17 Haziran 2013 Pazartesi

WASHINGTON DC

Washington’a yıllar önce bir arkadaş grubumuzla  New York’tan otobüsle gitmiştik. Amerika’da ilk defa şehirlerarası otobüs kullandığım bu yolculuk, Washington’da otogarda sona erdiğinde kendimizi neredeyse Esenler Otogar’ına benzer bir atmosferde bulduğumuzu hatırlıyorum.
Bir taksiye atlayıp şöföre ucuz ama güzel bir otel sorduğumuzda bizi yönlendirdiği otele pek güvenemeyip önce iki kişi otel odalarına bakmayı akıl ettik de ne kadar yanlış yönlendirildiğimizi farketmiş olduk. Baktık ki durum sarpa sarıyor, haritadan en büyük caddesini bulup taksi şöföründen bizi o caddeye götürmesini istedik. İyi ki de öyle yapmışız çünkü bu şekilde caddede gördüğümüz bir otel zincirine kendimizi attık ve saatler geçtikçe kabusa dönmeye başlayan otel arama maceramız tatlı sonlandı.
Washington denildiğimde aklıma ilk gelen yer; etrafında Smithsonian Enstitüsü’nün birçok müzesi (burada uzaydan tutun da doğal tarihe kadar pek çok konuda müze var), Capitol Hill (Kongre Binası), Botanik Bahçesi ve Sanat Galerisi olan ve ortasında çok büyük bir yeşil alanla kaplı “The Mall”. Bu ortadaki alanda,  güzel havalarda insanlar güneşleniyor, çimenlerde uzanıp kitap okuyorlardı.
Beni çok etkileyen yerlerden biri de Willard İntercontinental Oteli’nin lobisi oldu. Burada Martin Luther King’in meşhur “I have a dream (Bir hayalim var)” konuşmasını yazdığını da orada öğrenmiştim.
The Mall’ın etrafında bana en ilginç gelen yerlerden biri de Capitol Hill yani Amerika’daki Kongre (bizdeki adıyla Meclis) Binası oldu. Bahçesi, The Mall’a bitişik meşhur Beyaz Saray’da Washington’ın olmazsa olmazlarından. Ancak Beyaz Saray’ı görmek isterseniz bunun için önceden planlama yapmanız ve bilet almanız gerekli. Beyaz Saray, sadece sabah saatlerinde 7:30-11:30 arası gezilebiliyormuş. Tabi biz de Washington gezimizi pek de planlı yapmadığımız için ne yazık ki Beyaz Saray’ı sadece uzaktan görmekle yetindik.
Washington’da genelde dünya mutfağından pek çok seçenek var. Hatta benim orada bulunduğum nerdeyse 15 yıl öncesinde bile çok fazla seçenek vardı. Ama benim aklımda kalan, hayatımın ilk Hard Rock Cafe ziyaretini Washington’da yapmam oldu.
Uzun sözün kısası, dünya dengeleri düşünüldüğünde aslında Washington DC, neredeyse dünyanın merkezi sayılabilecek bir şehir olmasına rağmen;  basit, küçük, doğal, planlı bir şehir gibi gelmişti gözüme. Şimdilerde nelerin değiştiğini bilemiyorum, o yüzden belki de bir kez daha ziyaret edip nelerin değiştiğine bir göz atmak gerek:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder