28 Haziran 2013 Cuma

BANGKOK

Ortaokul yıllarımda Murray Head’in seslendirdiği “One Night in Bangkok” diye bir şarkı çok popülerdi. O zamanlardan beri hep Bangkok nasıl bir şehirdir diye merak ederdim. Bangkok’a gitmek çok sonraları kısmet oldu bana. Ama yine de gittiğime değdi diye düşünüyorum.

Havanın her daim çok sıcak olduğu tropikal iklimi olan bir şehir Bangkok. Aynı zamanda “Kral ve Ben” filmine konu olan, eski adıyla Siam, şimdiki adıyla Tayland’ın da başkenti.

Bangkok’u tek kelimeyle ifade etmek gerekirse, “egzotik” bir şehir. Nereler görülmeli derseniz; öncelikle çoğunluğu Budist olan ülkede, çok sayıda Buda heykeli ve Budist tapınağı var. Bunların her birinin değişik özellikleri var; Gülen Buda, Yiyen Buda, Sinirli Buda vs.. gibi. Özellikle görmenizi tevsiye edeceğim yerlerden biri, eskiden saray olarak kullanılan Royal Palace kompleksinin içindeki Wat Phra Kaew (Temple of the Emerald Buddha) ve burada zümrütten oyularak yapılmış Buda heykeli.

Beni etkileyen diğer bir Buda Tapınağı da Wat Pho oldu. Burada çok büyük ebatta bir “Yatan Buda” var ve tapınağın mimarisi de o bölgeye özgü ihtişamlı bir görüntüye sahip.  Bütün tapınaklarda ortalarda dolaşan Buda rahiplerini de yakından görebiliyorsunuz. Tapınakların en önemlilerinden biri de Altın Buda Tapınağı. Çin Mahallesindeki  Altın Buda tapınağında yer alan Buda heykeli dünyanın en büyük saf altın Buda’sıymış..

Çin Mahallesi demişken, Bangkok’taki Çin Mahallesi de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Gerçi burada sokakta satılan yiyecekler, hem sağlık, hem de görüntü olarak bana pek hitap etmese de Bangkok’a geldiğimi hissettim.

Floating Market diye adlandırılan ve eskiden Bangkok’luların nasıl yaşadığı gösteren nehir boyunca yapılandırılmış tahta kulübelerden oluşan yerleşim birimlerini de görmeden Bangkok’u gördüm demek mümkün değil. Buraların özelliği, rengi neredeyse kahverengiye dönüşmüş bu nehirde yaşayanların, bu suyu  hem çamaşır yıkamak, hem tuvalet ihtiyaçlarını gidermek, hem bulaşık yıkamak hem de banyo yapmak için kullanmaları. Böyle bakıldığında insanların nasıl olup da salgın bir hastalığa yakalanmadıklarını anlamak hayli zor. Demek bağışıklık sistemi bu tür yerlerde devreye giriyor dedirten bir deneyimdi bu ziyaret benim için... 

Hem bu yerleşim yerlerinin bir noktasında kurulan pazarlarda, hem Bangkok’ta geceleri kurulan büyük pazarda, hem de Bangkok’un genelinde pazarlık yapmadan herhangi bir şey satın almak mümkün değil. Hem öyle basit bir pazarlık değil bahsettiğimiz, eğer Bangkok’ta alışveriş yapmak istiyorsanız, size 100 dediklerini  5’e bile indirebileceğinizi düşünerek pazarlık yapmaya alışmalısınız:)

Tabi Bangkok  denilince akla, çeşit çeşit masajlar geliyor. Bunların en kolay ve hızlı olanı da ayak masajı... Ayak masajınızı neredeyse her köşe başında karşınıza çıkan küçük dükkanlarda yaptırabilirsiniz.

Gelelim Bangkok’ta ne yenileceği konusuna...Tayland’a özgü tattığım ve önerebileceğim birkaç yemek var. Genelde Thai mutfağında kızartma kullanılıyor ve yemekler hayli yağlı. Bu yüzden de, benim damak tadıma pek uygun olduğunu söyleyemem. Yine de farklı mutfakları öğrenmek adına benim ilgimi çeken Pad Thai (en iyi yapan yerlerden biri Thip Samai Pad Thai), fırınlanmış ördek (bunun için de Tian Song Paed Yang’ı önerebilirim) oldu. Bir de deniz ürünleri yemek için, Seafood Market & Restaurant’a gitmenizi öneririm. Burada, girişteki balık marketinden yiyeceğiniz balığı tanklardan seçtikten sonra, daha küçük ikinci bir salonda balığın yanında yemek istediğiniz salata ve sebzeleri seçiyor, son olarak da içeceğinizi seçerek masanıza oturuyor ve yemeğinizin size servis edilmesini bekliyorsunuz. Balığı çok seven biri olarak kesinlikle tavsiye edeceğim bir restoran burası...


Bizi gezdiren rehberimizin söylediğine göre Bangkok’ta “3S” varmış; bunlar “sunshine”, “smile” ve “sex” olarak özetlenebilirmiş. Onun yalancısıyım, ama gerçekten insanları çok güleryüzlü, iklim tropikal olduğundan güneşin bolluğu ile ilgili de bir sıkıntı yok, eee  sonuncusu da zaten herkesin malumu. Ben seyahatim boyunca  koşulları ne olursa olsun gülen insanlarla karşılaştım, belki biz Türk insanlarından en büyük farkları da bu, her koşulda mutlu olmayı başarabilmişler. Koşulları iyi olduğundan değil, mutluluk duymayı tercih ettikleri için. Darısı hepimizin başına diyorum:)

3 yorum:

  1. Kültür farkını ortaya koyan ilginç ve güzel bir yaklaşım olmuş.
    Hakkı

    YanıtlaSil
  2. Yaz Esra yaz....Seyahatı yaz, uçağı yaz, oteli yaz, sokak isimlerini yaz, bizler için, anılar için, gelecek için yaz detaylı detaylı yaz...emeğine ellerine sağlık....Bu arada bu seyahatlerinde gözü kalanın gözü çıksın...Selamlar.

    YanıtlaSil