Bundan önce 2001 yılında uzun bir Uzakdoğu turunun sonunda iki gün geçirmiştim Singapur’da. Ancak 2001 yılında birçok olumsuzluğu aynı anda yaşadığımdan olsa gerek diğer şeylerle birlikte Singapur’la ilgili detaylar da beynimden silinmiş ne yazık ki... Sevgili arkadaşım Sibel’in daveti vesile oldu da geçtiğimiz günlerde Singapur’a gitmek tekrar kısmet oldu.
River Valley Road |
Singapore Flyer & Marina Bay Sands |
Marina Bay Sands Gardens |
Singapur hem şehir hem de ülke, yani şehir devlet. Burası bir “expat” cenneti... Nüfusu 5.5 milyon olmasına rağmen neredeyse bu nüfusun yarısı “expat”, yani yurtdışından gelmiş buradaki firmalarda çalışan yabancılardan oluşuyor. Hal böyle olunca da Singapur’da resmi dil İngilizce olmuş. Kendimi, batılı ülkelerden çalışmak için şirketlerinin buraya gönderdiği insanlarla dolu bir ortamda buldum. Bu açıdan bakıldığında Singapur tam bir ‘batılı’ şehir...
İş merkezleri |
Raffles Oteli |
Raffles Oteli |
Singapur’a 10 saatlik direkt bir uçuşla çok rahat bir şekilde ulaştım. Havalimanı muhteşem güzel ve rahat. Havalimanı ve şehir arası da yaklaşık yarım saat sürüyor. Taksileri çok konforlu ve bir o kadar da ucuz. Her yere taksiyle rahatça ulaşmanız mümkün. Sadece havalimanında değil, şehrin birçok noktasındaki taksi bekleme noktalarından taksiye binebileceğiniz bir düzen var. Ben de havalimanında bindiğim taksiyle uzun süredir göremediğim arkadaşım Sibel ve ailesinin yaşadığı şehir merkezindeki evlerine rahatça ulaştım. Çoğu taksi şöförü çok medeni, resmi dil İngilizce olduğu için de anlaşmak kolay. Ancak, özellikle Çin’den göç etmiş Singapur’lular kendi aralarında değişik bir İngilizce geliştirmişler. Mesela bir taksi şöförü “Can, can?” gibi bir soru cümlesi kurduğunda; bunun aslında, “Can I turn from this corner?” gibi bir anlamı olduğunu anlamanız bekleniyor. Bu da zaman zaman bu anlamda acemi olan benim için sorun oldu, Allahtan bu dile daha alışkın olan arkadaşım Sibel yardımcı oldu da Singapur seyahatimi sağ salim tamamladım:)
Gelelim Singapur’da sizi nelerin beklediğine... Bana göre bu şehirde görülecekleri ikiye ayırmak mümkün: Biri batılı modern bir Singapur, diğeri ise doğulu daha egzotik bir Singapur. Ben de bu iki ayrı özelliğin bana hissettirdiklerini iki ayrı yazıyla anlatmaya karar verdim.
Batılı Singapur’da büyük ve modern binalar, iş kuleleri, alışveriş merkezleri, sanat ve gösteri merkezleri ile dolu bir şehir merkezi var. Bu binalardan en önemlileri de; yeni yapılan ve üzerine bir gemi konulmuş izlenimi uyandıran Marina Bay Sands Oteli ve alışveriş merkezi, Londra’daki London Eye’ın bir benzeri olan Singapore Flyer, Esplanade, Orchard caddesi üzerindeki Ion Alışveriş Merkezi, Takashimaya Alışveriş Merkezi ve buna benzer onlarca alışveriş merkezi olsa gerek. Yine ruhunda batılı olan yerleri sayarken, Sentosa Adası’nı ve Singapur nehrinin etrafında, bünyesinde birçok kafe, bar ve restoranı barındıran Robertson Quay, Clark Quay ve Boat Quay’i ve “expat”ların sıkça ziyaret ettiği cafe ve restoranlarıyla ünlü Dempsey’i de unutmamak gerek sanırım.
