22 Ocak 2014 Çarşamba

İSTANBUL Deniz Müzesi



Uzun süredir hep bir şehirle ilgili yazı yazdığımı farkettim. Bir değişiklik olsun diye bu kez de geçtiğimiz günlerde bir tavsiye üzerine ziyaret ettiğim Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nden bahsetmek istedim.

Saltanat kayıklarındaki süslemelerden bir örnek

Nusret Mayın Gemisi
 

Yanılmıyorsam ortaokul yıllarımda bir kez ziyaret etmiştim Deniz Müzesi’ni... Ancak o zamanlar bende çok etki bırakmamış ki detayları pek hatırlayamıyorum. Bir süre kapalı kalan Deniz Müzesi, restorasyonu tamamlandıktan sonra Ekim 2013’de tekrar ziyarete açılmış. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı olan Deniz Müzesi Türkiye'de kurulan ilk askeri müze ünvanını da taşıyormuş. Beşiktaş’ta hemen Üsküdar iskelesinin yanıbaşındaki Deniz Müzesi’nin, girişi de sadece 5 TL, hatta öğrenci tarifesinden girerseniz 1,7 TL. Kısacası, yurtdışındaki benzer müzelerle karşılaştırıldığında ve görecekleriniz düşünüldüğünde çok küçük bir bedel ödüyorsunuz.


Barbaros Hayrettin Paşa'nın sancağı

Müze üç katlı... Giriş katında,  sizi 1600lü yıllardan kalma 40 metrelik  bir “Kadırga” karşılıyor. 1913 yılında çok eskidiği için tersaneye çekilen kadırganın son durağı Deniz Müzesi olmuş. İsveç’teki Vasa müzesinde sergilenen ve aynı dönemlerde inşa edilen yelkenli kadar olmasa da hayli ihtişamlı bir “Kadırga” bu. Hikayesini de hemen yanındaki panodan uzun uzun okuyabilirsiniz. İlk katta hemen girişin sağında Atatürk’ün Florya Deniz Köşkü’nde bindiği kayıkların yanısıra tarihi kayıklar sergileniyor. Bunların içinde birçok saltanat kayığı da var. 

Atatürk'ün kullandığı kayıklar

Saltanat Kayıkları

Saltanat kayıkları

17. yüzyıldan bir "Kadırga"
Üst kat ise yine tarihi kayıkların sergilendiği bölümün devamı şeklinde ve bazı deniz  temalı resimlerle deniz araçlarının ahşap aksesuarları ile zenginleştirilmiş. Burada benim en çok ilgimi çeken parçalardan bazıları, saltanat kayıklarının yanısıra Sait Halim Paşa’ya ait tamamı ahşap kayıklar oldu.

Duvarlardaki resimlerden bir örnek

Mahmudiye Kalyon'unun lumbar kemerleri

Kürekler

Duvarlardaki gemi maketlerinden örnekler

En alt katta ise “Osmanlı Bahriyesinde Ahşap Sanatı” adlı bir sergi var. Bu katta ayrıca, İstanbul’un Fethi, Çanakkale Savaşı, Preveze Deniz Savaşı, Mahmudiye Kalyonu ve Kırım Savaşı, Rauf Orbay ve Hamidiye Zırhlısı ile ilgili hikayeleri anlatan beş küçük odacığı gezerek dolu dolu bir müze ziyareti yapıyoruz.

Kırım Savaşı'nda kullanılan Mahmudiye Kalyonu'nun maketi

Çanakkale Savaşı'nda kullanılan mayınlardan bir örnek


Sait Halim Paşa'ya ait bir kayık

Denize merakı olanların zaten bilgisi olduğunu düşündüğüm bu müze, benim gibi denizle dolaylı ilgilenen ya da hiç ilgisi olmayanların bile görmekten zevk alacağı bir yer. Bir de hazır sömestr tatili yaklaşmışken, mutlaka bir yarım gününüzü ayırıp çocuklarınızla da ziyaret edin derim...

19 Ocak 2014 Pazar

SAUSALITO


San Francisco’nun “Körfez Bölgesi”nde yer alan, yaklaşık 7000 kişinin yaşadığı turistik bir yer Sausalito. Golden Gate Köprüsü’nün inşasından önce gemi, tren ve araba trafiğinin bitiş noktası olarak hizmet veren kuzey bölgesinde kurulan kasaba, 2.Dünya Savaşı’ndan sonra sanatla anılan ve bir "endüstri" bölgesi olmaktan çok bir "yaşam" bölgesi halini almış. 

Sausalito

Sausalito, hem konumundan hem de sanatla yakınlaşmasından dolayı günümüzde de önemli bir turistik bölge olma ünvanını taşıyor. Belvedere ve Tiburon’un tam karşı yakasındaki Sausalito, San Francisco’dan Marin County’e giderken ulaştığınız ilk yerleşim yeri. Hem şehir kargaşasından uzak hem de şehre ulaşımı rahat olduğundan da hayli popüler.

Galeriler ve dükkanlar iç içe girmiş...
 

Sausalito’da özellikle sahil şeridinde çok sayıda restoran ve kafe ile resim galerilerine rastlıyoruz. İnsan, bazılarının vitrinleri de olan bu galerilerin tümüne girip zaman geçirmek istiyor. Güzel havada sahil kesiminde oturarak ister bir şeyler içebilir ya da yiyebilirsiniz. Ancak, bu güzel kasabaya sadece bir saatlik kısa bir zaman ayırabildiğimden etrafı tanımak için ancak kısa bir yürüyüş turu yapmakla yetindim. 

 
Sausalito


İnsan motiflerinden oluşmuş bir MM portresi:)

Yine de yıllar önce bir gündüz vakti uğrayabildiğim Sausalito’yu bir de akşam vakti görmek kısmet oldu bana. Akşam olduğunda bile özellikle yerli turistler tarafından sıkça ziyaret edilen  popüler bir yer olduğunu da bir kez daha anlamış oldum.

Yemek yemeyi bir dahaki sefere sakladığım "Copita" adlı Meksika restoranı:)

Bu şirin turistik kasabada aynı zamanda “Marine Mammal Center” adı verilen Kaliforniya kıyılarında bulunan deniz aslanları ve fok balıklarının kurtarılıp rehabilite edildiği 6 büyük merkezden biri bulunuyor. 

Bir de mevsimden dolayı benim gidemediğim ama bölgedeki en güzel ve önemli plajlardan sayılan çok güzel bir San Francisco manzarası izleyebileceğiniz Rodeo Beach de buradaymış.

Son olarak benim görme fırsatı yakalayamadığım ama sıkça söz edildiğini duyduğum Bill Dan Balancing Rocks gösterisini sahildeki yürüyüş yolunda izleyebilirsiniz. Bill Dan, sanatını, farklı şekillerdeki kaya parçaları ve taşları belli yerlerinden dengeli bir şekilde üst üste koyarak hiçbir yapıştırıcı madde kullanmadan bir çeşit ilüzyon yaratıyormuş. 

Diyeceğim o ki, bu küçük ama bir o kadar da şirin turistik kasaba için mutlaka birkaç saatinizi ayırın:)

Vitrinlerden...

12 Ocak 2014 Pazar

TIBURON ve BELVEDERE



Yıllar önce sadece yarım saatliğine uğrama fırsatı bulabildiğim ve o zamanki kısa ziyaretim de bile hayran kaldığım Tiburon’a, geçtiğimiz günlerde yaptığım San Francisco seyahatimde tekrar gitme şansım oldu.

Tiburon

Tiburon'daki dükkanlar...

Dükkanlar hediye paketi gibi süslenmiş:)
 
Tiburon, San Francisco Körfezi’nin güneyine kadar uzanan Tiburon Yarımadası’nın büyük bölümünü kaplayan bir kasaba. Burası yine Marin County denilen bölgede yer alan Belvedere kasabası ile içiçe geçmiş bir yerleşim birimi. 

Sahil Bölgesi


Gündoğarken Belvedere'den Golden Gate...

Belvedere'den Tiburon Yat Limanı

Daha az turistik bir yer olan Belvedere’de körfeze ve yat limanına tepeden bakan şık evler var.  Tam sahile inilen noktada yer alan Tiburon da, yat limanı, yat kulübü, şık butikleri, restoranları, kafeleriyle şirin mi şirin bir sahil kasabası. Belvedere ile kıyaslandığında sahilde yer alan bir kaç butik otel sayesinde daha turistik bir görüntüsünün olduğunu söyleyebilirim.

Tiburon Marina

Tiburon Marina

Tiburon

Tiburon'dan San Francisco silüeti...

Tiburon

Tiburon’un kuzeyinde, bünyesinde çok güzel bir açıkhava alışveriş merkezini de barındıran Corte Madera, güneyinde ise Mill Valley yer alıyor. Nüfusu ise bizim Amerika’da duymaya alıştığımız sayılardan çok daha az; burada yaklaşık 9000 kişi yaşıyormuş. 

Belvedere

Belvedere

Belvedere'den körfeze bakıyoruz...
 
Tiburon adı, İspanyolcada köpekbalığı anlamına gelen tiburón kelimesinden geliyormuş. İlk olarak bu isim kasabanın yer aldığı yarımadaya, burayı çevreleyen sularda yaşayan köpekbalıklarından ilham alınarak verilmiş.

Tiburon sahil
"Yelkenli" Havuz


Tiburon’dan San Francsco’ya deniz yoluyla da çok rahat bir şekilde gidildiğinden, yarımadanın San Francisco ile bağlantısını sağlayan bir limanı durumunda. Günde 5-6 kez yapılan karşılıklı seferlerle San Francisco’daki Pier 41 veya San Francisco Ferry Building’e çok rahat bir şekilde ulaşım mümkün. Bu yolculuğun ücreti ise tek yön 11$.


Tiburon'dan San Francisco'ya giden deniz otobüsü


Biletlerimiz

Tiburon, aynı zamanda Angel Island (Melek Adası)’na ulaşabileceğiniz en yakın anakara noktası olma özelliğini taşıyor ve buradan düzenli işleyen teknelerle adaya gitmek mümkün. Bu özelliğinden dolayı da banliyölerde yaşıyan çok sayıda insan, Tiburon’u bir transfer noktası olarak kullanıyormuş.

Tiburon - Restoranlar

İster transfer amaçlı, ister vakit geçirmek için gelin, Tiburon görmekten mutlu olacağınız sakin, şık, huzur verici bir kasaba. Hemen deniz otobüslerinin kalktığı rıhtıma yakın Caffe Acri’de kahvenizi yudumlayarak körfezi seyretmenizi tavsiye ederim. İsterseniz su üstüne çakılan kazıkların üstünde yer alan restoranların birinde öğle ya da akşam yemeğinizi de zevkle yiyebilirsiniz. San Francisco’ya sadece yarım saatlik uzaklıkta şehir kargaşasından uzakta karşı yakayı ve körfezi seyretmek güzel bir tat bırakıyor insanda...

Caffe Acri

Caffe Acri

Tiburon'da restoranların yer aldığı bölge

8 Ocak 2014 Çarşamba

ALCATRAZ


Alcatraz ile -hatta belki hapishane kavramı ile- ilk tanışmam, yıllar önce ben doğmadan çekilen, başrolünü Burt Lancaster’ın oynadığı, “Alcatraz Kuşçusu”  adlı filmi, televizyonun tek kanal olduğu dönemde bir Pazar günü televizyonda seyrederek  oldu. Ancak şimdilerde bir müze olan yılların cezaevini ziyaret etmek bugüne kadar kısmet olmamıştı. 

Alcatraz'a yaklaşırken...

Alcatraz

San Francisco’dan Alcatraz’a gitmek için Pier 33’den kalkan turu almanız gerekiyor. İsterseniz internet üzerinden bu turu önceden alabileceğiniz gibi hafta içi çok yoğun olmadığından aşağı yukarı yarım saatlik aralıklarla yapılan turlara gişeden de bilet alabilirsiniz. Biz de böyle yaptık. Tur, bizi Pier 33’den alıyor, bir tekne ile Alcatraz’a götürüyor ve burada kulaklıkla yapılan turun sonunda tekrar Pier 33’e geri getiriyor. Bu turistik gezinin ücreti ise 30$. 

Tekneden Alcatraz

Alcatraz’a vardığımızda, limanda karşılanıyoruz ve bize National Park Services (Ulusal Parklar Servisi)’nin bir çalışanı ada ile ilgili genel bir bilgi verip gezmek üzere bizi serbest bırakıyor. Ne ilginçtir, ama Alcatraz (Hapishanesi) müze olduktan sonra üzerinde bulunduğu adadan olsa gerek “Ulusal Parklar” tarafından yönetiliyormuş. 

Eskiden çalışanların lojmanı olarak kullanılan bina
 

Adada, liman bölgesi hariç, yemek-içmek yasak. Sadece su içebiliyorsunuz. Bir de buraya “Hapishane” denmiyor, onun yerine İngilizce adıyla Penitentiary ya da Correction Facility (bizdeki Islahevi misali) denmesini tercih ediyorlar.

Alcatraz'dan manzara!

 
Alcatraz'dan San Francisco'ya bakıyoruz

Alcatraz birçok sinema filmine konu olmuş bir yer. İtalyan asıllı Amerikan mafya lideri Al Capone da 1934-1938 yılları arasında burada “ağırlanmış”. Ayrıca, Doc Barker, "makineli tüfek" George Kelly, benim burayı ilk duymama sebep olan "kuş adam" ya da Alkatraz Kuşçusu olarak bilinen Robert Franklin Stroud, Bonnie ve Clyde ikilisinin şoförü Floyd Hamilton ve Alvin Karpis gibi isimler de burada “ağırlanan” isimler arasında yer alıyormuş.

Alcatraz'da "ağırlanan ünlüler"


Ziyaretimiz sırasında ana binadaki hücreleri, kitaplığı, idare binasını ve avluyu, yemekhaneyi ve tabi müze bölümünü görüyoruz. Alcatraz’ın hizmet verdiği dönemde çalışanlarının büyük bölümü de hemen sahilde limana yakın lojmanda aileleriyle yaşıyorlarmış. 1934’de federal cezaevi olarak kullanılmaya başlanan Alcatraz, 1963’de işletme maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle burada kalan son mahkumların başka cezaevlerine nakledilmesiyle kapatılmış. 

Hücreler

Hücreler...

Gün ışığı almayan kapalı hücreler

Önceleri İspanyol'ların yönetiminde olan ada, "La Isla de los Alcatraces" (Pelikanlar Adası) adını taşıyormuş. 1848 yılında ABD yönetimine geçmiş ve bir süre San Francisco'nun savunması için askeri amaçlarla kullanılmış. 1868 yılında yapılan, yerli isyancıların önderlerinin tutulduğu hapishane, Alcatraz adasının gelecekteki rolünü de belirlemiş. Ek binalarla giderek büyüyen cezaevi, 1934 tarihinde federal hapishaneye dönüştürülmüş. Disiplinin sıkı tutulması amacıyla yeni hükümlü alınmayıp, diğer cezaevlerinden tehlikeli hükümlüler buraya nakledilmiş. 1934 Haziran'ında çeşitli yerlerden 196 tutuklu ve hükümlü bu kaçılması çok zor olan adaya taşınmış.

Sergilenen mutfak gereçleri

Bir hücre...

Yemekhane

Mutfak - solda eğer bıçak çalınırsa kolay anlaşılması için hazırlanmış özel dolap var

Hükümlülerin sayılarla isimlendirildiği Alcatraz'da çok basit temel gereksinimler dışında hiçbir ayrıcalık yokmuş. Cezaevi kitaplığından yararlanmak için bile en az beş yıl sorun çıkarmayan bir mahkûm olma şartı aranıyor, aşırı akıntıyla çevrili adadan kaçışın çok zor olduğu hapishane koşulları, esir kamplarına benziyormuş. Sığınma yeri, yemek, kıyafet ve sağlık yardımının dışında hiçbir şey verilmiyormuş. Çoğu mahkum, günün 23 saatini hücresinde geçiriyormuş. Ancak fırsat gelirse, dışarıya -temizlikçi olarak- bir saat kadar çıkabiliyorlarmış. Anakaraya çok yakın olmasına rağmen akıntı ve kötü deniz koşullarından dolayı denizden yüzerek kaçmanın neredeyse imkansız olduğu Alcatraz’dan -hepsi başarısızlıkla sonuçlanan- 14 adet kaçma girişimi olmuş.

"Görüş" pencereleri

İdare Odası
  

Buradaki gezimiz yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Hepsi birbirinin aynı olan hücrelerde, insanların aylarını hatta yıllarını geçirdiklerini bilmek hayli ürkütücü bir duygu.  Bir de şu gözlemi yapmadan geçemeyeceğim; söz konusu turizm olunca, eski bir hapishanenin bile etinden suyundan nasıl faydalanılabileceğinin çok güzel bir örneği olmuş kanımca Alcatraz... 

Geçmişte kullanılmış bir araç...