İstanbul’dan iki saatlik
uçak mesafesindeki Kars, Ermenistan sınırımızda yer alıyor. Derin bir kanyondan
akan Arpaçay Nehri, Ermenistan ile
aramızdaki doğal sınırı oluşturuyor. En doğu illerimizden biri olan bu güzel
şehir, etrafındaki ilçeleriyle de görülmeye değer.
|
Kars |
Kars Havalimanı, merkeze kara yoluyla
15 dakikalık mesafede. Uçaklar genelde öğleden sonra indiğinden ilk gün şehir
merkezini tanımak için sokaklarında dolaşmak en iyi alternatif. Merkezde
kalınabilecek iyi oteller arasında bir butik otel olan Kar’s ve eski Rus yapısı bir binada hizmet veren ve sokak arasında
yer alan Cheltikov Otelini sayabiliriz.
Şehrin merkezinde akan Kars Çayı’nın hemen yanıbaşındaki taş bir binada hizmet
veren bizim de konakladığımız Katerina
Sarayı da yine merkezi sayılabilecek iyi otellerden.
|
Kars Havalimanı |
|
Kar's Otel |
|
Kars Çayı ve Katerina Sarayı Otel |
Kars merkezindeki eski
şehir, Kaledüzü ya da Tahtdüzü diye
anılan daha çok Rus yapımı binaların bulunduğu bölge ile eski Osmanlı yapılarının
yer aldığı iki bölümden oluşuyor. İlk gecemizde Rus yapılarının yer aldığı
sokakları dolaşıyoruz. Hali hazırda bu yapılardan en bilinenleri valilik, Azerbaycan
Başkonsolosluğu, Sanayi Odası, Defterdarlık gibi kurumlara ev sahipliği yapıyor.
|
Kars |
|
Kars |
Rus yapılarının yanısıra
Kars’ta görülmesi gereken yerler arasında, Evliya Cami, eski bir Ortodoks
Kilisesi olup şimdi cami olarak kullanılan Havariler Kilisesi (Kümbet Cami), Ulu
Cami, Kars Kalesi’nin hemen alt tarafındaki Muradiye Hamamı ile Namık Kemal’in bir
dönem yaşadığı ev yer alıyor.
|
Kars |
|
Kümbet Cami |
|
Evliya Cami |
|
Kars Çayı |
|
Muradiye Hamamı |
|
Kars Kalesi |
|
Ulu Cami |
Atatürk Caddesi ve bu caddeyi dik kesen Halit Paşa Caddesi
şehrin kalbi diye niteleyebileceğim noktalar. Atatürk Caddesi üzerinde pek çok
mağaza, şehrin meşhur gravyerini ve kaşar peynirini satın alabileceğiniz
dükkanlar ile kafeler yer alıyor. Aynı zamanda Kafkas Üniversitesi’nin de bulunduğu
şehir, bu özelliği ile de bir üniversite şehri. Atatürk Caddesi üzerinde yer
alan ve daha çok genç nüfusun zaman geçirdiği “Milk Bar” adlı kafe de hem dekorasyonu hem de güleryüzlü hizmeti
ile bizim de çok hoşumuza gidiyor. Kars’ın genelinde Anadolu
misafirperverliğini ve yardımseverliğini yaşıyor ve en azından burada değerlerimizin
unutulmadığını sevinerek gözlemliyoruz.
|
Balcılar |
|
Milk Bar |
|
Milk Bar |
Kars merkezini gezmek
için bir gün yeterli ancak etrafında oldukça fazla görülecek yer var. Bunların
başında da Ani Ören Yeri, Çıldır Gölü ve kayak yapmak niyetindeyseniz Sarıkamış’ı
sayabiliriz. Ani Ören Yeri, Ermenistan
ile doğal sınırımızı olan Arpaçay Nehri’nin oluşturduğu kanyonun Türkiye
tarafında Kars merkeze 45 km. uzaklıkta Ocaklı Köyü sınırları içinde yer alıyor.
Bir saatten daha az sürede ulaştığımız Ani’ye giriş 8 TL. Müzekart ile ücretsiz
gezilebiliyor. Ani’de Resimli Kilise’yi, Ani Katedrali’ni (Fethiye Cami) ve Ulu
Cami (Manuçehr Cami)’ni ziyaret ediyoruz. Resimli Kilise içindeki boyamalar iyi
korunmamasına rağmen hala olanca renkliliği ile bizi selamlıyor. Ulu Cami ya da
Manuçehr Cami de, Türkiye sınırları içinde inşa edilen en eski camiymiş.
Kısacası 1001 kilise şehri veya 40 kapılı şehir diye de adlandırılan Ani, hem Ermeni
kültürü, sanatı, mimarisiyle ilgili önemli bir yer, hem de Orta Çağ boyunca
Mezopotamya, Orta Asya ve Kafkaslardan gelen çok uluslu ve çok dinli toplulukların
buluşma yeri olmuş. Anadolu’daki en eski camiye de (Manuçehr Cami) ev sahipliği
yapan Ani’nin, Türk ve İslam dünyasında da önemli bir yere sahip olduğu bir
gerçek.
|
Ani |
|
Ani |
|
Ani |
|
Ani |
|
Ani - Resimli Kilise |
Çıldır Gölü de Kars’a komşu,
görülmesi gereken diğer bir nokta. Kışın donan gölde atlı kızaklarla tur atmak
bir ritüelmiş. Ancak biz gittiğimizde göl tam donmadığından kendimiz
ayaklarımızın üstünde kaymakla yetiniyoruz:) Çıldır’da “Atalay’ın Yeri”nde gölden tutulan sarı sazan balığının tadına
da bakmayı ihmal etmemek gerek. Çıldır Gölü’nün birbirinden güzel manzaralarını
fotoğraflamaya doyamıyor insan.
|
Çıldır |
|
Çıldır |
|
Çıldır |
Kars’a yaklaşık 50
km.uzaklıktaki Sarıkamış, aynı zamanda bir kayak merkezi. Pek çok otelin yer
aldığı Sarıkamış’a giderken yol üzerinde önce Allahuekber Dağları’nda 1915
yılında şehit verdiğimiz askerlerimiz için 1996 yılında yaptırılan Anıt’ı
ziyaret ediyoruz. Yol üzerindeki Katerina’nın Av Köşkü olarak bilinen ve yekpare
ağaçtan çivi kullanılmadan inşa edilen köşk de bu bölgede görülmesi gereken
yerlerden...
|
Şehitler Anıtı |
|
Av Köşkü |
|
Av Köşkü |
|
Av Köşkü |
|
Sarıkamış |
|
Sarıkamış |
Son olarak, bir de
Boğatepe Köyü’nden biraz bahsetmeden geçmeyeyim istedim. Burası Kars gravyerinin
doğduğu yer. Boğatepe Köyü’nde peynir
yapımını ilk olarak başlatan şimdiki köylülerin dedeleri, tadına bile
bakamadıkları gravyer üretimiyle tam 13 yıl boyunca dünyada en iyi gravyeri üretenler
olarak seçilmişler. Gravyerin tadına neden bakamamışlar derseniz, 60 ile 150kg.
arasında değişen tekerler şeklinde üretilen gravyeri yurt dışına gönderirken bozulup ziyan olmasın diye kesip kendilerine bir
parça bile ayırmadan bunun üretimini yapmışlar. Şimdilerde de Türkiye’nin ilk
ve tek peynir müzesi burada bulunuyor. Bu müze aynı zamanda Türkiye’nin ilk eko
müzesi olma özelliğini de taşıyormuş. Müzenin üst katında bir de peynir satış
mağazası var. Aynı zamanda köyün çalışkan kadınları bir araya gelerek bir
dayanışma derneği kurmuşlar. Gelen tur gruplarına kendi evlerinde kahvaltı
veriyorlar hem de kendi elleriyle hazırladıkları peynirden, tereyağından,
çeşit çeşit reçellerden, keteden, bişiden oluşan harika bir kahvaltı. Biz de
Safiye Abla’nın evine konuk oluyoruz ve yaptığımız harika kahvaltının tadı
damağımızda kalıyor.
|
Boğatepe |
|
Boğatepe |
|
Kahvaltımız... |
|
Boğatepe |
|
Müze |
|
Müze |
|
Boğatepe |
Kars’ta kahvaltı dışında
ne yenir derseniz, pek çok yöresel tat mevcut. Kaz eti bunlardan en bilineni...
Merkezde yer alan ve yine bir hanımın işlettiği “Kaz Evi” de mutlaka uğranılması
gereken bir mekan. Müşterileriyle tek tek ilgilenen Nuran Hanım’ın elinden
çıkan tandır kıvamındaki kaz eti ve hazırladığı kaz ciğerinin tadına mutlaka
bakılmalı. Ayrıca yemek sonrası izlenen Kafkas Halk Oyunları gösterisinin de
seyrine doyum olmuyor. Naif Bey’in işlettiği “Han’ı Hanedan”da piti denilen kuzu incikten yapılan
yemeğin tadına mutlaka bakın derim.
|
Kaz Evi |
|
Piti |
|
Kars Gravyeri |
|
Kars Kaz Evi |
Uzun sözün kısası Kars,
doğal güzellikleri, yemekleri, peyniri, Rus etkisinde kalan mimarisi ve en
önemlisi misafirperver ve yardımsever insanlarıyla bizde çok hoş anılar
bırakıyor. Dönüş yolculuğumuza başlarken (belki başka bir mevsimde) yolumuzu
tekrar buraya düşürmeyi diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder