Batı Roma Imparatorluğu’nun başkenti Roma, buram buram tarih kokan bir şehir. Italya’nın
dünyaca ünlü sanata ve mimariye düşkünlüğünü ve su götürmez üstünlüğünü de başkentinin
her sokağında izlemek mümkün.
|
Roma |
Roma’da iki havalimanı var. Biz, Fiumicino Havalimanına sabah
saatlerindeki uçakla uçuyor ve saat uygulamalarımızdaki farktan dolayı lokal
saatle neredeyse yola çıktığımız saatte Roma’ya varıyoruz. Roma’da
görülebilecek pek çok müze var. Hepsini ayrı ayrı görmek isterseniz günler
alır. Ancak belli başlı müzeleri katarak daha kısa bir program yapmak
niyetindeyseniz biraz seçici olmak gerek. Biz de 72 saatimizi biraz şehir biraz
müze gezerek değerlendiriyoruz.
|
Roma |
Roma’da Havalimanından şehir merkezine ulaşımın en pratik
yolu Leonardo Express diye bilinen tren. Ücreti ise tek yön 14 Euro. Bilet
hemen havalimanındaki işaretleri takip ederek ulaşacağınız istasyonun içinden
alınıyor ve tren yarım saatte Roma Termini adındaki merkez tren garına
ulaşıyor. Buradan şehrin merkezi olarak adlandırabileceğimiz İspanyol
Merdivenlerinin olduğu Spagna istasyonuna metronun A hattını kullanarak birkaç
dakika içerisinde (3 istasyon) ulaşabilirsiniz. Metro ve diğer şehir içi toplu
taşıma ücretleri tek binmelik kartlar ile 1.5 Euro. Eğer 2 günlük veya 3 günlük
Roma Pass alırsanız hem kart süresi boyunca tüm toplu taşımadan ücretsiz
faydalanmak mümkün hem de 48 saatlik Roma Pass için bir müze, 72 saatlik kart
için ise 2 müze ücretsiz gezilebiliyor. 48 saatlik Roma Pass ücreti 28 Euro, 72
saatlik ise 38.50 Euro. Ancak müzeye de girmeyi düşünüyorsanız kesinlikle bu
kartlardan edinmenizi tavsiye ederim. Özellikle Villa Borghese ve Colosseo
girişlerini bu kartla hem de öncelikli sıradan sıra beklemeden yapabileceğiniz
için kart ücretini fazlasıyla ödüyor. Tek başına Villa Borghese girişi 17 Euro,
Colosseo (Kolezyum) ise 12 Euro.
|
Roma |
Gelelim Roma’da görülecekler listesine... Öncelikle şehrin
kalbi sayılan ve bizim de otelimizin bulunduğu İspanyol Merdivenlerinden
başlıyoruz. İspanyol Merdivenleri'nin bulunduğu Piazza Spagna (İspanya Meydanı) adını
hemen yanı başındaki İspanya Büyükelçiliği’nden alıyormuş. Bu meydan her daim
kalabalık. Buradan arkanızı İspanyol Merdivenlerine verip aşağıya doğru
yürüdüğünüzde Via del Corso denilen ve bir ucunda Piazza del Popolo diğer
ucunda Piazza Venezia bulunan Roma’nın en meşhur alışveriş caddesi Via del
Corso’ya ulaşıyoruz. Bu caddeyi Piazza Venezia’ya doğru kesen sokaklardan biri
bizi Fontana di Trevi (Türkçe adıyla Aşk Çeşmesi)ne ulaştırıyor. Fontana di Trevi
adını hemen önünde kesişen üç yoldan alıyormuş. Burada bir kafede oturup her
saat akan suyu seyreden, fotoğraflayan ve dileklerinin gerçekleşmesi için çeşmeye
bozuk para atanları seyretmek çok zevkli. Bir bilgiye göre bir yılda buraya
atılan bozuk paraların toplam değeri milyon doları aşıyormuş.
|
İspanyol Merdivenleri |
|
Piazza Spagna |
|
Aşk Çeşmesi |
|
Via del Corso |
|
Piazza del Popolo |
|
Piazza Venezia |
Roma’nın merkez Bölgesinde Fontana di Trevi’den Via del
Corso’ya doğru devam edip bu caddeyi kesen sokaktan devam ederek Pantheon’a
ulaşıyoruz. Antik Roma döneminden kalma bir tapınak olan Pantheon şehirde en
iyi korunmuş yapılardan biri ve ücretsiz gezilebiliyor. Bu büyük yapının
kubbesinin üstünde yer alan ve ışık almasını sağlayan delik “Oculus” olarak
biliniyormuş.
|
Pantheon |
Son olarak Roma’nın merkezinde yer alan ve Pantheon’a yakın
Navona Meydanı’ndan bahsetmeden geçmek olmaz. Burası Roma’nın belki de en
bilinen meydanlarından biri ve her daim kalabalık. Etrafında pek çok kafe ve
restoranla çevrili bu meydanın ortasında Fontana dei Quattro Fiumi Çeşmesi var
ve burada pek çok sokak sanatçısına rastlamak mümkün...
|
Navona Meydanı |
|
Navona Meydanı |
Roma’nın olmazsa olmazlarından biri de Colosseo olarak
bilinen Kolezyum. Normalde buraya giriş için uzun kuyruklar var ama Roma Pass
ile kuyruk beklemeden rahatça gezilebiliyor. Buraya ulaşmak için metronun B
hattını kullanıp Colloseo durağında inmek gerekiyor.
|
Kolezyum |
|
Kolezyum |
Son olarak Villa Borghese olarak bilinen binadaki Galleria
Borghese şehrin en büyük Parkı içinde yer alan bir müze. Roma’nın görülmesi gereken ve çok talep gören
müzelerinden biri. Ancak bu Park da en az müze kadar zaman geçirilmesi gereken
yerlerden.
|
Galleria Borghese |
|
Galleria Borghese |
|
Park |
Tevere yani Tiber nehrinin Doğu ve Batı olarak ikiye
ayırdığı Roma’nın batı tarafındaki bu önemli yerlerin yanı sıra Doğu tarafında
da Castel Sant’Angelo, ayrı bir Cumhuriyet olan Papa’nın evi olarak bilinen
Vatikan ile Trastevere görülmesi gereken yerler.
|
Castel Sant'Angelo |
|
Tevere |
Tevere Nehri üzerinde pek çok köprüden biri olan Ponte Sant’Angelo
üzerindeki heykeller ile belki de bu köprülerin en artistik olanı ve bir yaya
köprüsü. Buradan yürüyerek geçip Kaleyi fotoğraflamanızı öneririm. Castel Sant’Angelo Papa’nın ikametgahından
varın da hapishaneye kadar geniş bir yelpaze de kullanılmış. Bu kaleyi Vatikan’a
bağlayan gizli bir geçit olduğu da söyleniyor. Buraya giriş için 10.5 Euro
ödeniyor.
|
Trastevere |
|
Trastevere |
Hazır Vatikan demişken, Vatikan’a ulaşmak için ya Kale’den
biraz daha batıya doğru Via dei Corridori üzerinden ilerlemek ya da direkt
olarak metronun A hattı üzerindeki Ottaviano Durağı’nda inmek gerek. Vatikan
müzeleri sanat eserleri ve zenginliği ile Roma’da en çok talep gören müzelerden
ve görmek için uzun kuyruklarda beklemeyi göze almak gerek. Bizim gibi kuyruk
beklemek istemiyorsanız internet üzerinden önceden bilet almak en doğrusu. Müze
ve Sistine Chapel biletini kombine olarak 28 Euro’dan internetten satın
alabilirsiniz. İnternetten satın alma aşamasında gönderilen QR kodlarını Müze
kompleksinin birinci katındaki makinelerden okutarak hiç beklemeksizin bilet
haline getirmek mümkün. Vatikan olarak bildiğimiz büyük kilisenin bulunduğu San
Pietro Meydanı’na ise müzeden çıktıktan sonra 10 dakikalık kısa bir yürüyüşle
ulaşılıyor. Buraya giriş ücretsiz ancak belli saatlerde yapılıyor ve çoook uzun
kuyrukları göze almak gerekiyor.
|
Vatikan |
|
Vatikan |
|
Vatikan |
|
Vatikan - Piazza San Pietro |
|
Vatikan |
Son olarak gelelim Trastevere Bölgesi’ne. Burası da Tevere
Nehri’nin batı yakasında, Piazza Venezia’nın güneyinde küçük bir adacıktan geçilerek ya da daha
kuzeydeki Ponte Garibaldi veya Ponte Sisto Köprülerinin birinden geçilerek ulaşılan
daha çok gençlerin takıldığı daha bohem bir bölge. Daracık sokaklarında dolaşıp
fotoğraflamak çok zevkli. Ayrıca S.Maria in Trastevere Kilisesi’nin bulunduğu
ana meydandaki restoranlarında veya nu meydana açılan Via d. Lungaretta
sokağındaki restoran ve kafelerde pek çok yeme içme alternatifi bulanan hoş
bir bölge.
Roma’da ne yenilir içilir derseniz... Piazza Spagna’ya
açılan sokaklardan biri olan Via della Croce üzerinde pek çok güzel restoran ve
cafe var. Bu sokaktaki Bottegari’de yediğimiz yemekten hayli memnun kaldık.
Tabi İtalyan mutfağı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Hemen bu sokağa paralel
Via Condotti üzerinde yer alan Cafe Greco çok meşhur bir kafe ve pek çok
ünlünün uğrak noktası olmuş. Fiyatları da bununla orantılı olarak oldukça
pahalı (kahveler 9 Euro civarı) ama dekorasyonunu görmek için bile uğramanızı
tavsiye ederim. Villa Borghese içinde yer alan Vivi Bistrot ise hafif bir
şeyler atıştırmak ve kahve molası vermek için tevsiye edebileceğim başka bir
nokta. Bir de yine bu çevrede Pasticifio adında ve methini bir çok yerde
duyduğumuz saat 13:00'de öğle yemeği ile açılan ve günde iki çeşit makarnanın
servis edildiği restoran var. 4 Euro ödeyerek
alınan bu makarnalar, restoranın önünde oluşan kuyruktan anladığımız kadarıyla pek rağbet
görüyor. Ancak biz Roma’da ve İtalya’da bu tattan çok daha iyilerini yemiştik
diye düşündük. Dilerseniz buradan ev yapımı makarna da satın alıp dönüşünüzde evde
pişirebilirsiniz.
Gezmesi, görmesi, yemesi, içmesiyle 72 saatlik kısa Roma
Tatili’miz güzel anılarla sonlanırken biz de havalimanının yolunu tutuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder