Bu kez seyahatim, Kardeniz’in en kuzeydoğu ucuna doğruydu.
Hedefte Şavşat ve Macahel ile o yörede yer alan birbirinden güzel köyler,
yaylalar ve dağlar vardı.
|
Şavşat Yavuzköy Seyir Terası |
|
Mençuna Şelalesi |
Artvin’e uçakla Hopa üzerinden gelebleceğiniz gibi yine
uçakla Trabzon’a gelip buradan kısa bir yolculukla ulaşım mümkün. İkinci alternatif
hem daha fazla uçak opsiyonu sağlıyor hem de daha hesaplı. Ayrıca Hopa uçuşları
Batum üzerinden yapıldığından biraz daha indi-bindi yapmak ve kara sınırından
transit geçiş yapmak gerekiyor ki Batum ile aramızdaki Sarp sınır kapısının kaotik
ortamı yüzünden pek kullanmak isteyeceğiniz bir sınır olmadığını söylemem gerek.
Bu sınır kapısıyla ilgili detayları Batum yazımda ayrıca yazacağım.
Gelelim Artvin yolculuğumuza: Sabah 6:00 uçağı ile seyahat ettiğimizden 8:00
gibi Trabzon’a ulaşıyor ve burada bizi bekleyen aracımızla Şavşat’a dogru
yola çıkıyoruz. Arada Hopa'da bir yemek molası verip yol üzerindeki Mençuna Şelalesi’ni gördükten ve Deriner
Barajı’nın fotoğraflarını çektikten sonra öğleden sonra “cittaslow” yani sakin
şehir olarak bilinen Şavşat’tayız. Eğer Trabzon’dan Şavşat’a direkt gelmek
isterseniz yol, 300 km. civarında.
|
Şavşat |
Şavşat’a, 1999’da İtalya’da kurulan Belediyeler Birliği
tarafından 2015’de “cittaslow” yani “Sakin
Şehir” ünvanı verilmiş ve burası Türkiye’nin 10. “Sakin Şehri” olmuş. Şavşat, bir
ilçe ve 70 köyden oluşuyormuş. Bu köylerin 10’u bizim de ziyaret ettiğimiz Meydancık Beldesine bağlıymış.
|
Mençuna Şelalesi |
|
Mençuna Şelalesi |
|
Deriner Barajı |
Şavşat’ta Yeşil Vadi
adındaki işletmede yer alan bungalovlarda konaklıyoruz. Ancak burada kalmak
isterseniz beton ana bina yerine bahçede
yer alan 5 adet iki katlı bungalovlarda kalmayı tercih edin. Bir de hemen
tesisin yanına aynı ismin İngilizce versiyonu kullanılarak “Green Valley” adında daha lüks görünümlü
büyük bir otel inşa edilmiş. Bu bölgede adını duyduğum bir başka konaklama
opsiyonu da Laşet. Burada da aynı
şekilde bungalovlarda konaklanıyormuş.
|
Yeşil Vadi |
Bungalovlarımıza yerleşip biraz yorgunluğumuzu attıktan
sonra Yavuzköy Seyir Teras’ından gün
batımını seyretmek üzere yola çıkıyor ve güneşi burada ve karşısındaki tepede
batırıyoruz. Manzaranın muhteşem göründüğünü söylememe gerek yok sanırım.
|
Yavuzköy Seyir Terası |
|
Günbatımı |
İlk günümüzü otelimizde açık havada aldığımız yemekle
sonlandırıp serin bir havada güzel bir uyku çekiyoruz. İstanbul’un yaz sıcağından
sonra insanın, gece yorganın altında uyuması ve uyandığında burnunun ucunun
üşüdüğünü hissetmesi güzel bir duygu!
Ertesi gün rotamızı Meydancık
ve Maden köylerine ve burada yer alan
yaylalara çeviriyoruz. Önce Meydancık’da aracımızdan inip Papart Vadisi ve Arsiyan
Tepesi üzerinden Cancir Yaylası’na
ulaşıyoruz. Buradan biraz daha yürümek (daha doğrusu dere-tepe düz gitmek)
isteyenleri Sakorya’ya bırakıp biz tekrar
Meydancık’taki bir aile evinde bol karbonhidratlı ama bir o kadar da lezzetli öğle yemeğimizi
yiyoruz. Sonrasında yürüyerek gelen grup
da bize katılıyor. Biz de bu esnada köyde yer alan gölete gidiyoruz. Bu kez rehberimiz
yemek yediğimiz evin sahibinin torunu Emir
oluyor.
|
Meydancık |
|
Papart Vadisi |
|
Papart Vadisi |
|
Arsiyan Tepesi |
|
Cancir |
|
Cancir |
|
Cancir |
|
Papart Vadisi |
|
Sakorya |
|
Meydancık'ta Gölet |
Üçüncü günümüzde bu kez rotamızı önce Balık Gölü’ne ve buradan yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşle ulaştığımız
Şırata Gölleri’ne çeviriyoruz. Şırata Gölleri birbirine çok yakın iki
göl ve suları oldukça soğuk. Dilerseniz burada yüzebilirsiniz de... Ancak göl
çevresinde pek ağaç yok, o yüzden sıcak havada gölgelenmek için pek alternatif
yok civarda. Dönüşümüzde yine aynı yolu takip ederek Balık Gölü’ne ulaşıyor ve burada yer alan göl manzaralı aile
işletmesinde yemeğimizi yiyoruz. Burada özellikle Gürcü mantısı silor ve köftenin tadına mutlaka bakın
derim. Silor’un aynı zamanda
tatlısı da yapılıyormuş. Burada olmasa da Macahel’de tatlısının da tadına bakma
şansımız oluyor. Silor, ince hamurun kat kat hazırlanıp katlarının arasına
kıyma eklenerek lokmalık porsiyonlar halinde kesilip üzerine tereyağı ve sarımsaklı
yoğurt eklenmesiyle sunulan bir tat ve gerçekten iyi yapıldığında
parmaklarınızı yiyebilirsiniz.
|
Balık Gölü |
|
Balık Gölü - Şırata Gölleri yürüyüşü |
|
Suları azalmış Şırata Gölü 2 |
|
Şırata Gölü 1 |
|
Balık Gölü- Şırata Gölleri arası yürüyüş |
Balık Gölü’nden
sonra otelimize dönmeden önce Şavşat
Karagöl’e gidiyoruz. Gölde kayığa binebilir ya da etrafında 15-20 dakikada
tur atabilirsiniz. Etrafı genelde ağaçlarla kaplı, gölgesi bol güzel bir
yürüyüş parkuru. Bu bölgede Karagöl
adını sıkça duymak mümkün. Bir başka Karagöl
de Borçka’da var. Karagöl ziyaretinden
sonra Cevizli Köyü’ne uğruyor ve
buradaki eski evleri ve Tibeti Kilisesi’ni
görüyoruz. Böylece Şavşat’taki son günümüzü de tamamlayıp ertesi gün Macahel’e doğru yola çıkmadan önce son
gecemizi geçirmek üzere tekrar Yeşil Vadi’deki bungalovlarımıza dönüyoruz.
|
Şavşat - Karagöl |
|
Şavşat - Karagöl |
|
Şavşat - Karagöl |
|
Cevizli Köyü |
|
Cevizli Köyü |
|
Tibeti Kilisesi |
Sabah ilk iş, Şavşat
‘tan Macahel Bölgesi’ne doğru yola
çıkıyor ve gayet virajlı ve dimdik tepelerin arasından bir aracın bile zor
geçtiği yollardan geçerek Maral Köyü’ndeki İremit
Pansiyon adındaki aile işletmesine ulaşıyoruz. Burada yer alan İremit Camii’ni de mutlaka görün. Dışardan
küçücük ahşap bir dağ evine benzeyen caminin kapısı ve iç boyamaları insanı
hayrete düşürecek kadar renkli ve güzel. Yine burada yer alan Camili Köyü Cami de biraz daha büyük ve içinin boyamasıyla bizi
kendine hayran bırakan ahşap bir cami.
|
Şavşat-Macahel arası |
|
Şavşat-Macahel arası |
|
İremit Cami |
|
İremit Cami |
|
İremit Cami |
|
Camili Köyü Cami |
|
Camili Köyü Cami |
|
Camili Köyü Cami |
|
Maral Köyü |
İremit Pansiyon'da
yemekler bir harika. Sahibi Sevda’nın
yaptığı yemekler gerçekten bu yörede yediğim en lezzetli tatlardı. Akşamları
çorba, bir kaç çeşit yöresel yemek ve tatlıdan oluşan menülerinin tadı hala
damağımda... İremit Pansiyon yöredeki
pekçok yer gibi bir aile işletmesi. Yalnız buralarda en büyük sorun tuvaletlerin
ortak olması. Oda sayısı kadar tuvalet var ve tertemizler ancak gün içinde
buraların yemek için ya da günübirlik ziyaret
için gelen misafirler tarafından kullanılması sebebiyle üst kattaki odalarda
özel tuvaletin olmadığını söyleyebilirim. Odaları, bu yörede ve hatta hayatım
boyunca gördüğüm tüm pansiyonlara göre oldukça geniş, 5 odasının 3 ünde en az 4
yatak var ve çok ferahlar. Bir de odanızın kapısı içerden bir çengelle kapanıyor,
o yüzden hele benim gibi zaman zaman kafa dinleyip kendine özel alan
isteyenlerdenseniz üst kattaki odalar pek size göre değil, zira her an kapı
açılıp içeri birisi girebilir. Çünkü burası gerçekten yaşanılan bir ev ve
kaldığınız odalar bu evin odaları aslında... Bu anlamda alt katta yer alan ve sadece 2 adet olduğunu
öğrendiğim kendi duşu ve tuvaleti olan odalarda kalmak daha doğru bir seçenek
olabilir.
|
İremit Pansiyon |
|
İremit Pansiyon'dan manzara |
|
İremit Pansiyon |
Bu kısa bilgiden sonra şimdi gelelim gezi programımıza; Macahel’deki
İremit Pansiyona öğle saatlerinde
ulaşıp odalarımıza eşyalarımızı bıraktıktan sonra Sevda'nın Mutfağında
hazırlanan harika yemeklerin tadına bakıyoruz. Sonrasında da köye de adını veren Maral
Şelalesi’ne doğru yola çıkıyoruz. Aracımızla girişine kadar ulaşıp kısa ve
güzel bir yürüyüşle şelalenin üst kısmında yer alan çay bahçesine geliyoruz.
Şelaleye kadar gitmek isteyenler merdivenlerle hayli dik olan br yolu takip
ederek aşağıya kadar inebiliyor ve hatta şelalenin döküldüğü yerdeki küçücük
gölde yüzebiliyor. Sanırım söylememe gerek yok ama buranın suyu hayli soğuk...
Şelale dönüşü Macahel Green Roof Otel’de
mola veriyor ve kahvelerimizi içiyoruz. Burası da bu bölgede kalınabilecek
güzel alternatiflerden.
|
Maral Şelalesi |
|
Maral Şelalesi |
|
Maral Şelalesi'ne yürürken... |
Macahel’deki son
günümüzde bu kez Gorgit Yaylası’na
doğru yola çıkıyoruz. Önce aracımızla Efeler
Köyü’ne gelip burada yine bir aile işletmesinde kısa bir çay molası alıp
kah orman içi, kah ağaçsız patikalardan geçerek ulaşılacak nokta Gorgit Yaylası. Yol üzerinde doğal su
pınarları mevcut ve bazı yerler hayli dik tırmanışlar gerektiriyor. Toplam
yükseklik 1700 metre ve buradan bölgenin çoğu yerinden olduğu gibi Gürcistan ile
doğal sınırımızı oluşturan Karçal Dağları
manzarası bir harika.
|
Karçallar |
|
Efeler Köyü'ndeki dinlenme tesisimiz :) |
|
Dinlenme Tesisinde akordeon dinletisi :) |
Artvin Bölgesi’ndeki son günümüzü de böylece tamamladıktan
sonra ertesi gün Batum’a geçmek üzere Sarp sınır kapısına gideceğiz. Burası
ayrı br yazı konusu benim için...
Çoğu yazımda bahsettiğim gibi turla seyahat etmek mecbur
kalmadıkça pek tercih ettiğim bir yöntem
değil. Ancak bu yöreyi bir bilenle
gezmek ve amatör ruhla profesyonel bir iş çıkarttıkları için kendinizi BuklaTur’a emanet etmek bir ayrıcalık.
Bu anlamda, yöreyi tanımamıza vesile olup her sorunumuza hızlı bir şekilde çözüm
üreten, her derdimize koşan, tezcanlı ama bir o kadar da sabırlı, kendimizi her daim
güvenli hissettiren rehberimiz Sadık
Enderoğlu’na , bir önceki Doğu Karadeniz seyahatimde tanıdığım özü-sözü
bir, tatlı dilli, sabırlı, gereken her yerde elimizden tutan, Karadeniz’in yüksek
ve virajlı yollarında hiç görmediğim dikkatle araç kullanıp bizi sağ salim
seyahat ettiren Kazım Kesimal’e ve
neşeli sohbetiyle günlerimize renk katan, fotoğraf tüyolarıyla da bilgi dağarcığımızı
güçlendiren Kadir Yarıcı’ya buradan
da kocaman bir teşekkür ediyorum.