Portekiz’in bu güzel şehri, aslında ülkenin de adını aldığı
bir şehirmiş. Douro nehrinin iki yakasında yer alan Porto ve Gaia bölgelerinden
oluşuyor. Porto ve Gaia ise birleşip zamanla Portugal şeklini almış ve ülkeye
de isim anneliği yapıyormuş.
|
Ponte da Arrabida - Porto ve Gaia'yı bağlayan köprülerden biri... |
|
Porto |
Burası, başkent Lizbon’dan
300 km. uzaklıkta bir şehir. Ülkede şehirlerarası ulaşım, otoyollar sayesinde
hayli konforlu. Ancak tren ulaşımı, Avrupa’nın diğer bölgelerine kıyasla pek
fazla gelişmemiş. Lisbon - Porto arasında
iki ayrı otoyol var, biri sahile daha yakın diğeri ise daha içerden geçen bir
yol (A8). Biz de Porto’ya doğru ilerlerken A8 otoyolunu kullanıyor ve yol
üzerinde de Portekiz’lilerin Kabe’si
olarak nitelendirebileceğimiz Fatima’da
mola veriyoruz.
|
Porto'nun yokuşlu sokakları ve tramvay |
|
Douro Nehri |
Porto’ya
vardığımızda akşam olduğundan şehri gezmeyi ertesi güne bırakarak otelimize
yerleşiyor ve güzel bir akşam yemeğinin ardından hemen otelimizin yakınındaki
alışveriş merkezindeki marketten Porto şaraplarımızı almayı ihmal etmiyoruz. Porto’da
hem sofra şarabı olarak hem de daha tatlı ve onların daha çok dijestif olarak
kullandığı çok farklı çeşitte ve markada şarap var. Biz, rehberimizden iyi bir marka olduğunu
öğrendiğimiz Ferreira markasını
tercih ettik. Ayrıca bu markanın, Ruby
ve Tawny olmak üzere biri adından
anlaşılacağı üzere daha kırmızı diğeri ise daha bordo renkli olan iki ayrı türü
var.
|
Otel penceresinden Praça Mousinho Albuquerque |
|
Cemiterio de Agramonte - Mezarlık |
Gelelim Porto’daki şehir turumuzda neler gördüğümüze... Otelimizin
de çok yakınında bulunan Praça Mousinho
Albuquerque Meydanı’ndan başlayan 7 caddeden biri olan ve okyanusa kadar uzanan Avenida de Boavista’dan geçerek Castelo
do Queijo’ya ulaşıyoruz. Burası San Francisco Kalesi olarak da biliniyor.
Okyanusu buradan seyrettikten sonra yine sahil boyunca uzanan yoldan
ilerleyerek eski şehre yakın bir yerde şehri yaya olarak keşfetmek üzere
aracımızdan iniyoruz.
|
Okyanusa bakış... |
|
San Francisco Kalesi ve okyanus |
İlk olarak yanyana iki kilise R.Carmo ve R.Carmelitas
karşımıza çıkıyor. Özellikle R.Carmelitas’ın
Praça Carşlos Alberto’ya giden sokağa
bakan yan duvarındaki çinilerin görüntüsü görülmeye değer. Buradan S.Bento tren istasyonunu görmek için
ilerlerken 1881’den beri hizmet veren ülkenin ve belki de dünyanın en eski
kitapçı dükkanlarından birini görüyoruz.
|
Carmo & Carmelitas |
|
Carmelitas Kilisesi'nin yan duvarı |
|
Kitapçı - 1881'den beri:) |
Tren istasyonuna varmadan önce Praça de Liberdade’de duraklıyor ve 4.Pedro heykelinin ardında
yükselen Camara Municipal do Porto
(Belediye Binası)’nı uzaktan da olsa görüyoruz. Bu şehirdeki geniş meydanlar
beni kendine hayran bırakıyor.
|
Praça de Liberdade |
S.Bento tren
istasyonu ise tarihi yapısıyla insanı büyülüyor ama diğer şehir merkezlerinde
alışageldiğimiz tren garlarından çok daha küçük. Buradan biraz yokuş çıkarak Rua 31 Janerio caddesini takip edip yine
çinili yapısıyla şirin bir görüntü veren İgreja
da St. Ildefonso kilisesini görüp şehrin güzel ve tarihi kafesi Majestik Cafe’de bir kahve molası veriyoruz.
Burası Rua Santa Catarina üzerinde
şirin bir cafe ve bence Portekiz’in görülmesi gereken yerlerinden biri.
|
S.Bento Tren İstasyonu |
|
S.Bento Tren İstasyonu |
|
Majestic Cafe |
Sonraki durağımız, Rua
Infante D.Henrique ve Rua de Alfandega’nın kesiştiği yerdeki Palacio da Bolsa (Borsa Sarayı) oluyor.
Ne yazık ki burada fotoğraf çekmeye izin verilmiyor ama burası da mutlaka
görülmesi gereken yerlerden. Özellikle tam girişindeki avlu ve içindeki bazı
salonlara en azından bir göz atmadan ayrılmayın derim. Hemen buraya yakın San Francisco Kilisesi’ni de gördükten
sonra artık sahile inip Ponte de D.Luis 1
(1. Luis Köprüsü)’den geçmeye hazırız. San Francisco Kilisesi ahşap üzerine altın
kaplamalı iç süslemeleriyle fazla ihtişamlı geliyor bana.
|
San Francisco Kilisesi'nden Douro Nehri manzarası |
|
San Francisco Kilisesi |
Sahildeki yaya yoluna bakan evler değişik mimarileri ile
görülmeye değer. Hatta buradaki bazı apartmanların konsolosluk olarak hizmet
verdiğini görüyoruz. Bu yolda ilerlerken seyyar hediyelik eşya sergileri de
bize eşlik ediyor. Tabi ki Douro Nehri’nin güzel manzarası da cabası... Yürüyüşümüz sonunda Ponte de Luis 1
(1.Luis Köprüsü)’den geçerek bu kez Gaia tarafına
geçiyoruz. Bu köprü üç katlı ve en üst katında tren yolu var, orta ve alt katlarından
ise hem araba hem de yaya olarak geçmek mümkün. Gaia’da bizi bekleyen teknemizle nehir turumuzu yapmayı da es
geçmiyoruz. Karadan gördüğümüz yerleri nehir üzerinden görmek de ayrı bir zevk.
|
İsveç Konsolosluğu |
|
Ponte de D.Luis 1 ve nehir kenarı |
|
Hediyelik eşya isteyen?? |
|
Ponte de D.Luis 1'den geçerken Douro nehri ve Porto |
Artık enikonu acıktığımızdan öğle yemeği için Gaia Bölgesinde bir Brezilya
Restoranında yemek molamızı veriyoruz. Mineirao
adlı restoranda bıldırcın etinden sığır etine kadar uzanan bir çeşitlilikte et
yemeniz mümkün. Biz de, şişler üzerinde masada servis edilen etlerimizi afiyetle
yiyoruz.
|
Douro Nehri'nden Porto'ya bakış... |
Artık Porto’daki son durağımız olacak Ferreira Kav’ını ziyaret etmek üzere yine sahil boyunca biraz
yürüdükten sonra bir gün önce marketten satın aldığımız şarapların yapım ve
satışının yapıldığı mahzenleri geziyoruz. Bu bölgede Ferreira, Graham, Croft,
Ramos Pinto, Vasconcellos gibi birçok şarap markasının mahzenlerini ve satış mağazalarını
görmek mümkün. Şehrin bu kesiminde şarap tadımı önemli bir olgu ve bu anlamda
turizmi artırmak amacıyla inşa edilmekte olan bir beş yıldızlı otel inşaatı da
gözümüze çarpıyor.
|
Kav - Ferreira |
|
Kav Ziyareti |
|
Ferreira Satış Mağazası |
Artık Porto gezimiz sona eriyor. Yokuşlu cadde ve sokakları
ile bana İstanbul’u hatırlatan bu şehirde taş kaplı yollar, romantik bir ruhla
eskiye sadık kalmanın, bir şehri ne kadar güzel gösterebileceğinin iyi bir
örneği olmuş bana sorarsanız.
|
Porto'nun parke taşlı caddeleri... |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder