19 Eylül 2013 Perşembe

MONTREUX (Bizdeki adıyla MONTRÖ:)



Sevgili arkadaşım Ceylan’ın bir işi için Cenevre’ye gitmesi gerekiyordu. Bunu fırsat bilip ben ve Elif de bu seyahate eklenince 3 kafa dengi Cenevre’de bulduk kendimizi. Cenevre’den Montreux, trenle yaklaşık bir saatlik mesafede olduğundan seyahatimizi burayı da kapsayacak şekilde biraz daha genişlettik. Tabi benimle ortak zevkleri olan ve  seyahati benim için planlayan, görülmesi gereken yerleri önceden çalışıp gelen iki yol arkadaşım olunca da yolculuğa çıkmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadığım bir gezi oldu:)

Montreux


Leman Gölü

Cenevre havalimanından Montreux (Montrö)'e  34 CHF ödeyerek trenle 50 dakikada ulaşıyorsunuz. Burası Cenevre Gölü (nam-i diğer Leman Gölü) kıyısında şirin bir şehir. Gölün karşı tarafı ise Fransa... Bütün kuzey Avrupa şehirlerinde olduğu gibi nüfusu az ve sokaklar tenha. Otelimiz, gardan yürüyerek 10 dakikalık mesafede, Casino’nun hemen karşısındaki Hotel Helvetie idi. Burası odaları yüksek tavanlı eski bir bina, balkonundan küçük bir göl manzarası bile var. Montreux’de kalmak Cenevre’ye göre çok daha ucuz tabi... Ama daha lüks yerlerde kalmak isterseniz bizim tarihimizde de önemli yeri olan Montrö anlaşmasının imzalandığı Montreux Palace Oteli’ni tavsiye edebilirim. Ancak burası şehir merkezine biraz daha uzak (yürüyerek yaklaşık 20 dakika). Otelin alt tarafında dışarıdan da girişi olan Harry's New York Bar adında çok güzel bir bar da var. Gitmişken ziyaret etmenizi tavsiye ederim.


Odamızdan manzara

Hotel Helvetie



Otelimize ulaştığımızda check-in sırasında bize verilen Montreux Riviera kartıyla şehirdeki otobüs hatlarını ve füniküleri de bedava kullanabileceğimizi öğrendik. Hemen otelin önündeki Montreux Casino durağından 201 no’lu otobüse binerek Chillon Kalesi’nde aldık soluğu. Burası tam gölün kenarında müthiş manzaralı bir kale ve gerçekten Montreux’nün görülesi yerlerinden biri. Kale gezimiz sırasında eski zaman kostümleriyle hem müzik hem de akrobasi gösterisini seyretmek de ayrı bir zenginlik oldu bizim için.


Chillon Kalesi

Chillon

Chillon'da gösteri:)

Chillon'da eski bir poster...

Chillon



Kale ziyareti sonrasında tekrar 201 no’lu otobüsle bu kez şehir yönüne geri dönerek Terriet durağına geldik ve buradan fünikülere binerek meşhur otelcilik okulunun da bulunduğu Glion’a doğru yola çıktık. Hem okul hem de buraya ismini veren Glion kasabası şehirden hayli yüksekte ve buradan  hem göl hem de şehir manzarası muhteşem! Fotoğraf çekmek için ideal bir mekan anlayacağınız... Buranın sokaklarında dolaştıktan sonra bir kafede soluklanıp kahvelerimizi içtikten sonra tekrar şehre indik.


Glion'a çıkan finiküler durağı

Glion Finiküler girişi

Glion'dan manzara

Glion'da güneş saati



Şehirde yemek öncesi göl kıyısında yürüyüş yapıp Montreux Caz Festivali’nin yapıldığı alanı ve buranın hemen önünde göl kenarında yapılmış Freddie Mercury Heykel'ini de gördükten sonra artık bütün gün yol almaktan yorulmuş olduğumuzdan biraz dinlenip yemek yemeye karar verdik.


Montreux Marche (Meydan) - Caz Festivali'nin yapıldığı Mekan

Freddie Mercury Heykeli...


Montreux Marche



Yemek için hem göl kıyısında hem de şehir içinde alternatifler mevcut. Biz, göl manzaralı Le Chalet’de fondue yemeyi hayal ederek gelmiştik ama gitmeyi düşündüğümüz güzel manzaralı bu mekanın kapandığını gördük ne yazık ki. Yine otelimizden  oranın bir şubesi olduğunu öğrendiğimiz tren yolunun üst tarafında kalan “Caveau des vignerons- Chez Gloria” adında  aslen bir İspanyolun işlettiği restoranda fondue yedik. Hava sıcaklığının 10 derece olduğu bir ortamda sıcak fondue’nün  içimizi gerçek anlamda ısıttığını söyleyebilirim. Bir İsviçre klasiği olan Fondue tercih etmiyorsanız göl kıyısında birçok restoran alternatifi mevcut. Bunlardan biri de ertesi gün yemek yediğimiz Molino Pizzeria


Peynir Fondue...



Montreux her anlamda kuzey Avrupa’yı hissettiğim ama bir yandan da etrafımda konuşulan Fransızca ile Fransa’daymışım izlenimi uyandıran bir şehir oldu benim için. İnsanları Kuzey Avrupa’ya göre çok daha güler yüzlü ve yardımsever. Ama düzen, kurallı olma hali burada da var. Bu bölgede geçirdiğimiz üç gün boyunca birçok kez toplu taşıma kullandık ama şehirlerarası trenler hariç kimse bilet sormadı. Ne yazık, ama benzer bir “güvene dayalı “ düzen bizim ülkemizde olsa ne kadar suistimal edilir demekten alamadım kendimi.




2 yorum:

  1. Çok beğendim, daldım okudum,
    ------------------------
    Önce hemen 1972 ye gittim, aklıma Deep Purple - Machine Head albumü 2nci yüzün ilk parçası Smoke On The water geldi ..niye mi; şarkı sözlerinden:
    We all came out to Montereax,
    On the Lake Geneva shoreline.
    To make records with a mobile,
    We didn't have much time.
    -------------------------
    Freddie Mercury heykelinin resmini bekliyoruz. Bi resim çekmişsindir herhalde.
    -------------------------
    Fondue 'yu okuyunca yine daldım,
    20 li yaşlarda arkadaşlarım İsviçreden gelip, İstanbulda peynir fondue partileri yapardık. Tabak seti, ısıtmalı sofra takımı filan. O zamanlar peynirin fiyatı çok pahallı idi. (Hala pahallıdır İstanbulda). Peynir,, şarap, tatlı vay be.... Sonra et fondue' sü yaptılar ama beğenmedim.
    İngilterede marketlerde hazır paket peynir fondue leri var. Bazen alıyoruz.
    ------------------
    Neyse, iyiki gitmişsin, bunları yazmışsın, zamanına, emeğine sağlık...
    Teşekkür ederim.



    YanıtlaSil
  2. Resmi ekledim... Yorum için çok teşekkurler...

    YanıtlaSil