17 Şubat 2020 Pazartesi

Ege ve Akdeniz'in Sınırında bir Yarımada: DATÇA


Datça, biraz da ulaşımının nispeten zor olmasından olsa gerek hala Ege Bölgesi’nin en bakir noktalarından biri. Datça’nın eski merkezi denizden uzakta bir tepede yer alıyor. Denize yakın liman ve sahil bölümü ise Yeni Datça olarak biliniyor. Büyük otellerin pek bulunmadığı Datça’da yer alan butik otel diyebileceğimiz çoğu otel de bu kesimde. 70 km.lik oldukça kıvrımlı bir sahile sahip Datça Yarımadası, toplamda 52 adet olan merkezin dışındaki “bük” adı verilen bölgeye özgü koyları ve harika denizinin yanı sıra Akdeniz ve Ege Denizi’nin doğal sınırını oluşturması sebebiyle de ülkemizin görülesi yarımadalarından biri. Ayrıca, Şubat ortasından Mart ortasına kadar kısa bir dönem açan ve renkleri açık pembeden beyaza tonlanan badem çiçekleri ile Ege’de ilkbaharı erkenden yaşayabileceğiniz en iyi adreslerden biri.

Biz de ilkbaharı erken yaşamak umuduyla şubat ortası bölgeye düşürüyoruz yolumuzu. Öğlen saatlerinde bindiğimiz uçağımızla Dalaman’a kısa bir yolculukla vardığımızda bulutlu bir hava karşılıyor bizi. Akşam başlayıp ertesi gün de devam edecek ve son 27 yılın en fazla yağışını bırakacak “tufan”dan habersiz, havanın bulutlu olmasına üzülüyoruz başlangıçta😊

Uçak yolculuğu sonrası Dalyan üzerinden Datça’ya yaklaşık 3 saatte ulaşıp otelimize yerleştikten sonra gün akşam olurken yağmur da şiddetini arttırıyor. İlk gece yemek için Datça’nın sahilinde sıralanmış balık restoranlarından biri olan "Kekik"teyiz. Burada ara sıcak olarak verilen ve bol kekikle hazırlanıp yoğurtla sunulan şevketi bostan gerçekten denemeye değer.

İlk günün çoğunu yolda geçirdikten sonra ikinci güne yoğun yağmur altında, Datça merkezden yaklaşık 1 saatlik karayolu yolculuğuyla ulaşılan Knidos Antik Kenti’ni ziyaretle başlıyoruz. Buraya varmadan biraz önce yol üstünde göreceğiniz UKKSA (Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi)ne de uğrayıp bahçesindeki sanat eserlerini ziyaret etmeyi de ihmal etmeyin. Gelelim Knidos’a… Tarihi 2500 yıl öncesine dayanan bu antik kent, İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’un da anayurduymuş. Ancak yağmur ve rüzgâr o kadar fazla ki tam Akdeniz ve Ege Denizi’nin birleştiği noktada kurulmuş bu antik kenti gezemeden rüzgâr ve yağmurun elverdiğince uzaktan fotoğraflamakla yetiniyoruz. Yol boyunca badem çiçekleri beyaz ve pembe renkleriyle yağmur ve fırtınaya rağmen harika görünüyor.

UKKSA

UKKSA

Knidos

Badem Çiçekleri


Knidos’tan sonra sırasıyla Palamutbükü ve Hayıtbükü oluyor. Ancak buraları her ne kadar gezmek istesek de bu işi ancak yağmur ve rüzgâr elverdiğince yapabiliyoruz. Yazın dopdolu olduğunu duyduğumuz bu sahil ve koylar fırtınanın da etkisiyle bomboş ve denizin okyanus dalgalarını andıran yükseklikteki dalgaları öyle şaşırtıyor ki buranın bir tatil cenneti olduğuna inanası gelmiyor insanın. E boşuna değil, sonradan öğrendiğime göre bölgede son 27 yılın en yoğun yağışına denk gelmişiz.

Palamutbükü

Palamutbükü

Hayıtbükü


Büklerin fırtınalı halini de gördükten sonra rotamızı Eski Datça’ya çeviriyoruz. Eski Datça Arnavut kaldırımlı dar sokakları taş evleriyle beni en çok etkileyen yerlerden biri oluyor. Can Yücel’in evinin de bulunduğu Eski Datça’nın sokaklarında dolaşmak pek zevkli. Yağan yağmura ve fırtınaya inat elimizden geldiğince dolaştıktan sonra otelimizin bulunduğu Yeni Datça’ya dönüyoruz. Datça, bademi ile de ünlü. Yeni Datça’da yer alan ve badem başta olmak üzere pek çok lokal ürün satan dükkanlara uğramadan dönmek olmaz.  

Eski Datça

Eski Datça

Eski Datça

Eski Datça

Can Yücel'in Evi

Can Yücel'in Evi

Can Yücel Sokağı

Eski Datça

Eski Datça

Eski Datça


Yeni Datça 

Son olarak Datça’ya yaklaşık bir saat mesafedeki Reşadiye Köyü de anıtsal çınar ağacı ve taş evleriyle yörede görülmesi gereken noktalardan. Köyün hemen girişindeki “İsmail’in Yeri” eskilerden kalan tipik bir köy kahvesi. Buraya 10 dakika mesafedeki Rumlardan kalan Kızlan Yel Değirmenlerinden günümüze ulaşan az sayıda değirmen, kaymakamlık tarafından restore edilip korumaya alınmış. Ancak özel mülk statüsünde olduğu için ancak dışardan fotoğraflanabiliyor. Buraya kadar gelmişken uğrayın derim. Biz de dönüş rotamızda Akyaka’ya gitmeden önce burada kısa bir mola veriyoruz.

Reşadiye

Reşadiye

Reşadiye


Kızlan Değirmenleri

Kızlan Değirmenleri


Kısacası Datça, Ege’nin nadir bakir kalan koylarına ev sahipliği yapıyor hala. Ben herkesin aksine bu güzel yarımadayı kış mevsiminde en tenha ve en soğuk haliyle görmüş olsam da ayrı bir zevk aldım bu doğallıktan. Ama Knidos ve Eski Datça’yı hakkını vererek gezmek başka bir bahara kaldı😊

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder