14 Temmuz 2013 Pazar

Kanallar ve Masklar Şehri VENEDİK

Venedik, yıllardır gitmeyi istediğim ama hep çok romantik olduğu söylendiği için mutlaka sevgiliyle gidilmesi gereken bir şehir diye düşündüğüm bir yerdi. Artık ertelemenin faydası yok dedim ve gitmeye karar verdim hazır Schengen vizemi de yeniden almışken:) Venedik’in havasında bir romantizm olduğu kesin ama o kadar turistik bir yer ki kalabalıktan dolayı pek de romantik takılmak mümkün değil bence. Venedik nasıl bir yer derseniz;  kanallar, karnaval maskeleri, leziz dondurma, pizza & makarna, sanat ve dar sokaklar şehri şeklinde özetlenebilir.


Şehrin sembolü masklar...


Nefis şekerlemeler...
Renk renk bezeler...
Venedik'e girerken...

Uçak havalimanına inerken kendinizi suya iner gibi hissediyorsunuz ve diğer havalimanlarından farklı olarak şehir merkezine sadece kara ve tren yoluyla değil aynı zamanda su yoluyla da bağlanmış durumda . Elinizde bavulunuz, çeke çeke yaklaşık 10 dakikalık bir yolla vaporetto denen teknelerin sizi merkeze taşıdığı küçük limana ulaşıyorsunuz. Burada, turuncu, kırmızı ve mavi hat olmak üzere şehrin muhtelif yerlerine giden vaporetto’lara biniyor ve otelinizin yerine göre uygun olan bir yerde iniyorsunuz. Bu servisin ücreti ise tek yön giderseniz 15 Euro, ama biletinizi gidiş-dönüş alırsanız 27 Euro. Deniz ve kanal yoluna alternatif olarak daha pahalı ama bazı oteller için daha konforlu olabilecek deniz taksilerini ya da havalimanından Piazzale Roma’ya giden otobüsü ya da yine buranın çok yakınına giden tren yolunu tercih edebilirsiniz. Ama unutmayın ki, bu iki yolla giderseniz şehrin kuzeyine gitmiş olacaksınız ve güneye yani San Marco’ya gitmek için elinizde bavul şehri boydan boya yürümek ya da tekrar deniz taksi ya da Venedik’in otobüsü olarak niteleyebileceğim teknelere binmek durumunda kalacaksınız.

Havaalanı Limanı


Biz şanslıydık ve otelimiz mavi ve kırmızı hattın son durağı olan San Marco’ya 5 dakikalık yürüme mesafesindeydi. O yüzden 1 saat 10 dakikalık bir deniz yolculuğu sonrasında sırasıyla Murano ve Lido’ya uğrayarak kırmızı hatla San Marco durağına ulaştık. Otelimize yerleştikten sonra artık şehri gezmeye hazırdık.

Şehre gidiş yolu

Venedik’te, Lido, Murano, Burano ve Torcello adalarının dışında 6 bölüm (ilçe) mevcut. Bunlar şehrin merkezi sayılan San Marco, daha güneydeki Dorsoduro, San Marco’nun kuzeyindeki San Polo ve Santa Croce, doğuda Castello ve en kuzeydeki Cannaregio.

Venedik’i hakkıyla gezmek için mutkala uzun yürüyüşler yapmaya hazır olmak gerek çünkü şehri görmenin ve dar sokaklarına girebilmenin en iyi yolu bu:) İlk günümüzde herkesin yaptığı gibi öncelikle San Marco meydanına gittik. Gerçekten çok büyüleyici bir meydan olduğunu söylemeliyim. Bu Meydan San Marco Basilica’sı , Palazzo Ducale, Museo Correr, Procuratie Nuove, Procuratie Vecchie ile çevrelenmiş durumda. Basilica ve Saray’ın dışındaki bölümlerde sütunların üstündeki binaların alt tarafında, bir pasaj şeklinde sıralanan kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya satan dükkanlar var. Yine bu meydanda 98 metrelik gözetleme kulesi ve basilikanın diğer tarafında da saat kulesi görülmesi gereken yerler arasında:) Basilika’nın içini görmek isterseniz özellikle yaz aylarında her daim uzun kuyruklar var, ya yürüyüş turu alarak kuyruk beklemeden gezebilir ya da akşam kapanmasına yakın bir saatte giderek kuyruk beklemeden gezebilirsiniz. Basilika’nın içi başka şehirlerde de gördüğüm kiliselerden pek farklı değildi açıkçası ve çok kalabalık olduğu için pek fazla zevk alarak gezmek mümkün olmuyor. Bir de etinden sütünden faydalanmak için olsa gerek içerde de her bölüm için ayrı para almayı gelenek haline getirmişler:) Basilika’nın 4 büyük giriş kapısının birinin üstündeki Osmanlıları anlatan resimlerin de çok ilgimi çektiğini söylemeliyim.

San Marco Gözetleme Kulesi
Basilika Kapısındaki Resim
Gece San Marco Meydanı

San Marco'yu çevreleyen pasaj


San Marco’daki ziyaretten sonra şehrin dar sokaklarında yol alarak Büyük Kanal’daki üç köprüden en büyüğü ve en ünlüsü olan Rialto Köprüsü’nden geçtik ve kendimizi San Polo Bölgesi’nde bulduk. Öğleden sonra otelimize dönüp biraz dinlendikten sonra soluğu bu kez Castello Bölgesi’nde aldık. Akşam yemeğimizi de buradaki bir restoranda yedik. Venedik’te her sokakta pizza ve makarna yiyebileceğiniz restoranlar yani trattoria’lar mevcut. Ama gerçek Venedik yemeği yemek isterseniz otelimizdeki görevlinin önerdiği 1537’den beri hizmet verdiği söylenen Trattoria Antico Calice’yi tavsiye edebilirim. Burası, merkezde Rialto Köprüsü’ne çok yakın bir yerde Disney Store’un hemen yanındaki dar bir sokakta...Pizza ve makarna dışında bir de dondurma sıcak havanın da etkisiyle çok tüketilen bir şey Venedik’te...Gerçi, sütlü değil de daha meyveli ve bazen de kremalı bir kıvamı var buradaki dondurmanın. Özellikle Gelateria Ca D’oro ve Antica Gelateria del Corso’yu tavsiye ederim.

Rialto Köprüsünden manzara
Rialto Köprüsü'nden Büyük Kanal
Venedik Kanalları
Ca D'oro (Golden House)

Ertesi gün, önce şehrin Cannaregio Bölgesi’nden geçerek Murano Adasına en yakın durak olan Fondamenta Nove istasyonundan Murano Adasına tekne ile geçtik. Tekne Venedik’te çok sık kullanılan toplu taşıma aracı ve tek seferlik, 12 saatlik, günlük veya birkaç günlük bilet alarak bu teknelerle istediğiniz yere seyahat edebiliyorsunuz. Yalnız, bazı saatlerde bizim belediye otobüslerini aratmayacak derecede kalabalık.

Dar kanallar
Bir Ebru Dükkanı
Venedik Sokakları
Evler genelde kiremit renginde...
Kanallar

Öğleden sonra ise yine Cannaregio Bölgesi’nden geçerek Venedik’teki Yahudi  Mahallesi’ne yani Guglie’ye gittik. Guglie, 16. Yüzyılda yapılmış ve önceleri geceleri kilitlenirmiş. Yeni gettoda sinagoglar önceden olan binaların üzerine kurulmuş ve dışardan ayırt edilmesi hayli güç. Buradan, önce Guglie Köprüsü’nden sonra da Grand Canal’daki ikinci  köprüden geçerek Santa Croce Bölgesi’ne doğru yürüdük. Burada eskiden Osmanlıların şehri ziyaret ettiklerinde konakladıkları için isminde Türk olan şimdiki Doğal Tarih Müzesi’ni gördük. Nasıl karayollarında arabalar için belli aralıklarla yol işaretleri konulursa, Venedik’te de yayalar için sokaklara, takip ederek bütün merkezi yerlere rahatça ulaşabileceğiniz yol tabelaları konmuş. Bunlar sayesinde şehrin labirent sokakları ve geçitlerinden kaybolmadan yol almak mümkün oluyor. Biz de bu işeretleri takip ederek önce San Marco Meydanı’na, sonra da otelimize ulaştık.

Guglie'de çocuklar
Guglie
Guglie


Venedik’teki son gecemizde yemek sonrası şimşekler çakmaya başladı. Gerçi San Marco meydanında gün boyu kısmen devam eden canlı müzik dinletilerini bir kafeye oturarak dinlemeye niyetliydik ama başlayan yağmur, herkes gibi bizi de otelimize dönmek zorunda bıraktı... San Marco’daki bu canlı klasik müzik konserleri bir harika...

Dar Sokaklar

Son günümüzde rotamızı ilk olarak eski tersanenin ve Venedik Bienalinin bulunduğu Arsenal’e doğru çevirdik. Burası Castello Bölgesi’nde ve turistten çok yerli halkın yaşadığı daha şirin bir bölge. Dar sokaklarında binalar arasında asılmış çamaşırlar bana Beyoğlu’nun arka sokaklarını hatırlattı. Bu bölgede 2 büyük park var.
Castello Sokakları

Arsenal
Castello'da Sokaklar

Buradan da yürüyerek tekrar merkeze ve oradan da tekrar Alilaguna (anlamı Gölün Kanatları) deniz servisini kullanarak bu kez mavi hatla havalimanına ulaştık.


Venedik’i geride bıraktığımda sokaklarında yürürken karşınıza çıkıveren resim galerileri ve San Marco Meydanı’ndan yükselen klasik müziğin sesi hep kulağımdaydı. Bir de tabi labirent gibi bir geçitten geçiverince karşınıza çıkan kocaman bir meydan ya da bir bina bu şehri ilginç ve güzel yapan. Eskiye o kadar sahip çıkılmış ki şehirdeki onca sıcağa reğmen ne bir klima görüyorsunuz dışarda ne de uydu anteni...Panjurlar bile hep aynı çeşit. Galiba bizi batıdan ayıran da bu fark işte. Onlar, yıllarca öncesinde başlamışlar sanata ve eğitime yatırım yapmaya ve içlerine işlemiş olduğundan geçmişlerine sahip çıkıyorlar, biz ise ne yazık ki farklıyız bu konuda, eğreti kalıyoruz sanki...

3 yorum:

  1. Çok derin bir tarih var bu şehirde.

    YanıtlaSil
  2. Bu seferki gezi notları resimlerle süslü olduğundan çok daha çarpıcı ve güzel gözüküyor kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler Esra, emeğine sağlık.

    YanıtlaSil