Amsterdam, 12. yüzyılda Amstel Nehri kıyısında kurulan küçük bir balıkçı kasabasıyken bugün Hollanda’nın nüfus olarak en kalabalık şehri. Adını da Amstel üzerinde kurulu su bendi anlamına gelen Amsteldam’dan alıyormuş. Zamanla bu isim Amsterdam olarak değişmiş.
|
Amsterdam ve bisikletler... |
|
Amsterdam |
|
Amsterdam |
|
Amsterdam Kanalları... |
|
Amsterdam |
|
Amsterdam |
|
W Hotel Teras'ından Amsterdam |
İlk durağımız, arabamızı da çok yakınına park ettiğimiz Bloemenmarkt-Flower Market (Çiçek
Pazarı) oluyor. Amsterdam, şehrin kalbi kabul edilen Central Station (Merkez Tren
İstasyonu)’dan başlayarak içeri doğru halka şeklinde ilerleyen kanallar üzerinde kurulu bir şehir. Kanalların
bittiği bölümde de büyük bir park olan Vondelpark
ve Rijksmuseum, Van-Gogh Museum, Stedelijk
müzelerinin de bulunduğu Museum-Plein
yer alıyor. Bu bölümdeki en büyük ve en bilinen müze mimarisi de beni kendine
hayran bırakan Rijksmuseum.
|
Flower Market - Çiçek Pazarı |
|
Rijksmuseum |
Müzelerin hemen arkasında başlayan Van Baerlestraat (Van Baerles Caddesi) ise pahalı alışveriş
mağazalarının adresi. Burada marka mağazalara ve şehrin geneline hakim olan
bisikletlerden farklı olarak geniş cadde üzerinde park etmiş lüks araçlara
rastlamak mümkün.
Yine merkeze dönecek olursak, Flower Market’den
devam edip birkaç köprüden geçip kanalları görerek üzerinde pek çok mağazanın bulunduğu bir
alışveriş caddesi ve yaya yolu olan Kalverstraat’dan
ilerleyip Dam Meydanı’na ulaşıyoruz. Amsterdam’ın
en bilinen meydanında Koninklijk Paleis
(Karaliyet Sarayı)’nı, Madame Tussauds
Müzesi’ni, De Nieuwe Kerk (Yeni Kilise)’i ve 2. Dünya Savaşı kayıplarına adanan
Ulusal Anıt’ı görüyoruz. Meydanda bir yanda Filistin için
barış isteyenler Filistin bayraklarıyla gösteri yaparken diğer tarafta Avrupa’nın
başka büyük şehirlerinde de şahit olduğum üzere “free hugs” (bedava kucaklama)
dağıtanlara rastlıyoruz :) Alışveriş yapmak isteyenler için meydanın hemen arkasında (Yeni Kilise'nin arkasında) Magna Plaza'yı ve Bijenkorf adındaki çok katlı mağazayı önerebilirim. Bijenkorf'un en üst katında güzel bir restoran da var.
|
Flower Market - Çiçek Pazarı |
|
Kanal ve Çiçek Pazarı'nın arkası... |
|
Kalverstraat |
|
Dam Meydanı |
|
Ulusal Anıt |
|
Magna Plaza |
|
Bijenkorf |
Sonrasında Damrak Caddesi
üzerinde Central Station yönünde
ilerliyor ve buradan Beurs Plein (Meydanı)’ndan
sağa kıvrılarak Amsterdam’ın meşhur Red
Light District bölümüne ulaşıyoruz. Camlar önünde müşteri bekleyen hayat
kadınlarının yanı başında pek çok kafe ve restoranı görebiliyorsunuz. Amsterdam’ın
ne kadar açık ve hoşgörü sembolü olduğunun en büyük göstergesi burası. Aynı zamanda, sex-show ve sex-shop’ların
da merkezi Red Light District. Burası bir genelev bölgesinden çok, vitrinlerde müşteri bekleyen hayat kadınları
arasında gezindiğiniz bir eğlence merkezi gibi. Bu vitrinler arasında gezinen pek çok aile ve
çocuğa da rastlamak mümkün. Ancak direkt fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor.
|
Damrak Caddesi & Central Station |
|
Red Light District |
|
Red Light District |
|
Red Light District |
|
Begijnhof |
|
Begijnhof |
Begijnhof’un
çıkışından sağa doğru devam edip Spui Caddesi’ne
ulaşıyor ve Cafe
Luxembourg’da kahvelerimizi içerek biraz dinleniyoruz.
|
Spui |
|
Cafe Luxembourg |
Amsterdam birkaç saatte gezilemeyecek kadar
büyük ve kalabalık bir şehir. Ancak daha uzun zaman ayırabilirseniz
mutlaka kanal turu almanızı ve özellikle müzelerinde zaman geçirmenizi tavsiye
ederim. Ayrıca bira seviyorsanız şehrin güney ucunda yer alan Heineken
Experience adında Heineken Bira Müzesini’de görebilirsiniz.
|
Amsterdam |
|
Amsterdam |
|
Akşam olurken... |
|
Amsterdam |
Amsterdam’da 1970lerde uyuşturucuların yasayla “hafif” ve “sert”
olarak ayrılmasından sonra belli miktarlarda esrar satışının serbest olduğu "coffeeshop" denilen yerler var. Ancak, bunlar
diğer kafelerden kapılarında yer alan özel bir çıkartma ile ayrılıyor ve en
bilineni de “Bulldog” adı verilen mekan.
|
Bulldog |
Diyebilirim ki, Amsterdam bir bisiklet şehri. Kanallarla
ayrılan sokakları hayli dar da olduğundan olsa gerek, insanlar işlerine
giderken veya genel anlamda ulaşımda bisiklet kullanıyorlar. Her yerde bisiklet
park yerleri yapılmış. Ve bisikletler şehrin alamet-i farikası haline gelmiş.
|
Amsterdam |
Gelelim yemek konusuna... Amsterdam'da pek çok güzel restoran, bar ve kafe ve bunlara ek olarak "coffeeshop" mevcut. Neredeyse her köşe başında bir "coffeeshop" karşınıza çıkıyor. Bunlar konusunda pek uzman değilim ama yemeklerinden memnun kaldığım birkaç yeri önerebilirim size. Eğer deniz ürünü seviyorsanız hemen merkezde yer alan Kalverstraat'a açılan sokakların biri üzerindeki "The Seafood Bar"ı tavsiye ederim. Bildiğimiz kumpiri biraz farklı bir şekilde sunan "Jacketz" de güzel bir seçenek. Servis sektörü Avrupa'nın diğer büyük şehirlerine göre hayli gelişmiş, sıcakkanlı insanları olan bir şehir Amsterdam.
|
Jacketz |
|
Jacketz |
|
Seafood Bar |
|
Seafood Bar |
Her gittiğinizde değişik bir yerini
keşfedebileceğiniz özgürlükler şehri Amsterdam, birkaç saatte gezebilmek için hayli büyük bir şehir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder