2 Ekim 2017 Pazartesi

Türkiye'nin Batıya Açılan Kapısı: EDİRNE



Osmanlı İmparatorluğu’nun Bursa’dan sonra ikinci başkenti olan Edirne, 88 yıl başkentlik yapmış. Ülkemizin en batı ucu ve İstanbul’a yaklaşık 300km. uzaklıkta otoyol ile ulaşılabilen bir şehir.  Sabah erken saatlerde yola çıktığımızdan öğleden önce Edirne’deydik.


Edirne’de öncelikle şehrin kuzeyinde yer alan 2.Beyazıt Külliyesi ve Sağlık Müzesi’ni ziyaret ederek şehri tanımaya başlıyoruz. Buraya giderken Tunca Nehri’nin üzerinde yer alan 2. Beyazıt Köprüsü’nden geçiliyor ve mimari olarak bu köprüye benzeyen tarihi köprüler şehri çevreleyen Tunca Nehri ile güneyindeki Meriç Nehri üzerinde göze çarpıyor. 2. Beyazıt Cami’nin yanında yer alan Sağlık Müzesi de görülmeye değer ve girişi 5 TL. 

2.Beyazıt Külliyesi

2.Beyazıt Külliyesi

Sağlık Müzesi
 

Burayı ziyaret ettikten sonra biraz daha güneye iniyoruz. Şehir merkezinin batı tarafında yer alan Gazi Mihal Camisi de hemen Gazi Mihal Köprüsü’nün yanıbaşında. Bu şirin küçük cami, soğan başlıklı şık minaresiyle görülmeye değer. 

Gazi Mihal Cami

Gazi Mihal Cami

Gazi Mihal Köprüsü
 

Buradan merkezdeki otelimize gidip eşyalarımızı bıraktıktan sonra yağmura rağmen yaya olarak şehri tanımaya devam ediyoruz.  Merkezde ilk durağımız, hemen otelimizin de yanıbaşındaki  3 Şerefeli Cami oluyor. Buradan da önce Eski Cami sonra da Selimiye Cami’ni ziyaret ediyoruz. Selimiye Cami’nin özelliklerini, heybetini zaten anlatmaya gerek yok ama Eski Cami de Edirne’de mutlaka görülmesi gerekenlerden. Özellikle sütunlar üzerinde nakşedilmiş Arapça harfler etkileyici. 

3 Şerefeli Cami

Eski Cami
 

Bu ziyaretler sonrasında önce Selimiye Cami altında yer alan Arasta’yı, sonra Eski Cami yakınındaki Bedesten’i ve son olarak da Edirne’nin merkezi kabul edebileceğimiz Saraçlar Caddesi’nin başında yer alan Ali Paşa Kapalı Çarşısı’nı dolaşıyoruz. 

Arasta

Hediyelikler - Aynalı Süpürge...

Hediyelikler - Misk Sabunu...
 

Artık bir hayli de acıktığımız için yemek yemeye karar veriyor ve soluğu methini önceden duyduğumuz Ciğerci Kazım Usta’nın yerinde alıyoruz. Hem servisinden, hem de ciğerin tadından çok memnun ayrılıyoruz. Ciğerin yanında servis edilen acı biberi (ki halk arasında ciğer biberi olarak biliniyormuş) eğer acı seviyorsanız denemeniz gereken bir tat. Kazım Usta’nın yeri, Edirne’nin merkezi kabul edebileceğimiz Saraçlar Caddesinden güneye doğru ilerleyerek ve biraz içeri sağa doğru devam edip ulaştığımız Balık Pazarı’na komşu olan bir noktada Osmaniye Caddesi üzerinde.

Saraçlar Caddesi
 

Bir de yine Saraçlar Caddesi’nin başlangıç noktasında  solda yer alan Köfteci Osman da eğer canınız köfte çekerse tavsiye edilen diğer bir restoran. 


Hazır Balık Pazarı demişken, buradan biraz daha ilerlediğinizde ve biraz daha içeriye batıya doğru saptığınızda (Saraçlar Caddesi’nin 3 ya 4. Paralel sokakları) bizi Kaleiçi denilen semte ulaştırıyor. Burada bir de eski Sinagog var. Gerçi, burası yıkılıp yeniden yapılmış ama yine de görülmeye değer. Ayrıca Kaleiçi semtinin sokaklarında dolaşmak ve az katlı renkli evlerini fotoğraflamaktan da çok zevk alıyoruz.

Kaleiçi - Sinagog

Kaleiçi

Kaleiçi

Kaleiçi
 

Artık artan yağmurun da etkisiyle biraz daha dolaştıktan sonra ilk günü sonlandırıp Karaağaç’ı gezmeyi ertesi güne bırakmaya karar veriyoruz. Ertesi gün kahvaltı sonrası şehir merkezinden yaklaşık 4 km. uzaklıktaki Karaağaç’a gitmek üzere aracımızla yola çıkıyoruz. Öncelikle  Meriç Köprüsü’nden geçerek burada nehir manzaralı çay bahçelerinden biri olan Emirgan’da kahve molası veriyoruz. Bu molanın ardından ulaştığımız Karaağaç Tren İstasyonu, gerçekten çok güzel tarihi bir yapı ve görülmeye değer. Hali hazırda Trakya Universitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi olarak hizmet veriyor. Aynı kampüs içinde 1996 yılında açılan Lozan Anıtı ve diğer tarafında da Lozan Müzesi yer alıyor. Tren istasyonu çevresini ve Karaağaç’ı  çok beğeniyoruz. Hatta buradaki alçak evlerin mimarisi o kadar beğeniyoruz ki kendimize burada ev bile bakıyoruz :)  Renkli tahta sandalyeleri ve şirin dekorasyonu ile hoşumuza giden Taze Kafe’de birşeyler atıştırdıktan sonra artık İstanbul’a dönüş yoluna çıkmaya hazırız.

Meriç Nehri

Trakya Üniversitesi Kampüsü

Trakya Üniversitesi Kampüsü

Trakya Üniversitesi Kampüsü

Lozan Anıtı

Karaağaç

Taze Kafe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder