Sardunya, Akdeniz'in en büyük ikinci adası. Ancak adaya Türkiye’den
direkt ulaşım mümkün değil. THY’nin tarifeli seferleri ile Roma’ya gelip
buradan Sardunya Adası’nın muhtelif şehirlerinden birine aktarma yapmak
gerekiyor. Biz giderken adanın güneyindeki Cagliari’ye
gidip, dönerken de batıdaki Alghero’dan
Roma’ya ulaştık.
Sabah erken saatte
Istanbul’dan kalkan uçağımız olmasına rağmen aktarmalı uçtuğumuzdan dolayı
ancak akşama doğru Cagliari’ye
ulaşıyoruz. Cagliari’nin Elmas havalimanı, şehir merkezine yarım
saat uzaklıkta ve aracımızla şehre doğru giderken otele varmadan önce İstanbul
gibi 7 tepe üzerinde kurulu Cagliari’nin
tepelerinden birinden şehri kuşbakışı gözlemliyoruz. Cagliari aynı zamanda
flamingolar şehri olarak da biliniyormuş ve yol boyunca pek çok flamingoyu (uzaktan
da olsa) görüyoruz. Otele ancak akşam
yemeği saatinde ulaşabildiğimizden ilk akşam etrafı keşfetmeye pek enerjimiz
kalmıyor.
|
Cagliari |
Ertesi gün, erken bir
saatte yola çıkıp ilk olarak yakındaki antik kent Nora’ya gidiyoruz. Yol üzerinde Nebida
falezlerini, Carbonia kasabasını görüyor
ve buraya çok yakın Iglesias
kasabasına uğruyoruz. Falezlerden Akdeniz manzarasını izlemek hayli zevkli
ancak yollar virajlı ve dar, o yüzden burada araba kullanmak pek de kolay
değil.
|
Nora |
|
Nora |
|
Falezler |
|
Iglesias |
Öğlen yemeği için Carbonia’da “S’Anninnia” adındaki bir restorana uğradıktan sonra Cagliari’ye
dönüyoruz. S’Anninnia aynı zamanda
bir pansiyonmuş ve deniz mahsullü menüsünden memnun kalıyoruz.
Cagliari’ye döndükten sonra ilk olarak Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ediyoruz. Buraya
giriş 18 yaşından küçükler için ücretsiz, 18 yaşından büyükler için 7 Euro ve
yaz aylarında akşam 8:00’e kadar açıkmış. Cagliari’ye yolunuz düşerse mutlaka ziyaret
edilmesi gereken noktalardan biri.
|
Müze - Cagliari |
Müze gezimizin ardından
Cagliari’yi yaya olarak tanımak üzere turumuza başlıyoruz. Arkeoloji Müzesi’nin
bulunduğu Kale içindeki Arsenal Meydanı’ndan
devam ederek Piazza Indipendenza’dan
geçip Katedral’e ulaşıyoruz. Katedralin bulunduğu meydandan katedrali arkamıza
alarak devam ettiğimizde eski şehrin paralel sokaklarını keserek aşağıya doğru
iniyor ve Scaletta Santa Groce
merdivenlerinden geçerek şehrin ve denizin manzarasına hakim bir seyir terasına ulaşıyoruz. Burada bir kafe de
var. Kısa bir fotoğraf molasının
ardından Üniversite’nin de yer aldığı Via
Universita’dan aşağı doğru devam edip şehrin kalbi diyebileceğimiz Bastione St. Remy’nin de yer aldığı bir Piazza Costituzione (Anayasa Meydanı)’na
ulaşıyoruz. Burada pek çok kafe,
restoranın yanı sıra bir de süpermarket var. Bu meydana açılan caddelerden Via Manno alışveriş caddesi ve aynı
zamanda yaya yolu. Biz de buradan devam ederek yukarı doğru çıkıp otelimizin
bulunduğu Viale Regina Margherita
Caddesi’ne ulaşıyoruz. Burası her daim canlı bir cadde ve aşağı dümdüz inilince
liman bölgesine ulaşılıyor. Liman Bölgesi’nde yer alan Via Roma, “portico”lu binalara ev sahipliği yaptığı gibi bu
binaların bittiği noktada İtalya’nın çok katlı mağazası “La Rinascente” var.
|
Cagliari |
|
Katedral Meydanı |
|
Katedral |
|
Cagliari |
|
Piazza Costituzione |
|
Cagliari |
|
Via Manno |
Cagliari’de geçirdiğimiz bu güzel günün ardından ertesi gün hedefimiz, adanın kuzeydoğu
ucundaki Oblia oluyor. Cagliari-Olbia arası oldukça uzun bir
yol, neredeyse bütün günümüzü alıyor. Ancak giderken yol üzerinde kümbet
şeklinde yapısıyla bu bölgede tanınan ve “nuragi”
adı verilen yapıları görüp Orgosolo
kasabasının duvar süslemeleriyle bezenmiş sokaklarında kısa bir mola
veriyoruz. Akşam saatlerinde Olbia’ya vardığımızdan ancak yemek
yemeğe vaktimiz oluyor.
|
Nuragi |
|
Orgosolo |
|
Orgosolo |
|
Orgosolo |
|
Orgosolo |
Ertesi gün ilk olarak 10:15
feribotuyla adanın kuzeyindeki Palau’dan
La Maddalena Adası’na giden feribota
binip 15 dakikada adaya ulaşıyoruz. Adanın merkezinde limandan Piazza Umberto’ya kadar gidip, kafe ve
dükkanların bulunduğu Via Garibaldi’de
dolaşıyoruz. Buradaki kafelerden birinde kısa bir kahve molasının ardından Via XX.Settembre’yi takip edip tekrar
liman bölgesine ulaşıp bir paralel sokaktan Kilise’nin de bulunduğu Piazza S.Maria Magdalena Meydanı’na
geliyoruz. Kiliseyi de gördükten sonra bu kez araçla ada falezlerini
görmek üzere yola çıkıyoruz. 15:45 feribotuyla Palau’ya döndükten sonra aracımızla önce Baija Sardinia (Sardunya Körfezi) adı verilen sahile, sonra da Costa Smeralda olarak bilinen yemyeşil
denizi ve beyaz kumuyla ünlü sahile doğru gidiyoruz. Costa Smeralda’nın en bilinen kasabası olan ve jet sosyetenin tatil
üssü Porto Cervo’ya uğruyoruz. Burası
yat turizmi ile ünlü olmasının yanı sıra Sardunya
Adası’nın en turistik ve en pahalı noktalarından biriymiş. Porto Cervo’nun içinde denize girilecek bir sahil yok ancak pek çok
lüks restoran ve ev var. Burayı da gördükten sonra otelimizin bulunduğu Olbia’ya dönüyoruz.
|
Feribot |
|
La Maddalena |
|
La Maddalena |
|
La Maddalena |
|
La Maddalena |
|
La Maddalena |
|
La Maddalena |
|
Baia Sardinia (Sardunya Koyu) |
|
Baia Sardinia (Sardunya Koyu) |
|
Baia Sardinia (Sardunya Koyu) |
|
Porto Cervo |
|
Porto Cervo |
|
Porto Cervo |
|
Porto Cervo |
|
Porto Cervo |
Olbia’daki son günümüzde Olbia’yı gezmeyi öğleden sonraya bırakarak ilk önce
aracımızla granit taşlarıyla ünlü Tempio Pausania
kasabasına gidiyoruz. Ve şansımız yaver gidiyor, her eylül ayının ilk Pazar
günü yapılan “Bereket Bayram”ına denk geliyoruz. Bu bayram sebebiyle kasabadaki
geçit törenini de izliyoruz. Kasabanın granit taşlardan yapılan evleri ile meşe
mantarından yapılan ürünlerin sergilendiği butiği görülmeye değer. Bu yörede
meşe mantarı önemli bir geçim kaynağı ve özellikle meşe mantarından şişe
mantarı üreten fabrikalar bu bölgede göze çarpıyor. Kasabanın ana caddesinden
Kilise’ye kadar yürüyüp geçit törenini de seyrettikten sonra bu kez rotamızı, M.Ö
3000 yıllarından kalma ve zenginlerin mezarı olarak kullanılan “dolmen” adı verilen bir yapıya
çeviriyoruz. Burayı gördükten sonra öğle yemeği için yol üstiünde Bonvicino adlı lokal bir restoranda
duruyoruz. Gitar çalan ve harika şarkı söyleyerek bizi coşturan gitaristimizle yediğimiz yemeğin tadına doyum
olmuyor. Hem napoliten hem de meşhur İtalyanca şarkıları söylerken dilimiz
döndüğü kadarıyla ona eşlik ediyoruz:)
|
Tempio Pausania |
|
Tempio Pausania - Kilise |
|
Bu butikte herşey meşe mantarından yapılmış... |
|
Bereket Bayramı - Geçit Töreni |
|
Bereket Bayramı - Geçit Töreni |
|
Tempio Pausania |
Bu moladan sonra artık Olbia’ya dönüyor ve biraz da burayı
tanımaya zaman ayırıyoruz. Olbia’nın
en önemli caddesi, pek çok dükkan ve kafenin bulunduğu Corso Umberto. Hem bu caddede hem de bu caddeye açılan sokaklarda
biraz zaman geçirdikten sonra günümüzü
sonlandırıyoruz. Akşam yemeği için de Aldo
Moro Caddesi üzerindeki “Da Bartolo” adlı deniz ürünleri
restoranına gidiyoruz ve yediklerimizden memnun kalıyoruz. Midye sevmememe
rağmen, yediğim parmesan peynirli midyenin tadı hala damağımda...
|
Olbia |
|
Olbia |
|
Olbia |
|
Olbia |
|
Olbia |
Ertesi gün Olbia’dan son durağımız Alghero’ya doğru giderken önce yol
üzerinde Castelsardo’da duruyor ve
kale içindeki küçük kasabayı geziyoruz. Bu kasaba, Cenevizli Doria Ailesi tarafından kurulmuş. Öğle yemeğini “Sa Tanca Noa” adında agriturismo
(yani tarım turizmi) yapan yerel bir restoranda yiyoruz. Yemekler çok lezzetli ve personeli pek güler yüzlü.
Ancak buraya giderken öyle bozuk toprak
yollardan geçiyoruz ki bir ara gerçekten kaybolduğumuzu düşünmeye başlıyorum:)
|
Castelsardo |
|
Castelsardo |
|
Castelsardo |
|
Castelsardo |
|
Castelsardo |
Yemekten sonra Neptün
Mağarası’na (Grotte di Nettuno) gitmek için Alghero’dan kalkan teknelere yarı yoldan biniyor ve oldukça zahmetli
bir yanaşma ile mağaraya ulaştıktan sonra 50 dakikalık mağara ziyaretimizi de
yapıp tekneyle 1 saatte Alghero’ya
gidiyoruz. Otelimiz şehrin hemen göbeğinde, o yüzden yerleşir yerleşmez başka
zamanımız olmadığından akşam yemeğine kadar Alghero’yu
tanımaya çalışıyoruz. Alghero’nun
eski şehir kapılarından birinden girip, ana meydanını gördükten sonra,
sokaklarında dolaşıyor, iki önemli kilisesini gördükten sonra tiyatro binasını
ve konservatuvarı da görüyoruz. 45.000 kişinin yaşadığı bu küçücük şehirde bile
konservatuvar ve tiyatro binası olması çok etkileyici geliyor insana... Alghero'nun bir başka özelliği de şehirdeki bina duvarlarına burada yaşayan ve 100 yaşını aşmış kişilerin fotoğraflarının konulmuş olması... Sardunya'da iklimden midir, insanların stressiz yaşamalarından mıdır bilinmez, 100 yaşın üzerinde pek çok kişi varmış ve özellikle Alghero'da bu kişilere duyulan saygıdan ötürü fotoğrafları binaların duvarlarını süslüyor.
|
Neptün Mağarası |
|
Neptün Mağarası |
|
Alghero |
|
Alghero |
|
Alghero |
|
Alghero |
|
Alghero |
|
Alghero - 100 yaşının üzerinde bir kişinin fotoğrafı |
|
Alghero |
|
Alghero - otelden gece görüntüsü |
|
Alghero |
|
Alghero |
Artık Sardunya Adası’nda
son günümüz ve uçağa kadar olan zamanımızı Alghero’dan yaklaşık 1.5 saat
uzaklıktaki Bosa şehrini keşfetmeye
ayırıyoruz. Bosa’nın dar ve renkli arka
sokakları ile adanın içinden nehir geçen tek kasabası olması, Sardunya’dan
ayrılmadan önce güzel bir anı olarak aklımıza kazınıyor. Bosa sokaklarının bu kadar renkli olmasının sebebi belki de kasabada yaşayan balıkçıların evlerini de teknelerinin renginde boyamaları olabilir:)
|
Bosa |
|
Bosa |
|
Bosa |
|
Bosa |
|
Bosa |
|
Bosa |
|
Bosa |
Sardunya büyük bir ada. Kuzeyi ve güneyinde pek çok görülecek yer var. Ancak antik şehir gezmek gibi özel bir zevkiniz yoksa ve zamanınız kısıtlıysa kuzeyini gezmek için daha fazla zaman ayırmanızı öneririm. Güneyinde Cagliari dışında mutlaka görülmesi gerekir diyebileceğim bir nokta olmadı. Adanın doğal bitki örtüsü de maki olduğundan, güneye indikçe oldukça çoraklaşıyor. Bir de yine kuzeyde yer alan Santa Teresa'dan Korsika'nın Bonifacio kasabasına gemi seferleri var. Fiyatları gidiş-dönüş 50 Euro civarında. Ancak bu rota, rüzgardan çok etkilendiğinden sık sık seferler iptal ediliyor. Ne yazık ki biz de bu hava muhalefetinden etkilendik ve planda olmasına rağmen günübirlik de olsa Korsika'ya gidemedik.