüm yapıların, binaların taştan yapılmasıymış. Bu meydanları gördükten sonra Lilla Torg’a geri dönüp oradaki “Steakhouse” adlı restoranda bölgeye özel somon balığı yiyoruz.

Katedral

Lilla Torg

Stortorget

Lejonet

Lejonet

Stortorget


Stortorget


Buradaki kısa molanın ardından tekrar İstasyon tarafına giderek Malmö Kalesi’ni görüyoruz. Burada bir Sanat müzesi var günümüzde ve girişi 40 İsveç kronu. Kalenin çıkışından Turning Torso adındaki Malmö’nün önemli yapılarından biri olan gökdeleni fotoğraflamak mümkün oluyor. Eğer binanın kendisini görmek isterseniz şehrin biraz dışında olduğundan Stortorget’dan 2 numaralı otobüsü kullanarak ulaşabilirsiniz. Kaleden sonra yolumuza Dünya Denizcilik Üniversitesi’ne doğru devam ediyoruz.  Sonraki durağımız ise tekrar Gamla Staden (Eski Şehir) oluyor. Giderken de yine bu bölgede yer alan Malmö’nün en küçük müzesi olan ve 1910’dan kalma bir yapı olan Ebbas Hus’a uğruyoruz. Ancak müzenin bakım için kapalı olduğunu öğreniyoruz. Artık otobüs saatimize kadar merkezdeki bir kafede kendimize kahve molası verme zamanı…

Malmö

Kale

Kale

Turning Torso

Malmö

Dünya Denizcilik Üniversitesi

 Tren Garı - Malmö


3 Mart 2020 Salı

KOPENHAG'da 24 Saat


Danimarka’nın başkenti Kopenhag, Danca’da tüccar limanı anlamına geliyormuş. Adından da anlaşılacağı üzere bir liman şehri olan Kopenhag, Amsterdam kadar olmasa da içinden kanallar geçen bir şehir.

Stroget

Nyhavn

İstanbul’dan 3 saatlik bir uçuşla akşam saatlerinde ulaştığımız Kopenhag havalimanından şehir merkezine gitmek için taksi dışında ana tren istasyonuna giden tren ve şehir merkezinin farklı noktalarına giden metro seçenekleri mevcut. Biz ana tren garına yakın bir otelde konakladığımız için tren alternatifini kullanıyoruz. Havalimanının içinde yer alan makinelerden 36 Danimarka Kronu (1 Euro yaklaşık 7.5 kron) karşılığında biletimizi alıyoruz. Çok sık kalkan trenlerle uçağımız indikten 45 dakika sonra otelimizdeyiz. Alınan biletler alındığı saat itibariyle 1.5 saat geçerli ve bilet alırken istediğiniz gün ve saati seçebiliyorsunuz.

Tren İstasyonu

Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra hava kararmış olsa da eski şehrin de içinde olduğu Indre By bölgesine gidiyoruz. Kopenhag’ın ışıklı cadde ve sokaklarında biraz dolaşıp bir şeyler atıştırdıktan sonra otelimize dönüyoruz.

Kopenhag

Şehirde görülecek yerlerin başında Tivoli Bahçeleri geliyor. Burası hem bir doğal park, hem de bir eğlence parkı. Ancak bizim gittiğimiz şubat ayında kapalı olduğu için göremiyoruz☹ 2 Nisan’da açılacağını öğreniyoruz…

Tivoli
Tivoli

Otelimize çok yakın Tivoli Park’ın önünden yolumuza devam ederek Indre By bölgesine ulaşıyoruz. Belediye Binası’nın bulunduğu Radhus Pladsen (Meydanı) ilk durağımız oluyor. Buradan başlayarak hemen arkasından tekne turlarının kalktığı Kongen Nytorv (King’s New Square – Kralın Yeni Meydanı)’na kadar uzanan yaya bölgesi Stroget olarak biliniyor. Burada pek çok alışveriş alternatifi, restoran ve kafe mevcut. Ayrıca Kopenhag Katedrali de bu bölgede kanala doğru ilerlerken solda kalan sokakların birinde yer alıyor. Stroget Bölgesi’nde ayrıca bizdeki Galata Kulesi’ne çok benzettiğim Round Tower (Rundetaarn) yer alıyor. Buraya giriş 25 Kron ve tepeye spiral bir rampa ile çıkıldığından merdivenden daha rahat bir şekilde çıkılıyor. Stroget Bölgesi’ndeki başka bir kilise de Ostergade üzerindeki Kutsal Ruh Kilisesi (Holy Ghost Church).

Katedral

Rundetaarn

Rundetaarn

Rundetaarn

Rundetaarn

Rundetaarn


Kutsal Ruh Kilisesi

Kutsal Ruh Kilisesi


Stroget
Stroget


Kongen Nytorv Meydanı’nın hemen arkasındaki Nyhavn Kanalı’nın başlangıç noktasından tekne turları yapılıyor. İki farklı firma var. Biri daha ufak teknelerle 1 saatlik bir tur yapıyor, diğeri de benzer bir “hop-on, hop-off” turu yapıyor. Ancak biz gittiğimizde havanın soğuk ve yağmurlu olmasından dolayı “hop-on, hop-off” turu yapılmıyordu. Daha küçük teknelerle yapılan tur 50 Kron, Strömma firmasının daha büyük tekneleriyle yapılanı ise 95 Kron. Biz hem saatinden ötürü hem de yağmurda daha fazla ıslanmamak adına 95 Kron’luk tura katılıyoruz. Bu turda, modern yapısıyla ilgi çeken Opera Binası’nı, şehrin biraz dışında kalan ve Kopenhag’ın sembolü haline gelmiş Deniz Kızı Heykel’ini, kraliyet ailesinin ikametgahı olan Amalienborg Sarayı’nı, içinde Danimarka Parlamentosu’nun yer aldığı Christiansborg Sarayı’nı ve 1971’de bir grup hippinin terkedilmiş askeri barakalara yerleşerek kurduğu Christiania Bölgesi’ni uzaktan görüyoruz.

Nyhavn

Deniz Kızı Heykeli

Nyhavn

Nyhavn


Christiania Bölgesi’ne Nyhavn Kanalı Bölgesinden yaya olarak da köprülerle ulaşmak mümkün. Biz de, tekne turu sonrası kanal çevresindeki renkli ve fotojenik binaları fotoğraflayıp bu bölgeye yaya olarak gidiyoruz. Bu bölgede ayrıca değişik kubbesiyle ilgimizi çeken Christians Kilisesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Christiania

Christiania

Christiania

Christians Kilisesi

Christians Kilisesi

Kiliseler yönünden hayli zengin olan Kopenhag’daki diğer önemli bir kilise de Amalienborg Sarayı’nın hemen arkasında yer alan ve Mermer Kilise olarak da bilinen, yeşil kubbesiyle şehrin alamet-i farikalarından biri olan Frederik Kilisesi.

Gelelim Kopenhag’da ne yenilir konusuna… Şehirde pek çok restoran ve kafe mevcut. Ağırlıklı olarak bir deniz ülkesi olmasına rağmen çok sayıda et restoranına rastladık. Ayrıca “Espresso House” adındaki lokal kahve zincirine şehrin pek çok sokağında görmek mümkün. Zamanımız çok kısıtlı olduğundan çok fazla restoran tanıma fırsatımız olmadı ama gördüğümüz ve denediğimiz tüm kafe ve restoranlar memnun ayrıldığımız yerler oldu. Ancak fiyatlar konusunda bir Avrupa ülkesinde olduğunuzu unutmamak gerek. Türkiye ile karşılaştırıldığında dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi oldukça pahalı seçenekler olduğunu söyleyebilirim.

Espresso House

Hepi topu iki tam ve bir yarım günümüz olan şehirde günlerden birini de Malmö’ye ayırınca 24 saatlik kısa bir turla yetinmek zorunda kaldık. Mevsimin kış olması sebebiyle pek çok park ve açık alan da kapalı olduğundan şehrin genel havasını anlamak için bu sürenin yeterli geldiğini söyleyebilirim. Ancak yaz veya bahar aylarında daha güzel bir havada ziyaret ediyorsanız ve şehirdeki pek çok müzeden bazılarını da görmek isterseniz en az 3 gün ayırmakta fayda var derim.

19 Şubat 2020 Çarşamba

DALYAN & KÖYCEĞİZ


Nüfusu yaklaşık otuzbeşbin olan Köyceğiz, adını verdiği gölün kuzey kıyısına yerleşmiş. Buradan Dalyan yaklaşık yarım saat uzaklıkta ve gölün güneyinde yer alıyor. Köyceğiz’in göl kenarı kafe ve restoranların sıralandığı en hareketli noktalarından biri. Köyceğiz’den güneye doğru indiğinizde ise gölün denizle kavuştuğu Dalyan kanallarına ulaşılıyor. Burada yapılabilecek en iyi aktivite, sazlıklar ve hemen sazlıklar ardından uzanan kral mezarları manzarası arasında yapılan tekne gezisi. Girintili çıkıntılı kıyıları denizden 12 kilometre kadar içeride olan Köyceğiz Gölü, caretta carettaların sığınağı olan İztuzu sahilinde denizle buluşuyor.

Köyceğiz

Köyceğiz


Dalyan

Dalyan

Dalyan


Karia Uygarlığının mimari şaheseri olarak bilinen Kaunos Kral Kaya Mezarları, dev bir kaya duvarına oyulmuş toplam altı anıt mezardan oluşuyor. Bu eserlerin tarihi M.Ö. 6.yüzyıla dayanıyormuş. Tarihin babası olarak kabul edilen Heredot’un da Karialı olduğunu söyleyen Kaunos halkı, liman ticaretiyle hızla zenginleşmiş ancak zaman içinde Dalyan Çayı’nın taşıdığı alüvyonların kent limanını doldurmasıyla ekonomik gücünü kaybederek tarih sahnesinden silinmiş.

Kral Mezarları

Kral Mezarlarını ve sazlıklar arasından seyrederek yaptığımız tekne gezimiz, İztuzu Plajı’nda sonlanıyor. Burası caretta carettaların yaşam alanı. Yetişkinlerinin boyları 1,5 metreyi, ağırlıkları 150 kiloyu bulabilen deniz kaplumbağaları, yumurtalarını geceleri bu kumsala bırakıyorlarmış. Bu yüzden akşam saat 20:00den sabah saat 8:00’e kadar plaj tarafına geçiş yasak. Plaj girişinde bizi “Caretta caretta kaplumbağalarının yumurtlama alanındasınız” levhaları karşılıyor. Kumsalda sadece sazlardan yapılmış büfe ve soyunma kabinleri mevcut. Bir tarafı deniz, diğer tarafı tatlı su olan kumsalın tatlı su tarafı doğal duş görevi görüyormuş.

İztuzu

İztuzu

İztuzu

İztuzu’nun denizi genellikle dalgalı. Ancak biz gittiğimizde fırtınalı ve yağmurlu havanın da etkisiyle daha da bir dalgalı ve yazın çekilen o güneşli fotoğrafların aksine daha gri yüzünü gösteriyor bize.