İngilizcede Latvia olarak bilinen Letonya’nın
başkenti Riga, Vilnius’un yaklaşık 400 km. kuzeyinde. Sabah erken saatlerde
çıktığımız Vilnius’tan Riga’ya aracımızla giderken ilk durağımız Hıristiyanlar
tarafından kutsal sayılan “Hill of
Crosses” (Haçlar Tepesi) oluyor. Burası dileklerinin kabul olması için
çeşitli boyutlarda haç getirip bırakanların oluşturduğu bir tepecik olarak
tanımlanabilir. Bir nevi dilek tepesi diye düşünebilirsiniz. Araba park edilen
noktadan uzunca bir yürüyüşle bu tepeye ulaşıp dua edip dilek dileyerek getirilen
hacın bırakılması gibi bir ritüeli varmış. Buradaki danışma ofisinin yanındaki
hediyelik eşya dükkanında çok fazla çeşit ve fiyatta hediyelik amber (ya da
bizim bildiğimiz adıyla kehribar) ürün bulmak mümkün. Buradaki kısa moladan
sonra yolumuza devam edip yemeğimizi yol üzerinde şirin bir çiftliğe benzeyen
ve aynı zamanda küçük bir pansiyonu da olan Girele adlı bir restoranda yiyoruz.
|
Vilnius-Riga arası... |
|
Haçlar Tepesi |
Yolumuz uzun olduğundan
ve yolda uğramak istediğimiz bir yer daha olduğundan molayı fazla da uzatmayıp
tekrar yola revan oluyoruz. Bu kez durağımız, aynı zamanda St. Petersburg’daki Peterhof Sarayı’nın da mimarı olan Bartolomeo Rastrelli tarafından 1736’da Cortland Dükü için inşa edilmiş Rundale Sarayı oluyor. Burası geniş bir
alanda inşa edilmiş çokça sayıda odası olan gösterişli bir saray. Bahçesi de
dillere destanmış. Ancak biz bastıran yağmurun etkisiyle ne yazık ki bahçesini
sadece uzaktan görmekle yetiniyoruz. Saray
girişi 7 Euro ve bu bilete bahçe girişi de dahil. Ancak dilerseniz, akülü bir
araçla 2,5 Euro karşılığında bahçesinde 15 dakikalık tur alabilirsiniz. Ancak yanları
açık olduğundan ve yağmur da bardaktan boşanırcasına yağdığından bu araç bile
ıslanmaya engel değil :)
|
Rundale Sarayı |
|
Rundale Sarayı |
|
Rundale Sarayı bahçesi... |
Riga da, Vilnius gibi
içinden nehir geçen bir şehir. Daugava
Nehri’nin doğu ve batı olarak ikiye ayırdığı başkentin eski şehri , doğu
yakasında. Ancak Daugava, hayli geniş akıyor ve üzerinde köprülerle ana karaya bağlanan
adacıklar da var. Riga, 1201’de kurulmuş ve adını da Daugava Nehri’nin
kollarından birinden alıyormuş. Biz de
ilk gün oldukça geç saatte ulaştığımızdan şehrin eski bölümünü gezmeyi ertesi
güne bırakıyoruz. Büyük ve modern yapılı Kütüphane’nin yakınında olan otelimize
yerleşiyor ve yine bu bölgedeki geniş parktan geçerek Şehitler Anıtı’nı
görüyoruz. Bu kısımdaki diğer önemli bir
yapı da hemen Kütüphane’nin yanındaki Demiryolu Müzesi. Kütüphane’nin şehrin neredeyse her yerinden
görülebilen modern bir dağ evini andıran yapısı okuduğum okullar dışında
yaşadığım şehirde fazlaca kütüphane göremediğimden olsa gerek çok etkileyici
geliyor. Eski kütüphane Binası şehrin diğer yakasındaymış ve yeni bina
yapıldığında kitaplar kurulan insan zinciri ile elden ele geçirilerek yeni
binaya ulaştırılmış.
|
Kütüphane |
Ertesi gün ilk işimiz,
kütüphane binasının hemen yanındaki Akmens
tilts (köprü)sünden geçerek batı yakasında yer alan eski zeplin
hangarlarının içinde kurulan büyük sabit pazara gitmek oluyor. Burada balık
ürünlerinden, ete, baharata, ekmeğe, sebze-meyveye kadar pek çok ürün bulmak
mümkün. Özellikle siyah paketler içinde satılan konserve balıklar halk arasında
pek meşhurmuş. Bu balıkların domatesli ve diğer pek çok çeşit sosta hazırlanmış
değişik alternatifleri de mevcut. Fiyatları da pek uygun. Biz de hazır
gelmişken 95 cent’e satılan bu paketlerden birkaç tane alıp yolumuza devam
ediyoruz.
|
Pazar |
|
Pazar |
Sonraki durağımız, şehrin
Art Nouveau binaların çoğunlukta
bulunduğu bölümü. Burası eski şehrin biraz kuzeyinde. Yapılar, özellikle Alberta Caddesi ve bu caddeyi dik kesen Antonijas Caddesi üzerinde yoğunlaşmış
durumda. Şimdilerde çoğunluğu büyükelçilik ve işyeri olarak hizmet veren bu
binalara bakmaya doyulmuyor. Türk Büyükelçiliği de bu bölgedeymiş. Yine burada Alberta Caddesi üzerinde bir de Art Nouveau Müzesi ve yine bu bölgede
Tıp Müzesi zamanınız varsa ziyaret edilebilecek müzeler. Hazır yeri gelmişken,
Riga da toplu taşıma yerel halk için ücretsiz, ziyaretçiler için ise 2 Euro.
Biletler otobüs ve tramvayların içinden alınabiliyormuş.
|
Art Nouveau Binalar |
|
Art Nouveau Binalar |
|
Art Nouveau Binalar |
|
Art Nouveau Binalar |
Artık eski şehri
keşfetmeye hazırız ve eski şehrin kuzeyinde yer alan Opera Binası önündeki
parktan başlayarak bu güzel şehri tanımaya devam ediyoruz. Riga’nın Eski Şehir
bölümü UNESCO Dünya Mirasları listesine alınmış ve koruma altında. Eski şehri
boylu boyunca kesen Kalku Iela (Kalku
Caddesi)nin başlangıç noktası hemen opera meydanının yanı başında parkın bittiği
yerdeki küçük saat kulesi. Diğer ucu da Akmens Tilts (Akmens Köprüsü)ne açılan Latviesu Strelnieku Laukums
Meydanı. Ancak biz bu yolu dümdüz gitmek
yerine sokaklara saparak sırasıyla Liela
Gilde (Esnaf Loncası)’nı ve hemen
bunun karşısındaki Cat House (Kedili
Ev)’i, Savunma Müzesi’nin yer aldığı Kule’yi, zengin bir tüccar tarafından büyük cezalar ödenerek yaptırılan şehir
kapılarından birini, Parlamento Binası’nı ve Three Brothers (Üç Erkek Kardeş) olarak bilinen tarihi yapıları
görüyoruz. Pils Iela (Pils Caddesi) üzerinden devam ederek Katedral Meydanı’na
ulaşıyoruz. Katedral Meydanı’nın yakınındaki Rozena Iela da şehirdeki en dar sokak olarak biliniyor. Buradan
geçerek üzerinde seyir terası olan Sv.
Petera Baznica (St. Peter Kilisesi)ne gidiyoruz. Ancak şiddetle yağan yağmurdan
dolayı göz gözü görmediğinden seyir terasına çıkmayı pas geçiyoruz. Sahile doğru devam ederken Siyah Kafalıların
Evi olarak bilinen ve bekar denizcilerin toplandığı lokal şeklinde özetleyebileceğim
binanın da yer aldığı ve 1521 yılında dünyanın en eski noel ağaçlarından
birinin kurulduğu söylenen meydana (Latviesu Strelnieku Laukums) ulaşıyoruz. Belediye Binası da bu meydanda yer alıyor.
|
Opera |
|
Kalku Caddesi |
|
Kedili Ev |
|
Rozena Sokağı |
|
Katedral |
|
3 Erkek Kardeş |
|
Parlamento |
|
St. Peter |
|
Riga |
|
Siyah Kafalıların Evi |
Riga yakınında görülmesi
gereken noktalardan biri de Riga’ya yaklaşık 80 km. uzaklıkta Cesis’te yer alan Türk şehitliği. Burası
Plevne Savaşı’nda şehit olan 27 Türk askeri için yapılmış küçük bir
şehitlik. Cesis’ten Riga’ya doğru
dönerken de Riga’ya 50 km. uzaklıktaki Turaida
Kalesi’ni görmeden geçmemek gerek. Bu Kale, Gauja
Milli Parkı içinde yer alıyor ve bu bölge de Letonya’nın İsviçre’si olarak
biliniyormuş.
|
Şehitlik |
|
Cesis |
|
Turaida |
|
Turaida |
Yine Riga civarında ister
nehir yoluyla tekneyle ister karayoluyla, ister tren yoluyla ulaşabileceğiniz başka bir sayfiye şehri de
Baltık Denizi kıyısındaki Jurmala.
Buraya tekne ile ulaşmak isterseniz sabah saatlerinde Riga’dan tek yön bilet 20
Euro, gidiş-dönüş biletler ise 30 Euro imiş. Zamanınız varsa denize girmeseniz
bile 30 km.lik uzun Baltık sahilini görmek, şirin sokaklarında zaman geçirmek ve otantik
tahta evlerini görmek için mutlaka Jurmala’ya uğrayın derim. Jurmala’sız bir
Riga gezisi yarın kalmış sayılır :)
|
Jurmala - Baltık kıyısı |
|
Jurmala |
|
Jurmala |
|
Jurmala |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder