Brugge, romantik bir şehir olarak bilinir. Ancak bir o kadar
da modern. Burası ne çok büyük ne çok küçük, ne çok hızlı yaşanıyor hayat, ne
de çok yavaş, herşey kararında yani. Evet insanları kuzey Avrupa’lı ve
dolayısıyla güney Avrupa’ya göre daha “ruhsuz” gibiler ama sanki şehrin
romantik havası insanlarına da bulaşmış ve kuzey Avrupa’da olmasına rağmen bana
tam da ruhu olan bir şehir izlenimi verdi burası.
|
Minnewater |
|
Minnewater |
Brugge’a ilk olarak yıllar önce Düsseldorf’ta çalışırken
orada kaldığım bir haftasonu trenle gittim. Yanımda, en yakın arkadaşlarımdan
biri vardı. Mevsim sonbahardı, bilirsiniz sonbahar zaten romantiktir. Hal böyle
olunca da ayrı bir güzeldi Brugge.
|
Minnewater |
İlk gittiğimde haftasonu olduğu için şehir cıvıl cıvıldı. Yıllar
sonra geçtiğimiz günlede yine bir sonbahar günü tekrar gitmek kısmet oldu bu
güzel şehre. Ama bu kez hafta içiydi ve önceki sefere göre hayli sessizdi
şehir. Gezmesi bir başka güzel oldu bu kez.
|
Brugge |
|
Brugge |
Brugge’e Brüksel’den trenle
yaklaşık 1 saatte ulaşılıyor ve ana tren istasyonu da şehir merkezine en fazla
15 dakika yürüme mesafesinde. Hazır gelmişken nereleri görelim derseniz;
gezdiğim kısa zaman içinde benim favorilerim; etrafında kafelerle dolu Markt, şehrin içindeki kanal ve parklar, Markt Meydan’ından
daha küçük ama mimarisiyle beni kendine hayran bırakan Burg, Minnewater Gölü, Belfort ve Begijnhof oldu.
|
Begijnenvest |
|
Minnewater |
Markt Meydanı kafe ve restoranlarla dolu ama burası şehrin başka
yerlerine göre biraz daha pahalı, o yüzden yemek için bu meydana giden
yollardaki kafeleri de deneyebilirsiniz. Bir de unutmadan, meşhur Belçika
çikolatası, harika danteller yine bu meydana açılan küçük caddelerde çok şirin
dükkanlarda satılıyor. Yerli halkın da sıkça ziyaret ettiği “Ophelia’s Petit Four” de küçücük ama
şehrin ruhuna uygun bir fırın ve kahve dükkanı. Ancak ilk seferinde biz, Markt Meydan’ındaki bir kafede
yudumladık kahve ve çaylarımızı ve danteller içinde, yanında Belçika çikolatası ve kurabiyelerle sunulan
çay ve kahvemizin tadını hala unutamam:) Son gittiğimde ise yine Markt Meydan’ndaki Craenenburg’da kahve molası verdik ama ilk gittiğimde
soluklandığımız çay dükkanını bulamadığıma üzüldüm...
|
Tren Garı |
Tren Garı’ndan çıktıktan sonra nehri geçer geçmez sağa
kıvrılarak Begijnenvest yolundan (ki burası park içi bir yaya
yolu) ilerleyerek önce “Aşk Gölü” olarak bilinen Minnewater’a ulaşıyor ve buradan da rahibelerin yaşadığı ve geniş
avlusu ve park içindeki etkileyici yapısıyla Brugge’ün olmazsa olmazlarından Begijnhof’u görüyoruz.
|
Begijnhof |
|
Begijnhof |
Buradan çıkıp Wijngaardstraat’tan
ilerleyip bizi şehir merkezine doğru götürecek Katelijnstraat ve devamında Mariastraat’ı
takip ediyoruz. Mariastraat’ın
üzerinde sol tarafta bizi tarihi bir hastane olan ancak şimdi sergi salonu
olarak kullanılan Oud Sint-Jan ve
hemen karşısında Notre-Dame Kilisesi karşılıyor.
|
Brugge |
Kiliseden sonra ikiye ayrılan yolun sol tarafını takip
ederek Sint-Salvatorskathedraal (St.
Saviours’s Cathedral) ‘e ulaşıyoruz. Bu katedralin hemen arkasına geçerek
ulaştığımız Steenstraat aynı zamanda
bir yaya yolu ve Brugge’ün en önemli alışveriş caddesi. Buradan ilerlediğimizde
ise kendimizi Markt Meydanı’nda
buluyoruz. Markt Meydanı’na açılan Breidelstraat’tan devam edince de Burg Meydanı’na ulaşılıyor. Markt Meydanı noel pazarlarının
kurulduğu meydan. Burada, ayrıca girişi 10 Euro olan bir şehir müzesi yer
alıyor. Aynı meydanda bir de Bira Müzesi var. Burg Meydanı’ndaki önemli yapılar ise Kutsal Kan Kilisesi, Belediye
Binası ve Nüfus İdaresi Binası. Özellikle Kutsal Kan Kilisesi (Basilica of the Holy Blood) görülmeye
değer.
|
Steenstraat |
|
Markt |
|
Markt |
|
Markt |
|
Kutsal Kan Kilisesi |
|
Kutsal Kan Kilisesi |
|
Burg |
|
Burg |
|
Belediye Binası |
Burg Meydanı’ndan kuzeye doğru ilerleyerek Çikolata Müzesi’ne
ulaşıyoruz. Buraya çok yakın bir başka meydan da Jan Van Eyck Meydanı. Burası şehrin tarihi bölgesi.
|
JanVan Eyck |
Meydandan Academiestraat’tan
geçip tekrar Markt Meydanı’na
ulaştıktan sonra Burg Meydanı’ndan
güneye doğru Blinde-Ezelstraat
üzerinden devam ederek Brugge’ün en çok fotoğraflanan noktasına ulaşıyoruz. Rozenhoedkaai denilen bu nokta, aynı
zamanda mevsim uygun olduğunda tekne turlarının da kalktığı yer. Buraya çok
yakın “2be” adında bira tadımı
yapabileceğiniz bir bira barı ve aynı isimde bir de hediyelik eşya mağazası
var. Burada bira tadımı yapmak isterseniz hafif-orta veya sert seçeneklerinden
birini 10 Euro karşılığında deneyebiliyorsunuz. Tadım tepsisi içinde minik
kadehlerde 4 değişik bira sunuluyor. Hindistan cevizli bira bile olduğunu not
olarak ekleyeyim:)
|
Rozenhoedkaai |
|
Rozenhoedkaai |
|
Rozenhoedkaai |
|
Rozenhoedkaai |
|
2be |
|
2be |
|
2be |
|
2be |
Biz de burada biraz dinlendikten sonra hem yağmur
başladığından hem de hava erken karardığından Brüksel’e doğru yola çıkmak üzere
Oostmeers üzerinden Tren Garı’na geri
dönüyoruz.
Eminim her mevsimi başka güzel olan bu şirin şehre hala
gitmediyseniz mutlaka gidin ve bunu yaparken de ilkbahar ya da sonbaharı tercih
edin:)
Ben de çok sevmiştim bu şehri Esracığım,ayrıca yaptığımız kanal gezisinde ki masalsı görüntü kareleri sıralanıverdi önümde şimdi...Ne güzel...Güzellikleri anımsattın yine bana...Teşekkürler...
YanıtlaSilBirlikte oturduğumuz kafe, sunumlarındaki zariflik, sıcak çikolatalarının bir daha hiçbir yerde bulamadığım o güzel tadı,bozulmamış ve çok iyi korunmuş binalar, sanki çok eski bir zamanda yaşıyormuşsun hissi...Bunlar Brugge denilince aklıma gelenler..
YanıtlaSilTurist kalabalığı olmasa, insan zamanda yolculuk yapmış zannedebilir kendisini...
Kesinlikle çok güzel bir geziydi..Bunu sen sağlamıştın..Çok teşekkürler arkadaşım:-)