Marina Bay Sands |
Orchard Road |
Ion Alışveriş Merkezi |
Ion'da sanat galerisi |
Şehrin merkezinde kaldığım için bütün bu noktalara çok yakındım ve sanki Cihangir’de oturup Taksim’e gidiyor gibi hepsine rahat bir şekilde ulaşmam mümkün oldu. Yalnız Sentosa Adası biraz uzakta ve buraya karayoluyla gidilebileceği gibi, teleferikle de gidilebiliyor. Sentosa’ya giriş adada yaşayanlar haricindeki Singapurlular için bile paralı. Biz şanslıydık ve Sentosa’da yaşayan başka bir arkadaşımın evine, onun arabasıyla gittiğimiz için çok rahat bir şekilde ulaştık. Sentosa’nın bir de 3-4 ay önce son haline getirilmiş, içinde çok sayıda güzel restoran ve kafesi olan marinası var. Bana göre, görülmeye değer bir yer.
Sentosa Cove |
Sentosa Cove |
Singapur'un simgesi: "Merlion" |
Teleferik - Sentosa |
Siloso Beach - Sentosa |
Sentosa Marina |
Buralarda gezerken kendimi tam anlamıyla küçük ama çok daha temiz ve genelde Çinlilerle dolu bir New York’taymış gibi hissettim. Bu arada unutmadan söyleyeyim Singapur’da sakız çiğnemek yasak ve hiçbir yerde sakız satılmıyor. Olur da bir yerde sakız çiğnerken yakalanırsanız da cezası büyük. Hazır yasaklar konusuna girmişken, Singapur’da buna benzer daha birçok yasak olması beni çok şaşırttı. Örneğin metroda yiyecek yemek (hatta su içmek), çoğu yerde açık havada da olsa sigara içmek yasak. Hatta bunun canlı bir örneğini yaşadık ve boş bulunup sıcaktan bunaldığımız için aldığımız dondurmalarla metroya girerken bizi durduran güvenliğe derdimizi zor anlattık, adamcağız turist olduğumuza kanaat getirdi de adam başı 500 Singapur doları (yaklaşık 750TL) ceza vermekten kurtulduk:)
Metro |
Robertson Quay |
Gelelim yemek konusuna; Singapur’da enternasyonel mutfaklardan yiyebileceğiniz gibi lokal mutfakları da mutlaka tatmanızı öneririm. Özellikle Çin mutfağı için ‘Din Tai Fung’, Thai mutfağı için ‘Bangkok Jam’, Endonezya mutfağı için ise ‘Pedang’ benim favorilerim oldu. Bir de sonsuz sayıda çay alternatifi bulabileceğiniz TWG’yi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin derim. Neredeyse şehrin her köşesinde TWG’nin bir dükkanı var ama benim favorim Marina Bay Sands Alışveriş merkezindeki oldu. Ha bu arada Singapur’a gelmişken ‘Singapur Sling’ içmeyi de unutmayın sakın:)
Singapore Sling |
Bangkok Jam |
TWG'de orkideler |
Din Tai Fung |
Uzun sözün kısası Singapur hem batıyı hem de doğuyu aynı anda yaşayabileceğiniz bir şehir. Bugün, batıyı anlatarak başladım yazmaya, sonraki yazımı da doğulu Singapur’a ayırdım.
Teşekkür: Bana Singapur’da mükemmel ev sahipliği yapan Sevgili Arkadaşım Sibel’e hem misafirperverliği hem de mihmandarlığı için, eşi Nihat ve tatlı kızı Defne’ye de evlerini benimle paylaştıkları ve kısaca Singapur’daki ailem oldukları için çok teşekkür ediyorum. Tabi Sevgili Aslı ve eşi Erdoğan’a, tatlı oğulları Altay’a da Sentosa’daki mükemmel ev sahiplikleri için çok teşekkür ediyorum.