15 yıl önce
gitmiştim Prag’a... Son olarak da geçtiğimiz hafta, anneme verdiğim sözü tutmak
için tekrar kısmet oldu o tarafa yolculuk.
|
Charles Bridge - Karlov Most |
|
Old Town |
|
Kale yolu |
|
Kale'den Prag |
|
Kale'ye çıkarken- en ileride dünyanın 2. en çirkin kulesi:) |
|
Burada da kurabiyeleri buldum:) |
|
Charles Köprüsü - Karlov Most |
Türkiye’den
sadece 2:30 saat uzaklıkta bir şehir Prag. Ulaşımı çok rahat anlayacağınız.
Yalnız şehre vardığınızda havalimanından merkeze ulaşırken kazıklanmak
istemiyorsanız mutlaka önceden bir karşılama ayarlamanızı tavsiye ederim. Prag’ın
taksileri genelde pazarlık usulü çalıştığından (taksimetre olduğunu söyleseler
bile mutlaka pazarlık yapın), öyle Avrupa’ya geldik fiyat neyse odur
yanılgısına kapılırsanız daha ilk dakikadan sıkıntı yaşarsınız. Ben de bu
uyarıyı daha önceden aldığımdan,
İngiltere bazlı çalışan ve parasını da önceden ödemeniz gerekmeyen “prague
airport transfers.co.uk” adında bir servisin hizmetini kullandım ve çok da
memnun kaldım. Havalimanından şehre ulaşımı, 550 Kz (yaklaşık 20 Euro veya 55
TL)’ye yapıyorlar ve uçaktan indiğinizde havalimanında sizi karşılıyorlar.
Hatta bir de bu servisi kullandığınız için size 4 saatlik rehberli şehir turu
hediye ediyorlar (yalnız bu tur yürümeli bir tur).
|
Narodni Caddesi |
|
Old Town'a giderken... |
|
Otelimizin sokağı |
Otelimiz Old Town denilen şehrin tam merkezinde,
sakin bir sokaktaydı ve yerinden ötürü çok şanslı olduğumuzu söylemeliyim. İlk
durağımız, otelimize 5 dakikalık yürüme mesafesindeki Old Town ve buradaki meşhur Astronomical
Clock oldu. Bu saat, her saat başı çalıyor ve değişik bölümleri var. Her
bölümünde farklı fonksiyonu olan kocaman bir guguklu saat gibi
düşünebilirsiniz. Saat kulesine ve dolayısıyla Old Town’un merkezine çıkan caddelerden biri olan Parizska Caddesi’nden geçerek Jewish Town (Yahudi Mahallesi)’ne
ulaştık. Parizska Caddesi, marka
butiklerin yer aldığı ağaçlarla kaplı, gölgelik geniş bir alışveriş caddesi.
Buraya bir nevi Prag’ın 5th Avenue’su
diyebiliriz, yani genelde pahalı alışverişin merkezi... Buradan ya sola dönüp Jewish Town’a girebilir ya da Çek
Köprüsü /Cech Bridge’den geçerek
Kale’nin bulunduğu tarafa geçebilirsiniz. Biz, kale ziyaretini ertesi güne
bırakıp Jewish Town’da zaman geçirdik.
|
Astronomical Clock |
|
Old Town - Meydan |
|
Parizska Caddesi |
|
Jewish Town |
Prag’da özellikle
Old Town’da yürüyerek gezmek gerekiyor çünkü turist otobüsleri bu bölgeye
giremiyor, hatta hop-on, hop-off diye bilinen gezi otobüsleri bile bu bölgeye
giremiyor, buranın dışındaki Cumhuriyet Meydanı yani Çekçe ismiyle Namesti Republiky’den hareket ediyor.
Bunun için de merkezden yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşü göze almanız gerek.
|
Namesti Republiky yakınında bir pazar |
Yemek konusu
özellikle Old Town’da biraz sıkıntılı. Genelde hesap kadar bahşiş, kuver, hatta
masada oturma parası ödeyebiliyorsunuz. Hesabı mutlaka gözden geçirmek gerek.
Bunun bir alternatifi olarak, Old Town’dan
biraz daha uzaklaşıp daha sakin yerlerde yemek yemeyi tercih ederseniz kafanız
daha rahat edebilir. Bu anlamda, The Legion
Bridge’in kale tarafındaki Vitezna Caddesi
üzerinde yer alan Kolkovna Olympia Restoran’ı
deneyebilirsiniz. Kahve için de hemen buraya yakın Savoy Oteli’ni tavsiye edebilirim. Ancak her iki yer de Old Town’a yaklaşık 10 dakika yürüme
mesafesinde biraz daha sakin yerler... Ayrıca, Wenceslas’a yakın Bredovsky dvur özellikle öğle yemeği
saatinde kalabalık olan bir mekan ve önerebileceğim yerler arasında.
|
Olypia |
Ertesi gün soluğu,
meşhur Charles Köprüsü’nden (Çekçe
ismiyle Karlov Most) geçerek Prag’ın
olmazsa olmazlarından Prague Castle’da
aldık. Her gün öğlen 12:00’de burada törenli bir muhafız değişim töreni
gerçekleşiyor. Buraya gelişinizi buna göre ayarlarsanız hayli renkli olan bu
törene şahitlik edebilirsiniz. Biz de, bir kafede tanıştığımız Amerikalı bir
çiftin uyarısıyla 12:00’ye yakın bir saatte gittik kaleye ve bu törenin
hepsini olmasa da büyük bölümünü izleyebildik. Yalnız, tören bayağı
kalabalık oluyor, fotoğraf çekmek pek kolay olmuyor ne yazık ki... Prag Kalesi
için birkaç saatinizi ayırmanız kalenin tümünü değilse bile küçük turu alıp en
azından Saray’ı St. Vitus Katedrali’ni, St.
Georges Basilica’sını ve Golden Lane’i
görmeniz genel olarak burayı tanımanız için yeterli oluyor. Ama isterseniz daha
farklı yerlere de ziyaret imkanı sunan bileti alabilir ve burada daha fazla
zaman geçirebilirsiniz. Küçük turun
ücreti 250 Kz. (yaklaşık 25 TL), büyük turun ise 350 Kz. (yaklaşık 35 TL).
|
Charles Köprüsü'nden manzara |
|
Charles Köprüsü |
|
Charles Köprüsü üzerinde sokak müzisyenleri... |
|
Prague Castle - Kale muhafız töreni |
Kale ziyareti
sonrasında, Nerudova’dan aşağı inip
bu caddedeki veya Malostranske Meydanı’ndaki kafelerin birinde soluklanıp tekrar Charles Bridge’den geçip Old Town’a ulaşabilirsiniz. Son olarak, Wenceslas Square yani Çek’lerin
tabiriyle Vaclavske Nam’ı
gördüğünüzde Prag’da görülmesi gereken çoğu yeri gördünüz demektir:) Az daha unutuyordum; şehri ikiye ayıran Vltava Nehri üzerindeki köprülerden biri
olan Jirasek Bridge’in tam kenarında
inşa edilmiş Dancing House da Prag’lılar
tarafından pek sevilmeyen, diğer taraftan da Fred Astaire ile Ginger Rogers’in
dans etmesinden esinlenerek yapıldığı söylenen ve şu an ofis olarak kullanılan
bir yapı.
|
Wenceslas |
|
Royal Palace - Saray |
Bu şehir hakkında
öğrendiğim başka bir gerçek de, ilki Baltimore’da bulunan dünyanın en çirkin
binalarından ikincisinin de bu şehirde bulunması oldu. Bu binanın yapımına 1989’da
başlanmış ve amacı buraya kadar yayını ulaşan Avrupa Bağımsız Radyosu’nun
yayınını kesmek ve ayrı bir radyo yayını yapmakmış ancak bina tamamlanamadan ülkedeki
komünizm sona erdiğinden şimdilerde sadece dünyanın en çirkin ikinci binası
statüsünde Prag semalarını süslüyor. Bir de Prag’da kaleye yakın “çakma” bir
Eyfel Kulesi inşa edilmiş. Yapının kendisi gerçek Eyfel Kulesi’nden kısa
olmasına rağmen, bir tepe üzerinde yapıldığından gerçek Eyfel Kulesi’nden 2
metre daha uzunmuş:)
|
Nehirde deniz bisikleti araba olmuş:) |
|
Vltava Nehri |
|
Dancing House |
Prag, nüfusunun yaklaşık %80’i ateist olan bir şehir. Beni şaşırtan, bu gerçeğe rağmen şehirde her
noktada karşımıza çıkan sayısız kilise oldu. Bu kiliseler, şimdilerde genelde
farklı amaçlarla örneğin postane ya da kütüphane olarak kullanılıyor ya da
akşamları konserler veriliyor. Biz de özellikle yaz aylarında yoğunlaşan bu klasik
müzik konserlerinin birine gittik, güzel bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.
|
Konser dinlediğimiz kilise |
15 yıl önceki
ziyaretimde, büyülü, duygulu bir ambiyansa
gizlenmiş bir resmiyet duygusu bırakmıştı bu şehir bende. İlginçtir; şimdi gittiğimde
de benzer bir hisse kapıldım. Belki uzun süreler yaşadığı komünizmin
etkisinden, ya da adını koyamadığım başka bir nedenle, atmosferi ve fiziksel
görüntüsü şiir gibi olsa da ne yazık ki aynı yumuşak ve huzurlu duyguyu alamadım bu
şehirden. Kendimi bir Avrupa şehrinden ziyade, Avrupa görüntüsündeki bir Doğu ülkesinde hissettim.
|
Prag'da ay doğuyor... |